Büyüme ile ilgili beklentilerde olumlu yönde revizeler de görüldü. Ünlü ABD’li yatırım bankalarından JP Morgan’ın Türkiye için 2019 yılı ekonomik daralma beklentisini yüzde 1.7’den yüzde 0.3’e indirdiğini açıklaması kayda değer. Enflasyonda ise hem beklentiler biraz daha yüksekti hem de yüzde 2.53 gelen İstanbul ağustos enflasyonu sonrası aylık yüzde 0.86 artışı biraz sürpriz olarak görüldü. Yıllık enflasyon yüzde 15.01 seviyesine çekilince 12 Eylül Merkez Bankası faiz kararı için oldukça iyi bir referans oldu.
Önümüzdeki haftaki toplantıda piyasa beklentileri 2-3 puan arasında indirim yönünde.
TCMB faiz düşüşünün doğal olarak banka mevduat, kredi faiz oranları ve gösterge faize de aşağı yönlü etki etmesi beklenebilir. Bu durum yavaşlayan ekonomiye bir ivme olarak yansır mı? Yakından izlenen konu başlıklarından biri de bu. BDDK verilerine göre banka kredilerinde hafif bir kımıldama var. Ağustos ayı ilk haftasında 2.49 trilyon TL olan banka kredileri Ağustos sonu itibariyle 2.53 trilyon TL seviyesine yükselmiş görülüyor. Konut kredilerinde ise 178 milyar TL’den 181 milyar TL’ye bir artış söz konusu. Bu canlanma işareti için tabi ki yeterli değil. Bu arada döviz kurlarındaki düşüş ve bankalardaki döviz mevduatında çözülme de önemli olacak. Kurlarda bir gevşeme görülse de bankalardaki döviz mevduatlarında henüz bir çözülme görülmüyor. TL’ye dönüş ve güvenin oluşması ekonominin ivme kazanması için gerekli.
ILIMAN HAVA
Dış piyasalarda ise daha ılıman bir hava söz konusu. Çin kaynaklı gelişmelerin payı önemli tabii ki. Bir de ABD Başkanı Trump’tan bu ara olumsuz yeni bir açıklama gelmemesini de saymak gerekecek. ABD-Çin arasındaki ticari görüşmelerin ekimde başlayacak olması anlaşma yönündeki umutların tazelenmesine neden oldu. Bu durum ABD tahvil bono faiz oranlarında düşüşün ivme kaybetmesi ve hafif yükseliş göstermesiyle desteklendi. 18 Eylül’deki Fed toplantısında 50 baz puan yerine çeyrek puanlık indirimin olasılığının güç kazanması etkili oldu denebilir. Bu gelişmeler risk iştahının da artmasıyla bir süredir yükselişini sürdüren altın fiyatlarına kâr satışları getirdi. Küresel ekonomideki ve piyasalardaki son dönemdeki karamsar havanın dağılması için olumlu bir fiyatlamaya ihtiyaç vardı. ABD-Çin görüşmeleri bu ihtiyaca cevap verdi bir bakıma. Uzun süredir devam eden ve sonuç alınmayan görüşmelerden bu defa anlaşma çıkacak beklentisi ve ön kabul bu aşamada fazlaca iyimserlik olacak.
İşin bir tarafında Trump varsa yine de ihtiyatlı olmak gerekecek. Bir de ABD-Çin arasındaki ticaret savaşının global ekonomiye zarar verdiği veya vereceği kabul gören bir görüş. Ekonomik aktiviteyi yavaşlatması dışında sermaye hareketlerine de etkilemesi bekleniyor. “Ticaret savaşının kârlara negatif etkisi şirketleri evlerine döndürüyor” şeklindeki Bloomberght haberi bu açıdan önemli. Dış piyasalardaki yumuşama, Arjantin olayının lokalize görülmesi iç piyasalara olumlu yansırken Türkiye’nin 400’ün üzerinde seyreden risk primi (CDS) oranları geçen hafta 370 seviyelerine kadar çekildi. Piyasaları taşıyacak güçlü beklenti henüz oluşmasa da toparlanma çabaları sürüyor.
BORSADA TEPKİ YÜKSELİŞİ
PİYASALARDA dalgalı seyirle birlikte yön arayışı ve kararsızlık görülüyor. Borsada geriye çekilmeler tepki alımlarıyla karşılaşırken benzer görünüm gösterge faiz ve döviz kurları için de geçerli. Bu görünüm yoğun gündem ile ilgili. Arjantin ve ABD-Çin ticaret savaşına yönelik gelişmeler oldukça önemli paya sahip. Bu arada ABD Başkanı Trump’a ayrı parantez açmak gerekecek. Gün aşırı bazen birbiriyle çelişen açıklamalar piyasaları dalgalandırıyor. Çin’e ek gümrük vergisini artıracaklarının hemen sonrası “Çin’le müzakerelerde herhangi bir zamanda olduğundan daha iyi durumdayız” dedi. Sorunun kaynağı Çin’in bugün ve gelecek yıllarda ABD’nin en büyük rakibi olması. Ayrıca ABD’nin Çin’e dış ticarette verdiği yıllık 350-400 milyar dolar arasında değişen dış ticaret açığı. Küresel ekonominin dört motorundan biri kabul edilen ihracata dayalı Çin ekonomisi büyümde son yıllarda ciddi ivme kaybediyor. Son on yılların en düşük seviyelerinden biri olan yüzde 6.2 seviyesine kadar çekildi. Çin ekonomisine ilişkin yüksek borç yapısı da bilinen bir durum. Bu açıdan Çin’den ek gümrük vergisiyle biraz daha fazla vergi geliri elde etmekten çok küresel ekonomideki yavaşlama ile en büyük rakibine set çekmek gibi bir amaç da olabilir. Çin de 1.1 trilyon dolarlık ABD tahvil stokuna sahip. Sanki zımni bir anlaşma var. Çin ABD tahvilini alıyor, ABD ise Çin malını alıyor ve bazı fabrikaları Çin’de üretim yapıyor. Belki başka hesaplar da vardır ama bu çekişmeden global ekonominin ve Türkiye’nin de sıkıntı duyduğu veya duyacağı aşikar görünüyor.
İKİNCİ ÇEYREK BÜYÜME
Son dönemlerde soğuyan Türk ekonomisi bir dengelenme ve dipten dönüş çabası yaşarken ihracat artışından önemli bir katkı bekliyor. Dış dünyada ticaret savaşı kızışıp global ekonomide yaşanacak bir yavaşlama doğal olarak bu sürece olumsuz yansıyacaktır. Pazartesi günü TÜİK tarafından açıklanacak ikinci çeyrek büyümesi bu açıdan önemli. Piyasa beklentisi yüzde 1-2 aralığında bir küçülme yönünde. Hatırlanacağı üzere 2019 yılı ilk çeyrek 2.6’lık küçülme yaşanmıştı. Mayıs ayından itibaren ivme kazanan ihracat artışı temmuzda ivme kaybederek yüzde 7.9 artış yönünde gerçekleşti. İhracat artışı haziranda yüzde 14.3, mayısta 12.1 idi. Dışarıdaki yavaşlama bir parça ihracata yansımaya başlamış demek yanlış olmaz. Salı günü ise Ağustos enflasyonu var. Yine piyasa beklentisi aylık yüzde 1.00-1.15, yıllık bazda ise yüzde 15-16 seviyelerinde artış şeklinde. Enflasyon verisi Merkez Bankası faiz kararları için referans olacak. Diğer bir referans noktası da dışarıda devam eden faiz düşüş furyası tabi ki.
FAİZLERDE DÜŞÜŞ EĞİLİMİ
ABD ve Almanya başta olmak üzere gerek tahvil bono gerekse merkez bankaları tarafında faizlerde düşüş eğilimi sürüyor. Bu durumun Türkiye gibi gelişen ülkelere olumlu yansıyacağı yönündeki algı Arjantin kaynaklı gelişmelerle zayıflamaya ve bozulmaya başladı. Türkiye’nin CDS oranları hala 400’ün üzerinde seyrediyor. Borsaistanbul’da yabancı takasında son günlerde bir miktar gerilme söz konusu. Ancak düşen faiz oranları alternatif piyasa olması nedeniyle borsalar için bir avantaja dönüşür mü? Zamanla göreceğiz. Küresel ekonomideki durgunluk sinyal ve beklentileri borsaları da olumsuz etkilemiş durumda. Bu açıdan alternatif piyasalar arasındaki sermaye akışı belirleyici olacak. Düşen faiz ve ABD-Çin geriliminden merkez bankalarının da alımlarıyla şimdiye kadarki süreçten “altın yatırımcısı” en çok yararlanan kesim oldu. Türkiye-ABD ilişkileri, Suriye konusu izlenmesi gereken diğer önemli konu başlıkları olacak. Toparlanma çabalarına rağmen piyasalarda temkinli görünümün dağıldığını söylemek için erken.
BORSA DESTEKLERİNDE TUTUNUYOR
Borsa geri çekilmeler destek seviyelerinde tepki alımlarıyla karşılaşıyor. İlk dirençler 97.500-98.000 seviyelerinde bulunuyor. 98.000 seviyesinin geçilmesi durumunda yükselişin devamıyla birlikte çıkış formasyonlarından “alçalan takoz” olasılığı gündeme gelebilir. Sonraki dirençler 100.000 ve 104.000 seviyelerinde görülürken ilk destekler 95.000-94.000 seviyelerinde. 98.000 seviyesini geçemeyen çıkış denemeleri satışla karşılaşabilir.
PİYASALARDA dalgalı seyirle birlikte borsada zayıflama, döviz kurlarında ise yukarı yönlü hareketlenme görüldü. Dış kaynaklı gelişmelerin iç piyasalara yansıması olan bu durumda Arjantin’in payı biraz fazla. ABD Merkez Bankası (Fed) faiz indirim süreciyle birlikte Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişen ülkelere ilişkin olumlu algı sorgulanmaya başladı. Arjantin Pesosundaki değer kaybı ve borsasındaki düşüş küresel piyasalara belki sınırlı bir yansıma gösterdi. Ancak bir tetik ve bulaşma riskini de olasılık olarak gündeme getirmedi değil. Gelişen ülkeler endeksinde (Morgan Stanley Capital International-MSCI) düşüş eğilimi sürüyor. Aynı ligde olduğumuzdan Borsaistanbul da nasibini aldı haliyle. Türkiye’nin risk primi 400 seviyesinin üzerinde seyrediyor. Bu görünüme son günlerde bir miktar TL’nin değer kaybı da eklenmiş durumda. İç piyasaların rahatlaması için dışarısının durulması ve denge bulması önemli olacak. Bunun için de gelişen ülkeler kadar ABD ve Almanya başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin de sakinleşmesi gerekecek. Bu açıdan Fed faiz politikasının netlik kazanması elzem görülüyor.
OLUMLU ALGI
Fed’in eylül toplantısında çeyrek puanlık faiz indirimi kuvvetli olasılık olarak görülse de Başkan Trump’ın isteği bir puanlık indirim yönünde. Trump’ın Fed’e faiz indirim baskısı artık eleştiri boyutunu aşmaya başladı. Belki de gelecek yıl için seçim kaygısı taşıyor, bilemiyoruz. Fed eylülde yeni faiz indirimine giderse bu durum gelişen ülkeler için olumlu algıya neden olabilir. Fed yetkililerinin de verdikleri mesajlardan kafalarının oldukça karışık olduğu anlaşılıyor. Jackson Hole toplantısında Fed Başkanı Powell’dan da net mesajlar çıkmadı. Avrupa‘da da durum çok farklı değil. Genişlemeci para politikası uygulayan Avrupa Merkez Bankası son toplantı tutanaklarında “yavaşlama muhtemelen beklenenden daha uzun sürecek” açıklaması durumu özetliyor. Negatif faizli tahvil tutarının 16 trilyon dolara ulaşması resesyon beklentilerinin fiyatlandığının göstergesi. Çin ise ABD’nin başlattığı ticaret savaşına 1 Eylül itibariyle 75 milyar değerinde ABD ürünlerine ek vergi koyarak misilleme yaptı. Trump durur mu? Çin’e uygulanan gümrük vergisini 5 puan arttırdı. Çin’de üretim yapan ABD’li şirketlere, geri dönün ve alternatif üretim yerleri seçin dedi. Açıklama sonrası Dow Jones ve dış borsalarda sert satış görüldü. Altın fiyatı (ons/dolar) yükseldi. Haftaya iç piyasalara da yansımalarını görebiliriz.
ZORUNLU KILIYOR
Ticaret ve kur savaşları tam gaz sürüyor. Dışarıda hal böyle iken iç piyasalarda da yavaşlayan ekonominin canlanması için umutlar faiz indirimlerine bağlanmış durumda. Merkez Bankası’nın 4.25 puanlık faiz indiriminin yansımalarını önümüzdeki aylarda görebileceğiz. BDDK verilerine göre bankacılık sektörünün verdiği toplam kredi 2.5 trilyon TL seviyesini geçemiyor. Ancak takipteki kredi tutarı 120 milyar TL’yi geçmiş durumda. Yavaşlayan ekonomide borç ödemek zordur, bu açıdan olağan bir sonuç. Banka kredilerindeki bu görünüm bile tek başına faiz indirimlerini zorunlu kılıyor. Ancak satın alma gücündeki gerileme faiz indirimlerinin ekonomik aktivite üzerindeki etkisini zayıflatabilecek bir durum. 2018 Ağustos sonrası ivme kazanan ekonomideki yavaşlama eğiliminin son aylarda bir dengelenme yaşadığı görülüyor. Ama geçmiş ekonomik sıkıntılardan farklı yanı, bu defa ağrılık olarak reel sektör odaklı olması. Ancak düşen banka kârlarından ve artan takipteki krediler tutarından artık finans kesimini de etkilemeye başladığı görülüyor. Umarız ekonomideki dengelenme sürer ve sonrasında faiz indirimlerinin de etkisiyle hareketlenme başlar. Bunun için
küresel ekonomideki gelişmeler önemli bir referans olacak. Piyasalarda dış kaynaklı gelişmelere bağlı olarak dalgalı seyirle birlikte denge arayışı sürebilir.
BORSADA TEPKİ ÇIKIŞI
İÇ piyasalarda Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle devam eden iyimserlik dış piyasalardaki gerginliğe bağlı olarak yerini olumsuz bir seyre bıraktı. Faiz indirimlerinin kaynağı her ne kadar küresel ekonomideki durgunluk beklentileri olsa da bunun Türkiye’nin de dahil olduğu gelişen piyasalara olumlu yansımaları bekleniyordu. Hem daha ucuz ve rahat borçlanma imkanlarının artması hem de sıcak para girişlerinin artacağı beklentisi hakimdi. Ancak bayram tatili nedeniyle iç piyasaların kapalı olduğu günlerde Arjantin’de yapılan başkanlık ön seçiminde mevcut başkanın ağır bir yenilgi alması tedirginliklerin artmasına neden oldu.
Arjantin Pesosu ve borsası sert kayıplar yaşadı. Arjantin’in iflas riski arttı ve yüzde 75 seviyelerine ulaşırken risk primi (CDS) 1.000 seviyelerinden 2700’lü seviyelere sert şekilde yükseldi. Şimdi tartışılan konu Arjantin sıkıntıdaki diğer ülke ekonomileri için tetik işlevi görür mü, bulaşıcı olur mu? Diğer ülkeleri tedirgin ettiği doğru ama şimdiye kadar aynı şekilde etki ettiği ya da tetiklediğini söylemek doğru olmaz. Bu yönde ilk açıklama dünyanın en önemli bankalarından biri olan Deutsche Bank’tan geldi. Deutsche Bank, Arjantin’e aldanıp TL satmayın, dedi. Ayrıca Arjantin’in durumunun kendine has olduğunu ve diğer gelişen piyasalara yayılmaması gerektiğini söyledi. Bu önemli bir referans ve şu ana kadarki gelişmeler de bu minval üzerine gidiyor. Büyük bir panik söz konusu değil.
TRUMP BİLİNMEZLİĞİ
Geçen hafta ABD doları dış piyasalarda değer kazanırken (dolar endeksi 98’ün üzerine çıktı) iç piyasalarda dolar/TL kurunda hafif gerileme yaşandı. Eğer Arjantin piyasalarında durum daha vahim bir hal alırsa o zaman tekrar değerlendirmek gerekecek. Ancak piyasaların tek derdi Arjantin değil tabii ki. Bir de Trump gibi bir bilinmezi ve öngörülmesi zor bir derdi var. Çin’e ek gümrük vergileri uygulayarak ticaret savaşını ve de küresel ekonomideki durgunluk beklentilerini tetikledi. Çin ve Almanya’da açıklanan ekonomik veriler de bu durumu teyit etti. Buna bağlı olarak ABD Merkez Bankası (Fed) diğer merkez bankaları faiz indirimlerine başladı. Faiz düşüşünün ivme kazanması ekonomideki yavaşlama yönündeki piyasa fiyatlamalarına güç kazandırdı. Petrol ve emtia fiyatları düşerken faiz düşüşü ve ticaret savaşına bağlı gerginlikten beslenen altın fiyatı güvenli liman ihtiyacına bağlı olarak yükseldi.
ABD’de tahvil bonoda uzun dönem faiz oranlarının kısa dönem faiz oranlarının altına kaymasıyla “ters verim eğrisi” gündeme geldi. ABD 10 yıllık bono faiz oranı 1.58 seviyelerine çekilirken 3 aylık bono faizi 1.88, yıllık bono faizi 1.73 oldu. Borsalar da bu gelişmelerden nasibini aldı. ABD ve Almanya borsalarında (Dow Jones, Dax) sert düşüşler görüldü ve son aylardaki çıkış trendleri kaybedildi. Dış borsalardaki bu gelişmeler haliyle Borsa İstanbul’a da yansıma gösterdi, Trump bu gelişmelere rağmen çok da söylem değişikliğine gitmedi, Çin ile Eylül’de başlaması beklenen görüşmelerde anlaşmadan yana yapıcı tavır koymadı. Bazı ürünlerde Çin’e uygulanacak gümrük vergilerini 15 Aralık’a erteledi ama etkisi olmadı. Önce atıp sonra nişan almaya benzer bu durumu haliyle piyasalar pek inandırıcı bulmadı. Küresel ekonomi sıkıntılı bir sürece itilse de Trump, “ABD’ye para akıyor” diyerek halinden ve uyguladığı politikalardan memnun görünüyor. Ancak Çin de son gelişmelere misilleme imasıyla tepki vermeye başladı. Trump sıkça gördüğümüz tavır değişikliğine gider baltaları gömerse dış piyasalar biraz rahatlar. Aksi takdirde dış kaynaklı gelişmelere bağlı olarak iç piyasalarda temkinli görünüm sürebilir.
BORSA DESTEK ARAYIŞINDA
Borsada çıkış trendinin kaybedilmesiyle başlayan düşüş hareketi sürüyor. 95.000-94.000 ilk destek noktaları olarak görülürken bu seviyenin üzerinde tepki alımları görülebilir. Sonraki destekler 91.500-91.000 seviyelerinde. Endeksin 96.200 seviyesinin üzerinde tutunamaması düşüş formasyonlarından “omuz baş omuz” işlerlik kazanması olasılığını artıran bir durum. Olası tepki alımlarında ilk direnç ise 100.000 seviyesinde. Çıkışın devamı için bu seviyenin geçilmesi gerekecek. Sonraki direnç 104.000 seviyesinde bulunuyor. Destek seviyelerinde görülen tepki alım denemeleri görülse de satış baskısı korunabilir.
DÖVİZ kurları ve tahvil bono faiz oranlarındaki düşüşe karşılık borsada da düşüş eğilimi var. Birbirine alternatif piyasaların aynı yönde hareketi piyasa işleyişine aykırı gibi görünse de zaman zaman böyle kısa süreli uyumsuzluklar olabiliyor. Daha sonra olağan denge tekrar kuruluyor tabi ki. Son yaşanan uyumsuzlukta her piyasanın kendine makul bir gerekçesi var. ABD-Çin arasındaki ticaret savaşının kızışması ve kur savaşına dönmeye başlaması borsaları zayıflattı. Ticaret savaşında ekonomiler daha zayıf büyüme gösterecekleri için borsalar olumsuz etkilendiler. İlk çeyrek küçülen Türk ekonomisi toparlanma çabasında. Küresel ekonomideki olası bir yavaşlama haliyle içeriye de olumsuz yansıyacak. Kur savaşı diğer ülkelerin de paralarını zayıflatacak. Çin Yuanında değer kaybı sürüyor. ABD Doları/Çin Yuanı paritesi 7’nin üzerinde.
İNDİRİM OLASILIĞI
Türkiye son yıllarda TL’nin değer kaybı nedeniyle ihracat ve turizmde bir parça avantaj yakalamıştı. Gerçi ihracatta kurun etkisi sınırlı. ABD Merkez Bankası (Fed) başta olmak üzere faiz indirimlerinin para piyasalarına etkileri ise daha belirgin hissediliyor. Küresel ekonomideki durgunluk beklentilerine bağlı olarak faiz düşüren Fed’den eylül ve sonraki toplantılar için yeni faiz indirim olasılığı arttı. Trump’ın Fed’e yoğun ‘faiz düşür baskısı’ sürüyor. Türkiye gibi dış finansman ihtiyacındaki ülkeler için daha düşük faizle daha rahat dış borçlanma dışında portföy yatırımları (sıcak para) girişleri olasılığı artmış durumda. Bu aşamada en fazla etkiyi döviz kurları üzerinde hissediyoruz. Ancak henüz rakam veya veri olarak görmüş değiliz. Önümüzdeki dönemde gerçekleşmeleri görebileceğiz. Bu aşamada beklenti ve olasılıklardan söz etmek mümkün. Türkiye hala yüksek sayılabilecek risk primi (CDS) ve düşük kredi notuna sahip. Bunların yabancı yatırımcı girişleri noktasında olumsuz bir etkisi olacak mı göreceğiz. Ama yüksek faiz ve nispeten ucuz borsa verileri diğer ülkelere göre daha cazip bir imkan sunuyor. Nitekim küresel ekonominin önemli bankaları Citi Group, Societe Generale ve Deutsche Bank benzer gerekçelerle geçen hafta TL’de alım önerdiler. Societe Generale, “Türkiye küresel faiz avı ve ekonomik dengelenmeden fayda sağlayacak”derken Deutsche Bank, TL’de boğa tutumunu sürdürdüklerini söyledi. CitiGroup kaynaklı açıklamalarda ise Fed’e yönelik genişleme beklentileri yüksek faiz ödemesi yapan paraları destekleyecek”dedi.
YAKINDAN İZLENECEK
Diğer gelişen ülke para birimleri ve ABD dolarına göre TL geçen hafta en fazla değerlenen para birimlerinden biri oldu. TL’deki değerlemede, son aylarda artış görmeye alıştığımız bankalardaki döviz mevduatında geçen haftaki 942 milyon dolarlık çözülmeyi dikkate almak gerekecek. Döviz hesapları önümüzdeki günlerde yakından izlenmeye devam edilecek. Ayrıca cari açığın fazlaya dönüşmeye başlamasının ve Türkiye-ABD ilişkilerindeki yumuşama gibi diğer etkenlerin de payı var. Küresel ekonomideki durgunluk beklentileri, ticaret savaşı ve faiz düşüşü gibi gelişmeler dış piyasalarda enerji, sanayi ve tarım emtialarına düşüş olarak yansıdı. Güvenli liman özelliği nedeniyle altın hariç tabi ki. Petrol, çelik, bakır, doğal gaz, buğday, mısır, pamuk gibi emtia fiyatlarında düşüş eğilimi korunuyor. Bu durum cari denge ve enflasyona olumlu katkı bakımından Türkiye dahil ithalatçı konumdaki ülkeler için avantaj gibi görülebilir. Ancak konu global ekonomideki yavaşlama olunca çok da sevinilecek tarafı kalmıyor. Dış kaynaklı gelişmelere bağlı olarak borsada zayıf, para piyasalarında ise iyimser hava sürüyor.
BORSA TUTUNMA ÇABASINDA
BORSA tepki alım denemelerine rağmen kısa dönemli çıkış trend desteğinin altında işlem görüyor. İlk destekler 97.700 ve 96.200. Tepki yükselişinin ilk dirençleri ise 101.000 ve 104.000. Çıkışın devamı için 104.000 seviyesinin geçilmesi gerekecek. Ancak endekste 101.000 geçilemez ise düşüş formasyonlarından “omuz baş omuz” olasılığı belirginleşebilir. Direnç seviyelerine yükseliş denemeleri satışla karşılaşabilir.
ABD Merkez Bankası (Fed) geçen hafta beklendiği üzere 11 yıl sonra çeyrek puanlık faiz indirimine gitti. Ancak toplantı sonrası Fed Başkanı Powell’in ileriye dönük faiz politikası hakkındaki çelişkili açıklamaları piyasaları dalgalandırdı. Oysa Fed’in piyasalarla iletişimi genelde iyi olmuştur. Bu açıdan Powell’in son tavrı bunu gölgeledi. Faiz indirimlerinin gerekçesi ekonomiye destek vermek. TCMB’nin de öyle. Merkez Bankası’nın 4.25 puanlık faiz indirimi sonrası başta konut sektörü olmak üzere reel sektörde bir hareketlilik bekleniyor. Birçok banka kredi faiz oranlarını düşürerek bu hamleye hemen cevap verdi. Ziraat Bankası ve Vakıfbank konut kredisini yüzde 1’in altına çekti. Mevduat faizinin altında kredi faizi ciddi bir sübvansiyon aslında. Bakalım, faiz indirimlerinin ekonomideki canlanmaya veya talebi uyandırmaya katkısı ne ölçüde olacak? İşsizlik, satın alma gücündeki zayıflama, hane halkının yüksek borç yapısı bu beklentiyi törpüleyecek gelişmeler. Ancak özellikle lokomotif sektörlerden konutta ertelenen talepleri de dikkate almak gerekir. TCMB’nin faiz hamlesi sonrası piyasa faiz oranları ve döviz kurlarında bir gevşeme görüldü.
ENFLASYON VERİLERİ
Bankalardaki döviz mevduatında bir çözülme var mı sorusunun cevabı açısından önümüzdeki günlerde BDDK verileri yakından takip edilecek. Ancak TCMB verilerine göre faiz indiriminin gerçekleştiği 26 Temmuz haftası hem hisse senetleri hem de tahvil bono tarafına yaklaşık 240 milyon dolarlık yabancı girişi görülüyor. Ayrıca Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, “Mayıstan bu yana 10 milyar dolar yabancı girişi oldu” dedi. 9 Ağustos’ta açıklanacak “ödemeler dengesi tablosu” bu açıdan da önemli olacak. Döviz kurlarındaki düşüşten bir giriş ve satış baskısı olduğu anlaşılıyor. TCMB’nin yeni başkanı Uysal, basınla ilk buluşması olan enflasyon raporu sunumunda, 2019 enflasyon tahminini yüzde 14.6’dan 13.9’a çekti. Bu durum yeni faiz indirimleri gelebilir yorumlarını da beraberinde getirdi. Fakat faiz indirimleri enflasyona çapalanmış durumda. Yani enflasyondaki düşüşler belirleyici olacak. Pazartesi temmuz enflasyon verileri açıklanacak.
Dış gündem de ise piyasaların öngörülmeyen riski Trump yine sahne aldı. ABD-Çin ticaret görüşmeleri yeni başlamışken Çin’den ithal edilen ürünlere 1 Eylül itibariyle 300 milyar dolarlık yüzde 10’luk ek gümrük vergisi kararı açıkladı. Bu açıklama sonrası küresel ekonomideki durgunluk beklentileri tekrar alevlendi ve borsalar, petrol fiyatı, ABD tahvil bono faiz oranları düştü ve 10 yıllık bono faizi yüzde 2’nin altına kaydı. Faiz düşüşü ve jeopolitik risklerdeki artışa bağlı olarak güvenli liman ihtiyacına binaen altın fiyatı (ons/dolar) yükseldi. Ertesi gün ise Trump, “Çin olumlu hareketler sergilerse gümrük tarifelerini erteleyebilir ya da durdurabilirim” dedi ama pek bir yararı olmadı. Merkez bankalarından gelen faiz indirimleriyle birlikte başlayan kur savaşları tartışmalarına şimdi tekrardan ticaret savaşı da eklendi. İç içe geçti. Bu durum Fed başta olmak üzere merkez bankalarının önümüzdeki dönem faiz politikalarını nasıl etkileyecek bakalım? Fed’in çeyrek puanlık faiz indirimini beğenmeyen Trump, belki de yeni faiz indirimlerini teşvik için böyle bir hamle yapmış olmasın? İyimserliğin korunması açısından yeni beklenti ihtiyacı hissedilmekle birlikte dış kaynaklı gelişmelere bağlı olarak piyasalarda temkinli bir görünüm öne çıkmış durumda.
BORSA ÇIKIŞ TREND DESTEĞİNİN ALTINDA
Beklentiler 3-4 puan arasında yoğunlaşmıştı. Yüzde 20 psikolojik sınırının altına salınım için olsa gerek 4.25 olarak gerçekleşti. Toplantı sonrası yapılan duyurudan, enflasyona çapalanmakla birlikte sonraki toplantılar için faiz indirimlerinin de kapısının açık bırakıldığı anlaşılıyor. Yeni indirimler için enflasyon dışında diğer makro ekonomik veriler ve dış dünyadaki başta ABD ile Avrupa merkez bankalarının para politikaları belirleyici olacak. TCMB faiz kararı sonrası ‘beklentiler alınır gerçekler satılır’ anlayışı gereği borsada kısa süreli kâr satışları, gösterge tahvil faiz oranlarında düşüş görüldü. Sert sayılabilecek bir faiz indiriminin ardından döviz kurlarındaki düşüş dikkat çekti. Bu görünümde, ABD’den S-400 olayına ciddi bir yaptırım gelmemesi, daralan cari açık, bankalardaki döviz mevduat oranının çok yüksek seviyelerde olması ve turizm mevsimi olmasının da etkisini saymak mümkün. Ayrıca şimdilik olasılık olarak değerlendirmek gerekecek ama yabancı yatırımcı girişi veya bankalardaki döviz mevduatından çözülme söz konusu mu? Bunun cevabını önümüzdeki günlerde açıklanacak verilerden görebileceğiz.
YENİ BEKLENTİ
Yerli yatırımcı alacağı kadar dövizi almış gözü ile bakılıyor. Bankalardaki toplam mevduatın yüzde 54’ü döviz cinsinden. 19 Temmuz haftasında 1.1 milyar dolar artarak 186 milyar dolara yükseldi. Son haftaki alımda ABD’den bir yaptırım gelir mi endişesiyle faiz indirimi beklentileri aşarsa yukarı hareket olabilir, öngörüsü etken olmuş olabilir. Olağan dışı bir gündem oluşmaz ise dövize en ciddi talep dış borç ödemelerinden beklenebilir. Ağırlık özel sektörde (yüzde 78) olmak üzere önümüzdeki bir yılda 175 milyar doları bulan dış borç ödemesi var. Ancak dış piyasalarda düşük faiz ve genişlemeci para politikası hakim olduğuna veya olacağına göre dış borçlanma için kaynaklar daha müsait olacak. TCMB faiz indirimi sonrası reel sektörde canlanma beklentisi ve memnuniyet hakim. Sonuçları önümüzdeki aylarda göreceğiz. Ekonomideki sıkıntıları tek başına faiz indiriminin çözmesini beklemek fazlaca iyimserlik olur. Türkiye-ABD ilişkilerinde bu aşamada sessizlik sürüyor. Yaptırımlar dileriz F-35 ile sınırlı kalır yeni bir hamle gelmez. Zira içeride ve dış piyasalarda beklenti veya gerçekleşme olarak faiz indirimlerine bağlı iyimserlik korunuyor. Bu yönde belli bir fiyatlama da yapıldı. Borsanın ve gösterge faizin bulunduğu bu seviyelerde faiz düşecek beklentisinin önemli payı var. Düşük faiz etkisi belki piyasalarda bir süre daha hissedilebilir. Ancak iyimserliğin devamı için yeni beklenti de lazım.
BORSALAR İÇİN OLUMLU
Avrupa Merkez Bankası son toplantıda faiz indirimine gitmedi ama eylül toplantısında beklenti kuvvetli. 31 Temmuz’da ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısından çeyrek puanlık faiz indirimi bekleniyor. Bu gelişmeler borsalar için olumlu bir referans. Fakat küresel ekonomiyle ilgili endişeler korunuyor. Faiz indirimlerinin temel gerekçesi bu zaten. ABD ikinci çeyrek büyümesi yüzde 2.1 geldi. Bir önceki 3.1 idi. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi, son defa başkanlık ettiği toplantının ardından zayıf büyümeden, ekonomide hala ciddi teşviklere ihtiyaç olduğundan ve faizlerin 2020’nin ilk yarısına kadar düşük kalmasından söz etti. Dış borsalarda çıkış trendleri korunurken kâr satışları görülmeye başlandı. Borsaistanbul’da da benzer görünüm hakim. 2 Ağustos Cuma günü S&P’nin kredi not açıklaması var ama piyasalar bu yönde gelen değerlendirmelere duyarsız. Piyasalarda yorgunluk emareleri görülse de olumlu hava korunuyor.
Borsada dirençlere dikkat
Piyasalarda faiz iyimserliği devam sürüyor. ABD (Fed) ve Avrupa Merkez bankalarında beklenti aşamasında ama G.Kore, Endonezya, G.Afrika ve Şili gibi Türkiye’nin de yer aldığı gelişen ülke merkez bankaları geçen hafta faiz indirimlerine gittiler. 25 Temmuz’da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan da faiz indirimi bekleniyor. Beklentiler 2 ile 4 puan arasında değişiyor. Geçen yazılarımızda da vurgu yaptığımız üzere faiz indirimini destekleyen bazı önemli faktörler bir araya gelmiş durumda. Dış dünyadaki faiz indirim trendi, enflasyon ile merkez bankası faiz oranı arasındaki farkın oldukça açılması, küçülen ekonomiye canlılık kazandırmak gibi etkenler faiz düşüşünü gerekli kılıyor.
Merkezi yönetim bütçe açığı ocak-haziran dönemi 78 milyar TL olarak açıklandı. 80 milyar TL’lik 2019 yılı açık hedefine ulaşıldı sayılır. Gerçi merkez bankası yedek akçe aktarımı ile bu rakam düşebilir. Giderlerdeki artış dışında gelir kalemlerinde dahası vergi gelirlerinde ciddi bir yavaşlama var. Vergi indirimlerinin de etkisini dikkate almak gerekecek. Vergi gelirlerinde ana kalemin dolaylı vergi (KDV, ÖTV) olduğunu dikkate alırsak ayrıca ekonomideki sıkıntılar nedeniyle tahsilat zorluklarını da eklersek ekonomik aktiviteye bir can suyu vermek gerekliliği ortaya çıkar. Ayrıca bankalardaki kredi büyümesi dururken takipteki sorunlu kredilerdeki artış sürüyor. 5 Temmuz itibariyle bankacılık sektörü takipteki krediler tutarı 116 milyar TL’ye ulaştı. Küçülen ekonomide borç ödemek zordur.
İVME KAZANDIRABİLİR
Geçen hafta açıklanan verilere göre, haziran ayında konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 48.6 azalarak 61.355 seviyesine kadar geriledi. Son zamanların en düşük satış rakamı. Otomotiv sektöründe de durum çok farklı değil. Faiz düşüşü başta bankacılık olmak üzere inşaat, otomobil, beyaz eşya gibi lokomotif sektörlere ivme kazandırmak adına ilk akla gelen hamlelerden biri. Faiz düşer ekonomide ivme artarsa zaman içinde bu defa gerileyen cari açık ve talep artışıyla ile enflasyonda yükseliş görülebilir. Ayrıca sert bir faiz düşüşü gerçekleşirse döviz kurlarında artışın yanı sıra tahvil bonoda kâr satışları olasıdır. Ancak artı ve eksilerini değerlendirdiğimizde bu dönem için faiz düşüşünün gerekçeleri daha sağlam duruyor. Yüksek faizin maliyeti daha ağır. Bütçe açığını ve yüzde yüzün çok üzerinde seyreden iç borç çevirme oranlarını dikkate aldığımızda kamu borçlanma gereği oldukça yüksek. Bu faiz indirim seviyesini sınırlayacak bir durum. Türkiye yüksek faizin de cazibesini kullanarak düşen kredi notu ve yüksek CDS oranlarına (risk primi) rağmen borçlanmada sorun yaşamadı. Faizdeki düşüş bu yönde bir zafiyet oluşturur mu, gardını zayıflatır mı bunu zaman içinde göreceğiz.
DUYARSIZ KALDI
Gerçi dış dünyada da eş zamanlı bir faiz düşüş trendi var. Bu açıdan çok sorun olmayabilir. Global ekonomideki faiz düşüşü en çok altına yaradı. Jeopolitik riskler de eklenince altının ons fiyatı son altı yılın zirvesini test etti. Piyasaların bir diğer önemli konu başlığı Türkiye-ABD ilişkileri tabi ki. Rusya’dan S-400 füze sistemleri teslimatı fiilen devam ediyor. ABD’den ilk yaptırım olarak F-35 programı üzerinden geldi. Çok konuşulan ve beklenen bir hamle idi. Piyasa bu açıdan duyarsız kaldı. Başka hamle gelmezse çok sorun olmaz. Ancak yaptırımların devamı geldiği takdirde piyasalara etkileri açısından tekrar değerlendirmek gerekecek. İç ve dış piyasalarda faiz indirim beklentileri önemli ölçüde fiyatlandı. Bu açıdan olumlu hava korunmakla birlikte yorgunluk emareleri görebiliriz.
BORSA 100 BİNİN ÜZERİNDE