Yılmaz Özdil

Şu çılgın vicdansızlar

26 Şubat 2013
Hakan Şükür kendi kendine çıktı “aslında Türk değilim” dedi.

Sonra da, Hakan Şükür aslında Türk değilmiş diyenlere kızdı.
“Vicdansızlar” dedi.

*

Çok vicdansız şu Türkler...

*

Turgut Özakman hocamızın bi kitap daha yazması şart oldu artık:
“Şu çılgın vicdansızlar!”

*

Yazının Devamını Oku

Masa’llar diyarı

24 Şubat 2013
Oturduk masaya...

Lozan Antlaşması’nı imzaladık.
“Memleketin tapusu”nu aldık.

*

İsmet İnönü çıktı TBMM kürsüsüne... “Bu antlaşma açıkça ifade etmektedir ki, birlik ve bütünlük içinde bir vatan, bağımsız bir vatan ve bu vatanın adı Türkiye’dir” dedi.

*

85 sene sonra...
İsviçre Konfederasyonu Başkanı, Ankara’ya resmi ziyaret yaptı. İsviçre’den Türkiye’ye gelen ilk devlet başkanıydı. Giderken eli boş gitmeyeyim dedi, Lozan Antlaşması’nın imzalandığı masayı getirdi, Cumhurbaşkanı Gül’e hediye etti. Aklınca jest yapmıştı... Suudi Kralı, Katar Emiri gibi “yükte hafif pahada ağır” bi şeyler getireceğine, “manevi değeri var” zannettiği masayı getirmişti.

*

Yazının Devamını Oku

Bambaşkan

23 Şubat 2013
Başbakanımız, imam.<br><br>Aynı zamanda, futbolcu.

Stili çok benzediği için, lakabının Beckenbauer olduğunu, Brezilyalı teknik direktör Didi’nin kendisine hayran kalıp, Fenerbahçe’ye transfer etmek istediğini söylüyorlar.

*

Diplomalı iktisatçı...
Tobb’un 1 milyon 300 bin üyesi var, her üye 1 kişi alsa, işsizlik 1 milyon 300 bin azalır teorisinin sahibi.

*

Şair...
Şiir kasedi var.

Yazının Devamını Oku

İdil’im... mutlu yıllar

22 Şubat 2013
Sevgili kızım, İdil’im...

Bu doğum gününde de yanında değilim. Esaretim başladığında yürümeye yeni başlamıştın, 15 aylıktın. Bugün 22 Şubat, üç yaşını bitiriyorsun. 21 aydır babalık yapamadığım için, senden özür diliyorum.  

*

Maalesef çok erken tanıştın, hiç tanışmaman gereken hapishane yollarıyla... Gece yarıları annenin kucağında otogara taşındın, otobüs koltuklarında uyuklayarak bilmediğin mesafeleri teptin, sabahın köründe Hasdal kapılarına geldin, hepi topu bir saat kokunu içime çekebileyim diye, saatlerce bekleştin. Ne de çabuk tükeniyor o sayılı 60 dakika... Sana bunları yaşattığım için özür diliyorum.

*

Uzuuun ayrılık günleri ve alt tarafı bir saatlik görüşmeler nedeniyle, her seferinde adeta yeni baştan tanıştığımız için... “Sen de bizimle gelsene” dediğinde, gülümseyerek “yakında” dediğim için... Ve, artık sanırım sen bile bildiğin, çoktandır “sen de gelsene” demediğin için... Senden özür diliyorum.

*

Ne diyebilirim ki sana bebeğim... Balyoz diye bir dava var, 3 Kasım 2002 seçimi bile yapılmadan önce, ben daha üsteğmenken, dijital belge hazırladığımı iddia ediyorlar; ortada henüz seçim yokken, ortada henüz kazanan yokken, ortada henüz hükümet yokken, henüz kurulmamış hükümeti yıkmaya teşebbüs ettiğimi öne sürüyorlar mı diyeyim? Üstelik, o dijital belgenin sahte olduğunu bilimsel olarak ispatladığım halde, imzam olmadığı halde, bilgisayarımda olmadığı halde, aleyhimde tanık olmadığı halde, görüntü-iletişim kaydı olmadığı halde, 16 sene hapis verdiler mi diyeyim? Uğruna canımızı vermeye hazır olduğumuz vatanımızda esir olduk mu diyeyim? Bunları bu yaşta anlayabilmen elbette mümkün değil... Yaşı anlamaya müsait olduğu halde, anlamazlıktan gelenler adına, senden özür diliyorum.

*

Yazının Devamını Oku

Sıkıysa git, yiyorsa gel

21 Şubat 2013
Başbakan diyor ki...

Ne Hakkâri’ye gidebilirsin.
Ne Van’a gidebilirsin.
Sivas’ın ötesine geç de görelim.

*

Kılıçdaroğlu diyor ki...
Sıkıysa git Rize’de söyle.

*

BDP, Sinop’ta taşlanıyor.

Yazının Devamını Oku

Özü sözü bir sapıklar varken komutanlardan tanık olur mu...

20 Şubat 2013
Erkek çocuğuna tecavüz etti.

Sekiz ayrı tecavüz davası var.
Sapık... Tanık.

*

Helikopter satın alacağını iddia eden, ancak, kontörü bittiği için mesaj atamadığını söyleyen, dolandırıcı... Tanık.

*

Katil.
Cinayetten hükümlü.

Yazının Devamını Oku

Savaş ve barış

19 Şubat 2013
Başbakanımız “savaş ve barış”tan bahsetti, savaş kolaydır ama barış zordur filan dedi. *
Tolstoy mübarek.
*
Sizi bilmem...
Başbakanımız ne zaman edebiyata başlasa, fena halde korkarım ben.
*
Yanlış şiir okuyup, hapse girmişti.
Bilahare, yanlış şair okumuştu.
Türk Dil Kurultayı’nda “günün manasına uygun olarak Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Sanat isimli şiirini okumak istiyorum” demiş, okumuş, salon adeta alkıştan yıkılmıştı. Küçük bi pürüz vardı. Okuduğu şiir, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın değil, Faruk Nafiz Çamlıbel’indi... İsimler “en az üç”lüydü ama, denk getirememişti.
*
Bi ara... “İstanbul’un tarihçesini bilmiyorlar, öyle elinde mercekle Romen Diyojen gibi dolaşılmaz” dedi. Mercekle dolaşan, hayali roman kahramanı Sherlock Holmes’tü. Mercek yerine fenerle dolaşan Diyojen’in İstanbul’la alakası yoktu, Sinoplu filozoftu. Romen Diyojen desen, zaten mercekle fenerle alakası yoktu, Malazgirt’te Alparslan’a esir düşen Bizans imparatoruydu. Tarihçe dersi verirken, 1500 senelik hata yapıp, Diyojenleri karıştırmış, Sherlock Holmes’le harmanlamıştı. “En az üç”lüyü gene denk getirememişti.
*
Deyim’lere el attı.
İnce at, kargalar yesin” dedi.
E, ufak atınca civcivler yiyorsa, ince atınca kargalar niye yemesindi?
*
Folklor işine de girdi.
Miting esnasında hıçkırık tuttu, “bizim Karadeniz’de bunun türküsü var, hıçkırık tuttu beni, tuttu da bırakmadı beni” dedi. Gerçi o türkü, Ege yöresine ait “hıkkıdık duttu beni, duttu da guruttu beni”ydi ama, olsundu, Başbakanımız öyle diyorsa, Denizli herhalde Karadeniz’deydi.
*
En son...
“Savaş ve barış” dedi.
“Barışa talibiz” dedi.
Allah korusun memleketi.
Yazının Devamını Oku

Anayasadan Türk kelimesi çıkınca Türkiye’ye ne ad koyalım?

17 Şubat 2013
Türkiye’nin en yüksek barajının adı, Recep Tayyip Erdoğan Barajı olacakmış.

Daha önce hurma’ya vermişlerdi başbakanımızın adını... Bizzat, AKP milletvekili açıklamıştı. Ramazan için Lübnan’dan ithal edilen en kaliteli hurmaya, Recep Tayyip Erdoğan Hurması demişlerdi.

Sri Lanka’nın Türkiye fahri konsolosu olan arkadaş ise, sırf hurma’yla olmaz deyip, orkide’ye vermişti başbakanımızın adını... Sri Lanka’da laboratuvarda üretilen salkım yapraklı orkide türüne Dendrobium Recep Tayyip Erdoğan adını monte edip, Britanya Kraliyet Bahçecilik Kurumu’nda tescil ettirmişti.

Hurma oluyorsa, orkide oluyorsa, ağaç niye olmasın?
O da oldu...
Kaş Orman İşletme Müdürlüğü, sevgi ağaçları projesiyle, 500 yaşındaki bi anıt ağacı, Recep Tayyip Erdoğan Ağacı yaptı.

Akçakale Kaymakamlığı basın bürosundan müjdelenen resmi açıklamaya göre, çadırkentte dünyaya gelen Suriyeli üçüz bebeklere, Recep-Tayyip-Erdoğan adları verildi... Ki, “en az üç” dediğin, işte böyle olurdu.

Yazının Devamını Oku