Paylaş
Lozan Antlaşması’nı imzaladık.
“Memleketin tapusu”nu aldık.
*
İsmet İnönü çıktı TBMM kürsüsüne... “Bu antlaşma açıkça ifade etmektedir ki, birlik ve bütünlük içinde bir vatan, bağımsız bir vatan ve bu vatanın adı Türkiye’dir” dedi.
*
85 sene sonra...
İsviçre Konfederasyonu Başkanı, Ankara’ya resmi ziyaret yaptı. İsviçre’den Türkiye’ye gelen ilk devlet başkanıydı. Giderken eli boş gitmeyeyim dedi, Lozan Antlaşması’nın imzalandığı masayı getirdi, Cumhurbaşkanı Gül’e hediye etti. Aklınca jest yapmıştı... Suudi Kralı, Katar Emiri gibi “yükte hafif pahada ağır” bi şeyler getireceğine, “manevi değeri var” zannettiği masayı getirmişti.
*
Antlaşmaya ev sahipliği yapan Rumine Sarayı’nda senelerdir özenle korudukları... Türkiye’nin tapusunun, Cumhuriyet’in nüfus kâğıdının imzalandığı o tarihi masanın... Bizim açımızdan önemli olduğunu düşünmüştü.
*
O kadar önemsendi ki...
Cumhurbaşkanımız istemedi!
*
Alt tarafı yemek masası ebatlarındaki masaya, 438 dönüm ebatlarındaki Çankaya Köşkü’nde yer bulunamadı...
Türk tarihinin, kaderinin “dönüm” noktasına imza atılan masa, 438 “dönüm”e sığmadı.
*
Depoya kaldırıldı iyi mi!
Mandal karşılığında hurdacıya verilecekmiş gibi, Resim Heykel Müzesi’nin deposuna koydular.
*
“Yuh be birader” haberleri yapılınca... Lütfettiler, depodan çıkardılar, Birinci Meclis’e taşıdılar.
*
Ve, dün öğreniyoruz ki...
BDP mebusları, İmralı’ya hediye olarak “dolmakalem” ve “AB üyesi ülkelerin anayasaları”nı götürmüş.
*
E kalem hazır.
Anayasa hazır.
Bi masa eksik.
*
Her şeyi sayın apo’dan beklemeyin kardeşim, çaba harcayın biraz...
Alın o masayı, İmralı’ya götürün.
Nasıl olsa biz kıymetini bilmiyoruz...
Bari onun işine yarasın...
Antlaşmayı o masada imzalasın.
Paylaş