Paylaş
Durdum. Dinledim. İzledim.
Şöyle bir baktım olana bitene.
Bizlere. Kendime.
Seçimlere.
Seçimi nasıl yaşadığımıza.
Öncesine, sırasına, sonrasına.
Hal ve tavırlarımıza baktım.
Kendimi de dinledim. Neler hissettiğimi anlamaya çalıştım. Nelerden ve kimlerden etkilendiğimi, neye bozulduğumu, neye şaşırmadığımı düşündüm. Kendimi kandırıp kandırmadığımı tarttım.
Ben seçim sonuçlarına hiç şaşırmayanlardanım.
Dahası, seçim sonuçlarına şaşıranlara şaşıranlardanım.
Gerçeğimize her daim uzak ve kör olma yetimiz; kendimizi ilelebet kandırabilme gücümüzden benim içimde de olduğundan pek tabii ki de.
Garip ama gerçek bu.
Bunun üzerine daha önce okuduğum bir kitabı yeniden elime aldım.
6. ve 7. bölümleri yeniden okudum.
Hepi topu 73 sayfa.
Sonra döndüm başına şöyle bir not düştüm: “Türkiye gerçeği”.
Altını çizdiğim yerlerden birinde; “eğer olan biteni anlamak istiyorsanız sadece 1-2 jenerasyon değil, 1-2-3 de değil, 400 yıl öncesine gidip bakmak gerekir” diyordu.
Edilen bir küfürün mesela farklı kültürlerden gelen insanlar üzerindeki farklı etkilerini, sonuçlarını örnekliyordu.
Düşen uçakların neden düştüğüne dair yapılan bir araştırmada ortaya çıkan “kültürel farklılıkların”, “güçten ve güçlüden korkma/çekinme”, “güce karşı gelebilme”, “kriz anında kontrolü ele alabilme, birleşme”, “üstüne karşı çıkabilme”, “dil, iletişim becerileri” gibi konuların hayati önemini anlatıyordu.
Bana kitabın bu 2 bölümü resmen hiç alakası yok gibi dururken “ne olacak bu memleketin hali” sorunsalımızın nefis bir analizini yapıyordu.
Tavsiye ederim, okuyunuz. Okuduysanız da bir daha okuyunuz.
Bazen değişen koşullar, ortamlarda bir şeyi yeniden okumak bambaşka bakış açıları ve pencereler açıp havalandırıyor kafada.
Kitap şu meşhur “Outliers” (Çizginin Dışındakiler) - Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur?” adıyla çevrilmiş bize. Malcolm Gladwell’in kitabı.
Ve şu an daha bu satırları yazarken ne düşünüyorum biliyor musunuz?
Acaba kaç kişi kitabı merak edecek?
Merak etmekle kalmayıp araştırıp arayıp bulacak...
Alıp, açıp okuyacak. Üzerinde düşünecek...
Acaba memleketin gidişatından, halinden memnuniyetsiz, seçimlerden hayal kırıklığı ile çıkmış kaç kişi endişelendiği bir konuda sırf bu 73 sayfa için kalkıp “emek” verecek.
İşte olay burada zaten kopuyor. Bu sadece bir örnek.
Her şeyin şak bir gecede, bir seçimde olup bitmesini ve mutlaka “ben” nasıl istiyorsam öyle olmasını istemek ayrı bir sıkıntı.
Uzun vadede hayallerinin gerçekleşmesi için olayın özü, kökü, nedeni nedir, nedendir anlamaya çalışıp kendince bile olsa bir plan program yapıp, değiştirebilecek olduğun davranış şekli, ya da ne bileyim çocuğuna olan tavrın bile hani; ona göre kafa patlatıp çalışıp emek verip amaca kilitlenmek ayrı bir sıkıntı.
Nitekim a benim canım ciğerim okurum...
Oy ve ötesine duyduğum saygı; hak, adalet ve özgürlükler adına sonsuz.
Öte yandan;
“Oy ve çok öncesi” adında ciddi bir oluşum, çalışma, emek, araştırma içine girmemiz adına inancım daha da sonsuz.
Buna da ek olarak;
Yüzyıllardır kanımıza genimize kültürümüze işlenmiş bu kaybetme korkusu ve endişesiyle ölmeyi ve öldürmeyi (yani şiddeti) göze alabilerek yetiştirilen nesillerden; güvenle ve sevgiyle yetiştirilen, hayat ve umut dolu çocuklara geçebilmek adına çalışmaya inancım her bir şeyden de en sonsuz.
Bu konuda başta kendim üzerinde, çocuklarım adına çalışıyorum.
E nereden baksanız ben ve 2 çocuğum eder 3.
3 büyüktür 1.
O yüzden de umutluyum.
Yonca “hesap kitap”
Paylaş