Yasemin Boran

2002 yılında Boğalar

27 Aralık 2001
İlginç değişimler sürecinin içinde bulunuyorsunuz ve bu yıl da alışılmışın dışındaki konulara yönelmeye devam edebilirsiniz. Ayrıca sezgileriniz arttığı ve çok farklı beklentiler içinde bulunacağınız bir yıl geçireceksiniz. Yılın ilk yarısı çok keyifli gelişmeler içinde bulunabileceğinizi söyleyebilirim. Özellikle parasal konulara yönelik fırsatlarla karşılaşabileceğiniz gibi aşk açısından da olumlu gelişmelerle karşılaşacaksınız.

18 Ocak-9 Şubat döneminde tedbirli olmanız gerekiyor. Karar vermek için acele etmeyin ve bu devre içinde önceden aldığınız kararları değiştirmekten kaçının. Tabii iş arkadaşlarınız ve yakınlarınızın sorunlarıyla ilgilenmek zorunda kalabilir ve kafanız karışabilir. Bu devre moralinizi bozmayın ve yeni bir girişimde bulunmak için aceleci davranmayın. Evrak, faturalar ve anlaşmalar konusunda tedbirli olmalısınız.

Temmuz'un sonlarından itibaren büyük beklentiler içine girebilir ve geriliminizi çevrenize yansıtabilirsiniz. Ağustos itibariyle hayatı ve içinde bulunduğunuz koşulları sorgulamaya başlayabilirsiniz.

İçsel sorgulamalarınızı fazla derinleştirmeyin. Çünkü aynı zamanda bazı fırsatlarla karşılaşacaksınız. bunları değerlendirmek için olumlu ve kararlı bir tutum içinde bulunmanız gerekiyor. Karamsar duygular yüzünden fırsatları kaçırabilirsiniz.

Özellikle 10 Ekim-25 Kasım günleri arasındaki devre içinde sevgi ihtiyacınız artacak. Sevdiğinizin ve çevrenizdeki insanların sizi anlamadığını düşünebilirsiniz. Karamsar ve katı bir tavır içine girmeyin. Yaşantınızda önemli değişiklikler meydana gelmeye devam edecek.

(Sürecek)
Yazının Devamını Oku

Hatırlayın ama... (2)

25 Aralık 2001
İnsanın hayatında yaşadığı bazı tecrübeler öylesine derin izler bırakır ki, hiçbir şekilde hatırlamak istemezsiniz. Halbuki yaşadığımız her an çok değerlidir. Hele üzerimizde iz bırakacak kadar bizi etkilediyse o anın değeri daha da büyüktür. Fakat canımızı yaktığı için ne değerini, ne de bilgisi anlamaya uğraşmayız. Sadece unutmaya çalışırız. Yaşanmamışcasına yok saymayı tercih ederiz.

Çok sevdiğimiz biriyle aramızda geçen tatsız bir deneyim duygularımızı öylesine büyük bir şiddetle harekete geçirir ki, kendimizi ölecek gibi hissedebiliriz ve derhal unutmak için gayret gösterir. Bu deneyimi neden yaşadığımızı anlamaya çalışmak yerine derhal ondan kurtulamak için elimizden gelenleri yapmaya başlarız. Yaşadığımız her türlü tecrübenin içinde bizim ihtiyacımız olan bilgi vardır. Kaçtığımız zaman bu bilgiden mahrum kaldığımız gibi zamanımızı ve enerjimizi de boşa harcamış oluruz.

Yaşadıklarınızın kıymetini bilin. Özellikle sert tecrübeler birer fırsattır. Değerini anlamaya çalışın. En değerli ve ulaşılması en zor bilgi, en sert tecrübenin içinde yatar. Şayet canınızın acısına katlanmayı başarabilirseniz, bir süre can acısının kapılmasından kurtulup yaşadığınız olayın içindeki bilgiyi anlamaya başlayacaksınız. Bu durum kurtulmak yerine ısrarla hatırlayanlar için de geçerlidir. Üstelik hatırladığınız olayın bütün olmayıp sadece tek bir plana, tek bir fikir veya görüntüye takılı kalmak şeklinde ortaya çıkar. Ve bir türlü yaşadığınız anı etraflıca görmenize ve anlamanıza engel olur. Bu durum tıpkı çok sevdiğiniz tek bir elbiseyi başka giysiniz yokmuşcasına her gün giymek gibi bir şeydir. Yaşadıklarını unutmaya çalışan ise, güzel elbisesi lekelendi diye kaldırıp atmaya çalışır. Hatta hiç sahip olmamış gibi yapar.

Ne aynı elbiseyi her gün giyin, ne de lekelendi diye fırlatıp atın. Değerli elbisenizin lekesini çıkartmak için çeşitli yöntemler deneyebilir ve bu sırada pek çok şey öğrenebilirsiniz. Tabii sürekli aynı elbiseyi giyerek değerli elbisenizi de yıpratmayın. siniz. Ve giyilecek çok daha farklı ve güzel giysilere sahip olabilir ve değerli elbisenizi her gün giyerek yıpratmazsınız. Değer vereceğiniz başka güzelliklerin farkına vararak çeşitli elbiselere sahip olarak zengin bir anlayışa ulaşabilirsiniz diyorum, Yasemin’ce...
Yazının Devamını Oku

Kozmik enerji

23 Aralık 2001
Nihayet dışarı çıktım. Ve ilk olarak gazeteye gittim. Hürriyet Gazetesi biliyorsunuz İkitelli'de. Ben ise Kalamış'ta oturuyorum. Aradaki mesafe yaklaşık 35 kilometre. Şayet TEM yolundan gidersem 50 kilometreyi buluyor. Fakat ben trafik olsa bile kısa yolu seçiyorum. Malum kriz var.

Kendimi zorladım. Hiç dışarı çıkmak istemiyorum. Evde kendi kendimle olmak ve bilgisayarın başında vakit geçirmek bana iyi geliyor. Daha doğrusu o an öyle hissediyorum. Ve ne giyiniyorum, ne kendime özen göstermek adına bir şey yapıyorum...

Sadece tuhaf bir hal yaşıyorum. Ne kimseyi görmek istiyorum, ne de beni görsünler istiyorum. Aslında bunları bile şimdi, yazarken düşünüyorum. Çünkü, bu düşünceler bile yok. Aklıma takılan, endişe veren veya üzüntü bataklığında debelenen biri yok. Sanırım o dakika ben de yokum. Ve bu yokluk halini seviyorum. Veya iyice benimsedim ve çıkmak istemiyorum.

Ama aklım öyle demiyor. ''Dışarı çıkman gerek, Yasemin'' diyor. Ve nihayet çıktım. İstemeden çıktım. Arabayı çalıştırdım ve Kızıltoprak'a tam gelmiştim ki, (Nasıl geldiğimi bilmiyorum, araba yolu biliyor ve gidiyor) birden arabanın sesini duydum. Bilmediğim garip bir ses geliyordu. Sonra ekrana baktım. Yani arabanın göstergelerine. Sanırım kendimi çok fazla bilgisayara kaptırdım.

Göstergelerde hararet lambası yanıyordu ve biraz daha dikkatli kaputa baktığımda dumanlar yükseliyordu. Hemen durdum. Ardımdan hızla arabalar yaklaşıyordu. Hemen dörtlüleri yaktım.

Evet dışardaydım ve dışarı beni büyük bir hızla ele geçiriyordu. Dikkatimi dışarı yöneltmem için ne gerekiyorsa yapıyordu. Ben de dünyanın verdiği bu işaretleri ciddiye aldım ve dikiz aynasından arkaya dikkatle bakmaya başladım. Biraz sonra en arkada trafik lambaları yandı ve derhal geri gidip biraz ardımda kalan benzin istasyonuna girdim.

Zihnimin içinde Hürriyet belirdi. Tam da dışarı çıkmış ve gazeteye gitmeye niyetlenmiştim ki, olacak iş değildi bu yaşadım, diye düşünmeye başlamışken, istasyondan bir adam yardımıma geldi.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama çok uğraştılar ve nihayet gidebilirsin dediler. O sırada ne yapacağımı düşündüm. Saat bir hayli ilerlemişti. ''Ne olursa olsun gideceğim'' dedim. Çünkü niyet etmiştim. Üstelik bu kez uyur gezer halim tamamen geçmişti. Gaza bastım ve gazetedeyim.

Birden kendimi yakaladım. Uyuşuk ve isteksiz halim tamamen kaybolmuş ve gazetenin ortamında açığa çıkan enerji beni sarmıştı. Zaten bu enerjiyi daha benzin istasyonuna gelmek için hamle yaptığım sırada yakalamıştım ve bunu şu anda anlıyorum.

Dünya beni zorlayıcı bir durumla harekete geçirmişti. Şu an, arabamın problem çıkartmasına teşekkür ediyorum. Ayrıca neden böyle sorun yaşadığımı da biliyorum.

Benim isteksiz enerjim gitmemi, dışarı çıkıp hayatın içine karışmamı durdurmak için harekete geçmiş ve sorunlar çıkartmıştı. Fakat bu sorunlar aynı zamanda hayatın içine dikkatimi yöneltmeme yardımcı olmuştu.

İşte o dakika seçimimi yaptım. Zaten gazeteye gitmeye niyet etmiştim. Yani dışarı çıkmaya ve hayatın içine karışmaya niyetim vardı. Ama o dakikaya kadar alıştığım bir de halim vardı.

Niyetimi gerçekleştirdim ve gazeteye gelmeyi başardım. Bu sırada tüm sorunlarla başa çıkmak ve gazetedeki hızlı temponun açığa çıkardığı yaşam enerjisini yakaladım.

Kendimi yenilenmiş ve güçlü hissediyorum. Zaten yaşam enerjiyle alış-veriş içine girdiğiniz andan itibaren dünya ile, hayat ile güçlü bir bağlantı kuruyorsunuz ve kozmik enerjiyle bütünleşiyorsunuz diyorum, Yasemin'ce...
Yazının Devamını Oku

Bilincin derinlikleri

22 Aralık 2001
Bilincin derinliklerine yolculuk etmek zor iş. Şayet yeterince hazırlığınızı yapmamışsanız ve iyi donanmış değilseniz, kesinlikle tavsiye etmiyorum. Keşfedilmemiş mağaraların deriliklerine inmek veya karlı dağların zirvesine çıkmaktan daha zorlu bir macera... Hele bir de rehberiniz yoksa, aklınıza bile getirmeyin bu yolculuğu. Yaşadığınız yerde gördüklerinizi anlamaya çalışın, aynadaki yansımanızı algılayın yeter. Bu bile kendinizi keşfetmek için sizi fazlasıyla yoracak kadar zengin. Üstelik unutmayın ki, içinizde olan her şey dışınızda mevcut. Görüp dokunduğunuz dünya, yürüdüğünüz yol, içsel dünyanızın bir yansıması.

Merak ettiğiniz her şey hemen yanıbaşınızda duruyor. Ve sizin görmenizi bekliyor. Biraz dikkat ve iyi niyet, görmenize yardımcı olacaktır, merak etmeyin. Yeter ki, kalbinizi temiz ve ferah tutun. Katı, kötü ve kuşku dolu duygulardan ve düşüncelerden arının. Temizlenin. Temiz olmanın birinci şartı endişe yaratan düşüncelerden zihnin temizlenmesidir. İkinci şartı, duygularınızı saflaştırmak, üçüncü şartı ise, beden ve mekanınızı temizlemektir. Böylece hem zihinsel, hem de duygusal enerjinizin kalitesini yükseltmiş olursunuz. Buna bağlı olarak hayat kaliteniz de yükselir.

Bulunduğunuz yerde tıpkı saf madde olan altın gibi parıldarsınız. Dış koşulların etkisi ne olursa olsun altının bozulmayan değeri gibi ışıldarsınız.

Zihinsel ve duygusal saflaşma içine girdiğiniz andan itibaren bedeninizdeki yansımayı madde olarak algılamaya başlayacaksınız. Üstelik sizden önce çevrenizdeki kişiler algılamaya ve farkına vardıklarını anlatmaya başlayacaklar.

Elbette ki bu süreç kolay değildir. Zaman alır, değişiminizi gerçekleştirmek. Fakat, bu süreç sadece sizin saflaşmak için gerekli olan hazırlık aşamasının sürecidir. Değişim bir anda gerçekleşir. Tıpkı uzun bir yolculuğa çıkmadan önce ihtiyaçların hazırlanması gibi bir süreçtir. Hazırlıklarınızı tamamladıktan sonra çantanızı sırtlayıp bir anda yola çıkarsınız. Artık sizin adınız yolcudur. Önceki kimliğiniz her ne olursa olsun siz artık yolculardan biri olmuşsunuz.

İlk kez uzun bir yolculuğa çıkacak olan kişi için hazırlık aşaması daha uzun sürer. Yolculuk deneyimi olanlar ise kısa bir sürede hazırlanabilirler. Tabii yapacağınız yolculuğun türüne ve yerine göre hazırlanma süreleri değişir. Anlayacağınız hazırlık aşamaları kişiden kişiye değişiklik gösterir. Tabii bu arada kendinizi hazırlık yapmak için fazla kaptırmışsanız ve bir şeyleri unutma telaşı içinde aklınız evde bedeniniz yolda olabilir. Böyle bir durumda yanınızdan geçenler sizi uyarabilir ve o anda kendinizi büyük bir şaşkınlıkla yolda bulabilirsiniz. Bbütün aşamaları büyük bir heyecan ve keyifle yapmış olanlar yola çıktıklarını da bilerek giderler. Onların uyarılmaya ihtiyacı yoktur. Çünkü bilenlerin anlayış ve heyecanıyla yürürler.

İşte, arınıp saflaşmak için ihtiyaç olan süreçler de kişiye göre değişiklik gösterir. Fakat, hazırlık süreci tamamlandıktan sonra değişim bir anda gerçekleşir. Üstelik bütün bunları bilincinizin derinliklerine yolculuk yapmadan başarabilirsiniz. Sadece düşünce ve duygularınızı saflaştırmak için kendi üzerinizde çalışmalar yaparak bu hazırlık sürecini aşabilirsiniz. Bildiğiniz kendinizden yola çıkarak bilmediğiniz kendinizle buluşabilir, tam olmayı başarabilirsiniz diyorum, Yasemin'ce...

Önemli not: Altın Işık Astroloji ve Bilimsel Araştırmalar Derneğinde Pazar konferanslarını kısa bir aradan sonra yeniden başlattım. Yarın 'Brahma Kumaris'in ne olduğunu anlatmak için bir uzman derneğe gelecek. Saat: 17:00'de başlayacak olan konferansa katılmak isteyenler 0216 302 33 37 telefondan bilgi alabilirler.
Yazının Devamını Oku

Öfkemizin nedeni

20 Aralık 2001
En iyi savunma hücumdur' diyenler şimdi gelip ilişkilerin ne hale geldiğini görsünler. Zaten ilişkiden ne anladığımızı da sorgulamamız gereken bir dönemdeyiz. Tek kişilik ilişki olur mu? Tabii ki, olmaz. Birden fazla kişiye ihtiyaç var ilişki için. Fakat bizler hem birarada yaşıyoruz, hem de tek kişiymişiz gibi davranıyoruz. Yani kendimizden başka kimse yokmuşcasına yaşıyoruz.

Benim istediğim, benim sevdiğim, benim doğrularım, ben haklıyım, ben, ben, ben... Sen, biz, onlar yok. Etraftaki herkes figüran. Herkes rolünü iyi ezberlesin. Sadece benim istediğim gibi olacak. Ben ne yaparsam, en iyisini yaparım! Şayet istediği gibi olmazsa, yapamazsa ya küsüp kendi kabuğuna çekiliyor, ya da saldırıyor. Hele bir de zor durumda kalmışsa, önemli bir hata yapmışsa ve insanlar ondan hesap soruyorlarsa, derhal savunmaya geçiyor. Tabii en iyi savunma, hücumdur. Saldırıyor.

Saldırının cevabı tabii ki, karşı saldırı.

Sonra bir de bakıyorsunuz kim ne iç in kavga ettiğini bilmeden herkes birbirine bağırırken kendini buluyor.

Bir de farkındaysanız saldırgan duygular son zamanlarda iyice arttı. Sanki sinir uçlarımız dışarı çıkmış durumda. Hafif bir dokunuş yerimizden zıplamamıza yetiyor.

Herkes birbirine öfkeyle bakıyor. Sakinleşmek için ilaçlar alarak dolaşıyoruz ve kendimizi pek de iyi hissetmiyoruz. Yani aslında bu öfkeli ve saldırgan halimizden pek de memnun değiliz. Ama kendimizi kontrol edebilmemiz de pek mümkün değil. Daha doğrusu konuştuğum insanlar öyle söylüyor.

(Sürecek)
Yazının Devamını Oku

Merkür Oğlak’ta

18 Aralık 2001
Merkür şimdi Oğlak Burcu’nda dolaşıyor. Böylece daha kararlı ve planlı davranılacak bir döneme giriyorsunuz. Acele etmeden durum değerlendirilmesi yapılabilir ve fikirler somut hale getirilebilir. Gerçekleştirilecek planların yapılacağı bu devre içinde en fazla etkilenenlerin başında Oğlaklar geliyor. Belki biraz dalgın ve unutkan olabilirsiniz fakat aynı zamanda sosyal faaliyetleriniz hareketlenecek. Davet, toplantılar ve yapacağınız görüşmeler sonunda beklediğiniz sonuçları alabilirsiniz.

Gökyüzünün bu konumundan uyumlu etkiler alan Boğa, Başak, Akrep ve Balıklar kararlı davranabilecekleri bir döneme giriyorlar. Özellikle Başak ve Balıklar bir türlü harekete geçemedikleri planlarını uygulamaya başlayabilirler. Ayrıca iletişimlerinizde daha önce ortaya çıkmış olan karışıklık ve sorunları da çözümlemeye başlayabilirsiniz.

Boğalar ve Akrepler ise kendilerini zorlayan değişimler üzerinde kararlı bir tutum içine girecekler. Ayrıca yakınlarınız ve iş arkadaşlarınızla aranızdaki iletişimi de güçlendireceksiniz.

Sert etkiler alan Koç ve Teraziler ise karmaşık düşünceler içine girebilirler. Özellikle dikkat gerektiren konularda çalışmalar yaparken tedbirli olun. Tabii bu arada yanlış anlamalar ve anlaşılmalar olabilir. Bu nedenle sözlerinize ve davranışlarınıza özen göstermeniz gerekiyor. Aklınızdan geçenleri hemen söylemeyin.

Zıt etkiler alan Yengeçler ise hızlı bir iletişim döneminde bulunuyorlar. Birden fazla konuyla ilgilenmeniz gerekebilir. Verdiğiniz sözlerde durmanız zor olabilir. Tartışmacı ve iddiacı bir tutum içine girebilirsiniz. Aceleci davranmayın ve kararlarınızı vermeden önce bir kez daha gözden geçirmelisiniz.
Yazının Devamını Oku

Sevgiyle bakın

17 Aralık 2001
Bugün çok güzel. Hayata sevgiyle bakın. İçinizde karamsar duygular büyüdüyse ve bir türlü tebessüm edemiyorsanız en sevdiğiniz kimse, onu düşünün. Veya geçmişte sizi en fazla mutlu etmiş olan olayı hatırlayın. Canınız karamsarlıktan çıkmak istemeyebilir. Veya kızgınlığınızı sürdürmek isteyebilirsiniz. Bu durumda kendinizi zorlayın. Belki eski fotoğraflara bakmak size yardımcı olabilir. İçinizdeki sevgi duygusunu uyandırmanıza neden olabilecek her türlü yöntemi deneyin. Tabii ki en doğrusunu siz bilirsiniz. Yani sizi, içinizdeki sevgiyi harekete geçirecek olanın ne olduğunu sizden iyi kimse bilemez. Bütün mesele bunu yapmak için kendinizi biraz zorlamak.

İçinizdeki sevgi duygusunu uyandırdıktan sonra bu duyguyu bozmadan etrafınıza bakın. Şimdi haliniz tamamen değişti. Az önceki karamsarlıktan eser bile kalmadı. Böylece az önce gördüklerinizde daha başka görünmeye başladı. Çünkü az önce karamsar gözlerle bakıyordunuz, şimdi ise sevgiyle bakıyorsunuz.

Hangi duygu, anlayış ve düşünce ile bakıyorsanız, baktığınız şeyi öyle görürsünüz. Karamsar duygularla baktığınız şey kötü ve çirkin görünürken aynı şeye sevgiyle baktığınız zaman güzel görmeye başlarsınız.

İşte insanın hangi düşünce ve duyguyla baktığı böylesine etkileyici sonuçlar yaratıyor. Böylece bir anda kendi değişiminizi gerçekleştirmiş oluyorsunuz.

Sevgi duygusu insanı hafifleten, canlandıran ve yepyeni istekler uyandıran muhteşem bir duygu. Karamsarlık duygusu ise öylesine ağır ve insanı ağırlaştıran ve isteksizlik uyandıran bir duygu ki, bu hali sürdürdüğünüz zaman sonucunda insanı hasta ediyor.

Siz de hasta olmak istemezsiniz herhalde. Kim ister ki... Ama istemediğimiz ne varsa yapıyoruz ve karamsarlıktan, öfke ve kızgınlıktan kendimizi sıyıramıyoruz.

Halbuki sevmek ve etrafımıza sevgiyle bakmak çok kolay ve insanı hızla iyileştiren mucizevi bir ilaç. Bugün sevgi ilacını denemenizi tavsiye ediyorum, Yasemin’ce...
Yazının Devamını Oku

Sessiz konuşma (2)

16 Aralık 2001
Önce insanın kendisiyle başbaşa kalmayı öğrenmesi gerektiğini kavradım. Zaten her şeyi öğreniyoruz. Nasıl yaşayacağımızı, nasıl düşüneceğimizi, nasıl bakacağımızı... İçimizde yapabilecek bilgi ve yetenek var fakat ne yapacağımızı ve nasıl yapacağımızı öğrenmemiz gerekiyor. İşte o anda çocukken oyun olarak yaptığımız yoğun düşünce çalışmalarına teşekkür ettim.

Bir de insanların kendilerini iyi hissetmek için kötü olayları, düşünceleri ve sorunları unutarak yok etmeye çalıştıklarını keşfettim.

Hiçbir gayret göstermeden, anlamaya çalışmadan 'yok sayarak' yok etmeye çalışmak, sorunlardan kaçarak yaşamak, kendinden kaçmak...

Halbuki gittiğiniz her yere kendinizi de götürüyorsunuz. Ve tabii sizinle birlikte her şey de beraberinizde geliyor. Anladığınız ve anlamadığınız her şey, iyi hissettiren ve kötü hissettiren ne varsa, sizi takip ediyor. Ve takipçileriniz kendilerini göstermek için ellerinden geleni yapıyorlar. Karşınıza biçim değiştirerek tekrar tekrar çıkıyorlar. Kendinizle konuşmadığınız sürece bilemiyorsunuz. Anlayamıyorsunuz ve çözemiyorsunuz.

Kimbilir belki de bilmek istemiyorsunuz ve bile-isteye kaçıyorsunuz. Bileceklerinizin korkusu yüreğinizi sıkıştırıyor ve katlanamayacağınızı düşünüyorsunuz.

Bazen katlanılması çok zor durumlar olabiliyor. Kendinizle konuşmak ızdırap verici olabiliyor ve kaçarak hafifletebiliyorsunuz. 'Zamanın halledemeyeceği hiçbir sorun yoktur' şeklinde düşünüp kendinizi rahatlatabiliyor ve sorunların çözümünü zamana bırakabiliyorsunuz.

Aslında zamanın çözümlediği bir şey yok. Sadece zaman içinde siz büyüyorsunuz ve geçen zaman sürecinde yeni bilgilerle donanıyorsunuz. Böylece bir zamanlar canınızı acıtan durumu yeni bilgilerle gözden geçirdiğiniz zaman o derece canınız yanmıyor. Çünkü artık o zamanlar sahip olduğunuz bilgiye olayları değerlendiren kişi değilsiniz. Yeni bilgilerin ışığında değerlendirmeler yapan yeni biri, başka birisiniz.

Ama bütün bunları anlayabilmek için de sessiz konuşmaya ihtiyacınız var. Kendinizle konuşurken kendinizi keşfediyorsunuz diyorum, Yasemin'ce...
Yazının Devamını Oku