Paylaş
Her şeyi yanlış yaptım. Her şeyi.
Ne giydiğim, ne yediğim, ne yanıma aldığım ne de almadığım hiçbiri tutmadı.
O yüzden son dakikayı beklemeden aklımdakilerin hepsini yazayım istedim. Pazar gününe az kaldı, önümüzdeki birkaç gün size koş koş koş yazıları yazacağım.
Yalnız bu yazı uzun.
Demedi demeyin bak. Ya şimdi vazgeçin, ya da sonra bana “Eh Yonca, sabahı mı yedin” demeyin.
7 kıtada 7 ultra maraton devirmiş tek Türk Alper Dalkılıç arkadaşım bir keresinde, “Yonca her maraton yeni tecrübe” demişti haklıydı.
İnsan koştukça öğreniyor ve her seferinde de başka tecrübeler kazanıyor. Koşmadan tecrübe edinilmez. Net.
Kaç km koşuyosun?
Vodafone İstanbul Maratonu’nda 10km, 15km, 42km195metre seçenekleri var.
İstanbul altın kategorisinde bir maraton ve zor parkuru olan bir maraton.
Zorluğu sadece iniş çıkış ve yokuşlardan kaynaklanmıyor. Bence...
Yalnızlık ta çok koyuyor ve zorluyor.
Özellikle 42km195 metre koşanlar, hele de en zorlanılan 25-38km arası İstanbullu tarafından yalnız bırakılıyor.
Geçen sene o arayı koşarken Bakırköy Sahilde, “Allahım ayağımın nasırlarına değmez bu yalnızlık...” diyerek ağlamıştım. Yanımda benimle koşan arkadaşım, finişte beni bekleyen Toplum Gönüllüsü gençlerim olmasaydı, Şener kendi koşusunu bitirip bana desteğe koşarak gelip son 10km’yi moral vererek benimle koşmasaydı bırakacaktım resmen.
O sahilde bir kişi sana “ha gayret” dese... of of of, en az 30 dakika uzarsın.
Halay Malay Yok
Dostum, canım, ciğerim,
İstanbul Maratonu Dünya’nın tek kıtalararası koşu yarışı.
Köprüye çıkıp halay çekme, piknik ve altın günü yapma şenliği değil.
Bu hareketler, medeni bir ülkede hem can hem mal güvenliği açısından tehlike arz edeceğinden, cezaya tabi olacak davranış bozukluğudur. Net.
Dolayısıyla, basın da bu abesliğe yer vermeyerek, hem spora hem de sporcuya saygı göstermiş olsun dilerim.
Doktora sordun mu?
Bir kere ne olursa olsun, mutlaka “koşacak” olan herkes sağlık kontrollerini yaptırmalı. Ama dandikçikten diil. Kendini önemsemezsen kim önemsesin?
Birçok maratona sağlık raporu olmadan katılamazsınız bile.
Göğüs ölçüsü diil tabi
Göğüs numarası dediğim şey, kimlik gibi. O olmadan yarışa giremem. Göğüs no Maraton Fuar’ında dağıtılıyor. Sabah tişörtüne iğneliyorsun en görünecek şekilde. Onu almayan kimse parkura giremez. Köprü eteklerinden sızmaya çalışan parazitleri çok şükür görevliler artık ciddi engelliyor.
Göğüs no yok, start yok.
Nerden başlasam?
Her kategorinin startı ayrı.
10km gelip 15km ile start alamaz. Almaya kalkmasın, başlamadan diskalifiye olur.
Çiplerle ölçüm yapılıyor. Herkes kendi km halılarından geçince sisteme işleniyor.
Yani finişe biri otobüse atlayıp gidince illa ki yaptığı ortaya çıkacak şekerim.
Bazı tipler cin gibi malum. Gülüp geçiyoz işte.
Yarıştan önceki gece
Ne mi yenir?
Ben makarnacı değilim a dostlar. Totomdan başka bi yerime faydasını tespit edemedik.
Bi de yorgun hissediyorum içinde un olan şeylerle. Kestim beri enerji patlaması var malum.
Mercimek yemeği, kovayla salata hatta balık ızgara. Enfes menü bence. (yazarken ağzımın suları akıyor pof)
Bi kere koşmaya başladın mı, zaten giderek daha iyi ve sağlıklı beslenir oluyorsun, orası kesin.İnsanlara hep “önce hayat şeklini değiştir sonra koş” filan deniyor gıcığım var. Bense önce spora/harekete başla nasıl olsa hayat tarzın düzelecek demek isterim.
Düzelmeyi bekleme, harekete geç düzel.
Şekerli yani doğal olmayan katkı şekerli şeyleri yemiyorum. Köpekler dili dışarda gezinir ya, işte öyle perişan ediyor şeker beni. Bi de alt takımlarımda kaşıntı oluyo. O derece...
Elma, kivi, mevsim meyvesi neyse odur en güzel tatlı.
Bi de fındık müthiş enerji veriyor bana. Karbonhidrat ayrıca.
Yedik bitti mi?
Tamam o zaman.
Yüz numara meselesi
Bağırsakları geceden de boşaltmayı deneyin. Ne kadar boş, o kadar iyi.
Mışıl mışıl mı?
Uyumaya çalışın vakitlice.
Ben bunu hiç yapamıyorum gerçi. Siz benim dediğimi yapın, yaptığımı yapmayın tamam mı.
Uyku tutmazsa panik yok. Ben acayip kabuslar görürüm hep. Startı dinozorların ele geçirdiğini bile gördüm en son Amsterdam’da, kendime pes yani. Hayal gücü ve heyecan o seviyede hani.
Karga gak desin mi?
Sabah erken kalkın. Bildiğin kargalar gak demeden, Bay Horoz ü-ü-rü-ü demeden.
Startınız saat kaçtaysa düşünün ki en az 2 saat önce yemiş bitirmiş olmalısınız ne yemeye alışıksanız.
Ben 10-15km öncesi fındık yiyorum, bi dilim elma belki ve ince belli bardağımda demli çay. Koşu öncesi mantarlı omletten tut açık büfeye kadar abartmışlığım var, sanırsın kıtlık var koşarken, tövbeler ettim sonra tavuk çıkacaktı içimden.
Bir diğer Ultra Maratoncu arkadaşım Emre Tok “Sabah erken yarış öncesi bağırsaklarını boşaltmayı öğren, kendini terbiye et” demişti. Allah biliyor, Emre, Alper, Bakiye Duran ne derse yaparım. Çok çalıştım bu bağırsak olayını. Başardım.
Büyük hayat kurtaran bi şey.
Terbiyesiz bağırsak sendromu
Yok denedin ıkındın ettin tık yok mu?
Sakin ol dostum.
Start alanında seyyar tuvaletler var.
Hayııııır sayısı az değil. Yeterli.
Venedik, Paris, Malta, Medoc, Amsterdam maratonlarını da (42km) koştum. Hepsinde deli gibi kuyruk oluyor. Normal yani. On binler katılıyor yahu. On bin hela açılamaz ya...
Şunu uyguluyorum;
Yanıma 1 adet tuvalet kağıdı rulosu alarak gidiyorum sabah. Çünkü, yine normal, o seyyar tuvaletleri insanın içi almaz. Ne bağırsak var kardeşim koşan insangilde.
İşimi başarırsam, ruloyu da benden sonraki vatandaşa hayır olsun diye bırakıyorum.
E koşarken ne giycem abi?
İspanyol paça uzuuun ve geniş eşofman giyme mümkünse. Pişik olursun bak. Ağır geliyor, ayağına dolanıyor. Başta hoş olduğunu düşünüyorsun, ama koşmaya başladın mı kendine küfrediyorsun. Hele yağış olursa paçalar bi emiyor yağmuru, oldu mu sana 10kg üstündeki. Cefa yani.
E yaşadık biliyoruz. Kuzenimin efsane hikayesi vardır bu konuda. O beğenmediğin, hatlarım hat safhada ortada dediğin ve hiçbir koşan insanın kıvrımlarına bakmadığı o süper medeni sporcu ortamında, tayt candır diyorum, can.
Ne kadar hafifsin o kadar mis.
Erkek kadın fark etmez, uzun mesafeciler, meme uçlarınızı vazelinleyin. Düzgün bir sporcu sütyeni kullanın. Tişört sürtünmesinden memeleri yuhsal kanayan adam gördüm (yakınım olur:).
Ben bu sefer #arıgibi koşuyorum, kıyafetim tantanalı ama ben alışkınım. Yoksa kesin tayt veya şort tişört ile koşuyorum.
Ayakkabın rahat olsun kesin. Ha ama, mesafe uzadıkça su toplar filan onlar normal şeyler. Dert etme. Oturarak hastalananlar var. En azından sen hareket ettiğin için çözülebilir bi sorunun var.
Sana spor ayakkabısı satan adam sporcu olsun dilerim. Doktorunun da spor yapan doktor olmasını dilerim bak.
Uzun koşanın ayağı şişer. Normalden büyük alırız ayakkabıları. Koşmaya ilk başlayanların parmaklarına acırım. İçeride sıkış tepiş yazık. Hele bi de benim gibi 2 numaralı parmak açık ara önde gidense, vay haline. İznik Ultra’da her iki ayağımın iki uzun parmağının tırnakları düşmüştü doğal olarak. Külkedisinin cadı kardeşleri gibi kısaltabilsem kısaltıcam da, olmuyor işte, ayakkabıyı büyük alıyoruz biz de. Ayak değil palet benimkisi nihayetinde.
Kırmızı rujum ve gözlerimde simlerimle koşarak, dikkati ayaklarımdan başka yere çekiyorum ben ha hayt.
Sabah o saatte köprü başında üşümez miyiz ayol?
E üşünüyo acık, doğru. Şimdi koşan Alman bi arkadaşım da, “sabah kapıdan çıktığında ürperdiysen kıyafetin doğru ve hiç unutma, koşan için kötü hava koşulu yoktur, yanlış giyim vardır.” demişti.
Ayyyynen öyle.
Ben üstüme kalın bi şeyler giyiyorum. Paris’de herkes onları start verilince çıkartıp yere atmıştı, meğer organizasyon toplayıp evsizlere dağıtırmış. İyi uygulama. Ben de üstüme kalın giyiyorum startın kenarına bırakıyorum bazen. Yoksa aldığım çantaya bırakıyorum.
Çöp torbası geçirmek te bir çözüm baştan aşağı. Hafif. Rüzgar keser. Isıyı içerde tutar. Bunu da Adım Adım kurucusu Itır Erhart’tan öğrendik.
Olmadı sarılın birbirinize.
Çanta manta eşya alıyor muyuz yanımıza?
E valla evet.
Startta yine otobüsler var. Maraton göğüs numaran neyse, aynı numarayı çantana da yapıştırıyor ve otobüslere km kategorin ve göğüs numarana göre teslim ediyorsun, finişte alıyorsun. Ben çantaya yemeyi sevdiğim bi şey koyuyorum kendime ödül. Belki yedek tişört ve ceket bi de.
Teri üstünde kuruduğu için hasta olduğunu iddia eden tek ırk biziz. Yıllardır koşar terler yağmur yer kururum. Bi şey olmaz. Endişeymiş hasta eden.
Bel çantası lazım mı?
E ben alıyorum yanıma. Cep telefonum, acil durum için para, sağlık sigorta kartım oluyor içinde. Bi de 2-3 tuzlu fıstık aşırı hareketliyim, haddinden fazla enerji harcadım mı iyi geliyo.
Ay pardon ama bi de ben yaptım diye diyorum, Spotify’da Asicsilekosuyorum playlistleri altında adı It’s Istanbul olan bir müzik listesi hazırladım sırf bu yarışa özel, yol boyu onu dinliyorum. Bi dinleyin bak... It's Istanbul
Yol uzun açlıktan ölür müyüm?
Yok. Türk insanına her şey olur da açlıktan ölmez. Belirlenmiş km’lerde su, meyve verilecek. Her istasyonda beslenin. Maratoncu zaten işini çoktan bilir hale gelmiştir diye varsayıyorum. Enerji jeli takviyesi alanlar olur. Yoksa tuzlu fıstık mesela hep iyi geldi bana. Uzun koşanın susamadan azar azar su, acıkmadan beslenmesi gerek ki depoları tüketmeden, sağlıkla finişi görsün. Bu beslenme hassas bir konu. Çok önemli. Uzmanları var. Bu konuda iyi okuyun derim. 15km’ye kadar tamam, ama daha uzun mesafe koşanların bu konuyu özellikle ciddiyetle yönetmesi hayat kurtaran bir detay. Sağlık... en önce sağlık.
Bitirdikten sonra yarım saat içinde protein almak da çoook önemli. Badem, balık, salata geliyor benim ilk aklıma. Zaten finişi gördüm mü başlıyorum rakıya koşuyorum diye Mediha Şen Sancakoğlu’ndan “Elbet bir güüüüün kavuşacağızzz” diye mırıldanmaya...
Finiş mi serap mı?
Serap değil dostum, finiş evet.
Yaptın bak. Yaptın evet. Bütün iş düzenli antrenman ve dahası o kararı verip ilk adımı atmaktaymış di mi?
Yürüsen de, emeklesen de o finişe verilen süre içinde geldin mi, madalya senin işte.
Mesele kaçıncı geldiğin, Ferrari mi Vosvos mu olduğun meselesi de değil. Biri basar gider, öbürü de gelir. Amma illa ikisi de aynı yere gelir. Mesele senin bunca ay çalışıp bu noktaya gelebildiğini görmen.
Hayatında ilk defa vay be, uzun vadeli bir şeye baş koyup çalışmış olman. Ve inan bu memlekete 3 günlük kısa vadeli işe yaramaz şeyleri bırakıp uzun vadeli dayanıklı sengillerden daha çok lazım...
Gittiğin o yoldur esas keyif. Ben her anını içime çekerim koştuğum yolun.
Yaşadığın o tecrübedir olay.
Cesaret etmek esas mesele.
Denemek en güzeli...
Hele bir de bir amaç için koşuyorsan, bağış toplamak, toplumun ihtiyacı olan bir şeye fayda yaratmak için harekete geçiren kaynaksan ADIM ADIM Oluşumu koşucuları gibi, kimse ama kimse tutamaz seni.
O Boğaz Köprüsü, ve iyilik peşinde koşan insanların tüyler ürperten manzarası ve verdiği his yeter finişi görmeye...
Don paça koşsan bi şeycik olmaz.
O finişi mesela benim veya her bağış toplayarak koşan gibi;
İnsanlığın sağlığı, hayatın devamı için yaşatılması gereken Anadolu arıları için Toplum Gönüllüsü gençlere bağış toplayarak koşandan daha iyi karşılayan, göğüsleyen olamaz.
16 Kasım Pazar günü, Vodafone İstanbul Maratonu’na katılan ve ucuna iyi #birsebebi var diyerek sosyal sorumluluk bilinciyle bağış toplayan, farkındalık yaratarak koşan koşmayan herkese her adımının kuş gibi hafif, bağışlarının bereketli yağmurlar gibi olmasını dilerim.
Ben dokunacak olduğum hayatlara koşuyorum.
Vodafone Düşler Akademisi için koşuyor mesela. Vmaraton uygulamasını indirin.
Herkese bu iyilik hissi en kısa zamanda bulaşsın dilerim –ki Amerikalı Arı Bilimci Debra Roberts’ın eğitimde dediği gibi “İyilik ve sevgi, en iyi aktivistliktir. Neyi seviyorsanız çok sevin.”
Öyle çok sevin ki sevdiğinizi evet, uğrunda harekete geçin!
Yonca
"Anadolu Arısı"
Bu Yonca nereye koşuyor yahu?
Anadolu Arıları arı gibi çalışmaya devam edebilsin, çocuklarıma sağlıklı bir ömür bırakabileyim, hayatımıza devam edebilelim diye...
1 gencin "arı sevgisi" eğitimi alması, yani arı gibi çalışabilmesi için 120 TL, 21 gencin içinse 2520TL bağış gerek.
Bağışlar geldikçe, Anadolu Arılarını sağlığına kavuşturacak bilgileri, projeleri gençlerim yayacak Anadoluma.
Bağış için Hesap No:
Toplum Gönüllüleri Vakfı
Garanti Bankası / Bağlarbaşı Şubesi
Hesap numarası : 422 - 6295434
IBAN: TR07 0006 2000 4220 0006 2954 34
Açıklama kısmına: ARIYONCA - AA- adınız soyadınız yazılmalı.
Vodafone 4555 hattı Anadolu Arılarına özel açıldı, her SMS 10 TL bağış demek. SMS atarken mutlaka ARI yazın.
Paypal veya kredi kartı ile bağış için TOG web sitesi:
www.tog.org.tr
Paylaş