Yasemin Fatih Amato

Siz de sonbahar telaşına girenlerden misiniz?

3 Ekim 2016
Nadasa bırakılan fikirler ve vücutlar, artık tempolu bir çalışma hayatına giriyor.

Dünyada dört mevsimi yaşayabilen sayılı ülkelerden biriyiz. Küresel ısınma ile bu mevsimlerin 3 aya eşit dağılan yapısı değişmeye başlasa da, yine de bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz. Düne kadar şort, bikini, mayo gibi giysilerimiz en büyük yardımcımızken bir anda montlar, şallar ve pantolonlar en büyük dostumuz olmaya başladı. Aylardır dolabın bir köşesinde zamanını bekleyen uzun kollu bluzların artık sırası geldi. Onlar bütün yıl aynı yerde dururlar ama eylül - ekim oldu mu birdenbire değerleri artar, başrole çıkarlar!

Nadasa bırakılan fikirler ve vücutlar, tempolu bir çalışma hayatına giriyor. Sonbahar evimize, kendimize döndüğümüz bir mevsim. Gerçi bu mevsimde sosyal yaşam da hareketleniyor ama yine de bunların hepsi birlikte, kendimize daha ciddi bir şekilde bakmamız için vesile oluyor.

Bu hareketlilikten estetik merkezimizde nasibini alıyor. Randevu defterimiz; lekeler, akneler, siyah noktalar için görüşmek isteyen hastalarla dolu. Yaz boyunca sıcak, güneş, ter, deniz suyu, havuzlar, hızlı yaşam vb. cildin dengesini allak bullak etti. Cildimiz ya aşırı derecede kurudu veya yağ butonları, lekeler oluştu. Özellikle son yıllarda güneş lekeleri daha fazla görülmeye başlandı. Bunlar alında, yanaklarda veya vücudun güneşe maruz kalan her yerinde olabiliyor. Daha önce farkına varmadığımız hafif lekeler güneşte belirginleşiyor. Yüzümüzde veya omuzlarımızda çiller varsa, güneşte koyulaşmaya başlıyor.

Yazın özellikle beyaz ciltleri korumak daha da zor. Yaz boyunca vücut cildi de kuruyup kalınlaşıyor. Kollarımızda ve bacaklarımızda deriler pul pul soyulmaya başlıyor. Güneş saçlarımızı bile kurutuyor. Hele boyalı, röfleli, biyoformlu saçlar daha kolay yıpranıyor. Bütün bunların sonucunda bu mevsimde bakım yapmak çok büyük bir önem kazanıyor. Hele yaz boyunca cildinizi ve saçlarınızı UV filtreli SPF ürünleri ile korumadıysanız, şimdi zararın neresinden dönseniz kar sayılır. Ayrıca sonbaharda yapılan cilt bakımı çok yararlıdır. Hem yaz mevsiminin yol açtığı hasarları onarır, hem de cildi kışa hazırlar.

Saçlarınız çok yıpranmış ise, tek çare kestirmek olabilir. Hafifçe yıpranan saçların uçlarını, kırıklarını biraz aldırmanız yararlı olur. Vücut cildiniz için yumuşak bir şekilde keselenmenizi öneririm. Profesyonel bir vücut peelingi çok daha yararlıdır. Cildinizi toparlar, nem dengesini düzeltir. Yüzünüzdeki hasarlara gelince, en iyisi deneyimli bir estetisyene başvurup, güzel bir cilt bakımı yaptırmaktır. Artık peeling seanslarına mı ihtiyacınız olur, mikrodermabrazyon mu lazımdır, photo rejevunation mu gerekir, buna ancak uzmanlar karar verebilir. Hangisi olursa olsun, size uygun ürünlerle yapılan işlemler; cildinizi kısa sürede canlandırır, yeniler, tıkanan gözenekleri açar, cildin nem dengesini düzeltir ve ince kırışıklıkların azalmasını sağlar.

Bu mevsimde yapılan cilt bakımları, cildin direncini arttırdığı için, soğuk havalara karşı hazırlıklı olursunuz. Anlayacağınız 2017 yılına hazır girmek için içinize dönmek kadar, dışınıza da dönmelisiniz. Bunu yapmakta sanıldığı kadar zor değildir. Sadece istemek ve zaman ayırmak gerekir. O yüzden telaşlanmadan, paniğe kapılmadan kendinize biraz zaman ayırın. Dermatoloğunuzun misafiri olun, görüşün, hal hatır sorun...

Yazının Devamını Oku

Vücudunuz sonbahara hazır mı?

26 Eylül 2016
Yapacağımız bakımlar, yaz mevsiminin yol açtığı hasarları onarırken, cildimizi de önümüzdeki günlerde hırpalayacak zamana adapte edecektir.


Eylül ayının son günlerini yaşamaya başladık. Serin havalar, aniden bastıran yağmurlar ve bir bakıp bulut arkasına saklanan güneş hazır mısın diyor, duyuyor musun?

Doğanın sonbahardaki değişimini biz ölüm ve yas olarak niteleriz, gerçekten öyle mi? Sonbahar bitkiler için ölüm değil, yenilenmeye hazırlık ayıdır aslında. 1 yıl boyunca yeşil olan, durmadan yeşil kalmak için çalışan ağaçlar eskimiş, yıpranmış yapraklarını dökerler. Bir dahaki seneye daha canlı ve sağlıklı olmak için.

İşte vücudumuz için de doğanın bu sürecine benzer bir durum vardır. Vücudumuzu kışa hazırlamalıyız. Yapacağımız bakımlar, yaz mevsiminin yol açtığı hasarları onarırken, cildimizi de önümüzdeki günlerde hırpalayacak zamana adapte edecektir. Yaz sıcağında ısı, güneş ve aşırı terlemenin etkisiyle, cildin nem dengesi bozulur ve elastikiyeti azalır. Durmadan aldığımız duşların, aşırı şampuanlanmanın, deniz suyunun veya ilaçlı havuzların da bu yıpranmaya katkısı olur. Bu nedenle sonbaharda yapılan cilt bakımı çok yararlıdır.


CİLTTE OLUŞAN SİYAH NOKTA VE BUTONLAR


Sıcak ile çok terlediğimiz için, cildimiz normalden daha fazla yağlanır. Yağ bazlı güneşten koruyucu kremler kullanırsak; cildimizde yağ butonları, siyah veya beyaz noktalar oluşabilir. Bunları kendi kendimize temizleyemeyiz. Uğraşsak bile cildimizi tahriş etme olasılığı yüksektir. En doğrusu yaz sonunda bir uzmana gidip, güzel bir cilt bakımı yaptırmaktır. Uygun ürünlerle yapılan işlemler; cildinizi canlandırır, yeniler, tıkanan gözenekleri açar ve kendinizi iyi hissetmenizi sağlar.


GÜNEŞİN HATIRASI, LEKELER

Ozon tabakasındaki incelme, güneş ışınlarının cilde daha fazla zarar vermesine neden oluyor. Bu zararların başında photo-aging dediğimiz ışıkla yaşlanma ve güneş lekeleri geliyor. Güneş lekeleri alında, yanaklarda veya vücudun güneşe maruz kalan her yerinde oluşabilir. Cildimizde daha önce bulunan, belki de farkına varmadığımız hafif lekeler güneşte koyulaşır. Yüzünüzde, omuzlarınızda çiller varsa, güneşte bunların koyulaşmaya başladığını fark edersiniz. Tüm yaz boyunca yüksek faktörlü güneşten koruyucu bir krem kullanmak, bu hasarı en aza indirir ama ya ihmal ettinizse! Özellikle beyaz ciltlerde hele yaşınız biraz da ilerlediyse, yeni lekeler hemen kendini gösterir.


GELENEKSEL VE MODERN BAKIM AYRIMI YOK!

Yazın vücut cildi de kurur, kalınlaşır ve eski esnekliğini kaybeder. Özellikle kollar ve bacaklarda derimiz pul pul soyularak kendini yenilemeye çalışır. Profesyonel bir vücut peelingi toparlanmayı hızlandırır, nemi dengeler. Eğer hoşlanıyorsanız, bir hamama gidip, güzelce keselenmeyi de deneyebilirsiniz. Ayak bilekleri ve ayak en çok kirlenen ve yıpranan bölgemizdir. Her akşam soğuk su ile ayakları yıkamak çok rahatlatır. Hem temizlenir hem de kan dolaşımı düzelir.


GÜNEŞE YENİLEN SAÇLAR

Güneş saçlarımızı kurutur ve cansızlaşmasına yol açar. Özellikle boyalı ve kimyasal işlem görmüş saçlar yıpranmaya daha fazla eğilimlidir. Yaz boyunca saçlarınızda kullanacağınız UV filtreli ürünler bu hasarı en aza indirebilir. Saçlarınız çok yıpranmış ise, cesaretle kestirmenizi öneririm. Az yıpranmış saçların bile hiç olmazsa biraz uçlarını, kırıklarını aldırmanız yararlıdır.

Sonbaharda yapılan cilt bakımları cildi güzelleştirirken, bir yandan da direncini arttırır ve kış koşullarından daha az etkilenmesine yardımcı olur.

Eylül ayının son günlerini yaşamaya başladık. Serin havalar, aniden bastıran yağmurlar ve bir bakıp bulut arkasına saklanan güneş hazır mısın diyor, duyuyor musun?

Doğanın sonbahardaki değişimini biz ölüm ve yas olarak niteleriz, gerçekten öyle mi? Sonbahar bitkiler için ölüm değil, yenilenmeye hazırlık ayıdır aslında. 1 yıl boyunca yeşil olan, durmadan yeşil kalmak için çalışan ağaçlar eskimiş, yıpranmış yapraklarını dökerler. Bir dahaki seneye daha canlı ve sağlıklı olmak için.

İşte vücudumuz için de doğanın bu sürecine benzer bir durum vardır. Vücudumuzu kışa hazırlamalıyız. Yapacağımız bakımlar, yaz mevsiminin yol açtığı hasarları onarırken, cildimizi de önümüzdeki günlerde hırpalayacak zamana adapte edecektir. Yaz sıcağında ısı, güneş ve aşırı terlemenin etkisiyle, cildin nem dengesi bozulur ve elastikiyeti azalır. Durmadan aldığımız duşların, aşırı şampuanlanmanın, deniz suyunun veya ilaçlı havuzların da bu yıpranmaya katkısı olur. Bu nedenle sonbaharda yapılan cilt bakımı çok yararlıdır.


Sıcak ile çok terlediğimiz için, cildimiz normalden daha fazla yağlanır. Yağ bazlı güneşten koruyucu kremler kullanırsak; cildimizde yağ butonları, siyah veya beyaz noktalar oluşabilir. Bunları kendi kendimize temizleyemeyiz. Uğraşsak bile cildimizi tahriş etme olasılığı yüksektir. En doğrusu yaz sonunda bir uzmana gidip, güzel bir cilt bakımı yaptırmaktır. Uygun ürünlerle yapılan işlemler; cildinizi canlandırır, yeniler, tıkanan gözenekleri açar ve kendinizi iyi hissetmenizi sağlar.

Ozon tabakasındaki incelme, güneş ışınlarının cilde daha fazla zarar vermesine neden oluyor. Bu zararların başında photo-aging dediğimiz ışıkla yaşlanma ve güneş lekeleri geliyor. Güneş lekeleri alında, yanaklarda veya vücudun güneşe maruz kalan her yerinde oluşabilir. Cildimizde daha önce bulunan, belki de farkına varmadığımız hafif lekeler güneşte koyulaşır. Yüzünüzde, omuzlarınızda çiller varsa, güneşte bunların koyulaşmaya başladığını fark edersiniz. Tüm yaz boyunca yüksek faktörlü güneşten koruyucu bir krem kullanmak, bu hasarı en aza indirir ama ya ihmal ettinizse! Özellikle beyaz ciltlerde hele yaşınız biraz da ilerlediyse, yeni lekeler hemen kendini gösterir.

Yazının Devamını Oku

Bakımlı saçlarda doğru taramanın etkisi

19 Eylül 2016
Saçınıza istediğiniz şekilleri kolaylıkla verebilmenizde size yardımcı olabilecek türden olan, tabii kıldan üretilmiş saç fırçalarını seçin, bu tür fırçalar saçın maruz kalabileceği hasarları en aza indirecektir.

Yeterli kalitede olmayan taraklar saçların kırılmasına ve çatal çatal olmasına sebep olur. Saçlarınızda röfle varsa ya da kıvırcık saçlıysanız taraklarınızın dişleri özel olarak kalın tasarımlı olmalıdır. Saçınıza istediğiniz şekli bir türlü veremiyor olmanızın sebebi, kullanmakta olduğunuz saç fırçası olabilir.

Belli saç fırçası tipleri, belli saç şekilleri oluşturabilmenizi sağlar. Bu açıdan saçınız üzerinde uyguladığınız yöntemlerin ardından ifadenize yansıyan kızgınlık, hayal kırıklığı, mutluluk ve neşe gibi duygularınız doğrultudan kullanmakta olduğunuz saç fırçanız ile ilişkili olabilir.

Saçınıza istediğiniz şekilleri kolaylıkla verebilmenizde size yardımcı olabilecek türden olan, tabii kıldan üretilmiş saç fırçalarını seçin, bu tür fırçalar saçın maruz kalabileceği hasarları en aza indirecektir. Bu tip fırçaları saçlarda büyük dalgalar oluşturmak için kullanabilirsiniz.

Aşırı derecede kıvırcık yahut kısa saçları düzleştirmek için de aynı şekilde bu fırça tipinden faydalanılabilir.

İnce ve kırılmaya elverişli saçlara sahipseniz daha küçük ve yuvarlak tipli saç fırçalarını kullanabilirsiniz.

Ahşap çerçeveye sahip saç fırçalarını, metal çerçeveli olanlara tercih etmeniz faydalıdır, zira metal saç fırçaları saçları yakabilmektedir.

Yazının Devamını Oku

Bir ilaç ile yaşlanmayı durdurmak mümkün olacak mı?

12 Eylül 2016
Eğer sonuçlar pozitif olursa ilaç genel kullanıma sunulacak ve piyasadaki ilk gerçek yaşlanma önleyici olacak.

Hayalleri için yaşayan ve hayallerini gerçeğe çevirebilecek bu dünya üzerinde yaşayan tek canlı bizleriz, yani insanlar. Yazının başlığını okuyan birçoğunuz, ‘’hadi canım’’ derken, bir kısmınız da ‘’gerçekten mümkün mü’’ diye düşündü.

Biz doktorlar, özellikle de araştırma safhasında yer alan meslektaşlarım, hastalardan gelen geri dönüşümler ile durmadan çalışmaya devam ediyor. Gelecek 10 yıl içinde bazı meslekler kaybolup yenileri çıkacağı gibi aynı zamanda bir çok hastalık dünya üzerinden silinip yenileri ortaya çıkacak!

Bu haftaki yazımda biraz daha hayallerimizi güncellemek adına büyük araştırmaya yer vermek istedim. İşte Japon ve Amerikalı bilim insanlarının o çalışması…

Nikotinamid mononükleotid, yani fareler üzerindeki testlerde yaşlanmayı durdurduğu görülen mucize ilacın ana maddesi! Bu ay Japonya’da gerçekleştirilecek deneylerle insanlar üzerinde test edilmesi için onay aldı. İlaç kısaca, yaşlanma belirtilerini yavaş yavaş silerken süreci de yavaşlatıp yaşam süresini sağlıklı bir şekilde uzatmayı sağlamaya çalışıyor. Yaşlandıkça üretimi azalan sirtuin adlı proteini hedef alan bu ilaç, sadece dışarıdan tespit edilen belirtileri değil, aynı zamanda vücut içerisinde görülen yaşlanma mekanizmasını da onarmaya çalışıyor.

10 sağlıklı katılımcıya bu ilaç verilerek, herhangi bir zararlı yan etkisi olmadan yaşlanmanın yavaşlaması beklenecek. Eğer sonuçlar pozitif olursa ilaç genel kullanıma sunulacak. Bu durumda ilaç, piyasadaki ilk gerçek yaşlanma önleyici olacak. Fareler üzerinde yapılan deneylerde, vücudun doğal yaşlılık belirtileri olan metabolizmanın yavaşlaması, görme yeteneğinin azalması ve glikoz duyarlılığının artması gibi etkilerin durdurulabildiği görüldü. Ancak yine de fareler üzerinde yapılan deneylerin insanlar üzerinde ne kadar geçerli olacağına dair ciddi şüpheler de bulunuyor.

Yazının Devamını Oku

Saç kremleri hakkında neler biliyorsunuz?

5 Eylül 2016
Siz tek çeşit saç kremi mi var zannediyorsunuz?

Saç kremleri, cinsine göre saçı onarır, şekil almasını kolaylaştırır ve saçtaki statik elektriği azaltır. Bu kremler saçlara iyon yükleyerek, elektriğin nötralize olmasını sağlar. Bu ürünlerin kullanımı çok kolaydır. Saç, şampuanla yıkandıktan sonra krem saçlara ve saç diplerine güzelce sürülür ve birkaç dakika bekletildikten sonra durulanır. Saç kremleri hem evde hem de profesyonel salonlarda kullanılır. İçlerinde su, yumuşatıcı bir ajan, lipidler (hayvansal yağlar) ve saç telini kalınlaştıran maddeler bulunur.

Yoğun bakım kremleri veya saç maskeleri, diğer saç kremlerinden daha koyu bir kıvamda üretilir. Ancak bunların da içeriği aynıdır. Saça sürüldükten sonra 20 ile 30 dakika kadar bekletilir. Bazı kremler uygulandıktan sonra saça ısı verilir. Isı saç tellerini şişirir ve kremin etkili bir şekilde nüfuz etmesini sağlar. Bu işlem, sıcak bir havluyla veya fön makinesiyle yapılabilir.

Esas olarak altı ayrı çeşit saç kremi imal edilir. Bunlar, nemlendiriciler, onarıcılar, koruyucular, çözücüler, parlatıcılar ve asitlendirici kremlerdir.

Bu tip saç kremlerinde “humektantlar” kullanılır. Humektantlar, saç telini kaplayan ve onun nemli kalmasını sağlayan maddelerdir. Genellikle botanik maddeler ya da proteinler içerirler.

Onarıcı kremler saç tellerini güçlendirmek için kullanılır. Bu ürünler proteinlerle zenginleştirilmiştir. Hidrolize insan saçı proteini bunun için en iyi malzemedir. İnsan saçında 19 aminoasit bulunur ve keratin düşük moleküler yapıdadır. Bu özelliği proteinlerin saç telinin (corteks) içine nüfuz etmesini sağlar.

Bir ürün pH 2,5 ya da pH 3,5 oranında hazırlanmışsa, asitlendirici bir ürün sayılır. Ölçülü miktarda asit saçlar için yararlıdır. Saç tellerinin uçlarını kapatarak daha parlak ve sağlıklı görünmesini sağlar. 2,5-3,5 arasında pH dengesi olan ürünler, beta zincirlerini alfa zincirlerle (hidrojen zincirleri) dengeler. Asitlendiriciler saçı ağırlaştırmaz. Yalnızca parlaklık verir ve saçın kolay kırılmasına engel olur.

Karışık ve dolaşık saçların açılmasını sağlayan saç kremleri asitlidir. Bu ürünlerin çoğu, pH 2,5 ya da pH 3,5 oranında hazırlanır.

Bu ürünler saç tellerini ısıdan korurlar. Örneğin, fön makinesi, maşa, kızgın güneş gibi ısı kaynaklarından. Termal koruyucu saç kremlerde genellikle ısıyı emen polimerler bulunur. Saçlara en fazla zarar veren dış etken ısıdır. Bu nedenle, termal koruyucu kremler çok yararlıdır.

Yazının Devamını Oku

Diyabetliler için ayak bakımı ne kadar önemlidir?

29 Ağustos 2016
Tüm gün, vücudumuzun ağırlığını taşıyan ayaklarımıza gerekli ilgiyi göstermiyoruz ama...

Cilt bakımı, herkes için çok önemliyken özellikle daha özel rahatsızlıkları olan kişiler için daha da önemlidir. Bilmiyorum kendini ve vücudunu sevmeyen kaç insan vardır bu dünyada! Onların sayısının azınlıkta kaldığını düşünüyorum, bu kişiler hiçbir zaman hedef kitlemde olmadı. Bugün işte daha özel bakıma ihtiyacı olan ‘’diyabetliler’’ için ayak bakımın öneminden bahsedeceğim.

Diyabet (Şeker Hastalığı) insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu oluşan, ömür boyu süren bir hastalıktır. İnsülin, pankreas adını verdiğimiz organımızdan salgılanan bir hormondur. Kandaki glukozun (şekerin) yükselmesine neden olur. İnsülin olmadan, vücudumuz alınan gıdaları istenilen şekilde kullanamaz. Eğer insülin hormonu tamamen eksikse bu diyabete "Tip 1 diyabet (insüline bağımlı diyabet)" denir. Genellikle çocuk veya genç yaştaki hastalarda görülür. Eğer insülin hormonu var, ama miktarı azsa veya dokularda insüline karşı direnç varsa, bu diyabete de "Tip 2 diyabet (insüline bağımlı olmayan diyabet)" denir. Genellikle 35 yaşından sonra görülür. Tip 1 diyabetli hastalar yaşam boyu insülin kullanmak zorundadırlar. Tip 2 diyabetli hastalar ise diyet, egzersiz ve ağızdan alınan ilaçlarla tedavi edilebilir. Gerekirse hastalığın ilerleyen dönemlerinde insülin kullanabilirler.

Tüm gün, vücudumuzun ağırlığını taşıyan ayaklarımıza gerekli ilgiyi göstermeyiz. Özellikle uygun olmayan ayakkabılar nedeniyle oluşacak yaralar, diyabetli hastalarda kolayca iyileşmez. Hal böyle olunca bu yaralar giderek daha fazla büyür ve hastaların yaşam kalitesini düşürürler. Bunun dışında tırnakların yanlış kesilmesi, tırnak batması, nasırlar, kesik, ayakkabı vurması, yanık, parmak aralarında ve tırnaklardaki mantarlar en sık rastlanan ayak yarası sebepleri arasındadır.

Ayak problemlerinin büyük çoğunluğu, ayağa uygun ayakkabılar giyilerek önlenebilir. Ayakkabınızın genişliği, ayak genişliğiniz kadar olmalı, ayağı sarmalı ve şeklini muhafaza etmelidir. Günün son saatlerine doğru ayaklarınız şişebilir, bu nedenle satın alacağınız ayakkabıların seçimi için öğle vakti daha uygundur. Ayrıca unutmayın ki, ayak uzunluğunuz şişme nedeni ile gün boyunca değişime uğrayacağından gün içinde ayakkabı değiştirmeniz daha sağlıklı olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Dövme cilt kanseri yapar mı?

15 Ağustos 2016
ABD’li sağlık uzmanları yıllardır tüm uyarılara rağmen dövme boyalarının kanserojen maddeler içerdiğini belirtiyorlar.

Bu sorunun cevabını yapar ya da yapmaz diye kestirip atmak çok güçtür. Özellikle de konu ‘’kanser’’ ise bir çok faktörün bu işte rolü olduğunu biliyoruz. Bugüne kadar yapılan araştırmanın bize sunduğu en basit şey, ‘’kesinlikle yapmaz’’ diyemeyeceğimizdir!

Bazı kabileler dövmeyi bir süs olarak kullanmış olsa da pek çok toplumda dövmenin hastalıklara ve kötü ruhlara karşı koruyucu bir tılsım (nazarlık) olarak uygulandığı, bireyin toplumdaki konumunu vurgulamak için kullanıldığı bilinmektedir. Geçmişte toplumsal statü içerisinde yer alan dövmeler bugün estetik açıdan ön plana çıkmaktadır.

Dövme yaptıranlar da öyle sanıldığı gibi “kötü çocuk” ve “kötü kızlar” değil. Her yaş grubundan, her toplumsal sınıftan veya meslekten insanlar dövme yaptırıyor. Türkiye’deki kayıtlı dövme salonlarının sayısı 500’ü geçti. Dövmecilerin bir meslek odası da var. Dövme sahibi olanların sayısının ise 1 milyonu aştığı söyleniyor. Dünyada; ABD, Fransa ve İngiltere’de dövme yaptıranların toplam sayısının 150 milyon kişiyi aştığı tahmin ediliyor.

ABD’li sağlık uzmanları yıllardır tüm uyarılara rağmen dövme boyalarının kanserojen maddeler içerdiğini belirtiyorlar. Özellikle Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), siyah dövme mürekkebi içinde cilt kanserini tetikleyebilecek kurşun, nikel, titanyum gibi maddelerin yer aldığını belirtiyor. Avrupa Birliği’nin dövmeyle ilgili sağlık raporuna göre ise Avrupa’da kalıcı dövmelerde kullanılan organik boyaların yüzde 40’ının onayı yok ve bunların yüzde 20’sinin içerisinde kanseri artıran kimyasallar var.

Bilinçli, uygun maddelerle ve steril ortamda çalışan sanatçıların eserleri, yıllarca taşıyana gurur veriyor ve sağlığa herhangi bir etkisi olmuyor. Bir de madalyonun öbür yüzü var, yani uygun olmayan şartlarda, uygun olmayan maddelerle yapılan dövmeler. Aslında konuya bahis olan kısımda bu tarzda uygulamalar yapanlarda!

Yazının Devamını Oku

Kellik 4 yıl sonra tamamen ortadan kalkıyor mu?

8 Ağustos 2016
100 yıldır erkeklerin değişmez sorunu ‘’kellik’’ üzerine onlarca firma neredeyse geceli gündüzlü çalışıyor.

100 yıldır erkeklerin değişmez sorunu ‘’kellik’’ üzerine onlarca firma neredeyse geceli gündüzlü çalışıyor. Bu süre içerisinde uzun yol katedildi ama istenilen sonuca tam olarak varılamadı. Özellikle Uzakdoğu Asya ülkeleri son 10 yıldır dermatoloji ve güzellik alanında devrim sayılabilecek gelişmeleri bizlerin hayatlarına sundu. İşte Japonya’dan gelen son açıklama, ülkenin en büyük araştırma organizasyonu RIKEN’in iki büyük şirketi iş birliği yaparak yenileyici kellik tedavisi üzerine çalışmalar yürüttüklerini açıkladı. Ayrıca yapılan çalışmalarda 2020’de ticari kullanıma uygun hale gelecek bir çözümünde çok yakın olduğu belirtilmiş.

Erkeklerin yaklaşık üçte ikisi ailelerinden geçen (genetik bir durum olan) erkek tipi kellik yaşarlar. Bununla birlikte, ebeveynlerinizden birinin kel olması sizin de kaderinizin belli olduğu anlamına gelmez. Genler kuşak atlayabilir. Bununla birlikte tersi de olabilir.
Erkek tipi kellik, genellikle kısım kısım ortaya çıkmaya başlar. Kafa derisinin önünde, her iki yanda, saç çizgisinde ya da tepede, başın üstünde yuvarlak bölgedeki saçların kaybı ile başlar. Saç dökülmesi yirmi yaşından öncede görülebilir, fakat çoğu zaman orta yaş ile başlar. Diğer yönden sağlıklı erkeklerin saçlarını niçin kaybettikleri hala bir sırdır. Bazı araştırmacılar, erkeklik hormonunun, saç köklerini küçülterek saç gelişimini engellediğine inanırlar. Bir kısmıysa cildin ürettiği yağ ile tıkanan kıl köküne, besleyicilerin ulaşmayarak gelişimi engellediğini düşünüyor.

Takashi Tsuji’nin yönettiği araştırmada, fareler üzerinde yapılan deneylerde diş, bazı salgı bezleri ve saç folikülü gibi vücut parçalarının ilk evre yöntemiyle yeniden geliştirilebileceği ispatlanmış. Burada en önemli bileşen kök hücreler. Bu hücreler kendilerini vücudun ihtiyacına göre başka hücrelere dönüştürerek ihtiyaç duyulan vücut parçalarını oluşturabiliyorlar.

Saç folikülleri, saçlarımızın köklerinde bulunan ve saça gerekli besini sağlayan hücreler ve dokulardır. Saç folikülleri, kendisine bağlı kök hücreler aracılığıyla, doğumdan sonra tekrar kendisini yenilediğini bildiğimiz, deri dışındaki neredeyse tek organdır. Bir saç folikülünden 3 - 7 yıl boyunca saç çıkabilir. Daha sonra folikül uykuya geçer ve saçları döker. Birkaç ay içinde ise uyanır ve bu döngü tekrar başlar. Bu döngü hormonlardan, bağışıklık sisteminden ve yaşlanmadan etkilenebilir. Bugüne dek foliküllerin zarar görmesi durumunda yeni folikül üretilemiyor ve kellik görülüyordu.

Foliküler yenileyici ilaç adı verilen yöntemle hastanın saç derisinden küçük parçalar alınıyor, buradaki foliküllerde bulunan aktif kök hücreler ayrıştırılıyor. Daha sonra bu kök hücrelerin sayısı ve boyutu artırılıyor. Tsuji’nin ilk evre metodu kullanılarak bu hücrelerin foliküle dönüştürülmesinin ardından, üretilen foliküller hastanın saç derisine yerleştiriliyor.

Bugün yapılan şey hastanın saçının çok olduğu bölgeden saçı alıp az olduğu bölgeye taşımaktır. Ayrıca bu yöntemlerle gelecekte saçların tekrar dökülmesini engellemek için de bir değişiklik yapılamıyor. Foliküler yenileme metodunda ise deriden alınan küçük miktarda saç molekülü çoğaltılıyor ve saç büyümesinin devamlılığı sağlanıyor. Bu yöntemin etkili olarak çalışabilmesi için yüksek isabet kabiliyetine sahip biyomühendislik becerileri ve cihazlarına ihtiyaç duyuluyor olmasıdır. İşte bu noktada alanında başarılı işler yapan büyük Japon markası devreye giriyor. Firma, bu süreçte üretilen kök hücrelerini saç foliküllerine dönüştürecek. Yöntem başarılı bir şekilde uygulamaya konursa kelliğin sona erebileceği düşünülüyor.

Yazının Devamını Oku