Ali’yle Ayşe evlendi.
Sanırsın nikâh şahidiyiz...
Kadınlar saydırdı.
*
Erkek milleti böyle.Hastalansak, aynısını yaparlar.Hepsinin gözü dışarda.
*
Ali’yle Ayşe balayına çıktı.
“Şu 28 Şubatçı, bu 28 Şubatçı” filan denilerek, tutuklanması istenen gazetecilerin listesi yayınlanıyor. Oysa, basın camiasından “28 Şubatçı” olduğunu bildiğimiz sadece bi isim var.
Kuki.
Mehmet Barlas’ın şempanzesi.
28 Şubat sürecinin en şöhretli basın kahramanıydı... Altı aylıkken Afrika’dan kaçırılarak Türkiye’ye getirilmiş, bir aileye satılmış, o aile bakamayınca, Mehmet Barlas sahip çıkmış, evine almıştı. Gazetelere haber olmadığı gün yoktu. Televizyon programlarına bile çıktı.
Mehmet Barlas, köşesinde sık sık Kuki’den bahsediyor, yemek yerken
çatal kullandığını, ağzını peçeteyle
sildiğini, kola’yı bardağa koyup içtiğini, dişini fırçaladığını yazıyordu. Hatta, evin köpeği Gofret’i kuyruğundan tutup, kucağına alarak okşadığını, tanıdığı insanların boynuna sarılıp, öptüğünü, yaralı birini gördüğü zaman, yarayı üfleyerek acıyı dindirmeye çalıştığını,
2012’de hastalıklara iyi geliyor hurafesiyle deve idrarı içenlerin, 1936’da camilerin ahır yapıldığına inanması gayet normaldir.
Oysa... Tarihçi veya ilahiyatçı olmaya gerek yok, internete gir, oku.
Kahramanmaraş’ta hayırsever işadamı tarafından yaptırılan “cami...” Aynı hayırsever işadamının borcu yüzünden haczedildi, İcra İflas Müdürlüğü tarafından açık arttırma usulüyle satışa çıkarıldı.
“Kuran kursu” binasıyla birlikte İcra’dan satılan “cami”nin ilanında, merkezi yerde, her türlü belediye hizmetinden yararlanabilir, altyapısı tamam, zemini inşaat yapmaya müsait yazıyor.
Muharrem İnce, TBMM kürsüsüne çıktı, fotoğraflarını gösterdi, TBMM tivi sansürledi. Malatya Belediyesi, Hollandalı firmaya arazi sattı. Hollandalı firma, arazi üzerindeki “cami”yi dozerlerle yıktı.
Rize’de, Adıyaman’da, Giresun’da, Zonguldak’ta, Niğde’de borç yüzünden “cami”lerin elektriği kesildi. Merkezi sistem hoparlörleri çalışmadığı için, müezzinler avluya çıkıp ezan okudu.
Edirne’de 3-5 değil, 35 “cami”nin ısınma amaçlı elektriği kesildi. Elektrik idaresi, aydınlanma ve ısınma için iki ayrı sayaç var, aydınlanmayı ödediler, ısınmayı ödemediler, aydınlanmada sorun yok dedi.
“İnanç”
Nerede?
İzmir Seferihisar’da.
Ne zaman?
1936’da.
Atatürk zamanında mı?
Atatürk zamanında.
Kanıt?
Necdet bey...
Bu sene mesela, kaç subay hapse girdi?
Biliyoruz.
Adalet Bakanlığı gün gün, isim isim açıklıyor.
Ülkeye kaç dolar girdi?
Cent cent...
Merkez Bankası duyuruyor.
Memlekete kaç turist girdi?
Eksik etek
Kızını dövmeyen, dizini döver
Avrat malı, kapı mandalı
Kız kocaya, oğlan hocaya
Elinin hamuruyla...
Netice?
YGS sonuçları açıklandı.
“İyi uykular sayın seyirciler...”
Değerli ağabeyim Uğur Dündar’ın yeni kitabı dün itibariyle piyasaya çıktı:
İyi Uykular Sayın Seyirciler...
Çünkü, öküz gibi önüne bakarak değil, göz ucuyla dikiz aynasına bakarak otomobil sürmektir gazetecilik. Bu kitap da öyle. Yarın’a sağ salim ulaşabilmek
için dün’ü hatırlatan bi yolculuk.
Kendi ailesini riske atarak, bizim çocuklarımız için hayatını ortaya koyan Uğur Dündar tarafından, bir çocuğa, sevgili arkadaşım Nedim Şener’in kızı Vecide Defne’ye ithaf edildi.
Duru, net, dobra dobra...
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi Sinan Suner, Sovyetler’in Afganistan’ı işgalini protesto etmek için Ankara’nın Yukarı Ayrancı semtinde afişleme yapıyordu. Sağlık Bakanı Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir oradan geçiyordu, çekti tabancasını, ateş etti, ODTÜ öğrencisi Sinan’ı öldürdü.
Gaziantep mebusu Cengiz Gökçek, hukukçuydu aslında, avukattı ama... Demirel, Erbakan, Türkeş hükümetinin koalisyon dengeleri gereği, Sağlık Bakanı yapılmıştı. Sinan’ı öldüren Süleyman Ezendemir, yargılanmayı bırak, gözaltına bile alınmadı, hatta, sonradan terfi etti.
Ertesi gün...
Sinan’ın öldürüldüğü yerde protesto gösterisi yapıldı. Polis geri durdu, gençlerin üstüne askerleri sürdüler. Arbede çıktı. Tek el silah sesi, drannn! Piyade er Zekeriya Önge düştü. Sırtından saplanan mermi, kalbini delmişti. 1979’a 2 tertip, Giresun doğumlu Zekeriya, henüz 20 yaşında... Kardeşin kardeşe kırdırıldığı “düşmansız savaş”ın şehidi olmuştu.
24 genci gözaltına aldılar.
Biri, Erdal Eren’di. Kadere bak... Şehit asker Zekeriya gibi, Giresunluydu. Henüz 17 yaşında, Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisiydi. Tutuklandı. Jet hızıyla yargılandı. Bir ay içinde idama mahkûm edildi, utanç müzesi
olan Ulucanlar’da asıldı.
Aslında, hem tıp, hem hukuk cinayeti işlenmişti. Adli Tıp raporu bilimsellikten uzaktı.