Paylaş
Masonluğun örtüsü kalkıyor
İşte, bilgi çağında bulunduğumuzun başka bir kanıtı... Masonluk da nihayet üzerindeki örtüyü kaldırmaya karar verdi.
Farkında mısınız, bilmiyorum ama, bir süredir kadim bilgiler teker teker yeryüzüne çıkmaya başladılar. Neredeyse unutulan, sadece bir kaç takipçisine kulaktan kulağa aktarılan ezoterik bilgilerin cilt cilt kitaplar halinde yayınlandığını görmek, dünyanın gerçekten kuvvetli bir değişim rüzgarının etkisi altında bulunduğunun en gerçek işareti.
Medeniyetimizin içinde bulunduğu sürece kısaca göz atacak olursak, bilginin tarih boyunca saklandığını açıkça görebiliriz. Mesela günümüz bilgilerinin ışığında bile hala çözemediğimiz Eski Mısır'a kısaca göz attığımızda ‘‘bilgi’’nin rahiplerin tekelinde bulunduğunu, dışarıdaki halkın ise, neredeyse ‘‘kör cahil’’ olduğunu anlayabiliyoruz.
‘‘Bilgi’’ çağlar boyunca kapalı grupların içinde saklı kalmış ve her nedense, halka aktarılmamaya özellikle özen gösterilip saklanmış. Şimdi bu ‘‘nedenler’’ başka bir günün yazısı olduğu için burada sorgulamayacağım. Fakat, bilinen çok açık bir gerçek var ki, bugün içinde yaşadığımız dünya medeniyetinin gelişim süreci boyunca ‘‘bilgi’’nin büyük bir gizlilik içinde sadece seçilmiş olanlara aktarıldığı... Hem de dünyanın karanlık ve aydınlık çağlarından bu yana bütün zamanlar boyunca...
Şimdiyse, tüm bu bilgiler gölgelerin arasından gün ışığına çıkıp ayan beyan gözükmeye başladılar. İşte asıl düşünülmesi gereken konu bu. Hem de ciddi biçimde üzerinde durmamız gerekiyor. Zira bunun sonucunda kendi bulunduğumuz durumu, nereden gelip nereye doğru gittiğimizi de böylece anlayabiliriz.
Bütün bunların bizimle ne ilgisi var, diyebilirsiniz. Aman sakın böyle bir şey demeyin. Bu bilgi çağında cahilliğinizi ele vermeyin. Zira her ne kadar ülkeler, devletler şeklinde yaşıyorsak da aslında dünyanın bütünlüğü içinde bulunuyoruz. Yani dünyanın dışında değiliz. Ve dünyanın etkisi altında bulunduğu her ne varsa (Doğal, bilimsel, sosyal, ekonomik, politik), bütün bunlardan hepimiz nasibimizi alıyoruz. Hem de hangi gelişmişlik düzeyinde bulunursak bulunalım. Hem de ne kadar haberimiz varsa, hatta hiçbir şekilde olmasa bile...
Haberdar olmadan nasıl etkileniriz, diye sorabilirsiniz pek tabii... Karaciğerin de böbrekten haberi yok ama birbirlerinden etkileniyorlar, diye cevap verebilirim. Ve de bu örnekleri çoğaltabilirim.
Fakat, burada bunca lafı edişimdeki maksat, ‘‘bilgi’’ ve bilgilenmenin sonucunda açığa çıkan şuur. Yani ne yapıyoruz? Neden yapıyoruz? Ve de bütün bunların sonucunda karşılaşacaklarımız ne? Neyi, niçin hedefliyoruz? Hedefimize ne kadar yaklaşıyoruz, veya ne kadar uzağındayız?
Bütün bunları kendimize sormak aklımıza geliyor mu? Yoksa, tıpkı böbrek gibi sadece kendi fonksiyonumuzu yerine getirmekten başka bir şey düşünemiyor muyuz?
Şu ana kadar yazılan, çizilen, sorgulanan ve düşünülen ne varsa, bütün bunlar böbrek gibi yaşasak da bunun bir adım ilerisine geçtiğimizi gösteriyor.
Haaa, bir dakika. Böbreği küçümsediğimi sanmayın sakın. Zira yetenekleri ve fonksiyonları insanın hayatı için çok önemli. Ve insan da, ister şuurlu, ister şuursuzca yaşasın, dünyanın dönmesine katkıda bulunuyor. Yani önemli.
Ancak, hem böbrek gibi fonksiyonlarını yerine getirebilmek, hem de yeteneklerinin farkına varıp ne işe yaradığını bilebilmek gerek. Yani neyi, neden yaptığını bilmekten bahsediyorum. Yaptıklarının sonuçlarını anlamayı kastediyorum. Yoksa, dünya dönüyor, yer çekimi bizi dünyaya bağlamaya devam ediyor ve biz de yaşıyoruz işte!
Yaşıyoruz yaşamasına lakin nasıl yaşıyoruz? Memnuniyetimiz ve de memnuniyetsizliğimiz neye bağlı?
Bu soruların tek bir cevabı var, o da bilgi. Evren, dünya ve de insana ait bilgilerin ucu gelip bize dokunuyor. Hem de esaslı bir biçimde. Mesela bugün bizim ortaya koyduğumuz bir davranışımızın kökeninde atalarımızın yaptıkları yatıyor. Nedenini anlayamadığımız bir heyecanın ucu dedelerimizin dedelerine kadar dayanabiliyor. Ve şu anda biz kendimizle ilgili pek çok şeyi çözümleyebiliyoruz. Ve bütün bunları günümüz biliminin gelişmişliği düzeyinde bilebiliyoruz.
İşte, bu bir ‘‘bilgi’’ ve gizlisi saklısı yok. Tabii öğrenmek isteyenler için. Ve de şimdi içinde bulunduğumuz medeniyet büyük bir hızla bilimsellik yolunda ilerliyor. Ve de geçmişin kadim bilgilerini laboratuvara sokup mikroskop altında inceliyor. Ve pek de iyi yapıyor. Böylece her geçen gün karanlığa tutulan ışık gibi yeni bir yer aydınlanıyor.
Örtüler kalkıyor, gizemler çözülüyor, bilmek isteyenlere yenileri ilave oluyor ve insanların talebi arttıkça bilgiler de gün ışığına o derece hızlı yayılıyor.
Zaman, öğrenmek zamanı, bilmek zamanı ve bildirmek zamanı. Bu zamanı tayin eden de insan. İnsanın bilmek için gösterdiği arzu ve gayret. Böyle bir istek karşısında hiçbir direnç gösterilemez.
Nitekim 275 yıldır gizemini koruyan İngiliz Masonluğu üstündeki perdeyi kaldırmış bulunuyor. 90 yıldır Türkiye'de kendini dışarıya tamamen kapatmış ‘‘Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’’ üzerindeki esrarlı örtüyü bu yıl kaldırmış bulunuyor. Yarın Aya İrini'de ‘‘Doğudan Batıya İnsanlık Köprüsü: Masonluk’’ adı altında kendini sergilemeye başlıyor. 14 Mayısa kadar sürecek bu sergi için yorum sizin. Bense, sadece bilgi çağında bulunduğumuzu, insanlığın geldiği sürecin bundan sonra ‘‘bilgi’’ olduğunu söylüyorum, Yasemin'ce...
Paylaş