Yasemin Boran

Sessiz konuşma (1)

15 Aralık 2001
'Ruhumla gizlice konuşur ve bu dostça sohbet sırasında ondan öğrenmek istediklerimi sorarım. Yanımızda hiçbir yabancı olmaz, birbirimizle açık sözlülükle konuşuruz. Böylece en gizli şeyleri sormaktan bile çekinmem ve o da hiç utanca kapılmadan en dürüst yanıtları verir.'

Hugh St. Victor böyle diyor. Söyledikleri hepimizin zaman zaman uyguladığı bir yöntem. Kendimizle başbaşa kalmak, hayatımızın muhasebesini yapmak, çözemediğimiz ve zorlandığımız durumlarda neler olup bittiğini anlayabilmek için kendimizle yaptığımız sessiz konuşmalar...

Yıllar önce henüz lise sıralarındayken Herman Hesse'in 'Sidhartha' adlı kitabını okuyup çok etkilenmiştim. Kitabın kahramanı 'yoğun düşünce çalışmaları' yapıyordu ve ben dahil birkaç arkadaş o zamanlar kendimizce yoğun düşünce çalışmaları yapmaya başlamıştık. Birlikte bir konu belirler ve sonra oturup büyük bir sessizliğe gömülürdük. Bazen evde bazen bahçede oturup yaptığımız bu çalışmalardan sonra o konu hakkında zihnimizde uyanan fikirleri anlatır ve saatlerce tartışırdık.

Bu çalışmalar bizim için müthiş keyif aldığımız bir oyundu ve sonraki zamanlarda çözemediğimiz problemleri anlayacağımız bir yönteme dönüşmüştü. En azından benim için öyle olmuştu. Diğer arkadaşlarımın sonraki yıllarda sürdürüp sürdürmediklerini bilemiyorum ama kendimle yaptığım sessiz konuşmaların, hayatımın en verimli çalışmaları olduğunu söyleyebilirim.

Daha sonra konuştuğum bazı insanların kendilerinden kaçtıklarını öğrendim. Kendileriyle hiçbir şekilde konuşmaya yanaşmadıklarını, yalnız kalmaktan korktuklarını anladığım zaman ilk önce çok şaşırmıştım.

Günün muhasebesini yapmadıkları gibi nasıl bir hayat yaşadıklarını anlamak için de bir gayretleri yoktu. Sadece canlarını sıkan bir durum olduğu zaman düşünüyor ve düşüncelerini hemen yanlarında kim varsa ona anlatıyor ve fikir alıyorlardı. Sadece o sırada düşünüyor, kendi kendileriyle konuşmuyorlardı. Hatta kendileriyle başbaşa kalmamak için ellerinden geleni yapıyorlardı.

Daima birilerine soruyor, daima birileriyle konuşuyor, daima başkaları hakkında fikir yürütüyorlardı. Ve benim için tuhaf olan bu durumu keşfettiğim zaman anlayamamıştım. Çok şaşırmıştım ve merak etmiştim ve yine kendime yönelip 'neden' diye sormuştum. Tuhaflık bende miydi, yoksa onlarda mıydı? Bir süre memnuniyetsiz ve keyifsiz bir halde dolaşmış, anlayamamanın sıkıntısıyla çevremdeki insanları daha fazla incelemeye başlamıştım. Sonra kendisiyle konuşan ve soru soranlara rastlamıştım da, keyfim yerine gelmişti. Böylece sorularımın yönü değişmiş ve insanların neden kendilerinden kaçtıklarını anlamıştım.

(devam edecek)
Yazının Devamını Oku

Merak ettikleriniz

13 Aralık 2001
<B><I> Rumuz: Nihan<br><br></B></I>Sizin de bildiğiniz gibi Satürn hayatınızı zorlaştırıyor. Ancak, dikkatinizi kendinize yöneltin ve bugüne kadar neler yaptığınızı ve neler istediğinizi bir kez daha düşünün. Üzerinizde baskı yaratan konuların aslında yaşantınızda bazı değişiklikler yapmanız için karşınıza çıktığını anlamaya çalışın.

Sorduğunuz konuyla ilgili daha önceki isteksizliğinizi belirtmişsiniz. Şimdi ise fikirlerinizin değişmiş olduğunu söylüyorsunuz ve isteklerinizin hiçbir zaman olmadığından yakınıyorsunuz. Bu durumda hem isteklerinizi, hem de kendinizi gözden geçirmeniz gerekiyor. Aslında öğrenmeniz gereken kendinizle ilgili çok önemli bir nokta var.

Yazdığınız mektupta bu noktaya çok yaklaşmış olduğunuzu anlıyorum. Fakat, kendiniz bunun henüz farkına varmamışsınız. Bana gönderdiğiniz mektubu bir kez daha dikkatle okuyun. Şu sıralarda sizi etkileyen Satürn, kendinizi keşfetmenize yardımcı olacak. Ve anladığınız zaman bütün sorunlarınızı çözümlemeye başlayacaksınız. Üstelik Neptün ve Uranüs de size yardımcı oluyor ve yaratıcı zekanızı harekete geçiriyorlar. Bu etkiyi doğru kullanmak için gayret gösterin.

Yükselen burcunuz Kova. Ay ise Terazi Burcundayken doğmuşsunuz. Aslında bu iyi bir karışım. Yani kendinizden memnun biri olmanız gerekiyor. Sanatla ilgili faaliyetlerde bulunmak sizi rahatlatacak ve yaratıcılığınızı harekete geçirecek. Böylece sizi etkileyen sert dönemi yapıcı olarak kullanmayı başaracaksınız. Kendinizi bırakmayın ve mücadele edin. 2002’nin ortalarından sonra baskılara direnç göstermenin ve sert çalışmaların ödüllerini almaya başlayacaksınız.
Yazının Devamını Oku

Satürn ile zıtlaşan Venüs

12 Aralık 2001
Duygular, ilişkiler ve sevgiyi sembolize eden Venüs, irade ve disiplini sembolize eden Satürn ile zıtlaşıyor. Satürn’ün güçlü etkisi Venüs’ün sembolize ettiği özelliklerini derinleştirerek kişinin içine yönelmesine neden oluyor. Tabii bunun sonucunda duygularınızı içinize hapsetmeniz ve dışarıya karşı katı bir tavır almanız mümkün. Bu durum ilişkilerinizi zorlaştırabilir. Size karşı gerçekten dost olan kişilerin kırılmasına ve uzaklaşmasına neden olabilir.

Aslında gökyüzünün bu etkisi, kendi duygularınızı ve içsel potansiyelinizi anlamak için çok uygun bir dönemi işaret ediyor. Ancak üzerinizde baskı yaratan ve sevgi duygunuzun açığa çıkmasına engel olan koşullar ve şartlar yüzünden katı bir tavır içine girmeniz mümkün.

Aslında Satürn’ün verdiği sert etkiyi içsel derinleşmeyi sağlamak için kullanmanız mümkün. Üstelik aynı zamanda Pluton’un güçlü etkileri Venüs’ün özelliklerinin patlamalarla açığa çıkmasına neden olabilir. Fakat, Satürn bu patlamaların dengelenmesine yardımcı olacak. Tabii Venüs aşk ve sanatla birlikte finans konularını da sembolize ediyor. Bu nedenle parasal konulara yönelik tedbirli olunması gereken bir dönem.

Gökyüzünün bu konumundan en fazla etkilenecek olanlar Yay ve İkizler ile birlikte Başak ve Balıklar. Büyük beklentiler, artan ihtiyaçlarla birlikte zorlayıcı etkilerle karşılaşabilirsiniz. Karamsar duygulara kapılmak yerine içinizdeki büyük enerjiyi açığa çıkarmak ve yeteneklerinizi keşfetmek için bu enerjiyi kullanmaya çalışın. Ve sizin için şimdi sorumluluk alma zamanı. Fakat, yapabileceklerinizin üzerinde sorumluluk almaktan kaçınmanızı tavsiye ediyorum. Kendinizi fazla zorlamayın. Fakat, bu enerjiyi yapıcı yönde kullanmak için harekete geçin. Bu dönem arzularınızı ve içinizden yükselen duyguları gerçekleştirmek için çalışabileceğinizi işaret ediyor.

Gökyüzünden olumlu etkilenen Terazi, Kova, Koç ve Aslanlar, yaratıcılık gerektiren alanlarda kararlı ve başarılı çalışmalar yapabilirler. Başarılı ilişkiler kurabilir, yüksek bir anlayışla duygularını ortaya koyabilirler.
Yazının Devamını Oku

Karmaşık bir dönem

11 Aralık 2001
Aynı zamanda çeşitli konuların, işlerin, fikirlerin birarada bulunması karmaşa yaratır. Ve buna bağlı olarak kararsızlıklar ve tartışmalar ortaya çıkar. Şimdi astrolojik açıdan böyle bir döneme girmiş bulunuyoruz. Mars’ın Balık Burcu’na girmesiyle birlikte ilginç bir devre de başlamış bulunuyor.

Su’yun değişken burcu olan Balık, Ateş’in değişkeni Yay ve Hava’nın değişken burcu İkizler arasında gerilimli bir etkileşim meydana geliyor.

Yay Burcu’ndaki Merkür, Venüs ve Pluton ile İkizler’deki Satürn zıt etkileşim içinde bulunurken Mars da Balık burcundan gerilimi tetikleyecek. Üstelik bu ayın 14’ün de meydana gelen Güneş Tutulması da ilginç bir fenomen olarak karşımıza çıkıyor.

Gökyüzünün bu konumundan en fazla Yaylar ve İkizler etkilenirken aynı zamanda Başak ve Balıklar da etkileniyorlar. Özellikle ilişkileriniz ve aldığınız sorumluluklarla ilgili karmaşık durumlar ortaya çıkabilir. Kendinizi çok fazla yormaktan kaçının. Kafanızın karışması yüzünden sağlık sorunlarıyla da karşılaşabilirsiniz.

Bu devre içinde daha önce aldığınız kararları hemen değiştirmeyin. Yanlış anlamalar ve yanlış değerlendirmeler yapabilirsiniz. Dostluklarınızı zedeleyebilecek davranışlarda bulunmamaya özen göstermelisiniz. Ayrıca parasal harcamalar konusunda da tedbirli davranmalı, gereksiz harcamalar yapmaktan ve yapabileceklerinizin üzerinde sorumluluklar almaktan kaçınmalısınız.

Çok büyük beklentiler, gerilimli ve öfkeli davranışlar yaşantınızı zorlayabilir.
Yazının Devamını Oku

Bedeninizi anlayın (5)

10 Aralık 2001
Uzun bir aradan sonra beden çalışmasına geri dönüyoruz. Çünkü yarım kalmıştı ve şu anda yazmaya başlarken bedeni anlamanın çok önemli olduğunu düşündüm. Ayrıca hiçbir işi yarım bırakmamak gerek. Üstelik geri dönüp yazıyı nerede bıraktığıma baktığım zaman çok önemli bir yerde kesildiğini anladım.

Evet, bedeni anlamak çok önemli. Çünkü, bedeniniz size düşünerek bilemeyeceğiniz bilgiler veriyor. Fakat, ne yazık ki, biz anlamıyoruz. Mesela annemi kaybetmeden beş gün önce durup dururken ayağım ağrımaya başladı. Hiçbir yere çarpmamıştım. Burkulmamıştı ve ağrımasını gerektirecek bir durum yoktu. Zaten ayağıma dokunduğum zaman neresinin ağrıdığı da anlaşılmıyordu. Fakat üzerine bastığım zaman canım acıyordu. Hem de öyle acıyordu ki, ayağımı uzatıp evde yatmamı gerektirecek kadar.

Fakat çok işim vardı. Dışarı çıkmak zorundaydım. Ayağım ise evde oturmamı buyuruyordu ve beş gün sonra annemi kaybettim. O sırada 'iyi ki İstanbul dışında değilim' diye düşündüm. Şayet uzakta olsaydım çok üzülürdüm. Ve ayağım aklıma geldi. Ağrılar kaybolmuştu. Bedenim beni uyarmıştı.

Bedeninizle iyi iletişim içine girdiğiniz zaman ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Tabii bu sırada bedeninizin uyarılarını ciddiye almalı ve anlamaya çalışmalısınız. Anlamak için değer vermeniz şart.

Beden, nerede ve nasıl duracağını biliyor. Akıl yürüterek bilemeyeceğiniz ne varsa, her şeyi biliyor ve gerektiği zaman bizi uyarıyor. Bedeninizi anlamak için dikkatinizi bedene yöneltin ve mesajları anlamaya çalışın diyorum, Yasemin’ce...
Yazının Devamını Oku

Annem büyük öğretmen

9 Aralık 2001
En zor iş, insanın duygularını anlatması... Hele yaşarken anlatmak daha da zor. Ve ben hala yaşamaya devam ediyorum. Hem de öylesine yoğun ve öylesine başka bir hal içinde yaşıyorum ki, anlatmak daha da güçleşiyor. Ama söz verdim. Yazmak ve hayatın içine girmek için önce kendime söz verdim ve bu sözümden caymamak için herkesi haberdar ettim. Annemin bizleri terk ettiği günün üzerinden yedi gün geçtikten sonra dış dünya ile irtibat kuracağım, dedim. Ve şimdi kendimi zorluyorum. Meğer yedi gün bana yetmezmiş. Meğer yedi günlük zaman sadece bir an imiş. Bilemedim. Üstelik bilemediğim daha öyle çok şey varmış ki!.. Böylece öğrendim.

Zaten annem benim için hayatımın büyük öğretmeniydi. Ve bu dünyadan göçüp giderken bile pek çok şey öğretti.

Duygularımı ve öğrendiklerimin neler olduğunu merak ederseniz eğer, bu köşede zaman içinde anlatacağım. Anladıklarımı aktaracağım. Ama şimdi değil. Şimdi sadece başka türlü bir hal yaşıyor olduğumu anlatabilirim, o kadar. Şimdi kelimeleri dizecek ve anlamlı sözcükler üretecek durumda değilim.

Fakat bütün bunlara karşılık üç gün önce yazdığım şiiri aktaracağım. Üstelik yıllar var ki, şiirden uzaklaşmıştım. Tek bir dörtlük bile yazmamıştım. Fakat üç gün önce gecenin ilerleyen saatlerinde bir mesaj aldım. Dışarı çıkmamı ve hayatın içine girmemi söylüyordu. 'Seni seviyoruz, aramıza gel' diyordu. En altta, Altın Işık imzası vardı ve mesajı gönderen bilinmeyen bir telefon numarasıydı. Fakat içimdeki gizli potansiyeli tetikledi ve hemen bir dörtlükle cevap verdim. Karşılığında gelen 'eyvallah' mesajı beni harekete geçirdi ve dörtlüğü tamamladım. Aynen şöyle;

'Ne içindeyim hayatın ne de dışında

Kelimeler aleminin tam ortasında

Düşünceler arasında gezinen

Anlaşılması zor bir seyyahım ben

* * *

Hayatı yaşar iken kavrayan

Ölür iken öldüğünü anlayan

Kelimelerin bittiği anda

Anı yakalayan bir tüccarım ben

* * *

Kendimde tutmam öğrendiğimi

Alır-satarım tüm bilgileri

Böylece dolaşırım bütün alemi

Alemler handır bana bir yolcuyum ben

* * *

Yetmiş iki bin alemin yarısını dolaştım

Hanlar gönül kapımdır hancılar arkadaşım

Yolcu yolunda gerek dostumdur yoldaşlarım

Dostlar kendi yoluna bir garip yolcuyum ben.
Yazının Devamını Oku

Bedeninizi anlayın (4)

29 Kasım 2001
Bedeninizle kuracağınız irtibat, kendinizi anlamanıza yardım edecek. Bunun için dikkatinizi bedeninize yöneltin. Tabii bunu nasıl yapacağınızı merak ediyor ve zaten dikkatim bedenimin üzerinde diye düşünüyorsunuz. Fakat, daha önce belirttiğim gibi aslında dikkatimiz bedenimin dışında ve ancak bedenimizin bir sorunu olduğu zaman, canımız acıdığı zaman dikkat ediyoruz.

Halbuki bedenimizden hiçbir işaret almadığımız (Can yanması ve benzeri rahatsızlıklar) dikkat etmeyi öğrenmeliyiz. Bunun için kendinize biraz zaman ayırmanız gerekiyor. Mesela gün içinde veya akşam saatleri en rahat olduğunuz bir sırada dışarıdan sizi kimsenin rahatsız etmeyeceğine emin olduğunuz vakitlerde bu çalışmayı yapabilirsiniz.

Loş ışık ve rahat bir ortam içinde bulunmaya özen gösterin. Bedeninizin en rahat olacağı pozisyonda oturun veya yatın ve bedeninizi gevşetmek için gayret edin.

Bütün dikkatinizi bedeninize yöneltin. Gevşemeye başınızdan başlayın. Dikkatinizi başınıza, sonra yüzünüze yöneltin. Adelelerin gevşerken kendilerini bıraktıklarını duyumsayın. Bu sırada başka hiçbir şeyle ilgilenmeyin ve başka bir şey düşünmeyin. Sadece bedeninize konsantre olun ve hissetmeye çalışın. Sonra yavaş yavaş aşağı doğru inin ve boynunuzu sonra göğsünüzü, omuzlarınızı ve ellerinizi hissetmeye çalışın.

Bedeninizi gevşetmek, adeleleri serbest bırakmak pek kolay değildir. Şayet başlangıçta gevşeme işlemini başaramıyorsanız bütün vücudunuzu iyice kasın. Yani gevşemenin tersini yapın ve sımsıkı kollarınız, elleriniz, yüzünüz ve bacaklarınızı titreyinceye kadar iyice kasın ve sonra aniden gevşek bırakın. Bu işlem sırasında adalelerinizi hissetmek için bütün dikkatinizi bedeninize yöneltin. Ve anlamaya çalışın. Kasılırken ve gevşerken takip etmeye çalışın.

(Sürecek)
Yazının Devamını Oku

Sorunları çözümleyebilirsiniz

25 Kasım 2001
Gerçekten kendini düşünen kişi, kendi mutluluğu, rahatlığı için karşısındaki kişiyi düşünmesini bilendir. Başkalarının yaşamasına izin vermediğiniz zaman kendiniz de yaşayamazsınız. Karşınızdaki kişinin mutsuzluğu uğruna mutlu olmaya çalışırsanız, inanın ki, mutlu olmanıza imkan yok. Çünkü yansımalar dünyasında yaşıyoruz. Karşınızdaki kişiyi huzursuz ettiğiniz zaman sizin huzuru yakalamanız mümkün değil. Halbuki karşınızdaki kişiyi düşünerek, onun mutlu ve huzurlu olmasını sağlayacak şekilde davranırsanız, o da sizi mutlu edecektir, hem de düşünmediğiniz ölçüde. Başka türlü davranması mümkün değil.

Birilerini yok ederek var olamazsınız. Hatta rakibinizi ya da düşmanlarınızı yok ederek bile var olamazsınız. Ayrıca içinde yaşadığınız koşulların yaratıcısı sizsiniz ve böylece kendi varlığınızı keşfediyorsunuz.

Diğerlerinin hatta düşmanlarınızın varlığı, sizin kendinizi var etmeniz için en temel nedenlerden biridir. Kendimizi geliştirmek için, güçlenmek için karşı güce ihtiyacımız var. Bizi zorlayacak nedenlere ihtiyacımız var. Ve bilmeden bizi zorlayacak koşulları ve kişileri kendimiz yaratıyoruz. Zorlandığınız durumlar karşısında küsmeyin ve kızmayın. Öfkelenmek yerine karşılaştığınız zorlukların üstesinden nasıl gelebileceğinizi düşünün. Sakin ve serinkanlı düşünmek, telaş etmeden durumu anlamak, ne yapacağınızı belirlemenize yardımcı olacak. Daha ötesi kendi yeteneklerinizi ve potansiyelinizi anlamanızı da sağlayacak. Bundan sonra yapacağınız her hamle gelişim sürecinize eklenen bir değer olacaktır.

Şu sıralarda çok fazla zorlanıyoruz. Alıştığımız hayatı sürdürmek giderek daha zor oluyor. Ekonomik baskılar, sorumluluğunu üstlendiğimiz insanlar ve bugüne kadar öğrendiğimiz düşünce tarzımız yaşantımızı ciddi boyutlarda etkiliyor. Tabii bütün bunlara bağlı olarak hayatımızı, bugüne kadar yaptıklarımızı ve içinde bulunduğumuz koşulları gözden geçirmeye başlıyoruz. Yani düşünüyoruz.

Olaylar ve üzerimizdeki baskılar bizi düşünmeye yöneltiyor. İşte, bu çok iyi bir durum. Koşullarımız çok kötü olabilir fakat, içinde bulunduğumuz zor koşullardan nasıl sıyrılacağımızı düşünmek bile bizim gelişmemiz açısından çok iyi. Çünkü insanlar zor durumda kalmadan düşünmüyorlar. Kendilerini ve yeteneklerini keşfedemiyorlar.

Halbuki baskılar ve zorluklar karşısında düşünmeye başlıyoruz. Direnç göstermeye başlıyoruz ve buna bağlı olarak gelişiyoruz.

Yeter ki, zorluklarla karşılaştığınız sırada pes etmeyin. Kendinizi bırakmayın ve öfkelenmeyin. Ne kendinize, ne de kendinizin dışındaki olaylara ve insanlara kızmayın. Öfkeli ve saldırgan bir tutum içine girmekten kaçının. Şayet yok edici bir tutum içine girerseniz, karşınızdaki kişiyle birlikte kendinizi de yok etmiş olursunuz.

Böyle bir durumda bütün dikkatinizi içinde bulunduğunuz zorlu süreçten nasıl çıkabileceğinize yöneltin. Ve bir süre için kendinizi ve olayları izleyin. Tabii bunu yaparken duygu ve düşünce üretmeden, sanki olayların içinde yaşayan siz değilmişsiniz gibi yapın. Yani serbest bırakın.

Şimdi bunu söylemesi kolay ama yapmak çok zor, diyebilirsiniz. Ama yapabilirsiniz. Biraz gevşeyip düşüncelerinizi susturarak başarabilirsiniz. Sonra yeniden dikkatinizi kendinize ve içinde bulunduğunuz koşullardan nasıl çıkacağınıza yöneltin ve bekleyin. Tabii bu sırada içinizdeki sevgi duygusunu harekete geçirip açığa çıkarmayı da ihmal etmeyin. Çözüm aniden ve beklemediğiniz bir anda zihninizde belirecek. Hatta rüyanızda bile çözümü görebilirsiniz. Veya bambaşka bir konuyla ilgilenirken aniden zihninizde uyanabilir. Hemen not edin ve harekete geçin, diyorum Yasemin'ce...
Yazının Devamını Oku