İÇ ve dış kaynaklı gelişmelerin baskısı altındaki piyasalar yön bulmaya çalışıyor. İç gündemde Merkez Bankası toplantısının yansımaları öne çıkarken pazartesi açıklanacak 2018 yılı son çeyrek büyüme verisi bekleniyor. Ayrıca ödemeler dengesi (cari denge) ile işsizlik ve bütçe verileri yakından izlenecek. Merkez Bankası beklendiği üzere faiz değişimine gitmedi. Toplantı sonrası yapılan açıklamalar önümüzdeki aylar için faiz indirimi algısına neden olmadı. Fakat piyasaların nisan sonrası özellikle haziran için faiz indirim beklentisi sürüyor. Son veriler ışığında 2018 son çeyrek için piyasa beklentisi büyümenin (GSYH) eksi geleceği, 2018’in yüzde 2.5 civarında bir büyüme ile kapanacağı yönünde. Son çeyreğe ait veriler ve baz etkisi eksi olasılığını güçlendiriyor. Perşembe günkü Avrupa Merkez Bankası toplantısından sonra faiz indirimi konusunda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) eli biraz daha rahatladı sayılır. Bununla birlikte ABD Merkez Bankası’nın (Fed) geçen günlerde faiz arttırım ve bilanço küçültme operasyonlarına ara vermeye hazırlanması TCMB’nin olası bir faiz indirimine aynı desteği verecek bir durum.
HEDEF İLE ÇELİŞİYOR
Diğer yandan enflasyon ve piyasa gösterge faiz oranlarındaki (tahvil, bono) düşüş de TCMB’nin faiz indirimini destekliyor. Enflasyondaki düşüşün kalıcı hale gelmesi önemli olacak tabi ki. Merkez Bankası’nın sıkı duruşu ve parasal sıkılaştırmaya rağmen döviz kurlarındaki yükselişi, Türkiye-ABD ilişkilerinde artan tansiyon ve ABD dolarının dış piyasalarda değer kazanımına bağlamak gerekecek. Biraz da dövize talebin etkisi var. Türkiye-ABD ilişkilerinde ‘Türkiye’nin Rusya’dan füze sistemleri satın alması’ odaklı polemik sürüyor. ABD Başkanı Trump’ın ‘Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi Programından’ Türkiye’yi çıkarmak istediğini açıklamasını bu yönde karşı bir hamle olarak değerlendirmek de mümkün. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, ABD’nin Türkiye’yi vergi avantajı sağladığı gelişmekte olan ülkeler arasından çıkarmasına tepki göstererek Türkiye-ABD arasındaki ticaret hacminin 75 milyar dolar hedefi ile çeliştiğini söyledi. Hazine nakit dengesinin şubat ayında 25.8 milyar TL açık vermesi bir başka gelişme oldu. TCMB’nin temettüsünün öne çekilerek ocakta fazla verilmesi sonrası şubat ayında görülen yüksek açık dikkat çekti.
GARDLARINI ALIYORLAR
Ana gündemlerden biri de 31 Mart yerel seçimleri tabi ki. Piyasa bu yönde henüz bir fiyatlama yapmış değil. İçeride işler sıkıntılı görülse de geçen hafta gündemin asıl ağırlığı dışarıda dahası öncü merkez bankalarında idi. Avrupa Merkez Bankası perşembe günkü toplantısında faiz oranlarını sabit tutarken yeni TLTRO-III (refinansman programı) başlattı. 2019 yılı Euro Bölgesi büyüme tahminini aşağıya çekti, faiz arttırımını 2019 sonuna erteledi. Parasal genişleme ve gevşek para politikasına devam kararı Euro’ya değer kaybettirirken dolara değer kazandırdı, borsalar düştü. Küresel ekonomilerle ilgili zayıflamaya karşı Fed’den sonra Avrupa Merkez Bankası da gardını almaya başladı. Genişlemeci politikalar aslında piyasalar ve Türkiye’nin içinde bulunduğu dış finansman ihtiyacındaki gelişen ülkeler için olumlu bir karar gibi görünüyor. Ancak bu kararların gerekçesi ekonomilerdeki yavaşlama olunca hayra yorulacak pek bir tarafı da kalmıyor. Avrupa’nın Türkiye’nin en önemli ticari ortağı olması bu yöndeki gelişmeleri de daha önemli hale getiriyor. ABD-Çin ticari görüşmelerinde belirsizlik sürüyor. Trump’ın başlattığı ticaret savaşları sürerken son Avrupa Merkez Bankası kararının ardından yeni bir kur savaşı gelir mi diye akıllardan geçmiyor değil. Zorlaşan gündemin baskısı altındaki piyasalarda temkinli görünüm korunuyor.
BORSADA 100.000 ÖNEMLİ
YOĞUN iç ve dış gündem etkisi altındaki piyasalarda dalgalı seyir sürüyor. Her ne kadar döviz kurlarında yukarı hareketlenmeler, borsada yükseliş denemeleri ‘patinaj’ görünümü verse de mevcut trendler henüz korunuyor. Gündemin ağırlığı hissedilirken piyasaları taşıyacak ABD Merkez Bankası (Fed) faiz politikasındaki değişiklik beklentisi dışında yeni beklenti bulmakta zorlanılıyor. Dış gündemde, henüz sonuçlanmayan ABD-Çin ticari görüşmeleri, sıcak çatışmaya dönüşen Hindistan-Pakistan gerilimi, Brexit süreci, ABD dışında soğumaya devam eden küresel ekonomiye ilişkin veriler takip ediliyor. ABD’de ise işler fena değil, en azından şimdilik. ABD 2018 son çeyrek büyümesi yüzde 2.6 ile beklentilerin hafif üzerinde geldi. Bu veri Fed faiz politikasını çok fazla değiştirmez, zaten bu yıl ivmesi düşse de ABD ekonomisinin gücünü koruması bekleniyor. Endişeler daha çok gelecek dönemlerle ilgili. Faiz artırımına ara verme dışında ayrıca bilanço küçültme beklentisini sıkça vurguluyorlar. Geçen hafta Fed Başkanı Powell, “Fed, şu anda bilanço daraltmayı sona erdirme konusunda uygun zamanlama ve yaklaşımı değerlendirme pozisyonunda” derken bir yerde bu yöndeki beklentileri teyit etti. Ayrıca, federal hükümetin açığı sürdürülemez bir yolda diye de ekledi. Bu açıklamalara bakınca ABD’nin büyümeye niyeti de mecali de pek yok gibi.
Ekonomideki büyüme bütçedeki açığı da artıracak haliyle. ABD-Çin ticaret görüşmelerinden henüz bir sonuç çıkmadı. Mart ayında yapılacak başkanlar görüşmesi beklenirken ABD Başkanı Trump’ın Çin ile ‘anlaşma olmayabileceği’ uyarısı yapması olumsuz algıya neden oldu. Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilim dışarıdaki zor gündemin tuzu biberi oldu dense yeridir. Dış gündemde ayrıca Cuma günü ABD tarım dışı istihdam ve 20 Mart Fed toplantısı önemli satır başlıkları. İç gündemde ise önümüzdeki hafta açıklanacak enflasyon, Merkez Bankası toplantısının ardından 11 Mart’ta 2018 son çeyrek büyüme verisi, Türkiye-ABD ilişkileri, mart sonu yerel seçimler var. Ana gündem yaklaşan seçim. Ancak bu yönde piyasa henüz ciddi bir fiyatlama yapmadı. Pazartesi açıklanacak şubat enflasyonu için yüzde 0.40-0.50, yıllıkta ise yüzde 20 TÜFE beklentisi var. TÜFE, İstanbul için 0.98, 18.37 olarak açıklandı. Tanzim satışların etkisi merak ediliyordu. Her ne kadar gıdanın TÜFE endeksinde ağırlığı yüzde 23.29 olsa da 418 ürün içinde 5-10 üründeki fiyat düşüşünün etkisi sınırlı kalacaktır.
TEMKİNLİ GÖRÜNÜM
Borsada ve döviz kurlarında belli bir bantta yatay hareket devam ediyor. Gündemde çok belirgin bir değişiklik olmayınca piyasalara da bu şekilde yansıyor. TCMB’nin zorunlu karşılıklarda indirime gitmesi, ABD Merkez Bankası (Fed) toplantı tutanakları, S&P’den Türk bankacılık sektörüne yönelik açıklamalar ve buna karşı tepkiler, ABD-Çin ticari görüşmeleri, Türkiye ve küresel ekonomiye ilişkin ekonomik veriler, dış borsalar öne çıkan gündem konuları. TCMB’nin zorunlu karşılıklarda indirime gitmesi bankalarda daha fazla likidite bırakarak kredi imkânlarına ve faiz düşüşüne yardımcı olmak açısından olumlu bir adım. Ancak uyguladığı parasal sıkılaştırma politikasına bir halel getirip getirmediği konusunda da tartışmaya neden oldu. Fed toplantı tutanaklarında faiz artırımı için ‘sabır’ konusu tekrar vurgulandı. Ayrıca 2019 yılında bir faiz artışı kapısının açık tutulması ve ABD ekonomisinde güçlü konumunun sürdüğü gibi ifadeler net bir görüşün ağırlık kazanmadığını gösteriyor. Fed tutanakları bu yönüyle biraz da ‘şahin’ bulundu.
JCR AÇIKLAMASI
Kredi derecelendirme kuruluşlarından S&P’nin, hem Türk bankacılık sektöründe sorunlu kredilerin toplam kredilere oranının çift haneye ulaşabileceğinden hem de ekonominin geneli için sert iniş senaryolarından söz etmesi Türkiye Bankalar Birliği ve yine bir kredi derecelendirme kuruluşu olan Japon JCR’den tepki gördü. JCR kaynaklı açıklamada, “Reel sektörün vadesi gelen yükümlülüklerini karşılamış olmaları, bankacılık sektörünün varlık kalitesinin daha fazla bozulmasını sınırlamaktadır. Reel sektör ve bankalar açısından orta vadeli boyutta finansal piyasaların stresi düşmüş, ülke genelinde IMF gibi kuruluşlardan toplu ve acil fonlanma gereği ve ihtiyacı azalmıştır” denildi. Türkiye ekonomisindeki veri akışlarına bakıldığında özellikle reel sektöre ilişkin verilerde ise zayıf görünüm sürüyor.
Ocak ayında konut satışlarında yüzde 24.8, beyaz eşya satışlarında yıllık bazda yüzde 13’lük düşüş görüldü. Tüketici güven endeksi ise 57.8 seviyesine geriledi. Bankacılık kredilerinde düşüş eğilimi sürerken takipteki krediler (sorunlu krediler) yükseliyor. TÜSİAD, 2019 büyüme hedefini yüzde 1’e çekerken, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, “Reel sektörün finansman sorunu çözülmezse sorun bankacılık ve finans sektörüne sıçrar, derin sorunlar böyle çıkar” uyarısında bulundu.
TEMKİNLİ İYİMSERLİK
Kur ve faiz düşüşüyle mali sektörde bir dengelenme görülse de bu reel sektöre henüz yansımadı. ABD’yi hariç tutarsak Euro ve Çin ekonomilerinde boyutları farklı olsa da reel ekonomilerde zayıflama eğiliminden söz etmek mümkün. ABD-Çin görüşmelerinden henüz net bir sonuç çıkmış değil. Bu açıdan mart ayında yapılması beklenen başkanlar toplantısı yakından izlenecek. Özetle, iç ve dış finans piyasaları daha olumlu görülürken reel ekonomilerde sıkıntılı süreç devam ediyor. Finans piyasalarında ‘fiyatlar önden gider’ veya ‘beklentiler alınır, gerçekler satılır’ sözlerini hatırlatmak yararlı olacak. Dileriz ki bu sözler her koşulda doğru olsun ve son fiyatlamaların içinde ekonomilerdeki toparlanma beklentileri de olsun. Yabancı yatırımcılar Borsaistanbul’da 15 Şubat haftasında hisse senetlerinde 63 milyon dolar, tahvil bonoda 102 milyon dolar satışta görüldüler. Ocak ayındaki yüksek tutarlı girişleri dikkate aldığımızda bu aşamada ciddi bir pozisyon değişikliğinden söz etmek zor. Hisse senetlerinde yabancı takas saklama oranı hafif düşüşle yüzde 66’nın altına gerilemiş durumda. Piyasalarda temkinli iyimserlik korunuyor.
PİYASALARDA son aylarda görülen iyimserlik korunuyor. Ancak biraz zayıflama söz konusu. Borsada yaşanan düşüşte ocak ayındaki sert çıkışın hazmedilme ve kâr satışlarının yanı sıra dış borsalardaki çıkış hareketlerindeki ivme kaybının etkisi var. Döviz kurları ise daha sakin. Küresel ekonomide başlayan durgunluk emarelerine karşılık son bazı veriler zayıf gelse de (perakende satışlar) ABD ekonomisinde güçlü görünüm korunuyor. 2019 sonu veya 2020 yılında ABD ekonomisinin resesyona girebileceğine dair tahminler var. Ancak ABD Merkez Bankası (Fed) yetkilileri resesyon olasılığının yüksek olmadığını düşünüyor. Durum böyle olunca piyasalarda son dönemde iyimserliğe neden olan Fed’in faiz arttırım ve bilanço küçültme operasyonlarına ara verme konusu tekrar sorgulanmaya başladı. Doların dış piyasalarda tekrar değer kazanmaya başlamasında bu durumun etkisi olabilir. ABD’li Citigroup’un, “Fed’in faiz arttırma riski indirme ihtimalinden fazla gelişmekte olan piyasalara yatırımcı akışı negatife döndü” açıklaması önemli. Buna benzer değerlendirmeler borsalardaki coşkuyu bir parça aldı.
YAVAŞLAMAYA İŞARET
Bu durum Türk mali piyasalarını da etkilemedi değil. 8 Şubat haftasında yabancı yatırımcılar dört haftalık alımlarının ardından ilk defa 105 milyon dolarlık hisse satışı yaptılar. Tahvil bonoda ise 205 milyon dolar satıştalar. Çin, Euro Bölgesi ve Türkiye ekonomileri için gelen veriler bir süredir yavaşlamaya işaret ediyordu zaten. Perşembe günü açıklanan aralık ayına ait sanayi üretimindeki geçen yılın aynı ayına göre -9.8 düşüşü, aynı şekilde cari açığın 2018 yılında 27.6 milyar dolara çekilmesi önemli. 2017 yılında 47.3 milyar dolardı. Cari açıkta yıllık bazda fazla bekleyenler de yok değil. Türkiye’nin yumuşak karnı olarak bilinen cari açığın milli gelire oranının yüzde 3.2 seviyesine çekilmesi ilk bakışta olumlu görülse de gerekçesi ekonomik aktivitedeki yavaşlama olunca iyimser yaklaşma imkanı da pek kalmıyor. Diğer yandan biraz detay bakınca net hata noksan ve Merkez Bankası’nın rezervleri kullanılması, portföy yatırımlarındaki (sıcak para) girişlerin oldukça azalması cari açığın finansman kalitesindeki zayıflığı gösteriyor. İşsizlik oranı kasımda yüzde 12.3 oldu. Birbirini teyit eden bu verilere bakıldığında Türkiye’de sorunun biraz daha derinlik kazandığı görülüyor. 11 Mart’ta açıklanacak olan 2018 son çeyrek büyümesi eksi gelirse sürpriz olmaz. Sıcak para girişleriyle faiz ve dövizdeki geri çekilmelerin reel ekonomiye bir nefes aldırması beklenebilirdi. Ancak bu durum henüz gerçekleşmedi. Şu ayrıntıyı da gözden kaçırmamakta yarar var. Açıklanan veriler geçmiş aylara ait. Piyasalardaki dengelenme sürecinin devamı açısından 31 Mart seçim sonrası önemli olacak. Bu çerçevede faiz ve döviz kurlarında stabil durumun korunması gerekecek. Hatırlanırsa ekonomideki yavaşlama ve stagflasyon söylemeleri geçen ağustosta yaşanan kur ve faiz şoku sonrası gelmişti. S&P beklendiği üzere Türkiye’nin kredi notunu ve görünümünü değiştirmedi. Bu açıdan etkileri çok sınırlı kalabilir. Moody’s Rusya’nın kredi notunu yeniden ‘yatırım yapılabilir’ ülke konumuna yükseltirken ABD’li yatırım bankası Morgan Stanley’in Rus hisselerine yönelik tavsiyesini underweight (ağırlığını azalt) seviyesine çekmesi, mevcut algıya biraz da aykırı bir durum. S&P’nin Türkiye değerlendirmelerine biraz da bu açıdan bakmak gerekir. Piyasalardaki olumlu hava yerini daha temkinli bir görünüme bırakmış durumda.
BORSADA 100.600 ÖNEMLİ
BORSADA kâr satışları sürüyor. 100.600 ilk önemli destek olarak görülürken bu seviyenin üzerinde çıkış hareketi gücünü koruyacak. Aksi takdirde düşüşün devamıyla birlikte 99.000 ve 97.000-95.000 sonraki destek seviyeleri. İlk dirençler ise 104.000 ve 106.000 seviyelerinde. Çıkışın devamı için 106.000 seviyesinin geçilmesi gerekecek. Destek seviyelerinde tepki alımları görülebilir. Ancak direnç seviyelerini geçmekte zorlanabilir.
DOLAR/TL KURU DESTEK SEVİYELERİNDE
BORSADA ocak ayındaki sert yükselişin ardından kâr satışlarına bağlı düşüş, döviz kurlarında geri çekilmelerde tepki alımları görüldü. Gerekçeler ağırlıklı olarak kısa sürede oluşan kârın realize isteği ve dış borsalardaki çıkışın zayıflaması olarak gösterilebilir. Ocak ayında yaşanan iyimserlikte güçlü beklentilerden çok ABD Merkez Bankası’nın (Fed) para politikasındaki değişikliklerin fiyatlanması önemli rol oynadı. Gelişen ülkelere fon akışının ivme kazandığı haberleri artan risk iştahıyla birlikte bu görünümü destekledi. Fakat Fed para politikasında değişikliğe neden olan gelişmenin küresel ekonomilerdeki durgunluk beklentileri olması piyasaları biraz daha temkinli hale getirdi. Borsaları taşıyan büyüyen ekonomiler, kârlı şirketlerdir. Bu açıdan Almanya’nın aralıkta sanayi üretiminin 3.9, yıllık sanayi siparişlerinin 7.0 gerilemesi önemli görüldü. Ayrıca bir önceki hafta İtalya’nın üç dönem küçülerek resesyona girmesi Euro bölgesi ekonomileri hakkında bir bilgi veriyor. Avrupa merkez bankası zaten geçtiğimiz günlerde reel ekonomiye destek vermek amacıyla düşük faiz politikası ve parasal genişlemeye devam edecek.
KÜRESEL BÜYÜME
ABD’deki durumun ise eski Fed Başkanı Yellen kısaca özetledi. Yellen, ABD Merkez Bankası’nın bir sonraki hamlesinin, dünyadaki büyümenin zayıflamasının ABD ekonomisini etkilemeye başlaması halinde faiz indirimi olabileceğini söyledi. Çin ve Avrupa’daki zayıflayan ekonomiler güçlü bir ABD ekonomisine tehlike oluşturuyor, dedi. Yellen “yavaşlayan küresel büyümeyi” ekonomiye en büyük tehdit olarak gösterdi. Faiz indiriminden söz eden bu açıklama, U dönüşü yaptığı söylenen şimdiki Fed Başkanı Powell’i de geri bıraktı bir bakıma. Bu tabloda Trump’ın başlattığı ABD-Çin ticaret savaşının payı var elbette. Trump, 1 Mart’tan önce Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşmeyeceğini söyledi. Pek geri adım da atmıyor. Türkiye ekonomisinde görünüm çok farklı değil. Yavaşlama ve yüksek enflasyon sorunu sürüyor. Ocak’ta otomobil satışları yüzde 59 azaldı. Ocakta yılık enflasyon yüzde 20.35 ile beklentilere yakın gerçekleşti. Dikkat çeken nokta aylık bazda 6.43 artış ile gıda fiyatları oldu. Döviz kurları ve faiz oranlarındaki (piyasa, mevduat, kredi) düşüşe rağmen bankaların kullandırdığı kredilerde daralma devam ediyor. (1 Şubat haftasında 2.2 trilyon TL, aralık sonu 2.4 trilyon TL) Buna etken olarak yavaşlama dışında güven kaybı, belirsizlik ve özel kesimin yüksek borç yapısı eklenebilir. Ekonomik aktivitede bir hareketlenme olursa ilk görülecek yerlerden biri de banka kredileri olacaktır. Ancak takipteki kredi artışları sürüyor.
Türkiye’ye sıcak para girişi devam ediyor. Ocak ayında borsada yabancı yatırımcılar 798 milyon dolarlık net alım yaptılar. TCMB brüt rezervlerinde artış gözlenirken benzer artış döviz tevdiat hesapları için de söz konusu. Son dört haftalık artış 4.8 milyar dolara ulaştı. Cari açık ve dış ticaret açığı gerilemesi kurlar üzerindeki baskıyı artırsa da kurlarındaki düşüş alım fırsatı olarak görülmüş. Not ve görünüm değişimi beklenmeyen 15 Şubat Cuma akşamki S&P Türkiye değerlendirmeleri, İş Bankası’nın Hazine’ye devri konusunun tekrar gündeme gelmesi, henüz fiyatlama konusu olmayan seçim, IMF ile ‘anlaşma yok’ vurgusunun tekrarlanması, 2018 bilançoları diğer önemli konu başlıkları. Henüz az sayıda gelen bilançolar üçüncü çeyreklere göre daha iyi. Kur ve faiz düşüşü olumlu yansımış görülüyor. Reel ekonomilerdeki durgunluk emareleri para ve sermaye piyasalarındaki iyimserliği törpülese de olumlu hava korunuyor.
DOLAR/TL’DE DESTEKLER GÜÇLENİYOR
DOLAR/TL kurunda yatay seyir devam ediyor. Destek seviyelerinde tepki alımları görülse de henüz güç kazanmış değil. Ancak 5.20-5.14 bandında geri çekilmelerin tepki alımlarıyla karşılaşması destek seviyelerinin önem kazanması ve taban oluşumu görünümü veriyor. Tepki alımlarının devamı için ilk aşamada 5.30 seviyesinin geçilmesi gerekecek. Çıkışın ivme kazanması ve yatay hareketin tamamlanması için ise 5.54 seviyesinin geçilmesi önemli olacak. Geri çekilmeler tepki alımlarıyla karşılaşabilir.
BORSADA sert çıkış sonrası kâr satışları, döviz kurlarında ise düşüşün ardından hafif tepki alımları görülmesine rağmen piyasalarda iyimserlik korunuyor. Borsa yüzde 14 prim ile son yılların en parlak ocak ayını geçirdi. Bu açıdan çıkışın hazmedilmesi ve biraz kâr satışlarıyla yorgunluk normaldir. Döviz kurlarına ve özellikle dolar/TL kuruna darbe ise merkez bankalarından geldi. Hatırlanacağı üzere Türkiye Merkez Bankası son toplantısında faiz değişimine gitmemişti. Geçen hafta da Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın “Enflasyonda ikna edici bir düşüş görülene kadar sıkı para politikasında sıkı duruş sürecek. Gerekirse ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecek” açıklaması döviz kurlarında düşüşe ivme kazandırdı. Ardından ABD Merkez Bankası (Fed) son toplantısında ‘kademeli faiz artışı’ ifadesinin metinden çıkarılması ile faiz artırımlarına ara verileceği açıkça dillendirirken biraz da sürpriz sayılabilecek şekilde bilanço küçültme operasyona da ara vermekten söz etti. Bilanço daraltma toplantı öncesi bir olasılık olarak görülüyordu. Ancak Fed Başkanı Powell’in ifade etmesi resmiyet kazandırdı.
ÇİFT YÖNLÜ BASKI
Bilindiği üzere Fed olası politika değişikliklerini önceden gardını alması açısından piyasalara mesaj olarak verir. Gerçi son Fed kararlarını ‘geri vites’, ‘U dönüşü’ ve ABD Başkanı Trump’ın isteklerine uyum olarak görenler de var. Haklılık payları da yok değil. Fed kararları sonrası borsalarda yükseliş, ABD dolarında değer kaybı, petrol ve altın ile emtia fiyatlarında yükseliş görüldü. ABD tahvil faiz oranlarında ise düşüş vardı. Türkiye Merkez Bankası’nın ‘şahin’, Fed’in ‘güvercin’ tavrı Dolar/TL kuruna iç ve dış olmak üzere çift yönlü baskı yaptı ve TL değer kazandı. Ancak dış piyasalarda ABD dolarının değer kaybı fazla sürmedi. İtalya’nın -0.2 büyüme verisiyle üçüncü defa küçülerek resesyona girmesi, Euro Bölgesi ekonomilerinin zayıf seyrinin sürüyor olması ve diğer yandan Avrupa Merkez Bankası’nın düşük faiz ve parasal genişlemeye devam ediyor olması Euro’nun değer kazanımını engelledi. Euro/dolar paritesi tekrar 1.15 seviyesinin altına gerileyince iç piyasalarda dolar/TL kurunda tepki yükselişi görüldü. Fed’in politika değişikliğini piyasalar olumlu karşılasa da bu değişikliğe neden olan temel gelişmenin küresel ekonomideki durgunluk beklentileri olması bu yöndeki iyimserliği zayıflattı. ABD ekonomisi için durgunluk şu an çok geçerli değil belki. Ama Çin, Avrupa ve Türkiye ekonomisi için bu sorun kapıya dayandı.
Türkiye’nin 2018 yılı dış ticaret açığı ve ithalattaki daralma bunu gösterdi zaten. Dış ticaret ve cari açıktaki gerileme döviz kurlarına baskı yapan bir başka gelişme. Yüksek enflasyon sorunu devam ediyor. Çetinkaya, 15.2 olan 2019 enflasyon tahminini yüzde 14.6’ye çekti. Ancak Merkez Bankası 2019 enflasyon hedefi ise yüzde 5 olarak duruyor. Pazartesi ocak enflasyonu açıklanacak. Beklentiler aylık bazda 1-1.2, yıllıkta 20.50. 25 Ocak haftasında yabancı yatırımcılar 321 milyon dolarlık alım ile borsada hisse alımlarını sürdürdüler. Diğer yandan benzer ilgi artan risk iştahı ile gelişen piyasalar için de söz konusu. Bank of America Merrill Lynch, yatırımcıların ABD ve Avrupa hisse senetlerinden milyarlarca dolar çekerek tahvillere ve gelişmekte olan piyasalar ile Japonya hisse senetlerine yöneldikleri yönünde açıklama yaptı. Ağırlıklı olarak yabancı girişleri ve dış borsalardaki yükselişe bağlı devam eden iyimserlik korunuyor. Ancak borsada sert yükseliş sonrası görülen kâr satışlarıyla daha temkinli bir görünüm öne çıkabilir.
BORSADA YORGUNLUK SİNYALLERİ
YABANCI yatırımcı desteğiyle piyasalarda iyimserlik devam ediyor. Borsada ralli, gösterge faiz ve döviz kurlarında ise düşüş eğilimi sürüyor. Merkez Bankası’nın açıkladığı haftalık verilere göre 18 Ocak haftasında yabancı yatırımcılar borsada 711 milyon dolarlık hisse senedi alımı yaparken tahvil bonoda ise 121 milyon dolar satışta görüldüler. Hisse senetlerinde haftalık bazda 2013’ten bu yana en yüksek alım tutarı. Son iki haftada hisse senetlerinde yabancı alımları 826 milyon doları buldu. Bu rakamda 3-17 Ocak’ta gerçekleşen Akbank’ın bedelli sermaye artırımının da katkısı var. Para girişleri son günlerdeki iyimserliğin izahı. Yabancı yatırımcının bu tavrı devam ettiği sürece borsadaki parti sürebilir. Muhtemelen geçen hafta da yabancı yatırımcının alım tarafında olduğunu tahmin etmek zor değil. Bunu takas saklamada yabancı payının artmasından görmek mümkün. Borsada kısa sürede oluşan ciddi bir prim söz konusu.
AĞIRLIK KAZANDI
BIST100 Endeksi’nde doksan dereceye yakın bir çıkış açısı var. Yorgunluk emarelerinin görülmesi olağandır. Her zaman geçerli değil belki ama ‘borsada kısa sürede oluşan primi cebe atın’ diye eski bir söz var. Bu açıdan borsada direnç seviyelerinde kâr satışları ve teknik düzeltme olasılıkları dikkate alınmalı. Şunu da vurgulamakta yarar var. Borsa İstanbul’un 2018’de dünyada en çok değer kaybeden borsalar arasında yer aldığını dikkate alırsak son yükselişle orta ve uzun dönemli ölçekte primli olduğunu söylemek zor. Fiyat kazanç oranına bakıldığında BIST birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin hala altında. Yani fiyat kazanç oranını baz alırsak iskontolu. Ayrıca öncü bankaların fiyat kazanç oranları BIST ortalamalarına göre düşük seviyelerde işlem görüyor. Bu bakımdan kâr satışı ve teknik düzeltme olasılıklarına karşılık olağan dışı bir haber akışı olmazsa mevcut görünümün biraz daha devamı mümkün görülüyor. İyimserliğin kaynaklarına bakacak olursak, dış borsalarda ara düzeltmelerle kısa dönemli yükseliş sürüyor. Risk iştahı tekrar artmaya başladı. Küresel durgunluk söylem ve beklentileri devam etmekle birlikte yerini daha yumuşak ifadelere bıraktı. Resesyondan çok ekonomilerde yavaşlama ve yumuşak iniş beklentileri ağırlık kazandı.
Belki de Türkiye gibi gelişen ülkeleri en fazla sevindirecek gelişme öncü merkez bankalarının para politikaları oldu. Fed faiz artırımına ara vereceğini en üst düzeyde dillendirirken Avrupa Merkez Bankası faiz değişimine gitmedi. Ayrıca düşük faize bir süre daha devam vurgusu yaptı. Düşük faiz, borsalar ve gelişen ülke piyasaları için bir avantaj. ABD’li fon yöneticisi Mark Mobius, şimdi gelişen ülke varlıklarında alım için uygun zaman olduğunu söylerken Hindistan, Brezilya ve Türkiye varlıkları alım için uygun dedi. Bu tür söylemleri sıkça duyar olduk. Tahminler ve söylemler çok çabuk iyimserleşti. Piyasadaki hareketlenmelerin temel gerekçeleri önemli. Sorunlar ve veriler olduğu yerde duruyor, değişen beklentiler ve para akışı. Piyasalarda yönü para akışı belirliyor. Dip not olarak sıcak paranın doğası gereği çok çabuk yön değiştirebilme karakterine sahip olduğu hatırlatmasını yapalım. Piyasada olumlu hava etkisini sürdürüyor.
5.33 DESTEĞİ KIRILDI
Piyasalara iyimserlik hakim. Döviz kurlarında da düşüş var fakat borsada banka hisseleri öncülüğündeki yükseliş dikkat çekici. Döviz kurları ve piyasa faiz oranlarındaki düşüş alternatifi olan hisse senetlerine olumlu yansıdı. Sermaye piyasalarındaki yükselişe para piyasaları destek veriyor. Banka hisseleri 2018 yılını düşüşle geçirirken endeks üzerindeki ağırlığı ve lokomotif olması nedeniyle borsayı da aşağıya çekmişti. 2018 borsalar için kayıp bir yıldı. Banka hisselerinin primsiz ve ucuz olduğu konusu bilinen bir durum. Aynı şeyleri diğer birçok hisse için de söylemek mümkün. Aslında Türk mali varlıklarının ucuz olduğu görüşü hakimdi. Hatırlanırsa biz de geçen yazılarımızda bunu birkaç kez dillendirmiştik. Ancak talep gelmeyince borsacı tabiriyle “ucuz etin yahnisi yavan olur” anlayışı öne çıkmıştı. Fiyatı belirleyen taleptir. Talep gelince fiyat da yükselmeye başladı. Takas saklama oranlarında yabancı payının yükselişine baktığımızda talebin yabancı ağırlıklı olduğu görülüyor. Borsada çıkış hareketi geçen haftanın son günlerinde banka dışı diğer sektör ve hisselere de yaygınlık göstermeye başladı. Çıkışın sağlıklı hale gelmesi için genele yaygınlık göstermesi önemli.
AMERİKA VE ÇİN MESAJI
Borsa İstanbul bir süredir dış borsalarda süren yükselişe uyum sağlıyor desek yanlış olmaz. Hatta son günleri baz alacak olursak dış borsalardan da pozitif ayrıştı demek daha doğru. Güçlü beklentiler henüz oluşmasa da olumsuz gündem konularının belli ölçüde fiyatlanması ve haber akışında bu sıralar yeni bir piyasa bozucu gelişmenin olmaması borsalardaki yükselişe katkı yapıyor. Suriye sorunu sürüyor olsa da Erdoğan-Trump görüşmesi sonrası tansiyonun düşmesi, ABD-Çin ticari görüşmelerinde henüz anlaşma olmamasına rağmen olumlu mesajların verilmesi ve ABD basınında Çin’e uygulanan gümrük vergilerinin düşürüleceği yönündeki haberler, Merkez Bankası’nın piyasa beklentilerine uygun olarak faiz oranlarını sabit tutması olumlu havaya katkı yapan gelişmeler. Yani bir bakıma piyasanın bardağın dolu tarafını görme eğilimi ağır bastı. Merkez bankasının faiz oranlarında değişikliğe gitmemesi ve sıkı para politikasına devam açıklaması piyasa tarafından kredibilite adına olumlu algıya neden oldu ve TL’ye sahip çıkma olarak görüldü. Bununla birlikte gerek içeride gerekse küresel ekonomilerde durgunluk beklentisi sürerken bu yönde sinyaller gelmeye devam ediyor. Kasımda Türkiye sanayi üretimi yüzde 6.5 azaldı.
SON FAİZ ARTIŞI
Fitch Çin büyümesinin 6.1’e gerilemesinden ve Euro Bölgesi için ciddi ölçüde zayıflamadan söz etti. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi, “Euro bölgesi resesyonla karşı karşıya değil, ancak yavaşlama tahmin edilenden uzun sürebilir” derken Merkez Bankası’nın desteğine ihtiyaç duyacağını söyledi. Almanya yüzde 1.5 ile son 5 yılın en düşük seviyesini açıkladı. Bu açıdan iç ve dış borsalardaki son günlerdeki iyimserliğe karşılık borsaları taşıyan büyüyen, canlı ekonomi ve şirketlerdir gerçeğini de unutmamakta yarar var. Bir diğer not, Türkiye 31 Mart seçim sürecine girmiş durumda. Türkiye ve gelişen ülkeler için iyi haber ise eski ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Janet Yellen’den geldi. Yelen, Fed’in bu dönemin son faiz artışını gerçekleştirdiğini düşünüyor. Bir bakıma son günlerde Fed faiz arttırımına ara vereceği yönündeki beklentileri kuvvetlendirmiş oldu. Piyasalarda hacim artışı ve para girişine bağlı borsa ağırlıklı olumlu hava sürüyor.
BORSADA DÜŞÜŞ TRENDİ KIRILDI