Paylaş
İkisine de hastayım, hasta!
Bugünlük oğlumu ele alayım mesela.
Tam yemelik bir küçük adam kendisi.
Doğdugunda öyle çok saçlıydı ki, bütün hastane bakakaldı. 4 aylık olduğunda 3 kere saçlarını kestirmiştik bile! O gün bugün uzatsak, upuzun saçları olacaktı da... Anası olacak bendeniz denizanası dayanamadı, her fırsatta saçları kısalltırdı.
Annanem:
“Saçı sakalı uzun olanın, aklı kısa olur!” derdi de ondan.
Küçük adamım, her fırsatta kapı gıcırtısına oynuyor ve bağıra çağıra şarkı söylüyor. (Bilmem kime çekmiş J)
Bazen ona bakarken içimden garip garip cümleler kurmaya başlıyorum:
“Ben oğlumu elin kızlarına yar etmiyceeem.
Aman da benim akıllı, yakışıklı oğluuum…
Aslan oğluuum, annesinin bir tanesiiiğ ooo!”
Gibi gibi...
Tamamen “kaynanasal” laflar ediyor bu gönlüm.
Hemen kendime çimdik atıp “Semralaşma Yonca!” diyorum.
“Elin kızı” da ne demek?
“Vermicem” ne demek?
...???
Ama nafile! Kendimi bunları düşünürken basıyorum.
Utanıyorum kendimden.
Yoksa ben, okumuş; ama uzmanlığı kaynanalık bölümünden almış, modern görünümlü, uzun çenesi siyah benli bir cadı mıyım?
Olabilir miyim?
Nayır nolmamalıyım! J
***
Hepimizin içinde kötü birileri mi saklanıyor acaba; köşe bucak kendimizden bile sakladığımız, toplum içinde karşılaşmaktan utandığımız, karşılaşınca da tanımıyormuş gibi davrandığımız?
***
Eğer öyleyse ve benim içimde böyle bir kaynana gizliyse...
Amanın vay halimize!
Acilen bir psikoloğa gidip bu duygu ve düşünceleri atmam, arınıp normal bir anne olmam lazım.
Acilen!
Benim de,
Zamanında, oğlu Japon bir kızla çıkmaya başladığında soğukkanlı haline şaşıran diğer annelere:
“Ne var ayol, o kız da bir annenin evladı değil mi? Ha Japon, ha ponpon ne farkeder?” diyen bir arkadaşımın annesi gibi,
Olgunluğa ermem lazım.
O zaman gülmüştüm “Esprili anne!” diye.
Meğer ne büyük bir insanlık sözü imiş.
Şimdi oğluma bakıp “Kimselere vermicem!” diye içimden geçirdiğimi farkedince, kıpkırmızı kesiliyorum.
Ben ne yapsam eyyy okurum! Ne yapsam?
İçimden bu duyguların geçtiğini yok mu saysam?
Var olduklarını kabul edip onlara savaş mı açsam?
Aramızda benim gibi hisseden başka anne babalar var mı mesela, anlasam...
Ne yapsam da bu korkunç kaynana olma potansiyelimden kurtulsam?
Diye diye dövünürken, durdum...
Çünkü sloganımı buldum:
“Yonca...
Sen nasıl bir annenin evladıysan, çocukların da öyle, başkaları da...
Sadece bunu hatırla!
Gerisi boş, umursama.”
Yonca
“anaSının gÖZü”
Cuk oturan dip not: “Vicdan, ziyareti hiç bitmeyen kaynanadır.” Mencken demiş, iyi demiş! Bu vicdan, hem vıdı vıdı yapıyor, hem de 1 dakikası bir ömür boyu sürmüş gibi geliyor.
Paylaş