Yılmaz Özdil

maALESef

26 Nisan 2011
Büyüsünler de “badem” olsunlar diye “çağla badem”lerin üniversite sınavına şifre koymuşlardı... Bu sefer şifresiz mifresiz daha pratik bi yol buldular, beğenmediklerine kafadan soru kitapçığı vermediler!

*

Çöz çözebilirsen...  
 
*

E merak ediyor insan tabii.  

Yazının Devamını Oku

Öyle bir geçer zaman ki

24 Nisan 2011
Hadi gelin, kıskandırıp, fıtık edeyim sizi bu sabah... Osman kucağımda O *
En öndeki sarı tişörtlü, insanüstü yeteneğe sahip hayali kahraman X-Men... Üçümüzün arasında, insanüstü yeteneğe sahip gerçek kahraman Mustafa Kemal... Fotoğrafa bak kardeşim!
*
(Mustafa Kemal karede olmasa, eminim, yalakalar bile benim yerimde olmak istemiştir.)/images/100/0x0/55ea3e89f018fbb8f873a00a
*
Onu ekranda her görüşümde, annemin eteğini tutmuş, imbat limonata gibi üfürürken, Kahramanlar’daki açık hava sinemasına yürür halde buluyorum kendimi... Kurulurduk çivisi kıçımıza batan tahta sandalyelere, çıt çıt çıt, ahali koro halinde çıtlarken,
ağabeyim koşa koşa dandik
kasalarla buza oturtulmuş gazozları kapıp gelirdi, ki, ışıklar sönerdi.
*
“Anneciğim, sana ilaç getiricem melek yüzlü anneciğim” derdi köh köh öksüren veremli anasına Ömercik... Burnumuzun direği sızlardı. Babam, elini sağ arka cebine atar, ütülenmiş mendilini uzatırdı, ki, valide darmadağın... Sokağa çıktığımda Ayşecik’i aranırdım iyi mi, belki bizim mahallede oturuyordur diye... Hele o, alamadığı balonlara iç çekerek bakakalan, karnı zil çalarken simidini sokak köpeğiyle paylaşan Sezercik... Cız ederdi yüreğimiz.
*
Budur Osman.
*
Siyah-beyaz ama, aslında rengârenk günlerimizin çoook gerilerde kaldığını düşünüp, öyle bir geçer zaman ki diye hayıflanırken, piti piti boyuyla gelip oturma
odamıza kurulan, insanüstü yeteneğe sahip kahraman... Ve, sinemayı bitirdiğini düşündüğümüz televizyonunun, miladıdır Osman.
*
Gitti mi, gelmiyor bi daha çünkü Ayhan Işık. Nerde Sadri Alışık? Hollywood’un bile yok Vahi Öz’ü... Azgın hizmetçi Mürüvvet Sim, tonton aşçı Necdet Tosun, şapşal uşak Cevat Kurtuluş, ropdöşambrlı kalantor Hulusi Kentmen, şoför Nubar Terziyan, karaktersiz ebe Aliye Rona, vicdansız adam Erol Taş, kombinezonlu kötü kadın Suzan Avcı, kumarhaneci Kenan Pars, nerde? Kuzu budunu hartss diye ısıran Danyal Topatan’ı ara ki bulasın...
*
Elbette birbirinden başarılı sanatçılarımız var ama, televizyon denilen hızar anında biçiyor, istersen 500 reyting al, kalıcı olamıyor. Osman ise, yıktı geçti bu
duvarı, kalıcı... Milat demem ondan... Kucağımdayken bizzat şahit oldum, konuşurken beş yaşındaki bebiş, fotoğraf çekilecek dendiğinde, Oscar’lı aktör...
Saçları gazetecilikte ağarttım, böyle bi şey görmedim.
*
Osman ekrana çıkacak diye, memlekette sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş gibi olması ondan... Annem, reklamlarda bile tuvalete gitmemek için, maazallah başlar maşlar, salı günleri su bile içmiyor! Gırgır olsun, meşgul edeyim diye, dizi başladıktan sonra telefon ediyorum, açmıyor... Uranüs dünyaya çarpsa, diziden sonra haberi olacak.
*
(Bakın, örnek vereyim, kıyaslayın... Ali Kaptan tecavüz etti, o dakikada açık olan 100 televizyonun 72’sinde Cemile vardı... Aynı ekranda, Fatmagül’e de tecavüz ettiler, izlenme oranı 100’de 34’te kaldı... Niye? Osmancık şahit oldu... Sarsılmamız ondan.)
*
Delikanlının hasosu Mete, aşkını paraya satan Aylin, biraderi mutlu olsun diye hicranlara gark olan fabrikatör Soner, tekerlekli sandalyede boynuzlandığını anlayınca kör olması muhtemel biraderi, Hüseyin Baradan formatındaki bıçkın şoförü, melankolik kodaman Balıkçı, bacaklarına baktığımız öğretmenlerimizden İnci hoca, Polyanna Berrin, idealist Ahmet, şıllık Karolin, fıştıkçı yenge, yavşak amca, fingirdek kuzen, eli öpülesi cennetlik babaanne... Siyah-beyaz yıllarımıza götürmekle kalmadı. Televizyondan yıldız yarattı.
*
Yoksul ama mutlu “file dönemi”nin çocuklarıyız biz... Osman’ın hepimize tanıdık ve koşuşturmayla büyürken ruhumuzda açtığımız yaralara merhem gibi gelmesi ondan.
Yazının Devamını Oku

23 NİSAN

23 Nisan 2011
Değerli çocuklar...<br><br>Bugünkü yazı size. *
Minik bi kız, kendisi gibi minicik iki kedi yavrusunu sepetten yuvaya oturtmuş, hem güneş alsınlar, hem de mahalledeki arkadaşları da sevsin diye apartmanın bahçesine çıkarmış... Tesadüf bu ya, yalaka bi gazteci komşuymuş... İşe giderken, bi de bakmış, mahallenin bütün çocukları bi sepetin başında toplanmış, cıvıl cıvıl gülücük saçıyorlar. Merak etmiş. Yanaşmış... Ki, yanaşmayı iyi bilirler. A-aaa, iki minicik kedi yavrusu... Araştırmacı gazteci olduğu için “kaç yaşında bunlar” diye sormuş. Minik kız “görmüyor musun, henüz çok minikler, gözleri bile açılmadı” demiş. Gazteci hafiften morarmış ama, hiç bozuntuya vermeyip, “isimleri ne bunların peki” diye sormuş. Minik kız, pat diye, “AKP” cevabını vermiş. Gaztecinin gözleri faltaşı gibi açılmış... Acaba yanlış mı duydum diye, tekrar sormuş, zamane çocuklarının boku ters oluyor malum, “sağır mısın, AKP işte” cevabını almış. 
*
E bu fırsat kaçmaz tabii... Koşmuş hemen gazteci gaztesine, kaldırmış telefonu, AKP’yi aramış, vermiş gazı, vaziyet böyle böyle, “biçilmez kaftan” demiş. Hemen organizasyon ayarlanmış, kameralar mameralar mahalleye hücum, Başbakan’ın güzergâhı değiştirilmiş, 23 Nisan sabahı tesadüfen oradan geçiyormuş gibi yapılıp, zınk, minik kızın önünde durmuş makam aracı... İnmiş başbakan. Bagajdan oyuncak dağıtımının ardından, “a-aa bunlar ne böyle” demiş, minik kıza yaklaşarak, “günaydın güzel yavrum, bu minik kedilerin ismi ne bakayım” diye sormuş. Minik kız, haşırt diye, “birinin adı CHP, birinin adı MHP” demiş iyi mi! Resmi heyetin gözüne biber gazı sıkılmış gibi olmuş... Üç-beş saniye sessizlikten sonra, bizim yalaka gazteci öne atılmış, “e hani AKP diyordun” diye hesap sormuş. Dedim ya, zamane çocukları aksi oluyor biraz, “o eskidendi” demiş... “Büyüdüler artık, gözleri açıldı!”
*
Anne-babalarınızın siyaset miyaset diye saatlerce konuştuğu mevzular, bu tür komikliklerden ibarettir, ufak ufak ayağınız alışsın diye yazıyorum... Biliyorum, büyüklerinizi dinleyip dinleyip, endişeleniyorsunuz. Sakın...
Öcü, kahkahadan korkar.
Hayata hep gülümseyerek bakın.
Yazının Devamını Oku

Rekatatar

22 Nisan 2011
Roketatar’ı biliyorduk.<br><br>Rekatatar’ı ilk defa görüyoruz. *

Göstericiler camiye kaçtı...
Polis ha’rekat düzenledi.

*
- Öğle namazı kaç rekat?
- Dört.
- Allah kabul etsin.
Gözaltına alın bu arkadaşı.

*

Halbuki, çocuk Şafii, iyi mi.
Üstelik, Hanefi de olsa, dört.
Gerisi sünnet.

*

Suratında gaz maskesi olan bi
polis de, komserini tasdikleyerek,
arkadan bağırıyordu: “Dört rekat
olur mu yaa, iki rekat!”

*

Crime scene investigation
CSI Miami mübarek...
Özel ha’rekat timinden.

*

Peki, bu komedi nerden çıktı diye merak ederseniz... Behzat Ç, sorgu odasında zanlıyı sıkıştırırken “cinayet saatinde nerdeydin” diyor, “maç seyrediyordum” deyince, “golleri kim attı” diye soruyor, e cevap veremiyor tabii hıyar, tepesine biniyorlar... Belli ki, ordan.

*

Behzat, Dijitürk polisi.
Bunlar, Biji Türk polisi.

*

Dolayısıyla, hazır Hakan Şükür AKP’den mebus adayı olmuşken, aynı taktikle izah edeyim bari... Öğle namazı 4-4-2 kılınır, Şafiiler sadece defansta saf tutar, orta saha ve forvetle ilgilenmez.

*

Bu ne biçim imamın ordusu kardeşim?
Mod medyan’la mı girdiniz teşkilata?

*

(İnsanları oturma odasına gömen Hizbullah’ı sokağa salıyorlar, güya kendileri ulemaymış gibi, ahaliyi cami kapısında din dersi sınavına sokuyorlar. Sonra da, Selahattin Demirtaş
“bunların imamlarının arkasında
namaz kılmayın”
deyince, kızıyorlar.)

*

İşin ekstra hazin tarafı... Sağ eline gümüş yüzük takarak Müslüman olduğunu zanneden polislerimizin tekmeleye tekmeleye burnunu kırdığı üniversitelinin ismi “Miraç”tı, “kandil”de doğmuştu... Bismil’de öldürülen gencin ismi de, İbrahim “Oruç” maalesef.

*

Ha, polise ateş açanların hiç mi suçu yok derseniz... Onu bize sormayacaksınız.

*

“PKK açılımı”nın memleketi bu hale getireceğini en başından söyledik...
Dünya’dan haberleri yok.
Öbür dünya’dan haberleri yok.
İki cihanda lekeli ilan edenlere sorun.
Yazının Devamını Oku

İşporta demokrasi (yetmez ama oku)

21 Nisan 2011
- Sırada ne var?<br><br>- Genel seçim... - Laikler huylanmasın, takkeyi takunyayı çıkardık diyelim, uyandırma kerizi hesabı, değiştik diyelim, ufak ufak AB’ci olalım mesela, liboşlar bayılır.
- Milliyetçiler n’olcak?
- Sizinkiler Apo’yu affetti desek...
- Şahane.
- Başı açık kadın lazım.
- Peruk takayım...
- O kadarını yemezler.
- Ayarlarız bi tane.
- Ayarla, koy vitrine.
*
- Şimdi ne var?
- Belediye seçimi...
- Türbana oynayalım.
- Acele etme, erken.
- Merkezi yönetime son vericez, bundan böyle yerinden yönetim olcak diyelim, çaktırmadan özerklik ayakları yani... Kürtleri kafalarız.
- Ha yaşa be!
- Deniz kenarlarından sahtekar solcu başkan bulun iki üç tane, gösterin mamayı ihale mihale, transfer edin.
- Avanta kömür dağıtsak?
- Muhteşem.
- Bulgur da verin.
*
- Belediye tamam, sırada?
- Genel seçim...
- Globalleşelim biraz.
- Satalım diyosun yani...
- Yükte hafif pahada ağır ne varsa el aleme satalım, memleket kıymetlendi deriz, dünya bize hayran deriz, üç beş kırıntı da bizim kodamanlara atın, kessinler seslerini...
- Alkışlarlar bile.
- Alevileri kafalayalım mı bu sefer? Şöyle meraklısından bulsak bi tane, aday yapsak...
- Fıstık gibi olur.
- Uysalından olsun ama...
- Bi de dönek solcu bulun.
- O kolay, gani.
- Harmanlayın hepsini...
- Allaaahhh, AB’ye girdik diye havayi fişeği de fırlattık mıydı, davul zurna, tamamdır bu iş.
- Sonra, yüklenin türbana!
- Zıplasın asker...
- Muhtıra verene kadar...
- Verir bu kazmalar.
- Dadından yenmez valla.
*
- O da tamam, bu defa?
- Çankaya...
- Hepsi dinsiz diyelim.
- Şarapçı diyelim.
- Şimdi bak güzel kardeşim, seçildim seçildim, seçilemedim, hır çıkaralım, darbe yapıyorlar diyelim, açın söyleyin Amerika’dakine devamlı muhtırayı manşet yapsın, ekrandaki gözlüklü şişkoyu da arayın, ha bire muhtırayı gözüne soksun ahalinin... Çankaya’yı millet seçsin diye bi dalga atalım ortaya, o rüzgârla sen seçilirsin.
- Sonra?
- Boş ver sonrasını... Zaten sonrası gelene kadar bi daha değiştiririz, başkanlık maşkanlık rollerine geçeriz, biter gider. Kömürü de artırın bu arada, aman diim, n’olur n’olmaz.
*
- Evet beyler, sıradaki?
- Gene belediye...
- Bizde zam yok diyelim.
- Yuh!
- Diyelim ne var...
- Unutmuşlardır çoktan.
- Yemin edelim.
- Söyleyin bizim başkanlara birbirlerine devamlı ödül versinler, anket yaptırın, bizden en az 30 tane Türkiye’nin en
iyi belediye başkanı seçin, 40 hatta, Expo’yu aldık diye havayi fişek fırlatın, kendi kendinizi kültür başkenti seçin, dinler parkı açın, lale male dikin, tebrik edin birbirinizi.
- Ormana tapu
vercez diyin.
- Geçen seçim yaza denk geldi, kömür fazla iş yapmadı, alışveriş çeki ayaklarıyla harbi harbi para dağıtın, sağlama alalım. İftarları sokağa taşıyın, konserli monserli yapın, hokkabaz getirin, üç beş
yabancı turisti jüri diye kakalayın, rekor kırın.
- Amin.
*
- Bu sefer?
- Seçime daha çok var ama, işler sarpa sarıyor, yargı margı, laikler can sıkıyor, bi şey icat etmek lazım... Apoçiler de belediyede fena oy aldı zaten, başımıza iş çıkacak.
- Referandum patlatalım.
- Ne diycez?
- Mağduruz diyelim.
- Mağdur muyuz ki?
- Atın bunu salondan...
- Yargı darbeci diyelim, hukuku komple baştan yazıcaz diyelim, zararlı otları ayıklayalım.
- Nefis fikir.
- Kürtleri araklayalım.
- Çak... Biji.
- Milliyetçiler gıcık olmasın?
- Ben çıkayım milliyetçiler asıldı diye ağlayayım biraz, neler çektik biz, ne işkencelerden geçtik diyim, duygusaldır onlar, çoğu yer... Bi de sürgüne gönderilen solcudan şiir ayarlayın, dönek solcular gönül koymasın... Ama, düzgün ayarlayın ha, geçen defa yanlış adamın şiirini okuttunuz bana, madara olduk.
- Klip bile yaparız.
- Sonra dalarız askere...
- Gasteci profosör, alayına dümdüz...
- İçeri tıkalım.
- Fırsat bu fırsat rakip takunyalıyı da eleyelim, ihmale gelmez, Arapçı Filistinci olalım azcık.
- İsrail’e fırça kayalım.
- Cila.
*
- Ne var sırada?
- Gene genel seçim...
- Milliyetçi olalım bu sefer.
- Hay aklında bin yaşa!
- Maden orası, maden...
- Tufaya gelceklerini söylemiştim size, oraya yüklenin, Avrupa’da bi miting ayarlayın, AB’nin alayına fırça kayayım, girmiyoz lan diyim, vermiyoz Kıbrıs’ı diyim, bayrak yaptırın bol bol, mitinglerde avanta dağıtın.
- Kürtler bozulmasın?
- Onlardan zaten ekmek yok abi.
- Kapatın açılımı...
- Adayları da kapatalım mı?
- Kapatın gitsin.
- Çok bağırırlarsa?
- Bi kaçını açarız...
- Demokrasi dediğin böyle olur be, helal olsun.
- Son kullanma tarihi biten dönekleri de atın, yeni dönekler koyun, şıkır şıkır olsun vitrin.
- Ya türban?
- Bırak şimdi türbanı mürbanı, onlar cepte nasıl olsa...
- Sarışınları aday yapalım.
- Cillop.
- Bakarsın laik maik oluruz öbür seçimde, ufak ufak ayaklarını alıştıralım.
Yazının Devamını Oku

Tablo

20 Nisan 2011
“Sanatçı” ve “asistanı”nı vurdular, tarihinde türkü çalmayan tivi kanalları, 128 saat kesintisiz canlı yayın yaptı... “Sanatçı” ve “asistanı”nı bıçakladılar, entel görünmek için bütün gün bienal yayınlayan tivi kanalları, zahmet edip canlı yayın bile yapmadı, zırt diye geçiştiriverdi.

*
“Sanatçı”yı vurdular, polis dört tane özel ekip oluşturdu, İstanbul’dan Irak’a, Diyarbakır’dan Suriye’ye fellik fellik vuranı aradı, helikopterler, hatta dalgıçlar bile devreye sokuldu, milli istihbaratla koordineli gece baskınları yapıldı, pijamayla enselendi... “Sanatçı”yı bıçakladılar, bıçaklayanın arkadaşı gazeteye telefon edip kimliğini ihbar etti, buna rağmen baktılar ki, kimsenin aramaya maramaya niyeti yok, bıçaklayan adam gitti kendi kendine teslim oldu.
*
Vurulan “sanatçı” AKP’den mebus adayı olmak istediği için, başbakana “delikanlının hasosusun” diye cepten mesaj attığı için, vuran’ın arkasındaki güçlerin kim olduğu aranıyor, Engenekon’dan PKK’ya kadar, alayı zanlı ilan edildi... Bıçaklanan “sanatçı” CHP’li olduğu için, başbakanı eleştirdiği için, bıçaklayan’ın arkasındaki güçleri kimse merak bile etmedi.
*
Vurulan “sanatçı”nın odasına polis diktiler, hastane kordona alındı, özel timler tarafından korundu... Bıçaklanan “sanatçı” hastabakıcıların vicdanına
terkedilmiş vaziyette.

Yazının Devamını Oku

Çılgın proce

19 Nisan 2011
Kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken... Buğday ambarı’nın buğday ithalatında şampiyon olacağı, nohut’u Meksika’dan, mercimek’i Kanada’dan, sarımsak’ı Çin’den alacağı, el âlemin patates’ine fasulye’sine muhtaç kalacağı, topraklarımızın İsrail’e satılacağı aklınızın ucuna gelir miydi? Taaa Uruguay’dan inek getirmek çılgın proje değil de nedir? *
“Aziz vatanın bütün tersanelerine girilmiş olabilir” uyarısına rağmen... 16 Mayıs’ta, Mustafa Kemal’in Bandırma vapuruyla Samsun’a gitmek üzere yola
çıktığı günün tıpatıp aynısı, 16 Mayıs’ta, Bandırma Limanı’yla Samsun Limanı’nın satılması, çılgın proje değil de nedir?
*
Şeref madalyalı subayların “terörist” ilan edileceğini; şehitlerin “kelle”, Apo’nun “sayın” olabileceğini, PKK’lıların üstü açık otobüsle şehir turu atıp, milletvekili adayı yapılabileceğini hayal edebilir miydiniz? “Anayasa’dan Türk kelimesi çıkarılsın” denirken, devlet büyüklerimizin “Güzel şeyler oluyor” demesi, çılgın proje değil de nedir?
*
Hukuk ulemaya sorulacak, polisimiz
imamın ordusu olacak, Nutuk suç delili sayılacak; tembel kedi Garfield’le külkedisi Cinderella gözaltına alınacak deseler, inanır mıydınız Allah aşkına? Anne-babasıyla restoranda yemek yiyen bebelere, matiz’likten suçüstü yapılması, çılgın proje değil de nedir?
*
AB’ye sittinsene giremeyeceğimizi belki düşünmüşsünüzdür ama... Papa heykelinin önünde, yani, manevi huzurunda, AB Anayasası imzalayacağımızı, sonra da
“Ya Allah, bismillah” diye güpegündüz havayi fişek fırlatacağımızı tahmin edebilir miydiniz? Gençlerimiz havaya uçurulurken, çocuklarımız sellerde boğulurken istifini bozmayanların... 85 yaşındaki Papa’nın yatağında vefat etmesi üzerine, İçişleri
Bakanlığı genelgesiyle, tüm yurtta bayrakları yarıya indirmesi, çılgın proje değil de nedir?
*
Türk Telekom Arap, rakı İngiliz olacak deselerdi, hadi ordan demez miydiniz?
Meyveli ithal cıvık’lar rahat rahat satılsın diye, ahalinin damak alışkanlığını değiştirmek için, Bakanlık emriyle yoğurdumuzun kıvamını değiştirmek, çılgın proje değil de nedir?
*
Telefonlara kulak, makam odalarına böcek konulmasını, 10 sene önce hangi vizyoner hayal edebilirdi? Yatak odalarına kamera döşenmesi, çılgın proje değil de nedir?
*
12 Eylül’de “evet” deyip, postalını yaladığı darbeciye evinde parti veren yalakaların, öbür 12 Eylül’de hiç utanmadan “hayır” diyenlere darbeci demesi... Yargılanacak denen Evren’e zam yapılması... Muhtıra verene, zırhlı makam aracı hediye edilmesi, çılgın proje değil de nedir?
*
İşsiz çoğalırken, işsizliğin azalması... Dünyanın en pahalı benzinini kullanırken, enflasyonun düşmesi... Donumuzu satmamıza rağmen, borcun büyümesi... Son 8 senede 80 şehrimizde 888 kere petrol bulunması... Kişi başına milli gelir hesaplanırken, nüfusun 7 milyon kişi eksik çıkması... Seçim yaklaşırken, seçmen sayısının 7 milyon kişi artması, çılgın proje değil de nedir?
*
Atamamız niye yapılmıyor diye soran öğretmenlerin gözüne gaz sıkılırken, yurtdışından öğretmen ithal edilmesi... Hekimlere dolandırıcı, eczacılara yankesici muamelesi yapılırken, rabbimin Cleveland demesi... Pantolon paçasının çoraba sokulması, Nobel’e aday gösterilmesi gereken çılgın proje değil de nedir?
*
Çevrecinin daniskası olup, ormana gecekondu kondurmayı, bi nebze akıl etmiş olabilirsiniz ama... Ha nükleer santral kurmuşsun, ha evine tüp bağlatmışsın, çılgın proje değil de nedir?
*
Kız çocuklarımızın okula gitmesi için son nefesine kadar gayret eden profesör’ün “Fahişe bu” diye evi basılırken...
“Dekolte giyen kadınlar tecavüzü hak eder” diyen profesör, hâlâ görevinin başındayken... Üniversite sorularına alenen şifre koyup, gençlerimizin hayallerinin ırzına “şehven” geçilirken... Yetkililerimizin “tatmin” olması, çılgın proje değil de nedir?
*
Sanatın içine tükürmek, tiyatroları kapatmaya çalışmak, Taliban gibi heykel yıkmak... O heykel yıkılmasın diye mücadele veren Atatürkçü, çağdaş, onur duymamız gereken ressamımızı bıçaklamak... Bırak çılgını mılgını, cinnet projesi değil midir?
*
Ahali hâlâ çılgın proje bekliyor iyi mi.
“Yetmez ama evet” diyorlardı...
İnanmıyorduk.
Yazının Devamını Oku

Fransız mısın hemşerim?

17 Nisan 2011
Başbakanımızın “Fransız kalmışın” diye fırça kaydığı Fransız mebus, İstanbullu çıktı.

Peki ya bizimkiler?

Başbakanımızın, İstanbul’un üç bölgesinden seçilebilecek sıralara, yani, ilk 10’a yerleştirdiği
mebus adaylarına baktım. Sadece 2 İstanbullu var iyi mi... Fransız kalmış, 30’da 2.

Giresunlu daha fazla.
3 kişi.

2’si Ordulu
2’si Ankaralı.

Yazının Devamını Oku