Konak vapuru

İstanbul’ u bıraktım, Ankara’ ya döndüm ve oradan da İzmir’ e taşındım.

İşe girdim.

Haberin Devamı

Yepyeni bir hayata başladım. Başlayacağım yani...

 

Karşıyaka’ da Önem Ablamlarda kalıyorum. Çok yakında eş durumundan gerçekten İzmirli olacağımdan, ağzım kulaklarımda bir avare Yoncayım.Yeni işyerim Pasaport’ ta. Karşıyaka vapuruna binip Konak’ da inip karşıya geçip iş yerime gideceğim. Bu kadar basit. Basitmiş yani. Anlattılar hemencecik öğrendim.Yani çok akıllı ya bu Yonca, öğrendi zannetti. Oysa Yonca bilmez ki, İzmirliler yolu tarif ederler; ama kendileri zaten yolları gözü kapalı bildiklerinden bilmeyenler için tabela dikmezler.

 

Ben de kendimden gayet emin bir Angaralıyım ya, koyuldum sabah erkenden yola. Üzerimde ceket-gömlek-etekten oluşan takım elbise; ayağımda topuklu ayakkabı, elimde içi tıka basa dolu ağır bir çanta. Aklım da beşşş karış kış günü güneşli İzmir havası ayarında. Karşıyaka’ dan vapura koşarak o kalabalıkla beraber hooop atlayıp bindim. Vapurdan aynı şekilde koşarak aynı kalabalıkla beraber hooop atlayarak Konak’ da indim.

Haberin Devamı

 

Hava nasıl tatlı, anlatamam size. Hani bırak herşeyi at kendini Çeşme sahillerine, o derece! Gözlerimi aldı İzmir’ in cilveli güneşi, çantamdan gözlüğümü çıkarayım dedim. Haydi ben diyeyim 1, siz deyin 2 dakika en fazla kaybettim. Gözlüğümu o kadınsal kalabalık çantadan çıkardım, taktım. Bir de simit alasım geldi, “Bir simit lütfen...” dedim ve dememle “Simit değil, gevrek!” diyerek beni azarlayan simitçiden, pardon gevrekçiden gevreğimi, yanında bedava verdiği ağzımın payıyla aldım.

 

Gevreğim elimde, gözlüklerim gözümde...

 

Ana!

 

O da ne?

 

Kalabalık sanki ışınlanmışcasına ortadan toz olmuş, bir ben kalmışım Konak Meydanı’ nda avare. İyi. Peki. Olsun.

Haberin Devamı

 

Demişlerdi ki “Vapurdan in, geç karşıya atla dolmuşa iki durak sonra Pasaport karşında”.Tamam. Tamam da... Karşıya nasıl geçeceğim ayol, boyum kadar bariyerler var yolun ortasında ve ne ışık var ne de yaya geçidi. Ben kaldım bu tarafta. Sağa doğru uzunca yürüdüm yok, sola doğru gittim, yine yok. Karşıdan karşıya nasıl geçiliyor, tek bir tane delik yok. Peki benimle vapurdan inen o kalabalık nereye gitti? Hepsi kanatlanıp karşıya uçarak mı geçti, yoksa evde bişey unutmuşlardı da hepsi birden gerisin geri aynı vapura binip Karşıyaka’ ya mı gitti? Hayır bu kadar çok insan nasıl bir anda meydanı terk etti, anlamıyorum ki!

 

Sabah mahmurluğu, yeni iş, yeni İzmirli adayı, yeni nişanlı ve doğuştan çok heyecanlı biri olarak dilim de tutuldu kimseye soramadım iyi mi! Garip de bir utanma hissi bastı içimi. Zaten simitçiden, amaaan gevrekçiden de azar işittimdi... Nasıl sorucam: “Pardon kardeş karşıya nasıl geçiliyooo?” diye?

Haberin Devamı

 

Offf zaman da daraldı, daha ilk günden işe gecikeceğim kahretsin, iyi mi!

 

“Ulan Yonca, yıllarca İstanbul’ da bariyerlerden atlayarak karşıdan karşıya geçenlere amma laf ettin kızım, gördün mü bak büyük konuştun iyi halt ettin. İlahi adaletin intikam saati. Sıva bakalım etekleri, yüklen çantayı, ezilmeden koş ve atla bakalım bariyerlerden yaralanmadan, başka çaren kalmadı gari!”

 

Allah inandırsın hayatımda böyle bir rezillik yaşamadım.

 

Etekler uçuyor, çanta kayıyor, ceket bariyerlerin tepesine takılıyor...

O çomaksal paslı bariyerlere tırmanmak vızır vızır geçen arabaların dehşet ve alay dolu bakışları ve kornalar içinde topuklu ayakkabılarımla... hani ne demeli... rezil haldeyim rezil, anladınız değil mi?

Haberin Devamı

 

Bir de sinirsel gülme tuttu mu beni!

 

Güldükçe tırmanamıyorum, tırmanamadıkça gülüyorum...

 

O bariyerlerden nasıl atladığımı bir ben biliyorum bir de beni o anda gören tanımadığım insanlar. Onlar kesin beni deli sandılar. Akşam eve gidip dalga geçerek eşe dosta anlattılar. Oysa ben işime gitmeyi her şart altında kafasına koymuş bir İzmir acemisiydim. Henüz İzmirli değildim. Eş durumundan İzmirli olmakla doğma büyüme İzmirli olmak arasındaki farkı o ana kadar asla bilmezdim. Ahanda işte o dakika öğrendirildim!

 

İzmirlinin gözünü dağlasan, dilini bağlasan, kulaklarını tıkasan, kedi gibi. Azimle sabırla yine de bulur evini. İçgüdüleri kuvvetli.

 

Karşıya kan ter ve küfür eşliğinde geçtim. Duran dolmuşa içinde bana püskürerek gülmeye hazır bakışlar atanlara rağmen başım dik, kıpkırmızı yanaklarla binip işe de kan ter içinde yetiştim. Başıma gelenleri anlatınca bütttün ekibi gülme krizinden neredeyse altlarına ettirttim.

Haberin Devamı

 

“Altgeçit” var ya! dediklerinde ise... Hani ne demeli...uzun süre boş boş bakan gözlerle hoş kokulu Körfezi seyrettim. Altgeçit var olduğunu bilmem gerekirdi belki de, nitekim ben aslen müneccim kakası yememiş miydim?

 

“Alt geçit” tabelası yoktu?” dediğimde, bir de hiç utanmadan... Bir azar daha işittim.

 

İzmirli İzmirliydi. Gaziemir’ den Alsancak’ a gitmek istersen, ya Fuar ya da Basmane tabelasını takip etmeyi bilmeni de beklerlerdi. Yoksa yine benim gibi ya Bornova’ da ya da Karşıyaka’ da alırdın nefesi. Hiçbir yerde asla Alsancak yazmazdı ki!

 

Ahhh bir de “Mimar Kemalettin’ in orada buluşalım” hikayem vardır ki...onu da anlatmalıyım kesin, ama daha sırası gelmedi...

 

Ah ulen İzmirli! Mafettin beni!

 

Simit isteyince vermez, gevrek deyince verirlerdi. Tantanları geç deyince, demiryoluna dikkat et demek isterlerdi. Asfalyaları attı mı, saklanmak gerekirdi.  Kadınları sevişe sevişe de ölürdü savaşa savaşa da... Kimse kimseye hesap vermek zorunda hissetmezdi. Taaa o zamandan bu zamana, İzmir’ i bilen bilirdi. İzmirli İzmirli doğar, İzmirli büyür, dünyanın neresinde olursa olsun İzmirli ölürdü.

 

Yeni gelenler de elbet düşe kalka öğremesini bilecekti. Sonradan İzmirli olmak elbet kolay değildi.

 

Ben bu badireleri atlatıp eş durumundan İzmirli oldum ya... Öğrendim ve sevdim İzmir’ i!

 

Bana kendini olduğu gibi kabul ettirdi.

 

Nitekim önemli olan da bu değil mi?

 

...

 

9 Eylül İzmir’ in kurtuluşuydu malum.

 

“Size yazı borcum olsun” dedimdi. Sora sora hal oldunuz...

 

Borcumu ödedim.

 

Yazdım İzmirimi.

 

Yonca

“sözünün eri”

 

Berbat yoğun haftaya dair dip not: Okurcum bu hafta iş seyahatim var. Çocukların okullarında çok çeşitli krizler var, hayata tam gaz devam etmek var. O yüzden olur da yarın öbür gün yazım olmazsa panik yok, Cuma nasıl olsa Kelebek yazım var. J Ama aklımda yazılası konular da var... Durun bakiiim yetişirim belki... offf ne çok iş var! Aman işimiz olsun da, şikayet etmenin de zevki var...Var oğlu var!

 

Yazarın Tüm Yazıları