Tavan yapmak

YILLAR önce bir haber okumuştum: “Yolcu otobüsü kayığa çarptı!”

Haberin Devamı

Ne espriydi, ne şehir efsanesi...

Küçücük ekmek teknelerini, kayıklarını başının üstüne alıp yoldan karşıya geçmeye, denize ulaşmaya çalışan iki kişi otobüsün altında kalmıştı.

Başlarında kayık olduğu için gelen otobüsü görememişlerdi.

Ve yaralanmışlardı, bu tuhaf ama trajik kazada...

* * *

Dün de bir başka kaza haberi ve videosuyla karşılaştım.

Bu kez “kayık kazası” Trabzon’un Sürmene ilçesinde yaşanmış. Lâkin denizde değil, bir düğün salonunda!

Salonun sahibi İsmail Kılıç, evlenecek çiftler için özel mi özel bir güzellik hazırlamış.

Tavana bir kayık asmış, ki gelinle damat “uçan kayığa” binsin, orada kendilerini sevinçten uçar gibi hissetsinler.

Fakat bu müthiş düğün sürprizini tavana bağlayan düzenekte herhal bir sorun olmuş, ve uçan kayık burun üstü yere çakılmış.

Haberin Devamı

Gelin de damadın üzerinden sıkı bir perendeyle aşarak, aynı akıbeti yaşamış.

Neyse ki, ikisinin de sağlık durumu iyiymiş, düğünlerini de aynı yerde ertesi gün yapmışlar.

Tabi, tavanda değil yerde...

* * *

Salonun sahibi duruma hâlâ bir anlam veremiyormuş. Kazanın sebebini de halen teknik olarak tespit edememişler.

Kayığın kara kutusu yok ki açıp bakasın.

Şöyle anlatmış talihsiz olayı:

“Olay sonrası yaptığımız incelemelerde kazanın nasıl meydana geldiğini halen anlamış değiliz. Sistemde birçok güvenlik sistemi aynı anda işliyor. Teknik ekipler de her hangi bir şey tespit edemedi. Ne kayığı taşıyan çelik teller kesildi, ne de motor boşaldı...”

Ve kendi tespitini paylaşmış, gazetecilerle:

“Hepimiz Müslümanız, inanıyoruz; bunun tek bir açıklaması var, o da göz değdi. İnsanların gözü, nazar uçak düşürür. Bu yaşanacaktı ve yaşadık. Bu damatla benim kaderim.”

Doğrudur, belki de nazardan, kaderden kaçılmıyordur. Da, düğün için tavandaki el kadar kayığa çıkılır mı...

Oraya çıkarsan, nazarın değeceği yoksa da değer.

* * *

Ama çıkılıyor.

Çünkü bir “Ne yapsak, ne etsek de ilginç, fenomen, enteresan olsak” furyası var.

Üçüncü Boğaz Köprüsü’nün tepesinde selfie mi istersin, 200 kilometre hızla giderken otomobilin hız göstergesini videoya almak mı...

Haberin Devamı

Eh, düğün deyince de böyle hisler-hevesler tavan yapıyor şüphesiz

* * *

Hayatı boyunca ciddiyetten kaşı çatılıp, yüzü-gözü kırışan, gamzesi bir gün görünmeyen insanların, düğün-dernek, selfie deyince kaşı-başı dağıtması ziyadesiyle ilginç.

Belki de herkes hayatında bir kez olsun “çıldırmak”, hiç olamadığı bir insan olmak ve bunu kalabalıklara detayıyla göstermek istiyor.

Ve akıllara ziyan tasarımlarını paylaşıyor sosyal medyada:

“Sürpriz, ben de ilgincim!..”

* * *

Dünyamız, artık paylaşım dünyası.

Bunu inkâr etmek de anlamsız, külliyen eleştirmek, küçümsemek de...

Lâkin paylaşım deyince, ne siz “Ekmeğimizi böldük de yedik”i anlıyorsunuz, ne de ben onu kastediyorum.

Haberin Devamı

“Sanal paylaşım”dan söz ediyoruz.

Yani birisi mükellef bir sofra ya da dumanı tüten bir börek fotosunu, "resimle tarif" filan gibi bir kaygısı olmadan “paylaştıysa”...

Bu “paylaşım”da size düşen pay, “Afiyet olsun, gülücük...”, “Eline sağlık, gülücük...” yapmak.

İkrâm sanal olunca, aynı mecrada “sanal kabul günü”, hatta “altın günü” yapıp, misafiri kapının eşiğinden geçirmeden ağırlamak da mümkün.

Altınlar da, internet şubeden bir enter-iki tıkla altın hesabına geçilir.

İşlem tamam.

* * *

Bunlar kuşkusuz daha saf, belki daha farklı nedenlere, iştiyaklara dayanan “hayat haberleri”...

En azından çoğu benim için öyle.

Arkadaşlar arasında bir bilgi, istihbarat, sanal da gözükse duygu alışverişidir, tercihtir, der geçerim.

Haberin Devamı

Hem onlar öyle de mutlu oluyor, gülümsüyorsa...

Düğün-dernek iki kişiye, ne var deli komşuya. 

Ancak yine de bu konularda tavan yapmayın derim.

Tavan yapmak

Yazarın Tüm Yazıları