New York seyahatim bundan önce de birkaç kez olduğu gibi yine New York Moda Haftası’na rastgeldi. Moda haftasının bu yıl sürpriz bir yıldızı vardı; teknoloji şirketi HP...
Ürünlerinin teknolojik üstünlüklerini ön plana çıkartmayı tercih etmesiyle tanınan HP, yeni ürünlerinin dünya galası için New York Moda Haftası’nı seçmişti.
HP’nin New York Moda Haftası’nda düzenlediği gala gecesiyle, dünyanın dört bir yanından 1000 kadar davetliye tanıttığı ürünler, teknolojileriyle olduğu kadar şık tasarımlarıyla da dikkat çekiyorlardı bu kez.
HP’nin New York Moda Haftası sırasında verdiği bu davet şirketin yakın dönemdeki rotasını da ortaya koyuyor.
Ürünlerinin teknolojik üstünlüğü kullanıcıların genel kabulünü gören HP, bundan böyle tasarıma ve stile de önem vereceğini gösteriyor.
HP bu yeni strateji değişikliğinde çok haklı. Pazar teknolojik özellikler kadar tasarıma da duyarlı olduğunu bir süredir gösteriyordu. Apple ve Sony’nin başı çektiği bu pazarda, bir üçüncü teknoloji devine daha yer olduğu açıkça görülüyordu.
HP bu üçüncü yeri dolduracak, daha da ötesi bu segmentin lider koltuğuna oturabilecek bir firma.
New York Moda Haftası sırasında tanıttığı ürünlerin tasarımı çok şıktı. Bu şıklığa ek olarak teknolojik pekçok yeniliğe de sahip ürünlerdi.
HP, masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarını üç farklı alt marka altında toplamaya karar vermiş.
En altta herkesin ihtiyacına karşılık verecek Compaq markası var. HP, Compaq’ı otomotiv dünyasının Vokswagen’ı olarak konumluyor.
Compaq markasının bir üstünde, ortada kendi markasını yani HP’yi kullanıyor. Herkesin arzulayacağı, çekici ürünlerden oluşacak bu marka. Yani bir bakıma otomotiv dünyasının Audi’si, BMW’si gibi olacak HP markalı bilgisayarlar.
En üstte ise Voodoo markasını kullanacak HP, lükse meraklı alıcı kitlesine hitap etmek üzere. Yine otomotivden örnek vermek gerekirse, bilgisayarların Rolls Royce’u, Ferrari’si olacak diyebiliriz Voodoo için.
Spice Market-İkinci Ziyaret
İstanbul’da 2008 başında açılması planlanan Spice Market’ı eleştiren bir yazı yazmıştım geçen haftalarda.
Spice Market’ın pek öyle abartıldığı kadar muhteşem bir restoran olmadığını, şefi Jean Georges’un da diğer yıldız şeflerin seviyesinde olmadığını yazmıştım.
Spice Market’ın şubesinin içinde açılacağı W Hotels’in İstanbul Genel Müdürü Göktuğ Özdemir yazım üzerine bir açıklama göndermişti.
Çok büyük bir kısmı Spice Market’ın ne kadar muhteşem bir restoran, şefi Jean Georges Vongerichten’in de ne şanlı bir şef olduğunu anlatmaya çalışan açıklama metninin, yazımdaki ufak bir maddi hatayla ilgili kısmını geçenlerde yayınlamıştım.
Hazır New York’a gitmişken Spice Market’ı bir kez daha ziyaret edip, ilk ziyaretimdeki izlenimlerimde yanılıyor olabilir miyim göreyim dedim.
Spice Market, masaları önü kaldırıma açık bir verandanın üzerine taşan, iyi ama fazla iddiası olmayan bir sokak restoranı izlenimi veren cinsten bir mekan. Yemeklerin lezzetine diyecek yok. Her yediğimiz yemek lezzetliydi.
Servis ise bırakın öyle övüle övüle göklere çıkartılmış bir restoranı, sıradan bir kafe için bile kötüydü. Öyle ki şarabın yemek bitmeden gelmesi için garsonu üç kez uyarmamız gerekti.
Sonuç olarak, Spice Market ile ilgili ilk yargımda, ikinci deneyimimden sonra da bir değişiklik olmadı. Spice Market servisi kötü, yemekleri çok iyi ama muhteşem de olmayan bir restoran.