Yasemin'ce

Tebdili mekanda ferahlık varGünümüzün ciddi stres kaynaklarından biri de ev. Eviniz olsa bir dert, olmasa, başka bir dert. Tabii bu arada evinizin bulunduğu yer de çok önemli. Evinizin bulunduğu yer, ne çeşit topraklar üzerine kurulmuş, o toprakların altında ne çeşit cevherler bulunuyor ve bütün bunlar sizi nasıl etkiliyor? İşte bunlar çok önemli. Ve siz, hiçbir şeyden haberiniz olmadan toprağın üstünden olduğu kadar altından da etkileniyorsunuz. Toprağın üstünde biz dahil her şey var. Sizi gerim gerim gerecek, her şey. Bütün bunları biliyorsunuz. Fakat, toprağın altı nasıl oluyor da etkiliyor, diye düşünmeye başlıyabilir, hadi canım sende deyip düşünmekten vazgeçebilirsiniz de... Sonuç olarak öylece duran, saf, tertemiz ve hareketsiz toprakların insanı etkilemesi pek düşünülecek bir şey değilmiş gibi gözüküyor. Fakat, bu görüntü sizi aldatmasın. Karşısına geçip baktığınız toprakların öylesine sakin bir şekilde durduğuna kanmayın ve hemen düşünmeye başlayın. TOPRAKLARIN GİZLEDİĞİ SIRİlk önce öyle sessiz sakin yatan toprakların altında bulunan cevherleri düşünün. Demir, kurşun, altın ya da gümüş madeni hatta uranyum olabilir. Ya da geçmiş medeniyetlerin üzerine kurulmuş bir mahallede yaşıyor olabilirsiniz. Kimbilir belki de eviniz bir mabedin üzerine kurulmuştur. (Az bir ihtimal olsa bile bu nokta çok önemli) Belki de evinizin bulunduğu yerin tam altından bir dere geçiyordur. Yani yeraltı akarsuyunun üzerinde oturuyorsunuzdur.Eee, olsun. Ne yapalım yani. Zaten bildiğimiz bu topraklar vakti zamanında neler görmüş, neler geçirmiş. Üstelik yeraltı zenginlikleri bakımından hiç de küçümsenmeyecek özelliklere sahip. Bunu herkes biliyor. Diyebilirsiniz. Böyle dediğiniz anda düşüncelerinizi noktalamış olursunuz. Halbuki, ‘‘evet, üzerinde yaşadığımız toprakların altında bildiğimiz ya da bilemediğimiz çok çeşitli cevherler gizli, bütün bu dediklerin kabul ama bunlar nasıl oluyor da bizi etkiliyor’’ şeklinde düşüncelerinizi sürdürmelisiniz. İşte bu noktada yeraltı kaynaklarının yer üstünü ciddi boyutlarda etkiliyor olduğunu anlamaya başlayabilirsiniz. Teknolojinin henüz gelişmediği dönemlerde ‘‘radyestezi’’ ile su ve maden arayanları duymuşsunuzdur. Ellerinde bir çatal çubukla altın arayanlar çizgi filmlere bile konu olmuştur. Şimdiyse, geliştirilmiş cihazlarla, dedektörlerle su, altın, ve aklınıza gelen hemen her çeşit madeni şıp diye buluveriyorlar. İyi de nasıl oluyor da, yeraltında bilinmeyen bir madenin yerini tesbit edebiliyorlar? Çünkü, her madde kendine özel bir dalga yayıyor ve bu geliştirilmiş cihazlar aranan madenin dalga boyuna göre ayarlanıp toprak üzerinde gezdiriliyor. Vee sonuç ‘‘biiip’’ şeklinde geliyor. Orayı kazıyorsunuz ve aradığınız madeni ya da suyu çıkartıyorsunuz. YATAĞINI ISLATAN ÇOCUKPekiii, bu cihazların tesbit edebildikleri madenden yayılan bu titreşimleri insanlar algılamıyorlar mı? Tabii ki algılıyorlar ve etkileniyorlar. Fakat, ne olduğunu bilemiyorlar. Bunun üzerine hemen aklıma gelen bir örneği aktarayım;‘‘Evin küçük oğlu gece yatağı ıslatmaktadır. Doktorlara gidilir ve akla gelen her türlü çareye baş vurulur. Fakat, çocuk geceleri yatağını ıslatmaya devam eder. O sırada bir parapsikologla karşılaşırlar. Ve adam, 'çocuğun yattığı yeri değiştirin' der. Yatağın yeri değiştirilir fakat, sorun çözülmez. bunun üzerine adam evin içinde radyestezi deneyleri yapar ve der ki; 'Bu evin altından yeraltı suyu geçiyor. Evinizi değiştirmeden bu sorundan kurtulamazsınız.' Bunun üzerine aile yeni bir eve taşınır. Ve daha taşındıkları ilk geceden itibaren çocuğun yatağını ıslatması biter.’’ Evet, çocuk uykudayken yeraltından geçen sudan bu şekilde etkilenmektedir. ‘‘Su’’ etkilediği gibi bütün madenler de üzerinde yaşayanları kendi özellikleri doğrultusunda etkilemektedir. GERİLİM YARATAN MADENLERMadenlerden yayılan titreşimlerin dalga boyu ile sizin titreşimlerinizin frekansı birbirine uyumlu olmadığı zaman nedensiz bir sıkıntı duymaya başlarsınız. Ve şuurlu olarak nedenini asla çözemeyeceğiniz büyük bir gerilim hissedersiniz. Tabii bütün bunlar davranışlarınıza da yansıyacaktır. Tahammülsüzlük, öfke, patlayacakmış gibi hissedilen sıkıntılar içinde boğulmak, ilk akla gelen etkiler olarak sıralanabilir. Kendinizi böyle hissettiğiniz zaman canınız eve girmek bile istemeyecektir. Belki, kabuslar göreceksiniz. Ve, bunun nedenini günlük yaşantınızın gerilimine bağlayacaksınız. Kimbilir belki de hepsi birden, bütün etkiler birleşip anlayamadığınız bunalımlar şeklinde açığa çıkacaktır.Duyarlılığı yüksek olan ve kendini dinlemeyi bilenler, daha bir farkında olacak ve evi sevmediğini ifade edecektir. Bu durumda yapılacak en akıllıca iş, evi değiştirmek olacaktır. Eskiler boşuna ‘‘Tebdili mekanda ferahlık vardır’’ dememiş, diyorum, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları