PİYASALAR 2020 yılının ilk günlerini dalgalı karşıladı. 2019 yılında merkez bankası kararları ve faiz düşüşü ile ABD-Çin ticaret anlaşma beklentileriyle ekonomideki toparlanma piyasalara olumlu yansımıştı. Ancak Perşembe gecesi İran Devrim Muhafızları’nın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Irak’ta ABD güçleri tarafından öldürmesi gerilimi arttırdı. Bu gelişme, borsalarda kâr satışlarına bağlı düşüş, altın (ons/dolar) ve petrol fiyatlarına ise yükseliş olarak yansıdı. Piyasalar jeopolitik riskleri tekrar hatırladı.
Diğer yandan Libya’da devam eden iç savaş ve TBMM’de kabul edilen Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme kararı var. ABD Dışişleri Bakanlığı vatandaşlarına acilen Irak’ı terk etmeleri çağrısında bulundu. Bu görünüm jeopolitik gelişmelerin bir süre daha gündemimizde olacağını gösteriyor. Bu durum risk iştahının azalması ve güvenli liman ihtiyacının artması gibi bir yatırımcı refleksini öne çıkarıyor. Güvenli liman denince de akla ilk altın (ons/dolar) geliyor. Hatırlanırsa önceki yazılarımızda altındaki yükselişin düşük faizden güç aldığını birkaç kez vurgulamıştık. Şimdi jeopolitik riskler de eklenince yükseliş hareketi ivme kazandı.
İRAN’DAN KARŞI HAMLE
Söz konusu Körfez Ülkeleri ve Ortadoğu olunca haliyle petrol de bu gelişmeden payını aldı ve brent petrol 70 dolar sınırına yaklaştı. Petrol fiyatındaki yükseliş devamlılık kazanırsa ithalatçı konumdaki Türkiye için enerji maliyeti ve enflasyonda artış demek. Bu durumda enflasyonu ve buna bağlı olarak faizi düşürme çabasındaki ekonomi yönetiminin işi biraz daha zorlaşacak. Gerek Borsa İstanbul gerekse ABD borsaları başta olmak üzere dış borsalar İran olayını zirve seviyelerinde karşıladı. Bu yüzden düşüş yönlü ilk tepkileri biraz sert oldu. Borsalarda oluşan kârların önemli kısmı henüz kağıt üzerinde, realize edilmiş yani cebe atılmış değil. İran’dan karşı bir hamle gelecek mi? Piyasalar şimdi bu konuya odaklanmış durumda. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, gerekse İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yaptıkları intikam vurgulu açıklamalarında niyetlerini açıkça beyan ettiler. Bu durumda olaylar nasıl gelişecek ne yönlere evirilecek bunu göreceğiz.
Küresel ekonomideki yavaşlama ve durgunluk, parasal genişleme ve düşük faiz ile aşılmaya çalışılırken gerilimin artması daha kötüsü çatışmaya dönüşmesi ihtimali piyasalar için hiç iyi olmayacak.
BORSA İstanbul ve dış borsalar açısından 2019 oldukça verimli geçti. Hisse bazında ciddi getiriler söz konusu. Bu görünümde en önemli etken düşük faiz oldu. Merkez bankalarından gelen faiz indirim kararları alternatif piyasa olması açısından hisse senetlerini öne çıkardı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 12 puanlık faiz indirimine giderken ABD gerekse Avrupa merkez bankaları da düşük faiz politikasını benimsediler. Türkiye ekonomisinde küçülmenin ardından zayıf da olsa büyümeye geçilmesine bağlı olarak şirket bilançolarında satış ve kârlılık artışı önemli bir fiyatlama konusu oldu. Diğer yandan kısa dönem primli görülse de 8.6 fiyat kazanç oranıyla (BIST100) Borsa İstanbul gelişen ve gelişmiş bir çok ülke borsalarından temel olarak pahalı sayılmaz. Ancak özel iç gündem ve ekonomideki zayıf büyüme eğilimi Borsa İstanbul’u 2019 yılının ilk on ayında baskı altında tuttu. Suriye ve Türkiye-ABD ilişkileri ilk akla gelen konu başlıkları. Siyasi gelişmeler ve jeopolitik risklere bağlı düşüşler alım fırsatı olarak görüldü. Krizi fırsat bilenler ve risk alanlar borsada iyi bir prim yakaladı.
İVME VE CANLILIK
Önümüzdeki haftanın iç gündemine bakacak olursak, yılın son enflasyon verisi olan aralık enflasyonu var. Merkez Bankası faiz kararı için referans olması nedeniyle önemli olacak. Muhtemelen yıllık yüzde 11-12 aralığında tamamlanacak. TCMB politika faiz oranının yüzde 12 olduğunu dikkate alırsak enflasyon faiz makası kapanmış görülüyor. Faiz konusunda en azından bu aşamada yeni indirimler için pek marj görünmüyor. TCMB faiz indirimlerini takip eden bankalarda ise kredi büyümesi sürüyor. 26 Aralık haftasında bir önceki haftaya göre 21 milyar artışla 2.632 milyar TL’ye çıktı. Kredi büyümesi iyi de bununla birlikte takipteki krediler rakamı 2.1 milyar TL’lik haftalık artışla 147 milyar TL’ye yükseldi. Haftalık bazda 1-2 milyar TL artışlar söz konusu. Kayda değer ve sıkıntı veren bir durum. Faiz düşüşleri ve ekonomideki toparlanma eğilimi henüz bu görünümü değiştirmiş değil. Daralan ekonomilerde borç ödemek zordur. Ekonomi ivme ve canlılık kazandıkça borç ödeme kapasitesi artar.
Dış piyasalara baktığımızda yine borsalar öne çıkmış durumda. Dow Jones Endeksi (ABD) yeni rekorlar deneyerek çıkış trendini sürdürüyor. ABD ile Çin arasındaki ticaret anlaşmasının verdiği moralle yeni zirveler deneniyor. Borsalar kadar dikkat çeken diğer yatırım aracı altın (ons/dolar) oldu. Altının yükselişini destekleyen kısa dönemli çok fazla parametre görülmüyor. ABD-Çin ticari anlaşmasıyla güvenli liman ihtiyacı azalırken risk iştahı artmış durumda. Merkez bankalarından yeni faiz indirimleri yok, ABD 10 yıllık bono faiz oranlarında yükseliş eğilimi var. Ancak daha uzun vadeli bakışta faizlerin düşük kalacağı beklentisi dışında bazı merkez bankalarını alımlarının (Rusya) altındaki yükselişte payı olabilir. Ayrıca sadece altın değil diğer bazı emtia fiyatlarındaki (enerji, maden, tarım) yükselişleri de dikkate almak gerekir. Bu durumda düşük faiz ve ABD-Çin ticari anlaşmasının tetiklemesiyle 2020 yılında küresel ekonomide daha yüksek bir büyüme beklentisi mi satın alınıyor diye bir soru da akla gelmiyor değil. Veya sermaye akışkanlığı açısından uzun süredir baskı altında kalan emtialar yoğun ilgi alanı mı olacak? Bunu zamanla göreceğiz. Eylül 2011 yılında 1.900 seviyesini gören altın önümüzdeki yıl da yakından izlenmeye devam edilecek gibi görünüyor. Kısa dönem olumlu gelişmeleri belli ölçüde fiyatlayan borsalar yeni yıla mutlu girerken piyasalarda iyimserlik korunuyor.
BORSADA DİRENÇLERE DİKKAT
BORSADA çıkış trendi devam ediyor. İlk direnç 114.500 seviyesinde. Bu seviyelerde kâr satışları görülebilir. Çıkışın devamı için 114.500 seviyesinin üzerinde kalınması önemli olacak. Sonraki dirençler 117.000-118.000 ve 121.500 seviyelerinde. İlk destekler ise 113.000-112.000 seviyelerinde bulunuyor. 112.000 seviyesinin üzerinde çıkış hareketi gücünü koruyacak. Aksi takdirde 110.000-109.000 sonraki destek seviyeleri. Direnç seviyelerinde kâr satışlarına dikkat.
Düşük faiz doğal olarak alternatif piyasa olması açısından hisse senetlerine yönelimi beraberinde getirdi. Dış ve iç piyasalarda düşük faiz ortamının bir süre daha korunacağı beklentileriyle birlikte borsalarda canlılık sürüyor. Ancak borsaların belli ölçüde olumlu fiyatlamaları yaptığını da göz ardı etmemek gerekir. Bu açıdan yorgunluk emareleri görülmesi ve kâr satışlarıyla teknik düzeltmeleri olağan karşılamak lazım. Bu noktada “yatırımcının en iyi dostu trenddir” sözünü hatırlamakta yarar var. Çıkış devamı için trendin korunması önemli olacak. Borsa İstanbul’u kısa dönem primli olarak değerlendirmek mümkün. Ama orta ve uzun dönem için veya dolar bazında aynı şeyleri söylemek zor. Önceki yazılarımızda da vurguladığımız üzere fiyat kazanç oranı gibi kriterleri dikkate alındığında temel açıdan pahalı olarak değerlendirmek de zor.
DESTEK GÖRÜLMÜYOR
Diğer yandan dış borsalara kıyasla Borsa İstanbul’daki çıkış hareketi daha zayıf kaldı. Bu durumu özel iç gündem ve döviz kurlarındaki yükselişin yansıması veya baskısı olarak görmek mümkün. Bir diğer dikkat çeken gelişme lokomotif hisselerde çok fazla hareket yok. Öncü ve lokomotif banka hisseleri son çıkışa henüz katılmadılar. Diğer yandan yabancı katkısı çok zayıf veya yok denecek kadar az. İşin daha çok trade (al-sat) tarafında görünüyorlar. Döviz kurlarında görülen çıkış hareketini ise borsa yükselirken alternatif piyasaların işleyişinde zaman zaman görülen uyumsuzluklardan biri olarak değerlendirmek gerekir. Bir süre sonra olağan denge kurulur. Kurlardaki yükseliş nedenlerine baktığımızda, faiz düşüşü, ABD yaptırımlarından duyulan rahatsızlık ve BDDK’nın son tebliği sonrası swap faiz düşüşü ve pozisyon ayarlamalarını saymak mümkün. Dış piyasalarda ABD Dolarında (dolar endeksi) düşüş sonrası hafif toparlanma görülse de halen zayıf konumda. Yani iç piyasalarda dolar/TL kurundaki yükselişe dış destek görülmüyor. Bankalardaki yabancı para mevduatında ise haftalık bazda 500 milyon dolar ile 1 milyar dolar arasında düşüş ve yükselişler görülüyor. Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatında zirve seviyesi olan 22 Kasım haftasından itibaren düşüş yaşandı. 195.1 milyar dolardan 13 Aralık itibariyle 193.9 milyar dolara bir gerileme var. Özetle gündemde olağan dışı bir gelişme olmadığı takdirde döviz kurlarındaki yükseliş için bu aşamada sınırlı bir artış eğiliminden söz etmek mümkün.
AZİL SÜRECİ
Dış piyasalarda ise ABD-Çin anlaşmasına bağlı kutlama sürüyor. Düşük faiz üzerine gelen bu anlaşma haberiyle Dow Jones Endeksi (ABD) yeni rekorlar denedi. Başkan Trump’ın azil süreci ise devam ediyor. Temsilciler Meclisi’nden geçmesine rağmen Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Senato’dan nasıl olsa geçmeyeceği savıyla piyasalar bu yönde herhangi bir fiyatlama yapmadı. Gerek borsalar gerekse dolar ve altın üzerinde dava etkisi hissedilmedi. Altında (ons/dolar) son günlerde görülen hafif yükselişi tepki alımları olarak görmekte yarar var. Kısa dönemli kâr satışları ve düzeltme eğilimi korunuyor. Ancak düşük faiz nedeniyle altın fiyatında çok da aşağıları beklemek zor. ABD-Çin anlaşmasıyla azalan güvenli liman ihtiyacı ve artan risk iştahına rağmen geri çekilmelerde alıcı geliyor. Özetle piyasalarda bardağın dolu tarafını görme eğilimiyle birlikte iç ve dış piyasalarda hisse senedi ağırlıklı olumlu hava korunuyor. Olumsuz bir haber akışı olmazsa noel nedeniyle yabacı yatırımcıların etkin olmayacağı önümüzdeki hafta da yılı iyi kapatma çabası sürebilir.
BORSADA 112.500 DİRENCİ ÖNEMLİ
PİYASALAR yılın son günlerine mutlu giriyor. Borsada yükseliş, faiz ve döviz kurlarında ise düşüş devam ediyor. İçeride Merkez Bankası (TCMB) faiz indirim kararı, dışarıda ise ABD-Çin ticari görüşmelerinin anlaşma noktasına gelmeleri iyimserliği artırdı. Ancak ABD Başkanı Trump’ın anlaşma haberinden bir gün geçtikten sonra yaptığı “yalanlama” dalgalanmalara neden oldu. Ardından Çin kaynaklı anlaşmayı doğrulayan açıklamalar gelince piyasalar rahatladı. Son gelişmeler en çok borsaya yaradı. TCMB faiz indirimlerine devam ederken reel ekonomi üzerinde de etkileri hissediliyor. Ekonomideki hareketlenmenin seyrini görmek açısından önümüzdeki hafta açıklanacak konut satışları önemli olacak. Yine açıklanacak işsizlik ve bütçe verileri de yakından izlenecek. İki puanlık faiz indirimi sonrası TCMB, önümüzdeki toplantılar için bekle gör veya çok daha düşük adımlarla faiz indirim politikaları öne çıkarabilir. Zira yıllık enflasyon ile TCMB faiz oranı arasındaki nerede ise fark kapanmış durumda. Önümüzdeki yıl Hazine’nin ciddi bir iç borç çevirme oranı var. Bu durumda hatırı sayılır bir reel faiz verilmesi için TCMB enflasyonun daha da düştüğünü görmek isteyecektir. Piyasalar bir süre bu veya buna yakın bir faiz oranı ile yetinmek zorunda kalabilir. Düşük faiz, sermaye ve para piyasaları ile reel sektör için en önemli dayanak ve referans noktası oldu.
KAYDA DEĞER GELİŞME
Dış bakışı göstermesi açısından yakından izlenen Türkiye’nin risk priminin (CDS) uzun bir aradan sonra 300’ün altına gelmesi de kayda değer bir gelişme. Bu aşamada piyasaların Türkiye-ABD ilişkileri ve yaptırımlar konusuna duyarsızlığı sürüyor. Ancak piyasaların seyri açısından bu gelişmelerin yakından izlenmesinde yarar var. Dış gündemde ise uzun süredir sürekli yön değiştiren ABD-Çin ticari görüşmelerinde anlaşmaya varıldığı haberleri ilk sırada. ABD dışında yavaşlayan küresel ekonomi için gerekli ve elzem olan bu anlaşma haberiyle; dış borsalarda yükseliş, artan risk iştahı ve azalan güvenli liman ihtiyacına binaen altın fiyatında düşüş, artacak ekonomik ivme ile talep ve enflasyon beklentilerine bağlı olarak ABD faiz oranları ile petrol fiyatlarında hafif artış görüldü. Son dakika gelişmesi olup anlaşmaya dair süreç bozulmazsa dış piyasalardaki olumlu hava iç piyasalara destek verecektir. Aksi takdirde kazanımlarının bir kısmını geri verebilir.
DEĞER KAZANDIRDI
Ayrıca İngiltere’deki seçimi Muhafazakâr Parti’nin kazanması sonrası Başbakan Boris Johnson, 31 Ocak itibariyle Brexit gerçekleşecek dedi. Bu gelişmeler Sterlin kadar Euro’ya da değer kazandırdı. Buna karşılık ABD Doları değer kaybetti. Geçen hafta gerçekleşen Avrupa Merkez Bankası toplantısında beklendiği üzere faiz değişmedi. Yeni başkan Lagarde’ın “yüksek derecede gevşek politikaya hala ihtiyaç var” açıklaması Euro Bölgesi ekonomilerindeki son durumu özetlerken faizlerin daha uzun bir süre düşük kalacağının sinyalini verdi. Yine geçen hafta gerçekleşen ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısında da faiz değişimi gelmedi. Beklentilere paralel faiz indirimlerine ara verildi. Toplantı sonrası yapılan açıklamalar “bir süre faiz bu seviyelerde kalacak” yorumlarını beraberinde getirdi. Fon sağlayan gelişmiş ülkelerdeki düşük faiz ortamı hem dış finansman ihtiyacındaki hem de sıcak para ilgisini bekleyen Türkiye’nin içinde bulunduğu gelişen ülkeler için önemli bir avantaj sunuyor. Bundan azami yararlanmak için özel gündemin de uygun olması gerekecek. Olumlu gelişmeleri belli ölçüde fiyatlayan piyasalarda iç ve dış gündemin yumuşaması ile düşük faiz ortamına bağlı iyimserlik sürüyor.
BORSA ÇIKIŞ TRENDİNDE
ALTERNATİF piyasa olması açısından para piyasalarındaki (faiz, döviz) durgunluk sermaye piyasalarını (hisse senetleri) destekledi. Borsa İstanbul’da çıkışa etki eden nedenler arasında düşük faiz, ekonomideki toparlanmanın 2020 yılında da devam edebileceği beklentileri, hisselerin uzun süredir primsiz ve ucuz kalması, dış borsalardaki çıkış hareketleri, iç ve dış gündemin sakinleşmesini saymak mümkün.
ÇABUK İYİMSERLEŞTİ
Ancak şu noktaya da dikkat çekmekte yarar var. Piyasalar çok çabuk iyimserleşti. Genelde düşüş trendlerinde daha aşağılar beklenir, buna karşılık yükseliş hareketlerinde ise hedefler çok daha yukarılara konulur. Bunun düşüşlerde küçük yatırımcıları çok düşük fiyatlardan hisse satımına, çıkışlarda ise yüksek fiyatlardan alıma yöneltmek gibi bir mantalitesi olduğu söylenir, kabul edilir. Böyle dönemlerde piyasanın çekim alanına girilerek en çok izlenmesi gereken temel ve teknik veriler genelde ihmal edilir. Dolar bazlı grafikler dışında fiyat kazanç oranı gibi bilanço değerleme kriterlerine bakıldığında Borsa İstanbul’u kısa dönemde primli görülse de orta, uzun dönem açısından primli ve pahalı olarak görmek için erken. Borsa İstanbul (BIST100) fiyat kazanç oranı 8’in biraz üzerinde. Türkiye’nin son yıllarda özel gündemleri nedeniyle düşük değerleme ile fiyatlandığı biliniyor. Bu rakam geçmiş yıllardaki zirve seviyelerine uzak. Ayrıca dış borsalara göre hala düşük sayılabilecek bir rakam.
Diğer yandan borsadaki iyimserliğe karşılık Türkiye’nin risk priminin (CDS) hala 300 seviyesinin üzerinde olması ve dolar/TL kurunun ise 5.70 seviyesinin altına gelememesi dikkat çeken bir ayrıntı. İyimserliğin bu ölçeklerde de görülmesi gerekir.
İNDİRİM BEKLENTİSİ
Ayrıca yükselişe rağmen borsaya yabancı ilgisinin zayıf kalması ve son günlerde satışta görülmeleri bir başka dipnot. Bu kısa notlardan sonra iç ve dış gündeme baktığımızda önümüzdeki hafta merkez bankaları toplantıları var. Piyasalarda 12 Aralık’ta Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasından 1-1.15 puanlık faiz indirimi beklentisi hakim. Kasım enflasyonun beklentilerin altında kalmasıyla bu beklenti biraz daha güç kazanmış görülüyor. 11-12 Aralık tarihlerinde yapılacak ABD ve Avrupa merkez bankalarından ise faiz değişimi beklenmiyor. Faizler zaten düşük. Düşük olması da özellikle Türkiye gibi dış finansman ihtiyacındaki ülkeler için ciddi bir avantaj. Türkiye’nin gelecek yıl 300 milyar TL iç borçlanma hedefi var.
Borsada çıkış sürerken döviz kurları sakin, gösterge faiz oranı ise düşüşte. Ama olumlu gelişmelerin belli ölçüde fiyatlanması ve piyasaları taşıyacak yeni beklenti ihtiyacının henüz karşılanmaması nedeniyle artık ‘temkinli iyimserlikten’ söz etmek daha doğru olacak. İç piyasalarda beklentiye dönüşebilecek gelişmelere baktığımızda ilk akla faiz düşüşlerinden güç alan ekonomideki dengelenme ve toparlanma sinyalleri geliyor. Ancak ekonomideki büyümenin piyasalar için ciddi beklentiye dönüşmesi, ilgili verilerin birkaç dönem (3-5) teyit vermesi daha açık anlatımla “sürdürülebilir” olması önemli olacak. Faiz düşüşlerinin tek başına ekonomideki büyümeyi taşımasına ilişkin soru işaretlerine ve satın alma gücündeki artışın bu noktadaki önemine geçen haftaki yazımızda yer vermiştik. Ayrıca bankalardaki döviz mevduatında çözülme bu bağlamda önemli olacak. Ancak 22 Kasım haftasında 970 milyon dolar artışla yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları 195 milyar dolara ulaştı.
ABD BÜYÜYOR
Dış piyasalarda ise “Batı cephesinde yeni bir şey yok” desek yeridir. Yine ABD-Çin ticaret görüşmelerinde anlaşma beklentileri ve Merkez Bankası kaynaklı gelişmelerle düşük faiz, parasal genişleme politikaları var. Dış borsalar düşük faiz ortamından fazlasıyla memnun ve Dow Jones Endeksi (ABD) yeni rekorlar deniyor. Dax Endeksi (Almanya) ise tarihi zirvelerine oldukça yaklaştı. Borsa İstanbul’da hisse bazında ciddi sayılabilecek primler oluştu. Borsaların yıl sonu hareketliliğini (rallisini) eklemek yerinde olacak. Piyasa bozucu bir haber akışı ve gündem olmaz ise borsalar genelde yıl sonu bir hareketlilik yaşar. Ekonomik verilerin borsalara desteği de söz konusu tabi ki. Geçen hafta açıklanan ABD büyümesi (GSYH) yüzde 2.1 gerçekleşti. Beklenti 1.9 idi. Son veriler ABD’nin ticaret savaşından görünenden daha az etkilendiği gösteriyor. ABD işsizlik oranı (%3.6) son 50 yılın en düşük seviyelerinde. ABD Başkanı Trump’ın birçok tutum ve açıklamaları eleştiri almasına rağmen ekonomi karnesi iyi sayılır. Ayrıca küresel ekonomide yavaşlama sinyallerine karşılık ve Çin son 30 yıllın en düşük büyümesine gerilerken.
GÜNDEM NATO ZİRVESİ
İç ekonomik gündemde ise 2 Aralık’ta 2019 yılı 3.Çeyrek büyümesi (GSYH), 3 Aralık’ta kasım enflasyon verileri var. Büyümede (GSYH) yüzde 1 artış, enflasyonda ise aylıkta yüzde 0.80, yıllıkta yüzde 11 gibi bir piyasa beklentisi hakim. Bilindiği üzere kasım ayında yıllık enflasyonda baz etkisinin tersine dönmesi nedeniyle tekrar çift haneye geçiş bekleniyor. Hatırlanırsa TCMB Başkanı Murat Uysal, 2019 enflasyon beklentisini yüzde 12 olarak açıklamıştı. Ekonomik büyüme ile ilgili beklentiler ise daha çok 2020’ye ertelenmiş durumda. Yüzde 3-4 gibi beklentiler hakim. Önemli gündemler arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılacağı 3-4 Aralık’taki NATO zirvesi de var. Son haftalardaki yabancı işlemelerine bakıldığında tahvil bonodan çıkıp hisse senetlerine giriş yönünde bir eğilim söz konusu. TCMB kayıtlarına göre 22 Kasım itibariyle son dört haftada yabancı yatırımcılar 258 milyon dolarlık tahvil bono satışına karşılık 400 milyon dolarlık hisse senedi almışlar. Ancak borsadaki çıkışa yabancı katkısı zayıf. Alternatif piyasalar arasında bu dönem kazançlar daha çok hisse senetlerinde oluşuyor. Döviz yatayda ve faiz ise düşüşte. ABD başkanı Trump’ın azil süreci ve Türkiye-ABD ilişkileriyle S-400 konusunda iyice belirginleşen görüş ayrılıklarına bu aşamada duyarlılık zayıf. Piyasalarda olumlu hava korunuyor.
BORSA ÇIKIŞ TRENDİNDE
BORSADA çıkış hareketi dalgalı seyirle birlikte devam ediyor. 108.500-109.000 ilk direnç seviyeleri olarak görülürken bu seviyelerde kâr satışları görülebilir. Sonraki dirençler 111.000 ve 113.000 seviyelerinde bulunuyor. İlk destek ise 106.000 seviyesinde. Çıkışın devamı açısından bu seviyenin üzerinde kalınması önemli. Sonraki destekler 105.000-104.700 ve 103.000 seviyelerinde. Çıkış hareketi gücünü korumakla birlikte direnç seviyelerinde kâr satışları görülebilir.
Döviz kurlarında düşüş eğilimi sürüyor. Borsada ise hisse seçimi önem kazanıyor. Bazı hisseler borsa performansının üzerinde değer kazanırken bazı hisseler çıkışa pek de uyum sağlayamadı. Borsada dikkat çeken diğer nokta bu çıkışta yabancı katkısının olmaması veya çok az olması. Yabancı yatırımcılara ait takas saklama oranlarında son günlerde biraz toparlanma görülse de yüzde 64’ün altında. Suriye nedeniyle gerilimin arttığı ve endeksin 93 bin seviyesini test ettiği 17 Ekim’de yabancı takası 64.80 seviyesindeydi.
RİSK ALAN KAZANDI
Borsa yükselirken yabancı takasının düşmesi dikkat çekti. Yerli bir yükseliş oldu denebilir. Ancak 15 Kasım haftasında hisse senetlerinde 300 milyon dolar yabancı yatırımcıların alımda olmaları çıkışa geç de olsa katılmaya başladıklarını gösteriyor. Bakalım alımların devamı gelecek mi? Citibank kaynaklı “yatırımcılar TL ve tahvillerde ralli fırsatını kaçırdıklarını kabul ediyor” şeklinde dış basında bir haber yer aldı. Faiz ve borsanın son aylarda nereden nereye geldiğine bakılırsa haksız da sayılmazlar. Çinlilerin dediği gibi, krizleri fırsat olarak görenler kazandı. Bir de risk
alanlar tabi ki. Borsada yükseliş yaşanırken döviz kurları ve gösterge faiz oranı da önemli sayılabilecek noktalara geri çekildiler.
Piyasalarda iyimserliğin kaynaklarına bakıldığında, ABD-Türkiye ilişkileri ve Suriye konusunda tansiyonun düşmesi, ekonomik verilerde toparlanmaya ilişkin sinyallerin artması, merkez bankalarından gelen faiz indirimleri, Türkiye’nin CDS (risk primi) oranlarındaki gerilme, Türkiye konusunda kredi derecelendirme kuruluşlarından gelen değerlendir-
meler, dış piyasalardaki olumlu hava, erteleneceği yönündeki açıklamalara rağmen ABD-Çin ticari görüşmelerinde anlaşma beklentilerinin halen korunması, dış piyasalardaki olumlu görünüm sayılabilir. Ancak piyasalarda en önemli sebep düşük faiz ve merkez bankalarının genişlemeci para politikaları. 2008 sonrası küresel krizden çıkış politikalarına tekrar dönüş, biraz da mecburiyetten tabi ki. Ekonomideki yavaşlamaya karşılık en etkili silah ne de olsa faiz.
İNDİRİMİN KARŞILIĞI GELİYOR
Türkiye’de de durum farklı değil. Merkez Bankası’nın 10 puanlık faiz indiriminin reel ekonomideki karşılığı gelmeye başladı. Konut, otomobil ve beyaz eşya gibi sektörlerde bir hareketlenme var. Tüketici güven endeksine bu durum yansımış görülüyor. Bankalardaki kredi artışı küçük adımlarla sürüyor. Bu aşamadan sonra toparlanmanın devamı konusu önemli olacak. Bunun için de talebin daha doğrusu efektif talebin, başka bir deyişle satın alma gücünün artışı önem kazanacak. Ertelenen talepler veya beklentilerin kuvvetlenmesiyle öncü sektörlerde bir hareketlenme yaşanıyor. Ancak sadece düşük faiz ile bu hareketin devamı sağlanabilir mi? Tek başına düşük faiz yetecek mi? Bu noktada satın alma gücünü artıracak gelişmelerin de sağlanması ve yatırımların artması önemli olacak. Bütçe, yüksek açık nedeniyle teşvikler için bu dönem çok müsait değil. Daha çok bankalar üzerinden destekler söz konusu. Diğer yandan bankalarda deyim yerinde ise bir bakıma bloke durumdaki toplam mevduatın yarısından fazlasını oluşturan döviz mevduatında çözülme de gerekecek. Hafif bir satış görülse de halen toplam mevduatın yüzde 52’si döviz mevduatı olarak tutulmaya devam ediliyor. Bunun için de güven ve gelecek ile ilgili beklentilerin iyileşmesi önem kazanıyor. Olumlu gelişmelerin belli ölçüde fiyatlara yansıdığını dikkate alacak olursak iyimserlik sürmekle birlikte borsada
PİYASALARDA iyimserlik devam ediyor. Borsada önemli direnç seviyelerine hareket yaşanırken döviz kurları ise destek noktalarını test etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti dışında yeni bir gündem yok. Küresel ekonomideki yavaşlama emarelerine karşılık merkez bankalarından gelen faiz düşüşlerinin yansımaları ve ABD-Çin ticaret görüşmeleri ana gündem konuları. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile görüşmesi öncesi piyasalar olumlu fiyatlama yapmıştı. Görüşmenin ardından “beklenti bitti” anlayışıyla düzeltme hareketleri görüldü. Görüşmeye ilişkin sonuçlar açısından önümüzdeki süreçte uygulamalar önem kazanacak gibi görünüyor. Dış piyasalarda ise anlaşma beklentileriyle birlikte ABD-Çin ticari görüşmelerine ilişkin tartışmalar güncelliğini koruyor. Uzun süredir devam eden görüşmelere rağmen sonuç çıkmış değil. ABD Başkanı Trump bu konuda işi ağırdan alıp bahaneler çıkarırken Çin de artık sessiz kalmıyor. Mevcut görünüm Anadolu deyişiyle “bu pilav daha su kaldırır” yani daha uzayacak gibi görünüyor. Ancak gel git’leri fazla olan bu konuda anlaştık denirse de sürpriz olmaz.
ALTIN FİYATI GERİLEDİ
Diğer yandan Fed tarafında yeni bir şey yok. Fed Başkanı Powell, ileriye yönelik de hali hazırdaki para politikasının devamına işaret etti. Ayrıca Trump tarafından dillendirilen negatif faizin ABD ekonomisi için uygun olmadığını söyledi. Dış piyasalarda en fazla dikkat çeken konu altın fiyatındaki (ons/dolar) gerileme oldu. Son dönemde kâr satışlarıyla gerileyen altın fiyatı ABD-Çin anlaşmasının erteleneceği beklentisiyle hafif tepki yükselişi yaşadı. Ancak ABD-Çin görüşmelerinde veya jeopolitik risklerde olumsuz bir gelişme olmazsa çok yukarıları beklemek şimdilik zor. Faiz, enflasyon, jeopolitik gelişmeler, fiziki alım satımlar, ABD Dolarındaki değişimlerin altının fiyatını etkileyen temel parametreler olduğunu dikkate alırsak faiz düşük kaldığı sürece çok da aşağıları beklemek doğru olmayacaktır. Bir süre daha belirli bir bantta kalacak gibi. Düşük faiz alternatif olması nedeniyle hisse senetlerini ve borsaları beslerken yıl sonu hareketliliği (rallisi) söylemleri artmaya başladı. Ayrıca düşük faizin iç piyasalarda döviz kurlarında düşüşü engelleyen bir yönü var. Negatif faizlerin olduğu veya tartışıldığı bir ortamda faiz oranları için en azından hatırı sayılır bir zaman diliminde buralarda kalacak demek çok yanlış olmayacaktır. Dahası düşük faizin reel ekonomilere olumlu etkileri üzerinde halen kabul gören bir görüş varken.
Türkiye özelinde bakacak olursak konut, otomobil ve beyaz eşyada hareketlenme verilere yansıyor. Geçen hafta da eylülde sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3.4 arttı. Ekonomide ciddi bir toparlanmadan söz etmek için erken olsa da bu veriler önemli. Reel sektörde toparlanmanın güç kazanması için gelecek ile ilgili beklentiler önemli olacak. Henüz o aşamada değiliz ama veriler bu yönde gelirse beklentiler de kuvvetlenebilir. Yabancı yatırımcıların Türkiye tavrında ise çok fazla bir değişim yok. Borsa takasında yabancı payı yüzde 64’ün altında ve gerilmeye devam ediyor. Tahvil bono ise son haftalarda trade (al-sat) ve satış tarafında görülüyorlar. 2019 yılı 3.çeyrek bilanço yayımı geçen hafta bitti. Görünüm olarak 2019 yılı 2. çeyreğe göre daha iyi, ancak geçen yılın aynı döneminin altında bir bilanço performansı hakim. Düşük faiz piyasalardaki olumlu havayı desteklemeye devam ediyor.
BORSADA 106 BİNE DİKKAT
BORSADA çıkış hareketi sürüyor. İlk önemli direnç 106.000 seviyesinde. Bu seviyelerde kâr satışları görülebilir. Çıkışın devamı ve yatay hareketin tamamlanması için 106.000 seviyesinin geçilmesi gerekecek. Bu durumda çıkış formasyonlarından “ters omuz baş omuz” işlerlik kazanmakla birlikte sonraki dirençler 107.500 ve 110.000 seviyelerinde bulunuyor. 110.000 hedef olabilir. İlk destek ise 102.500 seviyesinde. Bu seviyenin üzerinde çıkış trendi korunabilir. Sonraki destekler 101.000-100.000 seviyelerinde. Kâr satışlarına rağmen çıkış hareketi gücünü koruyor.
DOLAR/TL KURUNDA YATAY SEYİR SÜRÜYOR