DÖVİZ kurları ve borsada yükseliş, gösterge faizde düşüş görülüyor. Beklentilerin oldukça üzerinde gelen ABD tarım dışı istihdam verilerinin ABD ekonomisinde durgunluk beklentilerini hafifletmesi, ABD-Çin ticari görüşmelerinden henüz net bir açıklama yapılmasa da anlaşma konusundaki iyi niyet beyanları, ABD Merkez Bankası (Fed) kaynaklı açıklamalarda faiz arttırımının yavaşlayacağı vurgusunun dış ve iç piyasalara olumlu fiyatlaması sürüyor. Fed faiz arttırımlarına ara verirse bu duruma en fazla Türkiye’nin de bulunduğu gelişen piyasalar sevinecektir. Ancak piyasaları taşıyacak güçlü beklentiler olmayınca borsalarda görülen yükseliş denemeleri daha çok tepki boyunda kalıyor. Fed faiz arttırım beklentilerinin azalmasına bağlı olarak ABD dolarında görülen zayıflama altına yükseliş olarak yansıdı. Altının güvenli liman özelliği korunuyor. Diğer yandan ABD-Çin ticaret görüşmeleriyle ilgili olumlu beklentiler petrol ve emtia fiyatlarındaki yükselişi destekledi. Bir yandan ekonomik durgunluk beklentisiyle Fed faiz arttırımlarına ara vermeden söz ederken diğer yandan açıklanan veriler ABD ekonomisinin güçlü görünümün koruduğunu gösteriyor gibi de bir durum söz konusu.
NEFES ALDIRIR
İç piyasalarda ise geçen hafta hemen her gün birbiri ardına gelen teşvik paketleri gündemde. Futbol kulüplerinin borç yapılandırmasıyla başlayıp kredi kartı ve KOBİ’leri hatta 2.5 milyona yakın ailenin elektrik faturalarına uzanan geniş bir yelpazeyi kapsayan teşviklerde esas oyuncu kamu bankaları oldu. Bütçe ve diğer özel bankalara da biraz yük gelse de ağırlıklı olarak teşvikler Ziraat Bankası ve Halkbank üzerinden yürütülüyor. Ancak her ne kadar bütçe dışı görülse de oluşacak görev zararının daha sonra Hazine’den karşılanması bilinen bir uygulama. Teşviklerin yaklaşan yerel seçim öncesi olması seçim ekonomisi gibi söylemleri de beraberinde getiriyor haliyle. Her ne sebeple olursa olsun yavaşlayan ekonomiyle birlikte işsizlik ve gelir kayıplarıyla kur ve faiz artışına bağlı olarak borçlarını döndürmekte zorlananlara ve reel sektöre biraz nefes aldıracağı bir gerçek. Ancak sermaye ve para piyasalarına etkileri sınırlı kalabilir. Bunda bütçe disiplini ve Merkez Bankası parasal sıkılaştırmaya devam ederken tekrar genişlemeci mali bir politikaya mı yöneliyor kaygısı da etkili olabilir. Bu açıdan teşviklerin devamının gelip gelmeyeceği konusu önemli olacak.
OLUMLU GELİŞME
İç gündemin diğer konu başlıkları, 16 Ocak Merkez Bankası faiz kararı, Hazine’nin dış tahvil borçlanması, Suriye konusu ve cari denge verileri var. Büyük bir sürpriz olmazsa piyasalar Merkez Bankası’ndan faiz değişimi beklemiyor. Suriye konusunda Türkiye-ABD arasında bazı görüş ayrılıklarının daha belirgin bir hal alması durumunda piyasa duyarlılığı olumsuz yönde artabilir. Ekonomideki yavaşlama ithalatta daralmaya neden oldu. Ancak özellikle ihracat artışına bağlı olarak kasımda da cari fazlanın sürmesi olumlu bir gelişme. Hazine Nisan 2029 vadeli tahvil ihracıyla 2 milyar dolar borçlanırken faiz yüzde 7.68 oldu. Faiz yine yüksek görüldü. Hazinenin şubat ve mart aylarında yoğunlaşacak borç ödemelerine bağlı olarak Merkez Bankası ve kamu kuruşlarının kârının Hazine’ye devrinin öne çekilmesi önemli bir hamle. Bunun borçlanma tutarını azaltacak olmasının faiz oranları üzerindeki olası etkileri yakından izlenecek. Şubat-martta Hazine itfanın altında borçlanacak. Dövizdeki temkinli görünüme karşılık borsada toparlanma çabaları sürüyor.
BORSADA TEPKİ ÇIKIŞI SÜRÜYOR
BORSADA tepki yükseliş devam ediyor. 92.500 ve 94.000 ilk direnç seviyeleri olarak görülürken tepki çıkışının devamı ve kısa dönem düşüş trendinin kırılması için 94.000 seviyesinin geçilmesi gerekecek. Bu seviyelerde satışlar görülebilir. Sonraki direnç 96.800 seviyesinde. Destekler ise 90.000-89.300 ve 87.500 seviyelerinde bulunuyor. 94.000 seviyesinin geçemeyen çıkış denemeleri satışla karşılaşabilir.
PİYASALAR yeni yıla dalgalı başladı. Dış kaynaklı gelişmeler iç piyasaları da etkisine aldı. Aralık enflasyonu beklentilere paralel gelirken 2018 hedefi yakalandı. Yeni Ekonomik Programda yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 20.80 olarak konulmuştu, yüzde 20.30 olarak gerçekleşti. Aralık ayında enflasyondaki yüzde -0.40’lık düşüşü, Merkez Bankası enerji ve petrol fiyatları, dövizdeki olumlu gelişmelerle zayıf talep koşullarına bağladı. Şimdi Merkez Bankası faiz indirir mi tartışmaları başladı. Malum Merkez Bankası gösterge faizi yüzde 24. Para piyasaları (döviz) istikrar kazanmadan bir faiz indirimi erken olabilir. Faiz inerse muhtemelen döviz kurlarını tutmak zorlaşacaktır. Acaba seçim öncesi soğumaya yüz tutmuş ekonomiye bir can suyu vermek adına indirim gelebilir mi, bunu 16 Ocak’taki Merkez Bankası toplantısında göreceğiz. Bu çerçevede Merkez Bankası’nın genel kurulunun öne çekilmesi Hazine’ye daha erken kâr aktarma olarak görüldü.
PİYASA GÖZLEYECEK
İç gündemin diğer konu başlığı da Suriye’ye Fırat’ın doğusuna operasyon hazırlığı. Piyasa bu operasyonda Türkiye-ABD arasındaki uyumu gözlemeye devam edecek. Ama asıl iç piyasaları rahatsız eden dalga dışarıdan gelmişti. Küresel ekonomideki durgunluk beklentilerine bağlı olarak borsalarda sert düşüş görüldü. Piyasaların yakından izlediği PMI verilerinin düşmesi, ABD’li Apple’nin ciro beklentisini düşürmesi, Çin Merkez Bankası zorunlu karşılıkları düşürmesi durgunluk beklentilerinin göstergeleri. Bu gelişmelere karşı ABD Merkez Bankası’nın faiz artırım sürecinin yavaşlaması konusu daha da güç kazanmıştı. Fakat cuma günü gelen ABD tarım dışı istihdam verilerinin beklentilerin oldukça üzerinde gelmesi ekonomideki durgunluk endişelerini biraz hafifletirken, Fed faiz artırım politikasını destekledi. Bu defa borsalar bu yönde fiyatlama yapmaya başladı. Borsalarda tepki yükselişleri, ABD dolarında değer kazanımı, emtia ve petrol fiyatlarında yükseliş, altın fiyatında güvenli liman özelliği zayıflayınca düşüş görüldü. Her ne kadar çok önemli bir veri olsa da bir verinin tek başına küresel ekonomiyle ilgili beklentileri değiştirmesi zor. Aynı şekilde Fed faiz politikasını da. Ancak devamlılık arz eder güçlü ekonomik görünüm korunursa o zaman tekrar değerlendirmek gerekecek.
TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ
Borsaların sert tepki yükselişini biraz da bir süredir düşüşte olmaları ve zirvelerinden oldukça uzaklaşmış olmalarına vermek gerekecek. Fed faiz politikası Türkiye gibi dış finansman ihtiyacındaki ülkeler için önemli. Türkiye önümüzdeki bir yıl içinde 173 milyar dolar dış borç ödeyecek. Üzerine tahmini 30 milyar dolar cari açığı eklersek 200-210 milyar dolar gibi bir dış finansman ihtiyacı olacak. Düşük faiz daha ucuz kaynak maliyeti demek. Ancak son dönemlerde gerek sıcak para gerekse doğrudan yatırım olarak Türkiye girişler zayıf. Aksine çıkışlarda bir artış görülüyor. Önümüzdeki hafta ABD ile Çin heyetleri arasında 7-8 Ocak’ta Pekin’de yapılması beklenen görüşme ticaret savaşları konusunda bir umut olabilir mi?
Bunu toplantı sonrası görebileceğiz. Ticaret savaşını Trump’ın Çin’den ithal edilen çeliğe ek vergi kararı tetiklemişti. Sonra diğer ekonomilere de bulaştı. Şimdi de nasıl kurtuluruz onun çareleri aranıyor. Çünkü tetiklediği kurşunun ABD’yi de vurması riski baş gösterdi. Türkiye varlıklarının ucuzluğu konusunda genel bir fikir var. Ancak son düşüşlerle birlikte dış borsalar da ucuzlamaya başladı. Azalan risk iştahı ile birlikte bu durum dikkate değer. İç ve dış piyasalarda olumsuz gelişmeler belli ölçüde fiyatlanıp tepki hareketleri görülse de temkinli görünüm henüz dağılmış değil.
NOEL tatili nedeniyle geçen hafta dış piyasalarda bazı günlerin kapalı olması, iç piyasalarda durgun ve hacimsiz bir görünümü beraberinde getirdi. Dış gündemde ABD Başkanı Donald Trump yine başrol alırken Fed (ABD Merkez Bankası) faiz politikası ve başkan Powell ile ilgili söylemlerini sürdürdü. Faiz artırımına karşı olduğunu her fırsatta dile getirirken borsadaki düşüşlerin hisse senetleri için alım fırsatı olduğunu söyledi. Fed başkanını kovmayı dahi düşündüğü yönünde haberler çıktı. Meksika duvarı ödeneğine bağlı bütçe krizi nedeniyle hükümet kapandı. Bu gelişmeler doğal olarak başta ABD olmak üzere dış borsalara olumsuz yansıdı. Daha sonra Beyaz Saray’dan Fed Başkanı Powell’in yerinin yüzde yüz güvencede olduğu açıklamasını ABD heyetinin ticaret savaşı konusunda ocak ayında Çin’i ziyaret edeceği haberleri izleyince dış piyasalar biraz rahat nefes aldı. Özetle ABD Başkanı Trump, piyasaların öngörülemeyen riski olmaya devam ediyor. Oysa 2019 yılında ticaret savaşları, küresel ekonomide durgunluk ve buna bağlı olarak Fed’in faiz artırım politikasında frene basacağı gibi beklentiler mevcut. VIX (korku) endeksindeki yükseliş piyasalardaki belirsizlik ve tedirginlikleri yansıtırken son günlerde güvenli liman özelliği tekrar hatırlanan altının fiyatını yukarı çekmeye devam ediyor.
YARA SARMA
Trump’ın borsaları canlı tutmak gibi bir isteği olduğu göreve geldiği ilk günden beri bilinen bir durum. Bunu da ABD halkının hisse senetlerinde sahiplik oranının yüksek olması ve hisse senetlerindeki düşüşte gelir kaybına uğrayacak olması gibi bir anlayışa oturtmak mümkün. Sonuçta siyasetçi. Trump’ı dışarıda bırakıp içeride neler oluyor dersek, yüzde 26 zamlanan asgari ücret, doğalgaz ve akaryakıtta yüzde 10’luk indirimler, çarşamba günü açıklanacak aralık enflasyon verileri var. Döviz kurlarının stabil ve düşük seyretmesi ve akaryakıt fiyat indirimleri gibi gerekçelerle aralık enflasyonunun sıfır veya çok az artı eksi, yıllığın ise 20-21 seviyelerinde çıkması beklenti dahilinde. Asgari ücretin enflasyonun üzerinde zamlanmasını yaklaşan yerel seçim hazırlığı gibi görenler bir hayli fazla. Ocak ayında memur ve emekli zamları için de benzer beklentiler oluşmaya başlamadı değil. Asgari ücrete enflasyon üzerinde zam, maliyet enflasyonu açısından yukarı yönlü baskıya neden olabilir. Ancak yaşanan yüksek enflasyona karşı yara sarma hamlesi olarak da görmek mümkün.
2019 UMUDU
Bir diğer dikkat çeken gündem BDDK’nın bankalar ile ilgili değerlendirmeleri. BDDK, 2019 yılında bankaların takipteki kredi oranının yüzde 6’ya yükselmesi, sermaye yeterlilik rasyosunun da yüzde 15.5 seviyesine düşebileceği öngörüsünde bulundu. Bu açıklama sürpriz değil. Malumun ilanı desek yeridir. Reel sektördeki sıkıntının bankalara yansıdığı biliniyor zaten. Yüksek kur ve faize bağlı artan finansman giderlerinin yanı sıra yavaşlayan bir ekonomide borç ödeme kapasitesinin düşmesi beklenen bir durumdur. Türkiye son yıllarda özel sektör ağırlıklı yüksek oranda borçlandı. Ağustostaki kur ve faiz şoku sonrası yavaşlayan ekonomiyle birlikte sorunlar su üzerine çıkmaya başladı. Veya halı altına süpürülen sorunlarla yüzleşildi desek yanlış olmaz. Suriye konusunda ABD ile uzlaşı özellikle Halkbank ve ABD ile ek gümrük vergilerinin kalkması konusunda umutları artırdı. Piyasalar olumsuz bir seyir izlese de 2018 yılı acısıyla tatlısıyla gelip geçti. 2018’den devreden bakiye pek iç açıcı olmasa da umutlar 2019 yılına kaldı.
SATIŞ BASKISI SÜRÜYOR
PİYASALAR yılın son haftasına dalgalı bir seyirle giriyor. Bazı yıllarda aralık aylarında görülen noel rallisi zor gündem nedeniyle olmadı. Borsa, dolar/TL kuru daha belirgin olmak üzere döviz kurları ve tahvil bono faiz oranlarında düşüş var. Borsa İstanbul, Dow Jones Endeksi (ABD) başta olmak üzere dış borsaları referans alırken dolar/TL kuru da ABD dolarının dış piyasalarda değer kaybından etkileniyor.
ABD’deki bütçe krizi ve hükümetin kapanması da ABD borsalarının değer kaybını arttırdı. Suriye konusundaki gelişmeler dışında ABD Merkez Bankası (Fed) toplantı sonuçları gündemde öne çıkmış durumda. ABD’nin Suriye’den çekilmesi, ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Gelişmeler bizi Fırat’ın doğusu operasyonunda beklemeye yöneltti” açıklamasıyla operasyonun ertelenmesi sinyali vermesi bu yöndeki gerilimi düşürdü. Suriye’de henüz çok erken olmakla birlikte anlaşma ve barış umutlarının hafiften yeşermesiyle piyasalarda başta inşaat sektörü olmak üzere acaba türünden hesaplar ve fiyatlamalar yapılmaya başlanmadı da değil. ABD’nin çekilmesinin sonuçları üzerine içeriden ve dışarından olumlu olumsuz farklı değerlendirmeler geliyor. Ancak ABD’nin bu kararı iç piyasalara olumlu etki etti. Fakat piyasaların tek derdi Suriye değil elbette.
GÜVENLİ LİMAN ALTIN
Fed’den yapılan açıklamalara göre, 2019 yılı için üç faiz artırım olasılığı ikiye indirilirken enflasyon ve büyüme beklentileri aşağıya çekildi. Yapılan açıklamaların ‘az güvercin’ olduğu beklentileri karşılamadığı konusunda bir görüş birliği var. Fed toplantısı sonrası doların değer kaybıyla ABD tahvillerinde faiz düşüşü dış finansman ihtiyacındaki Türkiye ve gelişen ülkeler için olumlu. Daha ucuz kaynak demek. Bir de bilanço küçültme olmasaydı. Küresel ekonomide durgunluk söylemleri borsalar üzerinde olumsuz yönde baskıya neden oluyor. Borsaları taşıyan kârlı, büyüyen şirketler ve ekonomilerdir. Bir de borsaların ‘beklentiler alınır, gerçekler satılır’ gibi bir mantalitesi olduğunu kabul edersek bu beklentilerin şimdiden fiyatlanması olağandır. 2019 yılı ve sonrasında enflasyon ve ekonomilerde yavaşlama beklentileri ABD dolarını ve tahvil faiz oranlarını da aşağıya çekerken altın fiyatına yükseliş olarak yansıdı. Küresel ekonomiye ilişkin belirsizlikler de eklenince altının güvenli liman özelliği tekrar hatırlandı.
GARDINI ALIYOR
Zayıflayacak ekonomik görünüm ve arz konusunda endişe yaşanmayacağı beklentilerine bağlı olarak petrol fiyatları da düşüyor. Özetle piyasalar önümüzdeki yıllarda ağız birliği yapmışcasına daha durgun bir ekonomi bekliyor. Buna göre de fiyatlama yapıp gardını alıyor. “Çok konuşulan, çok beklenen olmaz” diye de kabul gören bir görüş var. Bu sözü de not olarak akılda tutmakta yarar var. Algılar, beklentiler zamanla değişip başka yönlere evrilebiliyor. Belki de beklentiler doğru çıkacak, şimdiden bir şey söylemek zor. Türkiye özelinde ise durgunluk bariz şekilde hissediliyor. Dışarısıyla olumsuz ayrışma ağustostaki kur ve faiz şoku ile başlamıştı zaten. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 2018 Kasım ayında 89.626 konut satıldı. Ekimde bu rakam 146.536 idi. Yabancıların Türkiye piyasalarına tavrında ise trade (kısa dönemli al-sat) anlayışı sürüyor. Merkez Bankası verilerine göre son iki haftadır tahvil bono ve hisse tarafında az da olsa satıştalar. Önceki haftalarda bir miktar almışlardı. Özetle piyasalarda mevcut trendler korunuyor. Çok belirgin bir değişim şimdilik yok. Borsa zayıf, para piyasaları (faiz, döviz) daha sakin.
Döviz kurları ve gösterge faiz oranlarında ise yükseliş eğilimi hakim. Geçen hafta yoğun bir veri akışı vardı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna harekat açıklaması, Hazine’nin dolar ve Euro cinsinden bireysel yatırımcıya tahvil ihracı kararı, henüz teyit edilmezse de Varlık Fonu’nun uluslararası fonlardan 1 milyar dolar borç alacağı haberleri, Merkez Bankası faiz kararı, üçüncü çeyrek büyümesi (GSYH), dış borsalar, Avrupa Merkez Bankası toplantısı, Brexit sürecindeki belirsizlik ve ABD-Çin ticaret savaşındaki gelişmeler yakından izlenen konu başlıkları. Oldukça kalabalık gündemin piyasalara yansımaları pek de iyi olmadı. Merkez Bankası beklendiği üzere faiz oranlarını sabit tutarken parasal sıkılaştırmaya devam açıklaması yaptı. Üçüncü çeyrek büyümesi de yine beklentilere paralel gerçekleşti.
JEOPOLİTİK GELİŞMELER
Ekonomideki daralma sinyalleri cari denge fazla vererek kendini göstermişti. Merkez Bankası’nın enflasyondaki düşüşün kalıcı olduğunu görmeden veya düşüşte istikrar sağlamadan faiz indirimi zaten çok zordu. Enflasyon Merkez Bankası’nın faiz oranının altına çekilmesine rağmen (Merkez Bankası gösterge faiz yüzde 24, enflasyon-TÜFE 21.62) yüksek reel faiz, finansman ihtiyacındaki Türkiye için hala gerekli. 2019 için enflasyon hedefini Hazine ve Maliye Bakanı Beret Albayrak 15.8 olarak açıklarken Merkez Bankası’nın yüzde 5 seviyelerini işaret etmesi piyasalarda biraz kafa karışıklığı yaratmadı değil. İç gündemin piyasalar üzerindeki en belirgin etkisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna askeri harekat açıklaması oldu. Daha önceki Suriye ve Fırat’ın batısına yapılan operasyonların piyasalara olumsuz bir etkisi olmamıştı. Cuma akşamı gelen “Erdoğan ve Trump, Suriye bağlamında daha etkin bir koordinasyon sağlanması konusunda mutabakata vardı” açıklaması önemliydi.
MALİYET AÇISINDAN OLUMLU
Bir diğer sıkıntı dış piyasalar. Bir süredir ABD ve Almanya borsaları başta olmak üzere dışarıdan gelen bir baskı vardı. ABD-Çin ticaret savaşı ara soluklanma şeklinde yumuşamalar olsa da sorun olarak duruyor. Küresel durgunluk bekleyenlere Avrupa Merkez Bankası da eklendi. Banka, 2019 büyüme ve enflasyon beklentilerini yüzde 1.8’den 1.7’ye çekerken varlık alımlarını 2018 sonunda bitireceğini teyit etti. Ayrıca 2019 yazına kadar düşük faiz devam edileceği açıklandı. Gecikmeli olarak ABD Merkez Bankası’nı takip ediyor. Genelde süreç öyle işliyor. Düşük büyüme ve enflasyona bağlı olarak faiz oranlarının da düşük kalması dış finansman ihtiyacındaki Türkiye gibi ülkeler için kaynak maliyetleri açısından olumlu. Ancak piyasaya yeni para verilmeyecek olması ve bilanço küçültmeler de olayın olumsuz tarafı. İngiltere ayağında ise Brexit sıkıntısı ve belirsizliği devam ediyor. İngiltere parlamentosunda yapılacak oylamanın tarihinden, çıkacak sonuca, ayrılmanın anlaşmalı mı anlaşmasız mı olacağına dair bir çok belirsizliğin sterlin ve Euro üzerinde olumsuz etkileri hissediliyor. Fitch beklendiği üzere Türkiye’nin kredi notunu ve görünümünü korudu. İç ve dış gündemin baskısı altında piyasalarda zayıf görünüm sürüyor.
PİYASALARDA mevcut trendler korunuyor. Borsada destek ve direnç seviyeleri arasında gidip gelen bir bant hareketi, döviz kurlarında güç kazanamayan yükseliş denemeleri ve gösterge faiz oranlarında düşüşün yerini yatay harekete bıraktığı bir görünüm hakim. Önümüzdeki hafta yoğun olarak Türkiye’nin önemli ekonomik verileri açıklanacak. Pazartesi 3. çeyrek ekonomik büyüme (GSYH), salı, ödemeler dengesi-cari denge, perşembe Merkez Bankası toplantısı ve faiz kararı açıklanacak. Cuma günü ise Fitch’in, Türkiye’nin kredi notu değerlendirmesi var. Piyasa beklentileri, 3.çeyrek büyümesinin yüzde 1.5-2.0 seviyelerine gerilmesi, cari dengede art arda üçüncü ayda da artış göstererek 2.5 milyar dolar civarı fazla, Merkez Bankası’ndan faiz değişikliği beklenmezken Fitch’in Türkiye’nin kredi notu ve görünümünü koruması yönünde. Beklentilerden sapma halinde daha dalgalı bir piyasa görmek mümkün.
KÜRESEL DURGUNLUK
Geçen hafta, iç ekonomik gündemde yüzde 1.44 düşüş gösteren enflasyon öne çıkmıştı. Merkez bankası enflasyon düşüşünü ‘vergi indirimleri, TL’deki değer kazancı ve petrol fiyatlarındaki düşüşün etkilerinin yanı sıra talepteki zayıflama’ olarak özetledi. Enflasyonun olumlu etkileri dış piyasalardaki gerginlik nedeniyle çok kısa sürdü. Dış piyasalarda ise işler biraz karışık. ABD-Çin ticaret savaşında G-20 Arjantin zirvesinde 90 günlük geçici de olsa bir anlaşma sağlandığı haberi piyasaları olumlu etkilemiş, borsalar ve emtia fiyatları yükselmişti. Ancak ertesi gün piyasaların öngörülemeyen parametresi ABD başkanı Trump’ın anlaşmanın olmayabileceğini ima etmesi olumlu algıyı tersine çevirdi. Bu gelişme küresel durgunluk beklentilerini tekrar gündeme alevlendirdi. Zaten küresel ekonomideki yavaşlama gerekçesiyle Fed başkanı Powell faiz artırımlarına ara verileceği sinyalini vermişti. Cuma günü açıklanan ABD tarım dışı istihdam verileri beklentilerin altında kaldı. ABD, Avrupa ve Çin ekonomilerinde yavaşlama emareleri gelmeye devam ediyor. Bu gelişmeler ABD kısa vadeli faiz oranlarını yükseltirken önümüzdeki yıllara ilişkin durgunluk ve düşük enflasyon beklentileriyle uzun dönem bono faiz oranları düştü. Bu gelişme ABD dolarında zayıflama, altın fiyatlarında yükseliş olarak kendini gösterdi. Ardından Çin’li teknoloji şirketi Huawei’nin sahibinin kızının Kanada’da tutuklanması işin tuzu biberi oldu ve ticaret savaşına devam hamlesi olarak görüldü. Bu defa dış piyasalar bu gelişmeyi ayrıca olumsuz yönde fiyatlamaya başladı. Doğal olarak son günlerde denge bulmaya çalışan iç piyasalar da bu olanlardan payını aldı.
YABANCI ALIMI
Borsada yabancı alımları artarken döviz ve faiz daha sakin. Reel sektörde ise temel sıkıntılar korunmakla birlikte son aylarda daralan konut ve otomobil satışlarındaki biraz toparlanma var. Faiz ve kur düşüşü, son vergi indirimleri, ertelenen siparişler bir parça talep getirmiş görülüyor. Devamının gelip gelemeyeceği önemli olacak. Artan konkordatolar, takipteki kredilerdeki artış ve azalan kârlılık gibi reel sektördeki sıkıntıların bankacılık sektörüne yansımaları bedelli sermaye artışı olarak kendini göstermeye başladı . Bunun devam edeceği yönünde değerlendirmeler yapılıyor. Dış gündeme duyarlılığın arttığı piyasalarda temkinli görünüm sürüyor.
BORSADA ZAYIF GÖRÜNÜM SÜRÜYOR
BORSADA yatay bantta dalgalanma devam ediyor. İlk destekler 92.500 ve 91.300 seviyelerinde. 91.300 daha önemli. Bu seviye geri çekilmelerde tepki alımları görülebilir. Aksi takdirde düşüşün devamıyla sonraki destek 88.500 seviyesinde bulunuyor. İlk dirençler ise 96.300-96.800 seviyelerinde. Çıkışın devamı için ise 96.800 seviyesinin geçilmesi gerekecek. Geri çekilmelerde tepki alımlarının görüldüğü ancak direnç seviyelerinin geçilmekte zorlanıldığı görünüm korunabilir.
PİYASALARDA daha iyimser bir görünüm hakim. Ancak iyimserlik daha çok para piyasalarında yani faiz ve döviz tarafında görüldü. Borsada ise yükseliş denemeleri zayıf. Para girişi ve hacim yetersizliği borsadaki çıkış denemelerini sınırlıyor. Türkiye-ABD ilişkilerindeki yumuşama ile başlayan döviz kurlarındaki düşüş, ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Powell’in “Faiz artırım süreci uzayabilir” açıklamalarıyla ivme kazanmıştı. Powell’ın açıklamaları ile dolar dış piyasalarda değer kaybedip, ABD borsaları yükselmişti. Son açıklanan Fed tutanaklarında üyelerin faiz artırımına destek vermesi olumlu etkiyi biraz azalttı. ABD Başkanı Trump’ın da sürekli Fed’in faiz artırımlarını eleştirdiği biliniyor. Powell’in bu açıklamayı politik mi yoksa ekonomik gerekçelerle mi yaptığı ayrı bir tartışma konusu oldu. Powell, geçtiğimiz günlerde Trump’ın açıklamalarına rağmen Fed’in faiz politikasının değişmeyeceğini vurgulamıştı. Ama ekonomik gerekçe daha yüksek olsa gerek. Bilindiği gibi Fed politika değişikliğine gitmeden önce piyasalara gardını alması için önceden mesaj verir. Bu açıklamadan hareketle küresel durgunluğun olasılık olarak daha belirginleştiği gibi bir sonuç çıkarmak yanlış olmayacaktır.
ABD-Çin ticaret savaşının küresel ekonomi üzerinde etkilerinin hissedildiğine dair değerlendirmeler bir süredir geliyordu. Bu çerçevede Avrupa Merkez Bankası kaynaklı açıklamalarda “Genişlemeci para politikasına devam” vurgusu sıkça yapılıyor. Dış piyasalarda parasal sıkılaştırmanın zayıflaması Türkiye gibi dış finansman ihtiyacındaki ülkeler için olumlu. Olumsuz tarafı ise Fed’in bilanço küçültmeye devam edecek olması. Kasım ayında TUİK’in açıkladığı güven endekslerindeki yükseliş, içerideki havanın biraz yumuşadığını gösteriyor. Ancak dış bakışı gösteren CDS oranlarındaki yükseliş içerideki hava ile uyumsuz. Döviz kurlarındaki düşüş, vergi indirimleri, akaryakıt fiyatlarında birbiri ardına gelen indirimleri üst üste koyarsak pazartesi günü açıklanacak kasım enflasyonu da muhtemelen eksi gelecek. Piyasanın beklentisi 0.5-1 puanlık eksi geleceği yönünde. Bunun faiz ve döviz kurları üzerinde olumlu ancak kısa süreli etkilerini görebiliriz.
PETROL VE ALTIN SAKİN
Ekonomideki daralmaya bağlı olarak cari fazla veriyoruz. 12 Aralık’ta üçüncü çeyrek büyüme rakamının da zayıf geleceği aşikar. Ağustos’ta yaşanan kur ve faiz şokunun reel ekonomi üzerindeki etkileri henüz kalkmış değil. Ağırlaşan ekonomi çarkına yeniden ivme kazandırmak için ekonomi yönetiminin hamleleri devam ediyor. Ayrıca Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası aracılığı ile VDMK ihracının başlaması özellikle konut sektörünün bankacılık üzerindeki yükünü azaltmaya ve kredi için yeni finansman imkanı sağlamaya yönelik bir adım. Bununla birlikte ileriye dönük olası riskleri de telaffuz edilmiyor değil. Geçen aylarda 2.7 trilyon olan banka kredileri son verilere göre 2.3 trilyon TL’ye kadar çekildi. Dış dünyada ise AB’nin İtalya bütçe sorunu, Rusya-Ukrayna gerginliği, G-20 toplantısı ve ABD-Çin ticaret savaşı öne çıkan gündem konuları. Piyasalar G-20 toplantısına biraz da ABD-Çin ticaret savaşında bir anlaşma olabilir mi gözü ile baktı. Petrol ve altın fiyatları sakin. Para piyasalarına göre daha temkinli görülse de borsada toparlanma çabaları sürüyor.
DOLAR/TL KURU DÜŞÜŞ TRENDİNDE
DOLAR/TL kurunda düşüş trendi devam ediyor. Ancak son günlerdeki sıkışmanın sonuna yaklaşılıyor. İlk destekler 5.13 ve 5.00 seviyelerinde. Sonraki destek 4.85 olarak görülürken ilk direnç 5.25 seviyesinde. Olası tepki alımlarının devamı için bu seviyenin üzerinde kalınması gerekecek. Sonraki dirençler 5.30 ve 5.44-5.54 seviyelerinde. Yön tayini için 5.13-5.25 bandının kırılacağı yöne önem taşıyor. Tepki alımları görülebilir.
DÖVİZ kurları ve piyasa faiz oranlarındaki düşüşe karşılık borsada da düşüş eğilimi hakim. Fakat sermaye piyasaları (borsa) ve para piyasaları (faiz, döviz) birbirine alternatif piyasalar ve aralarında negatif korelasyon olması yani piyasa işleyişi gereği farklı yönde hareket etmesi beklenirdi. Bazen kısa dönemli bu gibi uyumsuzluklar olabiliyor. Ancak bu aşamada soru şu, faiz ve dövizdeki düşüş borsaya yükseliş olarak mı yansıyacak? Yoksa faiz ve döviz tekrar yükselecek buna karşılık borsada düşüş devam edecek mi? Kararsızlık hakim. Mevcut koşullarda borsanın yükselmesi beklenirdi. Piyasaların yaklaşan yıl sonu hareketliliği, yine yaklaşan yerel seçim öncesi piyasalar canlı olabilir mi gibi varsayımlara hisselerin de ucuzluğu dikkate alınınca borsada daha güçlü tepkiler görülebilirdi. Ama şu ana kadar olmadı. Talep yetersizliği en büyük eksiklik. Dışarıdan ciddi alıcı gelmiyor. Son dönemde onlar da daha çok kısa dönemli trade (al-sat) tarafındalar. Bir hafta alıp sonraki birkaç haftada satıyorlar. İç talep de zayıf.
ÖNEMLİ SİNYAL OLACAK
Tasarruf gelirin türevidir, gelir azalıyorsa tasarruflar da azalıyor. Ayrıca işsizlik, ekonomide daralma, özel sektör ve hane halkında yüksek borçluluk gibi sorunlar mevcut. Yeterli talep gelmedikçe bu aşamada borsanın tepki verecek pek hali yok görünüyor. Ayrıca olumlu fiyatlamaya konu olacak piyasaları taşıyacak beklenti henüz oluşmuş değil. Ancak yüksek faiz ve ucuz borsaya yeterli talep gelirse daha canlı bir piyasa görmek mümkün olur. Bu açıdan son günlerde iyice zayıflayan borsada işlem hacminde bir artış görülürse bu önemli bir sinyal olacak. Yatırımcıların bu dönem tercihi defansif ve korumacı düşünce ile daha çok para piyasalarında. Bankalardaki yabancı para mevduatları TL mevduatlar ile neredeyse yarı yarıya. (TL mevduat 1.044, yabancı para mevduat 1.031 milyar TL) Diğer yandan güven sorununun henüz aşıldığını söylemek için erken. Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, ekimde cari fazlada tüm zamanların rekoru ile enflasyonda düşüş yönlü trend beklediklerini söyledi. Vergi indirimleri, döviz kurları ve petrol fiyatındaki düşüş, ekonomideki daralma ile ithalattaki gerilemeyi dikkate aldığımızda bu beklentilerde olasılık artıyor. Son iki aydır gelen cari fazla Merkez Bankası rezervlerindeki toparlanmaya (brüt rezerv 71 milyar dolara yükseldi) yardım ederken özel sektörün dış borç ödemeleri cari fazlanın döviz kurları üzerinde düşüş yönlü etkisini azaltacak bir durum. Ayrıca bir miktar da kurlardaki geri çekilme ile banka döviz hesaplarında artış söz konusu. Makro ekonomik verilerde gerçekleşmeler görüldükçe piyasalarda farklı tepkiler görebiliriz. Ancak dış borsalarda zayıflama söz konusu. Dow Jones ve Dax gibi ABD ile Almanya borsa endekslerinde düşüş eğilimi var. Avrupa’nın İtalya’nın bütçe ve İngiltere’nin Brexit sorunu henüz aşılmış değil. İtalya için AB’nin yaptırım söylemleri ve Brexit euroya baskı yapmaya başladı. Bunun yanında küresel ekonomideki durgunluk beklentisiyle ABD Merkez Bankası (Fed) faiz artırım politikasında değişikliğe gidebilir, ara verebilir yönünde değerlendirmeler geliyor. Bu durum dolardaki değerlenmeye ivme kaybettirse de zayıflayan Euro tekrar toparlanmasına neden oldu. Faiz ertelemesi gerçekleşirse piyasalar ve Türkiye gibi dış finansman ihtiyacındaki ülkeler için olumlu olur. Faiz ve döviz tarafındaki düşüş hareketine karşılık borsada yön arayışı sürebilir.
DOLAR/TL KURU DESTEK BÖLGESİNDE