2020 yılı mart ayında başlayan çıkış hareketi kâr satışlarıyla karşı karşıya kaldı. 2020 yılı temmuz ile ekim aylarında bugünküne benzer önemli bir kâr satışı ve düzeltme yaşanmıştı. 21 Ocak 2021 tarihindeki 1.582 zirvesinden yaklaşık yüzde 10 gerilemenin ardından tepki alımları görüldü. Ancak tepki yükselişi henüz güç kazanmış değil, zayıf görünüm sürüyor. Çıkış hareketlerinin ardından yaşanan ciddi kar satışlarında borsa yatırımcısının aklına ilk gelen soru şu olur; çıkış bitti mi, yoksa düzeltme mi? Bir bakıma parti bitti mi, ara mı verildi durumu. Son aylarda devam eden ralliyle birçok borsa yatırımcısı kaybetme korkusunu pek yaşamadı. Hemen hemen gelenlerin çoğu iyi kazandı. Mart ayından bu yana Borsa İstanbul’a sekiz yüz bini aşkın yeni yatırımcı geldi. Uzun soluklu çıkış trendlerinde riskleri göz ardı etme veya körleşme durumu son yaşanan rallide de yaşandı. Hatırlanırsa bu köşede geçtiğimiz günlerde teknik ve temel analizlere kulak verilmesi yönündeki uyarılarımızı birçok defa yapmıştık. Ayrıca Bank Of America gibi yabancı yatırım bankaları borsalar için köpük uyarıları yaparken ünlü bazı yabancı yatırım uzmanlarından da balon uyarıları gelmişti.
DÜZELTME BOYUTUNDA
Bu noktada “Borsaların sonsuza kadar yükselemeyeceği ve borsada düşüş başlayacağı zaman zil çalmaz” gibi eski borsacı sözlerine atıfta bulunmak yerinde olacak. Bunları bir dip not veya hatırlatma olarak verdikten sonra esas soruya dönersek henüz borsalar için piyasa bozucu ciddi bir haber akışı görülmüyor. Bununla birlikte düşük faiz ve bol likidite ortamı dışında piyasaları taşıyabilecek yeni beklenti ve gündemin olduğunu söylemek de zor. Gelen satışlar bu aşamada daha çok kâr satışı ve düzeltme boyutunda. Partinin bittiğini söylemek için henüz erken. Borsalarda düşüşün ardından tepki alımları görülebilir. Fakat daha zor bir yapı olacak. Çünkü yatırımcının aklına kazanmak kadar kaybedebileceği düşüncesi bir parça yerleşmeye başladı. Dalgalı seyrin devamıyla birlikte daha temkinli bir piyasa yapısı öne çıkabilir.
BORSA DIŞINDAKİ YATIRIM ARAÇLARI SAKİN
Borsada dalgalı bir seyir görülürken diğer yatırım araçları oldukça sakin. Döviz kurlarında düşüş eğilimi sürüyor. Gösterge tahvil faiz oranı yatay seyrediyor. Önümüzdeki yıllara ilişkin enflasyon tahminlerine bağlı olarak uzun vadeli tahvil faiz oranında ise belirgin bir gerileme var. Piyasaların genelini ilgilendiren bir risk söz konusu ise sermaye piyasalarının yani hisse senetlerinin alternatifi olan faiz ve döviz kurlarında yukarı yönlü bir hareketin görülmesi gerekmez mi sorusu akla geliyor. Bu açıdan bakınca, borsalardaki satışlar yükseklik korkusu ve kağıt üzerindeki kârların realize edilmesi gibi görünüyor. Fakat borsadaki düzeltme ve kâr satış sürecinin endeksi nereye kadar çekeceği konusunda teknik analiz verileri yardımcı olacaktır. Ayrıca ne kadar süreceği konusu dış borsalarla ve gündem ile ilişkili olacak. Para piyasalarındaki sakin görünümün altında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) para politikası ve Başkan Naci Ağbal’ın açıklamalarının payı var. Ayrıca uygulanan politikalar bağlı olarak kasım ayından bu yana Türkiye’ye girmeye devam eden sıcak para girişlerinin etkisini de eklemek gerekecek. Son dönemde yakından izlenen bankalardaki döviz mevduatında artış sürüyor. 22 ocak haftasında 756 milyon dolarlık artışla birlikte toplamda 236.1 milyar dolara ulaşmış durumda. Yüksek faiz ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar henüz çözülmeye neden olmuş görülmüyor.
TCMB'DEN 'ŞAHİN' DURUŞA DEVAM
TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın 2021 yılının ilk enflasyon raporu sunumunda “şahin duruş ve uzun süreli güçlü parasal sıkılaştırma” vurgusunu tekrarlaması döviz kurları üzerinde satış baskısını artırdı. Enflasyon tahminlerini 2021 yılı için yüzde 9.4, 2022 için yüzde 7, 2023 için yüzde 5 olarak açıkladı. Ayrıca “ yüzde 5 enflasyon hedefine ulaşana kadar gerekirse ilave sıkılaştırma yapılabilir, açıklaması önemli. Yüzde 5 hedefine ulaşılması için ise 2023 yılının verilmesi yüksek faiz ve sıkı para politikası ortamının uzun dönem korunması konusunda kararlılık göstergesi olarak görülebilir. ABD’li ünlü yatırım bankası JP Morgan’dan, TCMB’nin ortaya koyduğu kısa ve orta vadeli enflasyon tahminlerinin makul ve başarılabilir olduğunun güvenle söylenebileceği, açıklaması geldi. Faiz artırımlarının ardından gelen birbirini teyit eden tutarlı açıklamalar TCMB’nin araç bağımsızlığı ve kredibilite kazanımı yönünden kayda değer bir durum.
ABD’nin yeni başkanının yemin edip görevine başlamasıyla önemli bir süreç geride kaldı. Seçim sonrası 6 Ocak’ta ABD Kongresi’nin basılmasının ardından devir teslim töreniyle ilgili bazı tedirginlikler vardı. Şimdi piyasalar Joe Biden ile yeni bir döneme başlıyor. Para ve ekonomi politikaları konusunda çok fazla belirsizlik yok. Uygulanacak ekonomi politikalarına piyasaların da yaklaşımı olumlu. Eski Fed Başkanı yeni Hazine Bakanı Yellen’ın mesajları, 1.9 trilyon dolarlık mali yardım paketi, beklentilere uygun şekilde gidiyor. Yeni dönem ile ilgili Türkiye-ABD ve ABD-Çin ilişkileri konusunda bir bekleyiş havası hakim. Özellikle Yellen’in ilk açıklamalarında “daha büyük teşvik paketi ve ABD Dolarının piyasada belirlenmesi gerektiği, Çin’e karşı hazırlıklı olunmalı, yaptırım politikası gözden geçirilecek” vurguları, “Biden, salgın süresince vergileri arttırmak istemiyor” yönündeki açıklamaları dikkat çekici.
ZİRVEDE KARŞILADI
Önceki Başkan Trump, yerli yersiz açıklamalarıyla piyasalar için belirsizlik kaynağı, öngörülmeyen risk unsuru olarak kabul ediliyordu. Zaten giderayak kışkırtıcı konuşmalarıyla ABD Kongresi’nin basılması bunu bir kere daha teyit etmiş oldu. Borsalar Joe Biden’ı zirve seviyelerinde karşıladı. Trump başkan olduğunda da benzer bir görünüm vardı. ABD Borsaları yine zirve seviyelerinde idi. Trump’ın ekonomide büyüme odaklı politikalarıyla borsalar önemli bir çıkış trendi yaşadı. Yine bol para harcama vaadiyle iş başına gelen yeni başkan Biden ile bakalım önümüzdeki süreç nasıl gelişecek? İlk izlenimler olumlu ama uygulamalar daha çok önem kazanacak. Ekonomi politikaları yönünden aslında çok fazla seçeneği yok gibi. Faiz düşük ve düşük kalacak. Zaten Fed Başkanı Powell, faizler 2022 yılına kadar sıfıra yakın kalacak diyerek bunu teyit etmişti. 1.9 trilyon dolarlık teşvik paketiyle parasal genişlemenin devam edeceği sinyali de verildi. Bunlardan yana sorun yok. Ancak küresel ekonominin toparlanma eğiliminde zayıflama, aşı uygulamaları ve mutasyon, kısıtlama ve kapanma tedbirleri önemli konu başlıkları olmaya devam edecek. Henüz likidite tuzağı tartışmaları için çok erken ama piyasaya verilen bolca nakdin gelecekte enflasyona neden olur mu endişeleri belirmeye başladı. Bu durum ABD 10 yıllık bono faiz oranlarında bir parça kendisini hissettiriyor. Gelenin gideni aratmaması dileklerimizle Biden’li dönemin piyasalar açısından olumlu başladığını söylemek mümkün.
MERKEZ BANKASI'NDAN 'SÖZLÜ YÖNLENDİRME'
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 21 Ocak Perşembe günkü toplantısında faiz oranlarını sabit tuttu. Ancak “2021 yıl sonu tahmin hedefini dikkate alarak, enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar sıkı para politikası duruşunun kararlılıkla uzun bir müddet sürdürülmesine karar vermiştir” açıklamasıyla faizin yapacağı etkiyi sağlamış oldu. Şahin duruş ve sıkı para politikasına devam açıklaması ‘sözlü yönlendirme’ işlevi gördü. Faiz arttırılmamasına rağmen açıklama sonrası döviz kurlarında düşüş görülmesi bunun göstergesi olarak alınabilir. Parasal sıkılaştırma tercihten çok bir bakıma zorunluluk. TCMB’nin çok fazla hareket alanı kalmadı. Talep ve kurların baskı altına alınması yoluyla sonraki aşamada enflasyonun aşağı çekilerek faizin düşürülmesi düşüncesi öne çıkmış durumda. Ancak yüksek faizin çok fazla bu seviyelerde tutulması da zor.
Salgın hastalık nedeniyle ekonomideki yavaşlama ve daha borçlu hane halkı ile şirketlerin borç ödeme kapasitesinin zayıflaması muhtemel bir gelişme olacak.
ENFLASYON TERCİHİ
Tercih, ekonomik büyümeden çok enflasyondan yana kullanılmış görülüyor. Ancak bütçe ve bankaların üzerindeki yük devam ediyor. Pandemiye bağlı olarak artan kamu harcamalarına karşılık bütçe gelirlerindeki artış daha sınırlı kaldı. 2020 yılını 172.7 milyar TL açıkla ile kapatan merkezi bütçenin 2021 açık hedefi 245 milyar TL olarak belirlendi. Kamu borçlanma gereği yüksek seyrini korurken faizin düşmesi şimdilik zor. Bankalarda ise bilindiği üzere kredilerin takibe düşme süresini 90 günden 180 güne çıkaran uygulamanın süresi 30 Haziran 2021’e uzatılmıştı. BDDK verilerine göre, Mart 2020 ayında 2.9 trilyon TL kredi ve 151 milyar takipteki krediler, Ocak 2021 verilerine göre 3.5 trilyon TL kredi, 151 milyar TL kanuni takipteki kredi tablosu olarak devam ediyor. Yeni süre uzatımı olmazsa Haziran sonrası tabloyu tekrar değerlendirmek gerekecek.
Kasım ayından bu yana borsalarda devam eden çıkış hareketi kâr satışlarıyla karşılaştı. Yaklaşık 2.5 ayı bulan çıkış hareketinin ardından gelen satışlar teknik düzeltme olarak görülebilir. Çıkış trendleri korunuyor. Piyasa bozucu bir haber bu aşamada görülmüyor. Ancak yeni beklenti ve gündem eksikliği yanında geçen haftaki yazımızda bazı yabancı yatırım bankalarının borsalar ile ilgili uyarılarından bahsetmiştik. Hatırlanırsa Amerika’nın önemli yatırım bankalarından Bank of America’nın borsalar için ‘köpük’ yönünde uyarıları vardı. Diğer yandan borsalarda bu uzunluktaki çıkış trendlerinde yükseklik korkusu ve kâr realizasyon isteğini olağan görmek gerekir.
PİYASALAR İÇİN OLUMLU
Piyasalar bir süredir ABD’nin yeni başkanı Joe Biden’in açıklayacağı mali yardım paketini bekliyordu. 20 Ocak’ta görevi devralacak olan Biden perşembe günü 1.9 trilyon dolarlık paketi açıkladı. Cumhuriyetçilerin geçen ay verdiği 908 milyar dolarlık paketin iki katından fazla. Bir trilyon dolardan fazlası doğrudan vatandaşlara ödenecek çeklere gidecek. 400 milyar doları koronavirüs ile ilgili mücadeleye ayrılmış durumda. Bu büyüklükteki bir mali teşvike rağmen ABD borsaları düşüş gösterdi. Buna durumu beklentilerin realize olmasına ve teşviklerin yasalaşması konusunda bir engelle karşılaşabilir mi endişelerine bağlamak gerekir. Ancak yeni başkanın ayağının tozuyla veya daha koltuğuna oturmadan yeni teşvik paketleriyle işe başlaması piyasalar açısından olumlu yönde değerlendirilebilir. Ayrıca ABD Merkez Bankası Başkanı Powell’in tahvil alımlarının azaltılmasının zamanı değil, enflasyonda sorun görmedikçe faizleri yükseltmeyeceğiz, enflasyonda bir süre yüzde 2’nin üzerine izin vermemiz gerek. ABD ekonomisi iyi durumda” açıklamaları kayda değer.
TAKİP EDİLECEK
Gerek Biden’in tavrı gerekse Powell’in açıklamaları borsaları rekor seviyelere taşıyan düşük faiz, bol likidite ortamının korunacağını gösteriyor. Geçen hafta ABD Kongresi’nde Trump taraftarlarının Kongre’yi basması ve kan dökülmesi sonrası yeni başkan Joe Biden’in 20 Ocak Çarşamba günü sorunsuz görevine başlaması konusu piyasalar tarafından ayrıca takip edilecek. Biden’in göreve başlamasıyla yakından izlenecek bir diğer gelişme Türkiye-ABD ilişkilerinin seyri olacak. Borsalarda iyimserlik ve çıkış trendleri korunsa da daha temkinli bir görünüm ile yorgunluk emareleri öne çıkmaya başladı.
MERKEZ'İN FAİZ KARARI BEKLENİYOR
21 Ocak’taki toplantıda faiz beklentileri konusunda küçük sayılabilecek farklar söz konusu. Genel beklenti faiz arttırımı olmayacağı yönünde. Ancak 1 puanlık artış bekleyenler de var. Faiz beklemeyenler, şimdiye kadar yapılan artırımların sonuçları görülmek istenebilir derken yabancı kaynaklı bazı çevreler reel faizin 3 puanı aşması için bir puanlık artışın gelebileceği yönünde. Ama faiz sabit kalsa veya küçük bir arttırım olsa da faiz arttırım sürecinin en azından bir süreliğine sonuna yaklaşıldığı görülüyor. Faiz kararı için yine döviz kurları ve enflasyon temel parametreler olacak. TCMB toplantısı ve faiz kararında çok belirgin sapmalar olmadıkça piyasalar üzerindeki etkisi sınırlı kalabilir. Düşük faizin nimetlerini yaşayan iç piyasalar bir süre yüksek faiz ile yaşamak durumunda. Düşük faizin sermaye piyasalarında olduğu kadar reel ekonomi üzerinde de etkisi hissedildi. Bunun en belirgin örneği konut satışlarında görüldü. Yaklaşık 1.5 milyon konut satışıyla birlikte 2020 yılında tüm zamanların satış rekoru kırıldı. Geçtiğimiz yaz yaşanan düşük faizli konut kredileri etkisini gösterirken Türkiye ekonomisinin 3.çeyrek büyümesi 6.7 olmuştu. Her nimetin bir külfeti hesabı bu sürecin sonuçlarını enflasyon ve cari açıkta yükseliş olarak gördük. Enflasyon yüzde 14’ü geçerken cari açık yıllıkta 38 milyar dolara yükseldi. Şimdi yüksek faiz ve parasal sıkılaştırma politikaları ile talep ve kur baskılanmaya çalışılıyor. Bu yolla cari açık ve enflasyonda düşüş hedeflenmiş durumda.
DIŞ PİYASALAR DAHA YAKINDAN İZLENİYOR
Piyasalarda para girişlerine bağlı iyimserlik devam ediyor. Gündem bu aşamada piyasalar üzerinde çok etkili değil. Son gelişmeler eski bir borsacı sözü olan ‘büyük para haklıdır’ sözünü doğrular nitelikte. ABD’de geçtiğimiz hafta içi Trump taraftarlarının ABD Kongresi’ni basması ve kan dökülmesi dahi piyasalardaki olumlu havayı bozmadı. ABD Kongresi basıldığı sırada ABD borsaları yüzde 1’in üzerinde primli görünümünü koruyordu. Bu gelişmede Georgia seçimlerini Demokratların kazanması ve Senato’da kontrolün Demokratlara geçmesi, dolayısıyla yeni teşvik paketi ile altyapı yatırımlarına yönelik beklentilerin payı önemliydi. Nitekim başkanlığı tescillenen Joe Biden’den trilyonlarca dolarlık destek paketi vaadi geldi.
İÇ PİYASAYA OLUMLU ETKİ
Risk iştahı yüksek olan piyasalar yeni para kokusunu alınca olaylara duyarsız kaldı. Ancak olaylar diğer eyalet ve şehirlere yaygınlık gösterse idi durum daha farklı olabilirdi. Trump’ın daha sonra yapıcı bir tavır izlemesi, itidal çağrıları ve sorunsuz bir devir teslim olacağını açıklaması olumlu havayı destekledi.
Bu olayın piyasayı ilgilendiren yönü, borsalardaki çıkış hareketinin gücünü ve bardağın dolu tarafını görme eğilimini göstermesi oldu. Dış piyasalardaki bu durum doğal olarak iç piyasalarda var olan olumlu havaya katkı yaptı. Ekonomi yönetimi ve para politikalarındaki değişiklikle iç piyasalarda kasım ayından bu yana devam eden bir iyimserlik var. Ayrıca para girişleriyle desteklenen bir görünüm hakim. Yabancı girişleri miktarı geçtiğimiz haftalara göre biraz azalsa da sürüyor.
Borsalar 2020 yılını yeni zirveler ve rekorlarla kapattı. 2020 tam bir borsa yılı oldu. Darısı 2021’in başına diyelim. Borsa İstanbul’da yüzde 30’a yakın bir getiri görülse de birçok hissede kazançlar bu oranın çok üzerinde. Doğru hisselerde olanlar çok ciddi getiriler elde etti. Hisse seçiminin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Ancak temel verileri güçlü, borsanın lokomotifi konumundaki hisselerden çok daha sığ işlem hacmine sahip ve temel açıdan daha zayıf hisselerde yüksek primlerin görülmesi dikkat çekti. Borsadaki ezberler ve alışık olunan gelenek geçtiğimiz yıl biraz değişti. Özellikle Kartonsan’ın yüksek oranlı bedelsiz sermaye arttırımına gitmesi ilgiyi bedelsiz potansiyeli yüksek hisselere yöneltti. Bu ilgi karşılığını da prim olarak aldı. Diğer dikkat çeken taraf küçük yatırımcının katılımı oldu. Geçen yıl 700 bin artan yatırımcı sayısı 1.9 milyona ulaştı. Bu sebeple Borsa İstanbul yeni rekorlar denerken yabancı yatırımcı takas saklama oranı hala yüzde 50’nin altında seyrediyor. (Yüzde 49) Parasal genişleme ve bol likidite ile birlikte düşük faiz tasarruf sahiplerini borsaya yönelten ana etkenler.
CAZİP GÖRÜNÜYOR
Yine parasal genişlemenin sonucu diyebileceğimiz gelişmelerden biri bankalardaki döviz mevduatlarındaki artış. Bankalardaki döviz mevduatı, 25 Aralık haftasında bir önceki haftaya göre 700 milyon dolar artarak 234.8 milyar dolara yükseldi. İkili para sistemi görünümüne karşılık 2021 yılında ‘ters dolarizasyon’ beklendiği ekonomi yönetimince sıkça vurgulansa da henüz bu yönde bir emare görülmüyor. Dış dünyada devam eden düşük faize karşılık Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) son aylarda TL’ye cazibe kazandırmak için ardı ardına faiz arttırımına gitmesine rağmen dövize yönelim sürüyor. Ancak güven sağlanırsa mevcut faiz oranı oldukça cazip görünüyor.
İLGİ DEVAM EDİYOR
Faiz oranları, fiili ve beklenen enflasyonun da oldukça üzerinde iyi bir reel getiri sunuyor. Döviz kurları ve talep, yüksek faiz ile baskı altında kalırsa enflasyonda önümüzdeki aylarda düşüş görülebilir. Tasarruf sahipleri henüz TL’nin cazibesine kapılıp dönüş yönünde harekete geçmiş değil. Bu gelişmede pandemi şartlarının reel ekonomi üzerindeki etkileriyle birlikte belirsizlikleri dikkate almak gerekir. Yatırımcıların borsa ve döviz ilgisi bu aşamada devam ediyor. Yüksek getiri peşinde koşan, yatırım araçları arasında akışkan sermayenin ilgisinin 2021 yılında hangi yöne evrileceğini yaşayıp göreceğiz. Artık faiz oranları yüksek ve parasal sıkılaştırma sürecek. Bu durumu tasarruf sahiplerinin dikkate alması çok muhtemel bir gelişme olacaktır. Bu açıdan kazançların korunması güdüsüne bağlı olarak, defansif portföy alternatif olabilir.
AŞI VE TEŞVİK İYİMSERLİĞİ
ABD ve Almanya başta olmak üzere dış borsalarda devam eden iyimserliğin son dönemdeki kaynakları olarak aşı uygulamasının başlaması ve ABD’deki 900 milyar dolarlık teşvik paketine ilişkin gelişmeler görülüyor. Henüz uygulamaya geçmedi ama hatırlanırsa AB Liderler Zirvesi’nden 1.8 trilyon Euro’luk mali yardım paketi konusunda anlaşma çıkmıştı. Fed Başkanı Powell’ın geçtiğimiz aylarda “Faizler 2022 yılına kadar sıfıra yakın kalacak” açıklaması piyasalar için hala önemli bir referans. Düşük faiz ve bol likidite ortamı korunacak. 20 Ocak tarihinde ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden göreve başlayacak. Piyasalar yeni başkanın mevcut para politikalarında bir değişim olmayacağı beklentisi içinde. Mevcut şartlar çok fazla hareket alanı da tanımıyor. Borsalardaki çıkış trendleri gücünü korumakla birlikte yükseklik korkusuna dair emareler pek görülmüyor. Kâr satışları henüz sıklık göstermiş değil ve gelen satışlar derinlik kazanmadan destek seviyelerinin üzerinde alımlarla karşılaşıyor. Ancak rekorlar kıran borsaların bu seviyelere ciddi bir kâr satışı ve düzeltme yapmadan geldiğini de dikkate almakta yarar var. Borsalar sürekli yükselmez sözünü de dip not olarak hatırlatmış olalım.
HAFTA ENFLASYON VERİSİYLE BAŞLAYACAK
2020 yılının son haftasına piyasalar mutlu giriyor. Salgın hastalığa ve reel ekonomilerdeki sıkıntılara rağmen para ve özellikle sermaye piyasaları kazançlı bir yılı geride bırakıyor. Geçen haftanın en önemli gündemi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz kararıydı. TCMB, piyasa beklentilerini karşıladı ve faiz oranını 2 puan arttırarak yüzde 17 seviyesine yükseltti. Son dönemde piyasa dostu kararlar gerek iç gerekse dış finans çevrelerinden olumlu tepkiler alıyor. Dış bakışı gösteren önemli parametrelerden biri olan Türkiye’nin 5 yıllık risk primi (CDS) oranı düşmeye devam ediyor. Geçen hafta 320 seviyelerini gördü. Hatırlanırsa kasım ayına kadar 500 seviyesinin üzerindeydi. Bu görünüm Türkiye’ye yönelik algının daha iyi bir seviyeye geldiğini gösteriyor. Bu görünüm Türkiye para ve sermaye piyasalarına ilgiyi artırmakla birlikte Türkiye’nin borçlanma maliyetlerine olumlu etkileri olabilir. Ancak bu algının önümüzdeki dönemde korunması önemli olacak.
POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİ
Merkez Bankası (TCMB) son dönemdeki faiz kararları ve diğer uygulamalarıyla ciddi bir politika değişikliğine gittiğini gösterdi. Faiz artışı ve parasal sıkılaştırma politikasıyla önceliğin enflasyon olduğunu deklare etmiş oldu. Yüksek faiz ile döviz kurları ve talebin baskılanmasıyla enflasyonun düşürülmesi hedefleniyor. Sonraki aşamada beklenen gerileyen enflasyon ile faiz indirimlerinin gelmesi tabi ki. Buna karşılık yüksek faiz ile birlikte ekonomideki büyümenin zayıflaması gibi bir durum ile karşılaşılması muhtemeldir. Ayrıca yüksek faizin yavaşlayan ekonomiyle birlikte borç ödeme kapasitesinin zayıflatılması gibi olası sonuçlarını da hesaba katmak gerekecek. Diğer yandan yavaşlayan ekonomi son aylarda artış eğilimindeki cari açığı aşağıya çekebilir. Cari açıktaki gerileme döviz kurları üzerindeki düşüş yönlü baskıyı artırabilir.
PARASAL SIKILAŞTIRMAYA DEVAM
Yüksek faiz ile TL’nin cazibesi artacak, yerli yabancı yatırımcıların TL’ye dönüşünün önü açılacak. Bunlar uygulanan para politikasından beklenenler arasında. Sonuçlarını bekleyip göreceğiz. Ancak sadece faiz ile sonuç alınması zor. Bu politikanın başka tedbir ve reformlarla desteklenmesi gerekecek. Para politikaları kısa dönemli olmakla birlikte temel ekonomi ve maliye politikaları için yardımcı düzenlemelerdir. TCMB’nin geçen haftaki toplantısı sonrası yayınlanan Para Politikası Kurulu (PPK) duyuru metninde, “sıkı para politikasının enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret edene kadar sürdürüleceği” mesajı ileriye yönelik projeksiyon açısından kayda değer. Şahin duruş sürecek gibi görülüyor. Hastalığa göre reçete bir bakıma. Piyasa ile uyumlu bir şekilde çözüm bulunmaya çalışılıyor. Güven, şeffaflık, öngörülebilirlik ve merkez bankasının araç bağımsızlığının önemi özümsenmiş görülüyor. Dileriz devam eder. Uygulanmaya başlanan politikaların amacına ulaşması iç ekonomik dengeler kadar dış konjonktüre de bağlı olacak. Bu aşamada dış piyasalarda düşük faiz ve bol likiditeye bağlı iyimserlik devam ediyor. Dış finansman ihtiyacındaki Türkiye için dış dünyadaki bu görünüm ayrıca önemli. Reel ekonomiler dalgalı bir seyir yaşarken para ve sermaye piyasalarının iyimserliği ne kadar sürdürülebilecek? Bunu 2021 yılında yaşayıp göreceğiz.
YABANCI GİRİŞLERİ YENİDEN İVME KAZANDI
Kasım ayından bu yana devam eden para girişleri son birkaç hafta ivme kaybetmişti. Ancak 18 Aralık haftasında tekrar güçlendi. Piyasa ile uyumlu politikanın sonuçları da diyebiliriz. Hisse senetlerine 244 milyon dolar, tahvil bonoya (DİBS) 1.661 milyon dolar olmak üzere toplamda haftalık giriş 1.9 milyar dolara ulaştı. Bu rakam son 3-4 yılın en yüksek sıcak para girişlerinden biri. Aynı hafta bu gelişmenin yansımaları diyebileceğiz bir durum TCMB brüt rezervleri 2.7 milyar dolarlık artışla 91.8 milyar dolara ulaşmış durumda. Ancak yüksek faize rağmen bankalardaki döviz mevduatı artmaya devam ediyor. Bankalardaki döviz mevduatı haftalık bazda 2.5 milyar dolar artarak 234.1 milyar dolar oldu. Yüksek faiz ve döviz kurlarındaki düşüş yerli yatırımcı kararlarını henüz değiştirmemiş görülüyor. Döviz kurlarındaki düşüşün daha kalıcı hale gelmesi için döviz mevduatında yükselişin yerini gerilemeye bırakması en azından yükselişin durması gerekecek. Bu noktadaki görünüm dışarıdan döviz girişi var ama iç talep yani yerli yatırımcı alıma devam ediyor yönünde.
ALTIN 1.900 DOLARIN ÜZERİNDE KALAMADI
Piyasalarda iyimserlik devam ediyor. Düşük faiz ve bol likiditeye aşı haberleriyle birlikte yeni teşvik paketlerine yönelik beklentiler de eklenince iç ve dış borsalardaki çıkış yıl sonu rallisine döndü. Ayrıca Borsa İstanbul’daki çıkış hareketine döviz kurlarındaki düşüş katkı yaptı.
Dış piyasalarda salgın hastalığa karşı aşılamanın başlamasının ardından gerek ABD gerekse Avrupa’daki teşvik ve yardım paketlerine yönelik beklentilerin kuvvetlenmesiyle risk iştahı artması ABD ve Almanya borsalarında yeni rekorları beraberinde getirdi. Olumsuz haberler bu aşamada pek gündemde yok.
PİYASA DUYARSIZ KALDI
Zaten bu yönde bir haber gelse de bardağın dolu tarafını görme eğilimi hakim. Bu çerçevede ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırımlarına iç piyasalar çok duyarsız kaldı. Ekonomik toparlanmadaki ivme kaybı, ABD-Çin arasındaki tansiyonun biraz yükselmesi, Almanya başta olmak üzere salgın hastalıkla ilgili kapanma haberleri piyasaları rahatsız etmedi. Reel ekonominin ve ticaretin zayıfladığı bir dönemde finans piyasaları iyi bir getiri imkanı veriyor. Bu ortam korunuyor. Piyasa bozucu bir gelişme olmazsa bir süre daha mevcut görünümün korunması muhtemeldir. Ancak olumlu fiyatlamanın belli ölçüde yapılmış olması nedeniyle kâr satışları ve teknik düzeltme olasılığını da dikkatte tutmakta yarar var.
BORSAYA YERLİ KATKISI ARTIYOR
Kasım ayında Borsa İstanbul’a başlayan yabancı ilgisi hız keserken yabancı takas saklama oranı tekrar gerilemeye başladı. Bu durum yabancı çıkışından değil daha çok tekrar yerli yatırımcının ağırlığını artmasında kaynaklanıyor olabilir. Yabancı yatırımcıların payı bu ay içinde yüzde 51 seviyesini gördükten sonra tekrar 50 seviyesinin altına çekildi. Oysa 11 Aralık haftasında Borsa İstanbul’da yabancı yatırımcıların hisse senetlerinde 41 milyon dolarlık alımı söz konusu. Diğer yandan TCMB verilerine göre bankalardaki döviz mevduatı aynı hafta 300 milyon dolar artarak 231.5 milyar dolar seviyesine yükseldi. Faiz yükselişleri henüz döviz yatırımcısının kararlarını etkilememiş görülüyor. O zaman döviz kurlarındaki düşüşü son aylarda giriş yapan ve 10 milyar doların üzerinde olduğu söylenen yabancı girişleriyle ilgili olabilir.
ALTINDA TEPKİ YÜKSELİŞİ SÜRÜYOR
Altın fiyatlarında (ons/dolar) kâr satışlarının ardından tepki yükselişi görülüyor. Geniş ölçekte düşük faiz, bol likiditenin yanında ABD dolarındaki zayıflama, ABD ve Avrupa kaynaklı mali yardım paketlerinin parasal genişlemeyi sürdüreceği beklentileri altın fiyatlarını destekliyor. ABD-Çin gerginliği ve ABD teşvik paketi konusunda henüz anlaşma sağlanamamış olması biraz ivme kaybına neden olsa da tepki yükselişi gücünü koruyor. Geçtiğimiz günlerde aşı haberlerine bağlı olarak artan risk iştahı ve güvenli liman ihtiyacındaki zayıflama kâr satışlarıyla birleşince önemli bir geri çekilme yaşanmıştı. Tepki çıkışının devamı açısından ons fiyatının 1.900 dolar seviyesinin üzerinde tutunması önemli olacak.
İyimserlik sürmekle birlikte piyasalarda son dönemde aşı haberlerinin yerini teşvik ve yardım paketleri aldı. Teşvik paketleri her ne kadar reel ekonomiler için alınsa da para ve sermaye piyasalarına da yaradı. Düşük faizi dikkate alarak söyleyecek olursak ciddi bir alternatif olmadığı için borsalar ilgi odağı olmaya devam ediyor. ABD’nin 980 milyar dolarlık teşvik paketi hazırlığının ardından Avrupa Liderler Zirvesi’nde 1.8 trilyon Euro tutarındaki kurtarma paketi konusunda anlaşmaya varıldı. Ayrıca ‘Acil Varlık Alım Programı’ (PEPP) 500 milyar Euro arttırıldı ve 2022 Mart sonuna uzatıldı. Japonya’dan da 700 milyar doları aşan teşvik paketi açıklaması geldi. Ardı ardına gelen teşvik paketi piyasalar için daha bol para demek. Faiz düşük olunca paranın gideceği adres olarak ilk akla borsa ve altın gibi yatırım araçları geliyor.
KATKI YAPIYOR
Avrupa Merkez Bankası’nın harekete geçmesinde son dönemde Euro’daki değerlenmenin biraz payı vardır diye bir tahminde bulunursak pek yanılmış olmayız. Daha önce değerli Euro’dan rahatsızlık dillendirilmişti. Teşvik paketlerinde temel gerekçe elbette salgın hastalığın ekonomiler üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak. Fakat birbiri ardına mali yardımlarla parasal genişlemenin devam etmesi yeni bir gündem ve beklenti olmamasına karşılık para ve sermaye piyasalarına katkı yapmaya devam ediyor. Reel ekonomiler ayakta kalmaya çalışırken borsaların zirvelerde geziniyor olmasının gerekçesi bu gelişme.
ORTAMDAN MEMNUN
IMF geçtiğimiz aylarda finans piyasaları ile reel ekonomi arasındaki kopukluktan bahsetmişti. Bu aşamada sermaye piyasaları mevcut ortamdan memnun. Rekor kıran borsalar ile ciddi primler kazanılmış durumda. Olağan dışı bir gündem oluşmazsa bir süre daha bu görünüm korunacak gibi. Ancak yükseklik korkusuna bağlı olarak kâr satışları ve teknik düzeltmelerin görülmesi olağandır.
BORSADA HİSSE SEÇİMİ ÖNEMLİ
Devam eden çıkış trendinde banka hisseleri lokomotif oldu. Bankacılıkla birlikte ‘aşı bulundu’ haberleriyle havayolu şirketleri ve ardından holding hisseleri hareketlendi. Yabancı girişleriyle birlikte borsa olağan seyrine geri döndü desek yanılmış olmayız. Bilindiği üzere yabancı yatırımcıların etkin olduğu hisseler işlem derinliği olan banka ve holding hisseleri başta olmak üzere demir çelik ve havayolu şirketleri. Mart ayından bu yana devam eden çıkışta son bir kaç ayı hariç tutarsak yerli yatırımcıların etkin olduğu hisseler öne çıkmıştı. Hatta o zaman için borsadaki yükselişi yerli çıkışı diye adlandırmıştık.
DOĞRU ZAMANDA