Paylaş
Ankara Hukuk’un ilk senesinde, daha kayıt sırasında tanışırsınız hocaların namıyla. Bunlardan biri de Anayasacı Erdal Onar’dı. Erdal hoca, şerbet gibi diliyle, kâh bir şiirle kâh kısa bir anekdotla anlatırdı dersini. O anlattıkça aşka gelir, şimdinin Özel Yetkili Savcısı gibi hissederdik kendimizi, bir an önce mezun olup avukat olup; hâkim, savcı, kaymakam, vali olup milletimizi bu demokrasiyle tanıştırmak isterdik.
* * *
İngiltere’de hâkimlerin maaşı yoktur. İngiltere’de hâkimlerin, çek defterleri vardır; ne kadar ihtiyacı varsa hâkim çeki yazar ve bankadan parayı alır. Vatandaşın, hâkimine olan güveni işte bu kadar sınırsızdır, diye sembolize ederler. Rivayet odur ki, hâkimlerden bir tanesi, günlerden bir gün bu güvenin sınırını denemek ister, çekin üzerine 1 milyon sterlin yazar. Bankaya gider. Görevli çeki alır, çeke ve getirene bakar, “Üzgünüz” der, size ödeme yapamayacağız.” Hâkim, içinden “hah” der. “İşte sizin güveniniz bu kadardı.” Fakat banka görevlisi devam eder: “Ödemeyi şu anda yapamıyoruz, çünkü elimizde bu kadar para yok, bize bir gün müsaade ederseniz diğer şubelerden bu parayı toplayabiliriz.”
Hâkim, odasına döner, “Bana güvenen halka ben güvenmedim, onların güvenine layık olamadım” diye bir bot bırakarak intihar eder.
* * *
Bir de halka dair bir hikaye anlatalım: Bizim meclisin kanun komisyonlarından biri, kanunların ve mahkemelerinin işleyişini yerinde incelemek üzere İngiltere’ye gider. Bir duruşma salonuna girerler, fanatiklikleriyle ünlü İngiliz Futbol Takımlarından birinin (Liverpool ?)hafta sonu oynayacağı maçla ilgili bir dava görülmektedir. Hâkim, “Bu hafta sonu oynanacak maçı Liverpool taraftarlarının izlemesini yasakladım, maça giremeyecekler” der. Bizimkiler şaşırır, öyle ya, kimin hangi takımı tuttuğu alnında mı yazıyor, üzerinde forma yoksa nasıl bileceksin? Oradaki mihmandarlarına gülerek sorarlar “Hâkim bu kararı niye aldı, bu kararı uygulaması imkansız” Mihmandar çok sakin cevap verir “Hayır, uygulaması çok kolay, kapıda girmek isteyen her kişiye hangi takımı tuttukları sorulacak.” Bizimkiler uyanık ya hemen üsteler “Peki ya, Liverpoollu’yum demezse?.” Mihmandar şaşırır “Niye yalan söylesinler...?”
* * *
Bizim İdare Hukuku’nda mahkemeler bir karar verince, kamu görevlileri mahkeme kararını uygulamamak için direnir. Bu nedenle belli bir süre öngörülmüştür, bu sürede yapılmazsa ilgililer hakkında dava açılabilir. Çoğunlukla kamu görevlileri bu sürenin son gününe kadar bekler, yapacaklarsa da o işi son gün yaparlar. İşte, bizim kanun komisyonu heyeti İngilizler’e bunu sorar “Bizde” derler, mahkeme karar alırsa 30 günde yerine getirilmesi gerekir, bu süre sizde kaç gün?” Heyetin maksadı biraz da övünmek, hani kendilerince 30 gün kısa bir süre. Mihmandar cevap verir “Bizde böyle bir süre yok.” Bizim heyet gene şaşkın “Peki ya mahkeme kararını uygulamazsa ne yapacaksınız, yaptırımı ne?” Mihmandar “mahkeme kararları gücünü halktan alır, bu nedenle uygulamamayı kimse aklına bile getirmez” der.
Anayasa profesörü Burhan Kuzu, parlamenter rejimin “Kokuşmuş bir sistem” olduğunu söyleyince 18 yıllık eski hikayeler geldi aklıma, sizinle paylaşmak istedim. Kanunların iyiliği bir ülke insanını daha iyi insan yapmaz, daha iyi insanlar daha iyi kanunlar yapar ancak.
Paylaş