Yasemin Fatih Amato

Epsom tuzu nedir? Nasıl kullanılır, nelere iyi gelir?

5 Şubat 2021
Epsom, magnezyum sülfat olarak da bilinen ve içeriğinde magnezyum, kükürt ve oksijen bulunan bir inorganik tuzdur. İsmini İngiltere’deki Surrey kontluğunda bulunan kentten almaktadır.

Kimyasal yapısından dolayı tuz olarak ifade edilen bu madde, suda çözünme özelliğine sahiptir. Epsom tuzunda sodyum değil magnezyum yer alır. Kimyasal yapısından dolayı tuz olarak ifade edilen bu madde, suda çözünme özelliğine sahiptir. Epsom tuzunda sodyum değil magnezyum yer alır. Özellikle medikal alanda sıkça kullanılan Epsom tuzu, banyo tuzlarının içinde, güzellik ürünlerinde, bahçe ürünlerinde bulunmaktadır.

Epsom tuzu kullanım alanları nelerdir?- Cilt bakımı

Peeling olarak oldukça sık kullanılmaktadır. Hafif hafif ovarak siyah noktalarınızdan ve ölü derilerinizden arınabilirsiniz.

- Banyo

Yazının Devamını Oku

Kolajen aşısının faydaları neler, kimler yaptırabilir?

28 Ocak 2021
Sıkça duyduğumuz ve sürekli önümüze çıkan “kolajen” kavramını bugün irdelemek istiyorum. Kolajen nedir, kolajeni aşı ile sağlamak mümkün mü, kimler yaptırabilir?

Kolajen; hayvanların et, deri, kemik gibi kısımlarından elde edilen bir proteindir. Cilt ve kas hücrelerinde bulunan kolajenin temel görevi bağ dokusunu güçlendirmek ve vücut bütünlüğünü korumaktır. Kas ve cilt hücrelerini koruyan bağ dokusu yapısına katılarak cilde dayanıklılık, esneklik ve canlılık kazandıran kolajen aynı zamanda eklem, tendon ve organları bir arada tutmada görevlidir.

Kolajen miktarında bir değişiklik olur mu?

25 yaşın üzerindeki kişiler her yıl değerli proteinin yaklaşık %1.5 kadarını kaybederler ve böylece ilk kırışıklıklar oluşmaya başlar. Yani yaşlanmayla birlikte cildimizin yapıtaşı olan kollajen hem sayı hem de kalite olarak geriler. Genç yaşlarda vücut tarafından sık üretilen kolajen, yalnızca yaşın ilerlemesi ile değil sağlıksız beslenme, stres, sigara, güneşe fazla maruz kalma ve C vitamini eksikliği gibi nedenlerle de azalır. Kolajen içerikli besinler ve düzenli olarak kullanılacak cilde kolajen takviyesi ile cilt, eklem ve kaslara kolajen desteği vermek mümkündür.

Kolajeni aşı ile sağlamak mümkün mü?

Kolajen aşısı, cilde yeniden elastikiyetini ve parlaklığını kazandırmak, kırışıklıkları gidermek için yapılan medikal bir uygulamadır. Bu uygulama ile cildimizdeki fibroblast dediğimiz hücreler uyarılarak vücudun kolajen üretimi tetiklenir. Bunun sonucunda da cildimizin su tutma kapasitesi artar, cilt sıkılaşarak canlanır ve kırışıklıklar azalır.

Kolajen aşısı hangi bölgelere uygulanabilir?

Üst kol ve bacakları sıkılaştırmada,

Tüm yüz ve vücutta,

Yazının Devamını Oku

Damar yoluyla (IV) glutatyon ve C vitamini almak neden önemlidir?

21 Ocak 2021
Glutatyon; bilinen antioksidanlar içinde en güçlü olan ve vücudun her hücre ve dokusunda görev alan bir tripeptit aminoasit molekülüdür. L-sistein, L-glutamat ve glisin amino asitlerinden oluşur. Sağlıklı kalmak ve hastalıklardan korunmak için gerek duyulan en önemli moleküllerden en etkili olanıdır. Özellikle sigara ve alkol kullanımına bağlı vücutta oluşan zararların önlenmesinde temel öneme sahiptir.

Yaşlanma, kanser, kalp damar hastalıkları, bunama ve birçok kronik/dejeneratif hastalıkların oluşumunda serbest radikallerin artışı önemli bir etkendir.

IV glutatyon nedir?

Glutatyonu artırmanın ve aktif kullanılmasını sağlamanın en etkili yolu elbette ki IV yol ile damardan almaktır. IV(damardan) glutatyon alımı bu takviyeyi dışardan direkt kan dolaşımına sağladığı için vücut serbest radikallerle savaşma gücü desteklenir ve hücrelerin korunması kontrol altına alınır, yaşlılık belirtilerinin oluşması yavaşlatılır, hastalıklardan korunma olasılığı yükselir.

IV Glutatyon’un faydaları nelerdir?

IV C vitamini (Askorbik asit)

Bağışıklık kokteyli olarak da adlandırılan damar yoluyla C vitamini takviyesi; yoğun C vitamini ve minerallerin damar yoluyla vücuda verilmesi işlemine verilen isimdir. Bu işlem, bağışıklık sistemini güçlendirir ve antioksidan etkisi yaratır. Vücuttaki antioksidan seviyesini anında maksimum düzeye çıkarır; serbest radikal miktarlarını ise neredeyse “sıfır” noktasına getirir. Bu uygulamanın sonuçlarını ve farkını bir test (FRAS) ile görebilmek mümkündür. Bu test ile vücuttaki serbest radikal (oksidan) ve antioksidan miktarları rakamsal olarak tespit edilir.

Sık seyahat eden, iş yoğunluğu ve stresi yüksek olan ve en önemlisi sağlığını ve gençliğini korumak isteyen kişiler bu uygulamaları tercih edebilirler.

Uygulamalar sonrası nelere dikkat edilmeli?

Yazının Devamını Oku

Sizi yedikçe mutlu edecek sağlıklı yiyecekler

14 Ocak 2021
Araştırmacılar yıllardır yediklerimizin duygularımızda etkisi olduğunu ve ağzımıza koyduğumuz şeyin zihnimizi etkilediğini söylüyor. Bu durumda aslında yediğimiz şey tam da biziz.

Öyleyse, yiyecekler ruh halimizde önemli bir rol oynuyorsa, kendimizi iyi hissetmek için neler yemeliyiz?

Kinoa

İlgi odağı olan kinoa, pirinç ve makarnanın yerini alacak ürün arayanlar arasında popüler olan protein dolu tam tahıldır. Yapılan bazı çalışmalar bize kinoada bulunan flavonoidinin önemli bir antidepresan etkiye sahip olduğunu gösteriyor.

Somon

Somon, ruh halimizi iyileştirdiği kanıtlanmış omega 3 yağ asitleri ile doludur. Omega 3'ler vücudumuzun hücre üretiminin hayati bir parçasıdır. Saçlarımızı, cildimizi parlak hale getirir. Aynı şekilde balık yağı takviyeleri ruh halini artıran etkilere de katkıda bulunmaktadır.

Mantarlar

D vitamini ruh halinizi pozitife çevirirken aynı zamanda antidepresan özelliklere sahiptir. D vitaminimizi genellikle güneşten alırız. Bazı uzmanlar mantar, süt, sığır eti, tavuk ciğeri ve yağlı balıklarda da D vitaminin bolca bulunduğunu söylerler. D vitamininin ana rolü, triptofanın serotonine dönüştürmek ve düzenlemektir. Vitamin ile depresyon ve anksiyeteyi önleyebilecek doğru miktarda serotonini korumak amaçtır. Fazla ya da az serotoninin olumsuz etkileri olabilir. Mantar ile D vitamini takviyesi alabilirsiniz.

Bitter çikolata

Yazının Devamını Oku

2021 yılında daha sağlıklı olabilmek için karşılaşabileceğimiz 6 yeni şey

4 Ocak 2021
2020 yılını bitirdiğimiz, ilk defa belki de yeni bir yıl geliyor diye değil eski bir yıldan kurtulduk diye kutlama yaptığımız bugünlerde size 6 yeni gelişmeyi anlatmak istedim. Eğer bu önerileri yerine getirebilirsiniz 2021 yılı size şimdiden sağlık getirecek.

Bağışıklık sistemi

Hastalık kontrol, önleme merkezlerinin ve yerel halk sağlığı departmanlarının yönergelerine uymak, COVID-19 gibi hastalıkların yayılmasını durdurmak için önemli olsa da, bağışıklık sisteminizi mümkün olduğunca sağlıklı tutmak için yapabileceğiniz şeyler de var. Yeterince uyku, düzenli egzersiz, az stres ve dengeli beslenme. A, C ve D vitaminleri ile çinko gibi mineralleri bu yıl da almaya devam etmeliyiz. Çünkü bağışıklık sistemi için bunlar hala çok önemli.

Bağırsak sağlığı

Geçtiğimiz yıla kadar belki de en sık duyduğunuz şey probiyotiklerdi. Ancak bağırsak sağlığı için sadece probiyotikler önemli değildir. Bir tür lif olan prebiyotikler ve hatta işlevsel bir fermantasyon bileşiği olan postbiyotikler giderek önemini artırmaktadır. Prebiyotikler kuşkonmaz, Kudüs enginarı (aynı zamanda sunchoke olarak da adlandırılır), ceviz ve buğdayda bulunurken artık neredeyse enerji barları ve şekerlemeden içeceklere kadar her şeye de eklendiğini sıkça görüyoruz. Sağlıklı bir bağırsak, sağlıklı bir bağışıklık sistemine de bağlıdır, bu yüzden insanlar mikrobiyomlarını sağlıklı tutmak için fazladan çaba sarf ediyor.

Bitki proteini

Her şeyiyle kıymaya benzeyen bitkisel bazlı etler ya da bardağınıza doldurduğunuzda ayırmakta zorlandığınız sarı bezelyeden yapılmış sütler… 2020 yılı şanssızlık, kıtlık gibi şeyleri yaşatırken aynı zamanda birçok tüketiciyi de maliyet konusunda bilinçli hale getirdi. Nohut, soya peyniri ve siyah fasulye gibi bitki proteinleri için yapılan aramalar internette büyük bir artış gösterdi. İnsanlar diyetlerinde etten ayrılmayacaklar belki de ancak bitki bazlı proteinler bu yıl daha da fazla tercih edilmeye başlanacak.

Hindiba kökü

Hindiba kökü, prebiyotik olan inülin formunda lif sağlamak için gıda ürünlerinde de son yıllarda kullanılıyor. Küresel hindiba pazarının 2025 yılına kadar neredeyse 300 milyon dolara çıkması ve daha fazla insanın sağlığa katkıları nedeniyle kullanacağı tahmin ediliyor. Örneğin hindiba kökünün, normal kahve gibi içimi artarken aynı zamanda kökün lifli yapısı birçok gıdada kullanılıyor.

Yazının Devamını Oku

Bağışıklığı güçlendiren 6 bitki çayı

23 Aralık 2020
Bitki çayları sayesinde güne enerjik bir başlangıç yapabilir, hatta bu enerjinizi gün boyu koruyabilirsiniz. Kışın hem içimizi ısıtan hem de şifa veren bitki çaylarının pek çok yararı mevcut. Her gün içtiğiniz siyah çayı biraz azaltıp yerine bitkisel çay tükettiğinizde ufak çaplı hastalıklarla mücadele edebilirsiniz.

Bitkisel çaylar kafein içermezler ve sindirim sistemlerini iyileştirmeden stresi azaltmaya, soğuk algınlığı ve öksürüğü kesmeye kadar birçok yarar sunarlar.

İşte mutfağınızda bulabileceğiniz malzemelerle yapılan bazı bitki çayları ve faydaları…

1.Zencefil çayı

Zencefil, antioksidanlar açısından zengin ve çeşitli hastalıkları sizden uzak tutarak bağışıklığınızı güçlendirebilecek anti-inflamatuar özelliklere sahip bir bitkidir. Ayrıca dumanı tüten bir fincan zencefil çayı burun tıkanıklığını ve diğer solunum sorunlarını azaltmaya da yardımcı olur. Zencefil aynı zamanda bir kas gevşetici maddedir ve baş ağrılarını, adet kramplarını, ağrılı kasları ve diğer ağrı türlerini hafifletir.

Nasıl yapılır?

Biraz zencefili soyun ve dilimleyin. Suyu kaynatın ve dilimleri ekleyin. Çayı süzün ve zencefil parçalarını atın. Biraz bal, tarçın ve limon suyu ekleyin.

2.Limon çayı

Limon, bağışıklığı artıran ve zengin C vitamini kaynağı olan besindir. Sabahın erken saatlerinde ılık veya sıcak limonlu su içmek sindirim sisteminizi güçlendirmeye yardımcı olur. İçinde bulunan antioksidanlar, soğuk algınlığı ve öksürükten muzdarip olduğunuzda göğüs enfeksiyonlarını ve balgamı hafifletir. Anti-inflamatuar özellikleri akne ve egzama ile mücadele ederek kişinin cilt sağlığını iyileştirir.

Yazının Devamını Oku

Schüssler mineral tuzları ne işe yarar? Hangi durumlarda kullanılır?

14 Aralık 2020
Schüssler mineral tuzları, biyokimyasal mineral tedavisinin adıdır. Dr. Wilhelm Schüssler tarafından tedavisel amaçla kullanılmaya başlanmasından bu yana adıyla anılmaktadır.

İlk olarak 1873 yılında Wilhelm Heinrich Schüssler adındaki bir doktor tarafından yapılan doku testleri ile ortaya çıkmış ve insan vücudunda temelde 12 farklı mineralin bulunduğu anlaşılmıştır. Genel olarak tedavisinde kullandıklarıyla ilgili birçok tartışma olmasına rağmen 11-12 mineral tuzdan oluştuğunu bilmekteyiz ve bu tuzların hepsinin de vücuda büyük etkileri bulunmaktadır. Günümüzde kullanılan osteopatik bakım terapilerinin mineral eksilmesi nedeniyle ortaya çıkan sorunlarının sağaltımında kullanılmaktadır.

Mineral tuzları ile hücre aktiviteleri arasında bir ilişki var mıdır?

Her organizma özel, az sayıda maddelerden oluşan, uyumlu bir denge içinde bulunmaktadır. Denge, iç veya dış etkenlerden büyük bir gerilime maruz kalırsa hastalıklar görülmeye başlar. Dr. Schüsslerin deneyimlerine göre mineral tuzları, ortaya çıkan rahatsızlıkları da ortadan kaldırabilir. Normalde, organizmamız yeterli mineral tuzlarını sağlıklı beslenmeyle alır. Mineral tuzları olmadan hiçbir hücre aktivitesi mümkün değildir. Kalitesiz beslenme, değişen yaşam tarzı ve çevre kirliliği mineral tuz gereksinimleri önemli ölçüde artırmaktadır.

Eksik mineraller nasıl tespit ediliyor?

Schüssler mineralleri yönteminde eksik mineraller, yüz okuması yapılarak tespit edilmeye çalışılır. Zaman içinde eksilen mineraller yüz üzerinde çeşitli algoritmalar ile belirti vermeye başlar. Bu mineral tuzlar kimyasal ürün olmadığı için yan etkisi bulunmadığı gibi doku tuzları olarak adlandırılırlar.

Yüz analizinde, danışan ve Schüssler mineral uzmanı karşılıklı otururlar. Uzman, danışanın yüzünü ve boynunu analiz eder ve gördüğü tüm cilt özelliklerini, renk, doku ve yapısal farklılıkları not eder. Analize ek, fiziksel semptomlar ve rahatsızlıkların tespiti için bir sağlık geçmişi alınır. Sonunda, genel durum değerlendirmesi ve mineral kullanımının planlaması yapılır.

Schüssler tuzları ve etkili oldukları hastalıklar

Yazının Devamını Oku

Cilt tipinize en uygun yüz maskesi hangisi?

8 Aralık 2020
Cildiniz dört dörtlük sorunsuzsa zaten, yüz maskesi cilt bakımı rutininizin önemli bir parçası olmayabilir. Unutmayın ki cildiniz genel olarak harika görünse de, hassas olduğu zamanlar için bir yüz maskesi yine de yararlı olabilir.

Yüz maskeleriyle ilgili endişeleriniz olabilir ama bu maskeler faydalı bileşenlerle (antioksidanlar, yumuşatıcılar ve nemlendiriciler gibi) yüklüdür. Opak, havayı kısıtlayan ambalajlarda gelirler (stabiliteyi uzatmak için) ve cildi tahriş edici maddeler bulunmaz (Denatüre alkol, koku ve uçucu yağlar dahil).

Tıkanmış gözenekler için kömür ve kil maskeleri

Hem odun kömürünün hem de kilin benzersiz emici özelliği vardır. Bu özellik sayesinde tıkanmış gözeneklerdeki kalıntıların çıkarılması kolay olur.

İyi formüle edilmiş bir kömür yüz maskesi veya kil maskesi cildinizin parlamasını sağlarken kurutmaz da. Yağ emici özelliğe sahip maskeler aşırı yağlı, tıkanma eğilimli ciltler ve parlak T bölgesi (burun, alın ve çene) için son derece yararlıdır.

Kömür veya kil maskesi satın alırken etiketlerini dikkatlice okumalısınız. Bu maskeler kullanım sırasında geçici olarak "sıkılaşma" sağlar, o yüzden cildi yumuşatan ve yatıştırıcı maddeler içeren bir maske seçmek önemlidir. Her zaman olduğu gibi mentolden alkole, okaliptüs, nane ve kokuya (hem doğal hem de sentetik koku cilt için bir problemdir) yaygın cilt tahriş edici maddelerden uzak durulmalıdır.

Nemlendirici özellikli yüz maskeleri (Gece-uyku maskeleri)

Bir "uyku maskesinin" amacı, hidrasyonu kilitlemek ve yaşlanmayı geciktirmektir (formüle bağlı olarak). Yararlı bileşenleri geleneksel, durulamalı bir maskeden daha uzun süre ciltte tutar, bu da onları daha etkili hale getirir.

Eğer kuru veya yağlı, susuz kalmış karma cildiniz varsa, nemlendirici bir yüz maskesi cildin nemini daha uzun süre tutmasına yardımcı olacaktır. Cildinizin ne kadar kuru olduğuna bağlı olarak, gece maskesi kullanırken, normal gece nemlendiricinizi kullanmak istemeyebilirsiniz, ancak çok kuru cilde sahip olanlar yine ikisini de kullanmalıdır.

Yazının Devamını Oku