3 Ağustos 2011
Kadınlarımızın dramıdır.
Adam bi sene askerlik yapar.
Elli sene anlatır.
Tam teçhizatlı 80 kilometre koşardık, kaplumbağa yedim, çıngıraklı engereği sote yaptım, çarşı iznine tankla çıktım, 220 bastım, Aksaz’dan atlayıp Rodos’a yüzdüm, denizaltıya mayın yapıştırdım, 33 gün uyumadığım zamanlar oldu, pilot yolda bayıldı mecburen F16’yı ben indirdim,
devre arkadaşımın paraşütü açılmadı, diklemesine süzülüp havada yakaladım filan.
Eskidendi tabii bunlar.
Şimdi artık şöyle olacak anılar...
Bi gün nöbetçi çavuşum, aylardan
Yazının Devamını Oku 2 Ağustos 2011
Yapıcı olmak lazım...
Yüksek
Askeri Şûra’ya tavsiye mahiyetinde komutan adaylarımı açıklıyorum...
Kara Kuvvetleri’ne...
Liman Von Sanders Paşa.
Kurmay Başkanı...
Weber Paşa.
Birinci Ordu’nun başına...
Yazının Devamını Oku 31 Temmuz 2011
Şimdi siz merak ediyorsunuzdur...<br><br>Orduda n’ooluyor? <br><br>Anlatayım ben size n’oolduğunu. *
Ordu’ya havaalanı yapıyorlar.
Ordu ile Giresun arasına...
Karadeniz fıkrası yazıyorlar.
*
Çünkü, Ordulular “Ordu havaalanı” olsun istedi, Giresunlular “Giresun havaalanı”nda ısrar etti, kriz oldu. Neticede, hükümetimiz orta yolu buldu, ilk heceleri alıp, ismini “Orgi” koydu.
*
Güzel güzel başlıklar atıldı.
“Orgi müjdesi.”
“Orgi hasreti bitiyor.”
“Orgi hayırlı olsun.”
*
Bölge milletvekilleri nutuklar patlattı:
“Almanya’da Hans, Helga bu tür imkânlardan faydalanıyor da, benim Ayşem Fatmam Mehmedim niye faydalanmasın?”
*
Böylece...
Hayaldi gerçek oldu.
*
Çünkü İngilizcede...
“Toplu seks” anlamına geliyordu!
*
(İyi ki, Kayseri-Samsun arasına yapmaya kalkmadılar birader, İngilizceden kaçayım derken, Türkçede maazallah yani.)
*
Neyse...
Sanki illa Orgi olması gerekiyormuş da, Gior olsa olmuyormuş gibi, hece birleştirmekten vazgeçtiler, uzun uzadıya Ordu-Giresun Havaalanı koydular ismini.
*
E madem bu kadar hassasız, hadi gelin, bi başka havaalanı ismi daha anlatayım bari.
*
Sene 1402.
Aylardan...
Gene böyle bi temmuz.
Çağatay Devleti’nin hükümdarıydı. Timur’un hâkimiyetine girdi, generali oldu, meşhur fil ordularının komutanıydı. Ankara’ya geldi, Çubuk Ovası’na karargâhını kurdu, Yıldırım Bayezid’i darmadağın etti, esir düşmesine sebep oldu, parçalanan Osmanlı fetret devrine girdi... Ecdadımızı haşat edip, felaketin eşiğine getiren o adamın ismi, İsen Buga’ydı.
*
Gel zaman git zaman...
*
Sene 1955.
Aylardan...
Gene böyle bi temmuz.
Ankara havaalanı Etimesgut’taydı. Yetmiyordu. Demokrat Parti, o dönemin çılgın proce’si için Çubuk Ovası’nı gözüne kestirdi. İsen Buga aşağı, İsen Buga yukarı, karargâhını kurduğu yerin ismi, Türkçeyi esnetme kabiliyetimiz sayesinde Esenboğa olmuştu. Tam oraya kondu.
*
Böylece...
Türkiye Cumhuriyeti başkentinin havaalanına, gururla, 600 senelik hezimetin ismi kondu!
*
Peki, hezimeti anladık da...
İsen Buga ne demekti?
Ona da kimse kafa yormadı.
*
Halbuki...
“Mutlu Öküz” demekti!
*
Diyeceksiniz ki, öküz diye insan ismi olur mu? Aslan, Şahin, Ceylan diye yok mu? Geleneğimizde var. Hem zaten, İsen Buga da köken olarak Türk’tü... Değil 1402, bugün bile, çocuklarını eşşoğlueşşek diye şefkatle sevmiyor mu Türk milleti? Onun gibi.
*
Üstelik.
Orgi pek uymamış ama...
Esenboğa cuk oturmuş.
Yolunuz düşerse etrafınıza bakının şöyle...
Bırakın ordunun dağılmasını, Ankara’nın kaynamasını filan, Uranüs dünyaya çarpsa, gene de mutlu mutlu dolaşan çok sayıda öküz göreceğinizden eminim.
Yazının Devamını Oku 30 Temmuz 2011
13 şehidin tabur komutanı ve bölük komutanı görevden alındı.
*
Diyeceksiniz ki,
niye?
*
Yazının Devamını Oku 29 Temmuz 2011
Ermenistan Cumhurbaşkanı, “Ağrı’yı alabilecek miyiz?” diye soran gençlerine, “Bu sizin neslinize bağlı... Benim neslim, üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirdi, Karabağ’ı düşmanın elinden aldı, bundan sonrası sizin neslinizin başarısına bağlı” dedi. *
Benim neslim ise... “Hepimiz Ermeni’yiz” diye sokaklarda yürüdü.
*
Futbol Federasyonu’nun ambleminde Ağrı Dağı bulunan Ermenistan’la milli maç yaptı, Erivan’da milli marşımızın ıslıklanmasını naklen seyretti, sonra ayıp olmasın diye, Bursa’daki maçta Azerbaycan bayraklarını yasakladı.
*
Adamlar bize günahını bile vermezken, benim neslim Eurovision’da Ermenistan’a 12 tam puan verdi. (Hatta, mümkünse 22 puan verebilir miyiz diye sorduğumuz... Eurovision yöneticilerinin ise, yalakalığın bu kadarı da fazla diye reddettiği iddia edildi.)
*
Benim neslimin gazetecileri...
Soykırım Anıtı’na çiçek koydu.
Saygı duruşunda bulundu.
*
Benim neslim, Türkiye ile Ermenistan arasındaki hakemliği, bırak soykırımı tanımayı, soykırım yoktur diyeni
hapse tıkan İsviçre’ye yaptırdı.
*
Benim neslimin “1 milyon Ermeni’yi öldürdük” diyen yazarı, “onur konuğu” olarak Çankaya Köşkü’ne davet edildi.
*
Benim neslimin liboşları “Atalarımız soykırım yaptı, özür diliyoruz”
diye imza kampanyaları açtı.
*
Benim neslim, soykırım yalanıyla
adeta tek başına mücadele eden ve dolayısıyla benim neslimi utandıran,
Türk Tarih Kurumu Başkanı Profesör Yusuf Halaçoğlu’nu görevden aldı.
*
Benim neslim, Soykırım
Kongresi’ne ev sahipliği yapan
Avrupa Parlamentosu’nun heyetine
ev sahipliği yaptı, TBMM’de ağırlayıp ziyafet verdi, çini tabak hediye etti.
*
Benim neslim, video kliplerinde Atatürk’ün fotoğrafını gösterip “katillll” diye bağıran, Ermeni rock grubu System
of a Down için fun kulübü kurdu.
*
Beyrut Büyükelçiliği Başkâtibimiz Oktar Cerit, iman tahtasından vurularak şehit edildi; katilin kim olduğu belliydi ama, yakalanmadı. Beyrut Büyükelçiliğimiz tarandı, füze fırlatıldı. Beyrut Büyükelçiliğimizin askeri ataşesi’nin otomobili havaya uçuruldu. Beyrut THY bürosu bombalandı. Paris Başkonsolosluğumuzu silahlarla işgal
edip, 56 Türk’ü rehin alan, Konsolos
Kaya İnal’ı ağır yaralayan, güvenlik görevlimiz Cemal Özen’i şehit eden Asala teröristleri, Lübnanlıydı. Topkapı Sarayı’nı otomobilin bagajına yerleştirdikleri bombayla havaya uçurmayı planlarken, erken patlama sonucu ölen Asala teröristleri, Lübnanlıydı. Asala, ilk radyo yayınını Beyrut’ta başlattı. Lübnan, sözde soykırımı tanıdı, bizi bebek katili ilan etti.
*
Benim neslim...
Lübnan’a Türk Telekom’u verdi.
*
Obama’nın memleketi sözde soykırımı kanırta kanırta tanırken... Benim neslim, Obama gelecek diye Anıtkabir’e oda parfümü sıktı. Çankaya Köşkü’nde dip köşe temizlik yaptı. Cumhurbaşkanımız vişneli yaprak sarması, peynirli suböreği, içliköfte, tava lagos, deniz börülcesi, enginarlı mantı, limon kremalı safran sosu gezdirilmiş fıstıklı baklava, nevzine ve kaymaklı ayva tatlısı ile Kayseri mutfağında önemli yeri olan Corvus Teneia ve Sarafin Cabernet Sauvignon şarapları ikram etti. TBMM’ye giden Obama’ya TBMM Başkanımız lokum tattırdı, ayakta alkışlayan mebuslarımız el sıkışmak için kuyruğa girdi. İstanbul’a geçen Obama’ya Dolmabahçe Sarayı Müsabihan Köşkü’nde Türk sanat musikisi dinletisi sunuldu. Sultanahmet Camii’ne girerken ayakkabılarını çıkaran Obama, benim neslime duygulu anlar yaşattı. Ayasofya’ya girerken sütunun kenarında oturan kediyi okşadı, benim neslim Obama’nın ayakkabılarını ve kediyi canlı yayına çıkardı, ayakkabıların 45 numara, “Gli” isimli mübarek kedinin de şaşı olduğu ve daha önce Ayasofya’yı ziyaret eden Papa tarafından okşanarak kutsandığı ortaya çıktı. Tophane-i Amire’de üniversite öğrencilerine konuşan Obama, sanki beş vakit namaz kılıyormuş gibi “ezandan önce bitirelim” dedi, pek takdir edildi. Adanalı kebapçı 5 koyun keserek yaptığı 5 metrelik kebabı Obama’ya ithaf etti. Ceyhanlı bi bakkal, Obama’nın kızlarına Cooker cinsi yavru köpek hediye edeceğini müjdelerken, Sivas daha atik davrandı, Kangal gönderdi. Bartınlı ev hanımı ise, först leydi Mişel Obama’ya tel kırmalı işlemeli şal postaladı. Van’ın Gürpınar İlçesi’ne bağlı Çavuştepe Köyü’nde 44’üncü Başkan Obama şerefine 44 kurban kesildi, davul zurnayla halay çeken Çavuştepe sakinleri adına basın açıklaması yapan Abdülkerim Kulaz “her zaman arkasındayız” dedi. Obama’nın ninesinin Kogelo köyünden hemşerileri olan ve Kayseri İmam Hatip Lisesi’ne devam eden Kenyalı öğrenciler televizyona çıkarıldı, Türkiye sizinle gurur duyuyor diye omuzlara alınarak, baklava yedirildi. Samsunlu yerel sanatçı, üzerine “Mister Obama” yazdırdığı kemençesiyle özel beste yaptı. Vezirköprülü el sanatları öğretmeni, Obama ailesine seccade, yemeni ve Osmanlı yeleği tasarladı. Beyşehirli balıkçılar, air force one’a 6.5 kilo sazan gönderdi, “iyi de yolda kokmaz mı?” sorusu üzerine açıklama yapan Beyşehirli balıkçı Mehmet Sezen “bi şeycik olmaz, strafor kutularda buzladık” dedi. Uzaylı sanatçımız Mustafa Topaloğlu “Hello Obama, hoş geldin başkanlığa, durdur bu savaşları, bitsin artık gözyaşları, geri getir umutları” klibini yayınladı, hit oldu.
*
Değerli gençler...
*
Benim neslim üzerine düşeni yaptı.
Bundan sonrası sizin neslinize bağlı!
Yazının Devamını Oku 28 Temmuz 2011
Şimdi bak...<br><br>Seçim günü dolar ne kadardı? 1.5 lira.
Bugün ne kadar?
1.7 lira.
Tanede 20 kuruş arttı.
*
Kişi başına düşen milli gelirin ne?
15 bin dolar.
Sen, yenge, üç de çocuk...
75 bin dolar eder.
*
Çarp birader...
15 bin lira yelkendesin!
*
Oturduğun yerde köşe oldun.
Daha ne istiyorsun?
*
Hatırla...
Ne diyorlardı sana mitingde?
“Tuvalet 1 milyon liraydı be...
Sayemizde 1 liraya gidiyorsun.”
*
1 lira, seçimde 66 cent’ti.
Bugün, 58 cent.
Her seferde 8 cent kârdasın.
İşe, işeyebildiğin kadar.
*
Bereket geldi memlekete...
Afedersin, para şeyediyorsun yani.
*
Ha diyeceksin ki...
Bu kadar parayı n’aapayım?
*
Başbakanımız ekonomideki gelişmeleri nerden takip ediyor? Dolmabahçe Sarayı’ndan... TBMM Başkanımız, Müsiad heyetini nerde kabul etti? Dolmabahçe Sarayı’ndaki Milli Saraylar Başkanlığı’nda... Gazteciler Cemiyeti, Kılıçdaroğlu’nu nerdeki partiye davet etti? Dolmabahçe Sarayı Hasbahçe’deki partiye... Cumhurbaşkanımız, görüş alışverişinde bulunmak için Başbakanımızla nerede buluştu? Boğaz’da 64 dönüm koruluğu bulunan Huber Köşkü’nde... Burası dar geldiği için, Cumhurbaşkanımıza neresi tahsis edilecek yakında? Yıldız Sarayı...
Ki, bunu açıklayan Turizm Bakanımızın ofisi de, Topkapı Sarayı’nda.
*
Kriz tellallarına kulak asma.
Örnek al...
Doooğru Simit Sarayı’na!
Yazının Devamını Oku 27 Temmuz 2011
“Basın” ödülleri dağıtıldı.<br><br>“Basın Özgürlüğü” ödülleri. *
Nerde?
Mütevazı bi yerde.
*
Dolmabahçe Sarayı’nda.
Boğaz’a sıfır.
Hasbahçe’de.
*
1.500 gazteci katıldı.
Fonda ince müzik.
Kokteylle başladı.
Önce biraz fındık, fıstık, badem, kuruyemiş atıştırıldı, sonra kiraz, muz, karpuz, kavundan oluşan meyve barın başına doluşuldu, rakı-viski tokuşturuldu, limon sosunda hıyar servis edildi. Ki, hıyarsız olmazdı, bu manzaraya hıyar yakışırdı... Ardından, yemeğe geçildi. Döner, tavuk, beğendi, hangisini beğenirsen gari... Yanında, şakşuka, zeytinyağlı dolma, yoğurtlu semizotu, haydari filan, 12 çeşit. Bilahare, tatlı tabii, profiterol, baklava, tulumba, kazandibi, bi ara ödüller verildi. Üstüne kahve-soda, Allah içinize sindirsin, güzel bi geceydi.
*
Değerli arkadaşım Nedim de
almıştı bu özgürlük ödülünden...
Merak ettim, acaba o ne yedi?
*
Patlıcan çıkmış.
Yanında bulgur.
*
Bulgur idare eder de, patlıcandan nefret eder. Ağzına sürmemiş. Konserve pilakiyi bidonda süzmüş, taneleri ayıklayıp, soğan doğramış, piyaz türevi bi şey icat etmiş.
Ekmek, üstüne su.
*
Diyeceksiniz ki, bidonda süzmüş ne demek? O da Nedim’in icadı... Süzgeç yasak. Plastik bidonda beş litrelik su
alıyor, bitince, atmıyor, çatalla dibini deliyor, süzgeç haline getiriyor.
*
Her öğün başka yemek çıkıyor
aslında, devlet yeterli bütçeyi ayırıyor
ama, Dolmabahçe Sarayı değil neticede, kışla karavanası gibi, ister kabak, ister ıspanak, hepsinin tadı aynı... İki gün yiyince, gına geliyor. İnsanın canı “evindeki” yemekleri arıyor. Mecburen konserveye sarılıyor. Haftada bir gün talep kâğıdı dolduruyor, kantine veriyor. Dana carpaccio, tatlı ekşi soslu ördek isteyecek hali yok... Hepi topu pilaki var. Bazen
ton balığı. Yumurta yasak mesela... Tutkal yapılıyormuş yumurtadan, zamanında nasıl becerdilerse firar için kullanılmış galiba, tehlikeli madde, yasaklanmış. Metal
çatal-bıçak da yasak. Plastik kullanıyorlar.
*
Kaşarlı tosta bayılır Nedim.
Adeta aşeriyor.
O da yasak.
*
O yüzden duruşma günlerini iple çekiyor. Tahliye umuduyla değil... Tost yiyebilme umuduyla... Eşi, arkadaşları getiriyor, elden verilmesi yasak ama, nezaret eden askerler de insan evladı, çaktırmadan göz yumuluyor, mahkemeye girip çıkarken kaşla göz arasında iki lokma ısırıyor Nedim... Son duruşma ziyafetti,
tek dilim baklava sokuşturdular ağzına.
*
Kola da getirmişlerdi.
Ona vakit yetmedi.
*
Neyse, konuyu dağıtmayalım.
Biri, değerli arkadaşım Nedim...
Onlarca yurtsever gazeteci içerde.
*
Telekulaktan hepsi.
*
“Özgürlük” ödülleri dağıtılan, Dolmabahçe Sarayı Hasbahçe’deki gazteciler gecesinin sponsoru kimdi?
*
İngiliz telefon şirketi!
Yazının Devamını Oku 26 Temmuz 2011
Canhıraş bi telefon...
- Emi Vaynhağus ölmüş abi.
- Norveçli manyak mı vurmuş?
- Yok, ovırdozdan rahmetli.
*
Açtım haber tivilerini.
Yas ilan edilmiş e mi.
*
Spikerlerimizin gözleri nemli.
Yazının Devamını Oku