BUGÜNKÜ manşetimizi çıkıp bir kafede anlatsam, millet “stand-up” sanır.
Danıştay’ın “Gülen Ankara Kedisi” logosunu iptal kararının mürekkebi kurumadan, Başkan Melih Gökçek’ten yeni bir “hukuku dolanma” manevrası geldi.
Aslında bu işe “manevra” demek de doğru değil. Logoya iki küçük fırça darbesi demek daha doğru... Çünkü iptal edilen yani yasaklanan logodaki kediye sadece bıyık takıldı, gözleri de öbür yana şaşılaştırıldı. Ve Başkan Gökçek, “Yeni logomuz hayırlı olsun” deyip, rötuşlanıp yeniden piyasaya yürülen camili-Atakuleli amblem gibi, görünüşte kapadı bir önceki “hukuk defteri”ni...
“Bıyık takma” eski Yeşilçam filmlerinin gözde cinlikleri arasındadır. Fatma Girik’e bir bıyık takarsın, kırk yıllık sevgilisi Ediz Hun onu tanıyamaz... Biz de güler, eğleniriz hallerine. Bu logoya bıyık takma işi de o sahneleri getiriyor aklıma. Hani bıyık takarsak, belki yüksek yargı eski kedi logosunu tanıyamaz. Benim de merakım bu zaten: Bakalım, bıyığa rağmen Danıştay logoyu tanıyabilecek mi... Tanırsa, “Bu da olmaz” diyecek mi?
Gerçi dese ne gam! Bu kez de kediye şapka ya da çizme giydirir, “Bu Gülen Ankara Kedisi değil, Çizmeli Kedi bi kere” deriz. Hem “Çizmeli Ankara Kedisi” logo olarak, daha bir uyar bize. Yağmurda geçitleri alt-üst eden su baskınlarına nazire olur.
Ha, eskisinin hemen hemen aynısı camili-Atakuleli amblem gibi, bıyıkla “revize” edilen Ankara Kedisi logosuna da yeni dava açılır. Sürer bir kaç yıl... O arada kedi de, amblem de dolaşır yine kenti. Akay Kavşağı filan öyle olmadı mı...
Logolar, amblemler, yine iptal değilir, yine değişir, yine yıllar geçer. Biz de bakıp, seyreder bekleriz. Orhan Veli’nin “Kızılcık Ağacı”nı seyretmesi gibi: “İlk yemişini bu sene verdi, Kızılcık, Üç tane; Bir daha seneye beş tane verir; Ömür çok, Bekleriz; Ne çıkar?”