Tek bir Türk’ün olmadığı ülke

Dünyada tek bir Türk’ün bile olmadığı bir ülke var mıdır?

Cem Ceminay Radyo N101’deki programında sormuş ve dinleyicilerinden cevap alamamıştı. Ben de bakalım benim okurlarım mı daha zeki yoksa Cem Ceminay’ın dinleyicileri mi diye latifede bulunarak soruyu sizlere yöneltmiştim.

Yağdırdığınız cevaplar için teşekkürler.

Kimi zeka ürünü, kimi mizah eseriydi.

Soruyu yöneltirken bir de ipucu vermiştim. Sorunun cevabı kanıt göstermenizi gerektirmeyecek bir cevap, demiştim.

Bu ipucuna uygun doğru cevabı gönderen tam 9 okurum çıktı. Yani Cem Ceminay’ın dinleyicilerine dokuz fark atmış oldular :-)

Doğru cevabı gönderen okurların isimleri, cevaplamadaki hızlarına göre şöyle sıralanıyor:

Bora Çetin, M. Turan Ayvaz, Netsi Hullu, Cem Yeker, Barış Purut, Uğur Sirmen, Murat Üstel, Sevda Aytaç, Dr. Hakan Gök.

Doğru cevap gönderen okurlardan Dr. Hakan Gök, soruyu TurkCell’in cevap servisi 4500’a da göndermiş ama cevap alamamış.

TurkCell 4500’ın bulamadığı kanıt gerektirmeyen doğru cevap Vatikan’dı.

Dünyanın her ülkesinde, günün herhangi bir saatinde en az bir Türk bulunuyor olabilir. Bilemeyiz.

Ancak Vatikan’da, gece bir Türk’ün bulunmasına olanak yok. Çünkü Vatikan’da yaşayanlar ruhban sınıfından ve İsviçreli muhafızlardan oluşuyor. Vatikan’da çalışan değişik milletlerden 3 bin kişi ise Vatikan dışında ikamet ediyor.

Vatikan’da otel, motel, pansiyon da olmadığına göre akşam kapılar kapatılıp, turistler kışkışlandıktan sonra Vatikan sınırları içinde bir Türk’ün kalmasına olanak yok.

Gelen mesajlar arasında Orhan Çakaloz’un "Dünya üzerinde sıfır nüfuslu ülkeler var (ne kadar ülke denebilir bilmiyorum). Bu durumda haliyle hiç bir Türk de olmuyor", Hatice Büyükkatırcı’nın "Antarktika’da döner yiyecek kimse yok, ancak orada biz Türkler’den kimse yoktur", gibi güzel cevapları da vardı.

Ama ben en çok H. Antal’ın gönderdiği "TürkMenistan" cevabına güldüm.

Koşma, yürü

Fatih Altaylı, Camper ayakkabı firmasını, düzenlediği etkinliğe katılmaları için gazetecilere ayakkabı rüşveti vermekle suçlamış ve bu cumartesi günü yapılacak yürüyüşe gazetecilerden kimlerin katılacağını merak ettiğini yazmıştı.

Hemen söyleyeyim, yürüyüşe katılacaklar arasında ben de varım.

Telefonla arayıp Fatih Altaylı’ya da söyledim. Yazısını, bir başka gazeteciye gönderilmiş olan basın davetiyesini gördükten sonra yazdığını söyledi. Davetiyenin metnini okudu. Gerçekten de yanlış anlamalara açık bir metindi.

Camper’ın etkinliğinin aslında çok anlamlı ve alkışlanması gereken bir etkinlik olmasına yakından tanık olan biri olarak meselenin aslını bir de ben aktarayım.

İki hafta kadar önce Camper’ın halkla ilişkiler bölümünden telefonla arayıp projeden bahsettiler.

Toplumda saygın bir bilinirlikleri olduğunu düşündükleri 50 kadar isim belirlemişler. Bu isimler 16 Eylül günü (yarın) Nişantaşı’nda Camper mağazasının önünde buluşup Medica’ya kadar yürüyeceklermiş.

Bu yürüyüş sırasında attıkları adımlar bellerine takılacak pedometrelerle sayılacak ve atılan her adım için belli miktarda bir para Zihinsel Engelli Çocuklar Vakfı’na (İZEV) bağışlanacakmış.

Mustafa Sarıgül, Bahar Korçan, Elif Dürüst, Demet Şener, Arzum Onan, Sinem Güven, Tan Sağtürk, Sait Sökmen, Gaye Sökmen, İsmail Acar, Mehmet Aslantuğ, Sibel Kutman gibi isimlerin de arasında olduğu 50 kişilik gruba beni de davet ediyorlarmış.

Seve seve kabul ettikten sonra yazılı bir davet mektubu da gönderdiler. Mektupta yürüyüşü Camper ayakkabılarıyla yapmamızı arzuladıklarını, istediğimiz bir modeli seçebileceğimizi, ayakkabıların yürüyüşten sonra kullanılmış olacaklarından hediye olarak bizde kalabileceği yazıyordu.

Hemen bir cevap yazıp, seçeceğim ayakkabının bedelini kişisel bir katkı olarak kampanya dahilinde İZEV’e bağışlamak istediğimi belirttim. Muhasebede karışıklık yaratacağını, ayakkabı bedellerinin zaten İZEV’e bağışlanacağını söylediler. Sonuçta ayakkabı bedelini İZEV’e bizzat bağışlamam üzerinde anlaştık.

Kısacası sloganı ’Koşma, yürü" olan Camper’ın bu etkinliğinin harika bir fikrin eseri olduğunu düşünüyorum.

Zaten yürüyüşe katılacak isimlere bakılırsa hiçbirinin bir çift ayakkabıya yüz verecek insanlar olmadığı da aşikar.

En iyi balıkçı tanıdık balıkçıdır

Hürriyet Cuma, ilgiyle izlenen "En İyi 10" listesini geçen hafta balıkçılarla devam ettirmiş.

Jüri üyeleri de anladığım kadarıyla, müşterisi oldukları balıkçıların ismini vermiş en iyiler diye.

Haksız sayılmazlar, yaptıklarına jüri torpili denilmez. En iyi balıkçı gerçekten de tanıdık balıkçıdır çünkü.

Eğer balıkçınız tanıdıksa, sabahın köründe hale gittiğinde en iyi balıkları sizin için özel seçer. Önceki geceden sipariş veremediyseniz de, o an elindeki en iyi balıkları tavsiye eder.

Jüri üyelerinden bazılarının Ankara’daki iki balıkçıyı Türkiye’nin en iyi balıkçısı diye sayma absürdlüğünü ise bu değerlendirmemin dışında tutuyorum tabii ki.

Konyalı mı pahalı Milanolu mu

Cengiz Semercioğlu, Kanyon’da açılan Konyalı’da bir porsiyon dönerin 28 YTL olmasını aşırı pahalı bulduğunu yazdı.

Kanyon Konyalı’da henüz yemek yeme fırsatı bulamadım. Dışarıdan gördüğüm kadarıyla klas ve şık bir alışveriş merkezi restoranı.

Yine bir alışveriş merkezi restoranı olan makarnacı Papermoon’dan klaslık açısından aşağı kalır bir yanı yok.

Geçen hafta Mutfak Dostları Derneği’nden Kanyon Konyalı’da verdikleri bir yemeğe davet almıştım. Yurtdışında olduğum için maalesef kaçırdım.

Mutfak Dostları Derneği (mutfakdostlari.org.tr) Türkiye’nin alanında en saygın derneğidir. Üyeleri gastronomi konusunda Türkiye’nin en önde gelen isimleridir. Derneğin dönem başkanı Türkiye’nin en önde gelen gurmelerinden biri olan Ahmet Örs’tür.

Mutfak Dostları Derneği’nin, seçkin üyelerine ve misafirlerine vereceği yemek daveti için mekan olarak seçtiği bir restoran, ana yemek fiyatının 20-30 YTL arasında olmasına değecek klasta ve mükemmellikte bir yerdir. Kimsenin kuşkusu olmasın.
Yazarın Tüm Yazıları