169 villa var dediler.
Adresi 16/9 çıktı.
Dua etsin aslında...
96/9’da oturuyor olabilirdi.
*
Seneler evvel...
Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığında son günleri, galiba, temmuz başlarıydı. Şöhretli köşe yazarlarımızın onuruna verdiği ev partilerinden vakit buldukça, şehir şehir geziyor, veda ziyaretleri yapıyordu. Peşinde gazeteci ordusu, adım adım takip ediliyor, ayran içti, kuzu okşadı filan gibi, buram buram yalakalık manşetleri atılıyordu. Marmaris’e geldi. Orda ev yaptırmıştı. Emekli olunca yerleşecekti. İnşaatı yeni bitmiş, eşyalar döşenmiş, oturulabilir hale gelmişti. Girdi evine... Muhabirler kapıda bekliyordu. Ki, biraz sonra basın danışmanı çıktı, buyrun dedi, sizi çağırıyor. Girdiler. Evren evini gezdirdi, şurası salon, şurası mutfak derken, bahçeye yürüdü, havuz vardı, 10 metreye 3 metre kadar, yüzme havuzu, etraf çit, dışardan görünmüyor, hava sıcak, ben yüzücem dedi, mayosunu giydi, girdi havuza, kulaç attı... 20 civarında muhabir seyrediyordu. Mayonuz varsa, siz de girin dedi. Nasıl yani demeye kalmadı, genç muhabirlerden birinin içinde mayosu vardı, zart diye çıkardı pantolonu, daldı. Öbürlerine cesaret geldi. Şakır şakır fotoğraf çekmeye başladılar. Sanırsın, Michael Phelps kelebekte dünya rekoru kırıyor... Önden çektiler, yandan çektiler, sırtüstü çektiler, kurulanırken çektiler. Haber merkezlerine gönderdiler. Ertesi gün, Michael Phelps yok, daha ertesi gün, gene yok, havuzdan vazgeçtik, evin içinden fotoğraflar bile yok... Sadece, dışardan çekilmiş kareler yayınlanmıştı. Çünkü, Evren umursamamış, muhabirler görevini yapmış ama, gazeteleri yöneten arkadaşlar neme lazım demiş, netekim’in havuzunu sansürlemişti. Gel gör ki, sansürlerken bile yalakalıkta nirvanaya ulaşılmış, dandik yazlığa “Beyaz Ev” lakabı takılmıştı... White House yani!
*
Uyuşturucu baronu yaptırdı.
O liseye gidiyorsan...
“Kokain” rozeti takabilirsin.
“Atatürk” rozeti takamazsın.
*
Çünkü...
Hükümetimizin kılık kıyafet özgürlüğü’ne göre, okudukları okulun rozeti dışında rozet takmaları yasak.
*
Aynı önlüğü...
Kızların kafasına taktılar.
*
Serbestlik dedikleri budur.
*
Benzetmek gibi olmasın ama, tüsiad üyeleri gibi kalantordur yani... Namazla niyazla alakası yoktur. Camiye anca bayramdaaaan bayrama gider. Oğlunu, ecnebi tahsili alsın diye avrupa’ya gönderir. Etrafındakiler uyarır, etme eyleme derler, gâvurlara verme çocuğu, kalsın burda, dinini öğrensin... Ayhan bey güler, geçer, inanç’tan değil, bilim’den yanadır. Gel zaman git zaman, oğlu avrupa’dan döner, ki, dinsiz olmuştur! Söylemişlerdi işte sana, bilim ha, al sana bilim... Ayhan bey perişan olur, pişmandır, ancak, henüz ebesinin örekesini tam olarak görmemiştir. Şak... Fabrikası işgal edilir. Ekmek verdiği işçiler, sosyal adalet vaadiyle kandırılmış, yakıp yıkmış, malını mülkünü gasp etmiş, ibadeti bile yasaklamıştır. İyi de, kimin başının altından çıkmıştır? Kimdir milletin zihnini bulandıran iblis? Maalesef, vicdan sahibi Ayhan bey’in salya sümük yalvarmasına acıyarak işe aldığı, farkında olmadan koynunda beslediği yılan’dır o... Namuslu insanları fıştıklayan ve Müslüman Türk olarak bildikleri işçi, meğer yahudi’dir. Kimliğini değiştirmiş, aralarına sızmış, kanlarına girmiştir. Öylesine soysuzdur, ahaliyi mukaddesattan öylesine saptırır, ki, Ayhan bey’i linç ederek öldürürler.
*
Tiyatro bu.
Adı, Mas Kom Yah.
*
Mason’un Mas’ı.
Komünist’in Kom’u.
Çocuklar Duymasın’ın annesini anketle “yılın annesi” seçmişlerdi, ki, evli değildi, çocuğu yoktu.
Doktorlar’ın cerrahı Kutsi’ye, ameliyatını yapması için 20’den fazla vatandaşımız başvurdu, muayene etsin diye, dizi setine alzheimer’lı babasını, hatta bebeğini getirenler bile oldu.
Karagümrük Yanıyor diye dizi yapmaya kalktılar, hapisteki bi ağır abi, Karagümrük’ü yakacak adam anasının karnından doğmadı diye telefon etti, yayından kaldırdılar.
Sağır Oda’da suikast ihbarı yapıldı, işi ciddiye alıp, savcıları harbi harbi göreve çağıran köşe yazarları çıktı.
*
Çoook eski mevzudur bu.
*
Türkiye niye yedi bölgedir mesela?
Niye sekiz değildir? Veya altı?
*
Akdeniz’i ele alalım...
CIA’dir.
KGB-FSB’dir.
Mossad’tır.
Savama’dır.
MI6’dır.
Bizimkiler hangi teşkilattan?
İETT.
*
*
Sevgili Eberhard...
Malum, sizin hükümet “acaba Türkiye’ye Patriot versek mi vermesek mi” diye tartışıyor. Bu vesileyle, iki ülke arasındaki dostluğa binaen, küçük bi hatırlatma yapıp, küçücük bi talepte bulunmak istedim.
*
Teee 1965... Soyguncu köylülerimiz, tarla sürüyoruz ayağıyla Uşak’ta tümülüs kazdı, Karun Hazinesi’ni soydu, yükte hafif pahada ağır, kanatlı denizatı’nı sattı. Devletimizin haberi yoktu.
Bilahare, parayı kırışırken, az verdin çok aldın, kavga çıktı. Mağdur edilen soyguncu köylü, devletimize ihbar mektubu yazdı, soyuldum dedi, öbür soyguncu köylüleri ispiyonladı. Böylece, hazine sahibi olduğunu bilmeyen devletimiz, hazinesinin soyulduğunu öğrendi. Soyguncu köylüler içeri tıkıldı ama, kanatlı denizatı bulunamadı.
Gel zaman git zaman... New York’ta yaşayan bir vatandaşımız, devletimize ihbar mektubu yazdı, soyulan kanatlı denizatı burda müzede sergileniyor dedi. Devletimiz, Amerikalılara mektup yazdı, bizden soyuldu dedi. Amerikalılar, bi daha soydurtmayın diye tembihleyerek, kanatlı denizatı’nı devletimize verdi. Kanatlı denizatı, soyulduğu yere, Uşak’a getirildi, soyulmasın diye müzeye kondu.