Eğer çocuklarımın okul, sınav durumları izin verirse, bir ucundan tutmak için yanıp tutuştuğum bir proje hayata geçiyor.
Kimin elinden gelir de, herhangi bir şekilde destek verirse, bu iş çığ gibi büyür gider.
Ahmet Uysal, geçen sene, Kuzey Kutbu’nda koşan ve Kuzey Kutbu’nu TEGV’e bağış toplayarak koşan ilk Türk oldu.
TEGV’in Pervari’deki eğitim faaliyetlerinin 1 yıllık masrafını karşılamak için koşacağını sosyal medya hesaplarından duyurdu.
Amacı, vakfın Pervari’deki biriminin 800 çocuğu kapsayan 1 yıllık eğitim faaliyetinin masrafını karşılamaktı.
‘Kuzey Kutbu’nda koşan ilk Türk’ unvanını da aldığı bu koşuyla bir değil, iki yıllık masrafı karşılamaya yeten 188 bin lira bağış topladı.
Ahmet bununla kalmadı, çocuklarımızın eğitimi için bağış toplama yolculuğuna devam etme kararı aldı.
Okudum, yazdım, yaydım...
Seneye yeni dileklerle, belki aynılarını farklı şekilde yazabilmiş olmayı çalışarak hem de... Buluşmak üzere hepimize mutlu ve umutlu bir yıl olsun 2018...
Benim dileklerim de yarın Kelebek’de...
Sevgiyle,
Yonca
“şanslı”
****
2016 da Sihirli Dilek Kutusuna yazarken 2017 bana bir bebek versin demiştim -ahh niye ağlıyorum şimdi- bin şükür 2017 de dünya tatlısı oğlumu aldım kucağıma. Tüm insanlığa bol kahkahalı yeni bir yıl dilerken bir gün seninle Türk kahvesi içmek nasip olsun 2018 de :) Seni çoooook seviyorum!!!
Bugün de 4. Posta.
Öncekileri okumak isterseniz diye, her seferinde bir öncekinin linkini de paylaşıyorum. Böylece arşivde de düzgün sırayla bulunur...
4 Yapraklı Yonca’nın Sihirli Dilek Kutusu (sizden gelenler -1) için:
4 Yapraklı Yonca’nın Sihirli Dilek Kutusu (sizden gelenler -2) için:
En iyi yaptığım şey başkalarına iyi gelmek. Başkalarına iyi gelen bir şeyi yaparken bir bakmışım kendime de faydam olmuş.
Benim de çok çok çok ihtiyacım var sihirlere, gerçekleşen dileklere.
Bu sene de her sene olduğu gibi, kuralları belirledim, köşemden duyurdum, sizler de yazıp yazıp yolladınız...
Bereketli yağmurlar gibi dilekler yağdı posta kutuma...
Kutu bu senelik kapandı. Seneye yine açacağım.
Hepsini derledim dileklerinizin.
4 Yapraklı Yonca’nın Sihirli Dilek Kutusu (sizden gelenler -1) için:
Hakkını teslim etmek istediğin ne varsa, onun adına bağış yapılması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
Çünkü...
Sürekli bir konudan şikayet ederek, oturduğum yerden “Bu böyle olmaz ki arkadaş” diyerek veya sırf ortamda hoşluk, sofralarda meze olsun diye ülkemde değişmesini istediğim şeyler için ahkam kesip sabah hiçbir şey olmamış gibi işime bakarak yaşamak istemiyorum.
Çünkü...
Hayatta hiçbir eylemi küçük, anlamsız, değersiz, işe yaramaz görmüyorum.
Şu da bir gerçek; Dubai’de olan şeylere şaşkınlığım hiç ve asla bitmeyecek.
Yapay Zeka Bakanlığı kuruldu ve 27 yaşında bir bakan atandı. Kendisi ayrıca İleri Bilim ve Gıda Güvenliği konularından da sorumlu olacak.
“Hedefler, projeler, çalışmalar 2117 yılı için. İlk önceliğimiz, bilim, öğrenme ve araştırma olacak” dendi.
Dünyada bir ilk bu bakanlık.
Mutluluk Bakanlığı gibi.
Mutluluk Bakanlığı kurulduğunda, Türkiye’de yapılan haberleri şaşkınlıkla izledim.
Uzaktan, bilip bilmeden bir şeylerin nasıl görünüp yorumlandığına bakınca, 17 yılın 12’sini Dubai’de kurumsal hayatta çalışmış bir gurbetçi insan olarak şaşıp kaldım.
Gmail bana sürekli ek kapasite satmak istiyor. Acaba bu kutu nasıl böyle doldu diye araştırmaya başladım.
Okurlardan, arkadaşlarımdan, ailemizden gelen anılar, fotoğraflar hepsini saklıyorum.
Bence iyi bile dayanmış.
Offf bir girdim ki ta eskilerden beri duran yazışmalara, bir gözlerim doldu, bir kahkahalar attım.
Çok ciddi bir anı biriktiricisiyim.
Hani unutmuyorum bir şeyleri zaten ama, bir yandan da, unutmamak için özenle saklıyorum anılarımı. Derken not aldığım bir çocukluk anıma denk geldim.
Belli ki yazayım diye not almışım. Daha “yatağımın kenarındaki kırmızı takvim” cümlesini okurken öyle bir ışınlandım ki ekran karşısında o anıya, şaşırdım hayalimdeki gücüne.
Etrafındaki yürüme/koşma parkuru 3 km 410 metreydi.
Arda, Sarper, Ömer o parkın etrafında her akşam koşuyorlardı.
İki çocuğumla kurumsal hayat, yüksek bina, açılmayan pencereler, benim olmayan paranın yönetilmesinin stresi, kıyamadığım insanları işten çıkarma, performans beklentileri yükselirken yerin dibine geçen sağlığım... Ben, hiç uyuyamıyordum.
Doktorun verdiği ilaçları şeker gibi yutuyordum.
Arda’ya da “Koşmak dizlere zararlı, dizim ağrıyor deme bana” filan diyordum.
Arda “Bir kere gel benimle. Yürü, koşma. Çok iyi gelecek” dedi. Gittim.