Paylaş
Reçete işte, Hz. Peygamber’i bu zihniyetle algılamada. Yani onu, zulmün, işgalin, emperyalist boyunduruğun karşısına dikilen iman ve dirayet sembolü olarak algılamada...
Atatürk, geleneksel ‘çıkara ve emperyalizme teslimiyet’ dini haline getirdiği sahte İslam yerine bu direnç ve özgürlük İsslamı’nı getirdi. Ornun öncülüğünü yaptı.
Batı emperyalizmi ile işbirliğini maharet gibi gösteren dinciliğin Atatürk’ten rahatsız oluşunun arka planında bu var.
Reçetenin fikir babası da uygulayıcısı da rehberi de Atatürk...
Atatürk’e karşı olduğunuz sürece bu reçeteden yararlanamazsınız. Yararlanamadığınız sürece de iflahınız mümkün olmaz...
Atatürk, 5 Ağustos 1920’de Pozantı Kongresi’nde yaptığı konuşmada ‘Peygamber’in esaret tanımayan dindar ümmetinin cihat ordularının öncüsü olmanın şerefiyle iftihar ettiğini’ dile getiriyordu. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 9/133)
Bugün, emperyalizm ile işbirliği kuran dincilik, Mustafa Kemal ve Müdafaai Hukuk öncülerinin seslendirdiği bu cihat anlayışını, ‘Haçlı ile kol kola girerek Atatürk mirasını yok etme mücadelesine’ dönüştürmüştür.
Cihat bu hale getirilmişse, camilerdeki namazlardan Kur’an’ı gönderen Allah değil, şeytan memnun kalacaktır.
Evet, Hz. Muhammed’in bağlıları dindarlar, esaret tanımaz, esaretle bir arada yaşamaz. Onlar bilir ki, Hz. Muhammed, her şeyden önce, Müslümanların bağlarını, bukağılarını parçalayan, onları özgürlük ve efendiliğe doğru kanatlandıran bir öncüydü.
Kur’an, Hz. Muhammed’i böyle tanıtıyor:
Prangaları kıran rehber…
Lütfen, Âraf Suresi’nin 157. ayetini Türkçe bir mealden bir kez daha okuyun. Tercihen, Yaşar Nuri Öztürk’ün Türkçe Meali’nden okuyun. Ama sakın, Kur’an’ı İncilleştirenlerin yaptıkları ‘Ilımlı İslamcı’ yani işbirlikçi meallerden okumayın.
Onlar bu Kur’ansal gerçeklerin üstünü bir biçimde örtüyorlar.
Senelerce “Kur’an’ın Türkçe tercümesi olmaz, Arapçasını okuyup sevap alın” diye dayattılar. Bu dayatma kırılıp aşılınca da Kur’an’ın Meallerine musallat olup onu İncilleştirmek veya Haçlı ile işbirliğini okşayan kitaba dönüştürmek üzere operasyonlara başladılar.
Şunu da burada bildirelim:
Cennetmekân Elmalılı Hamdi’nin meal ve tefsiri de İncilleştirme operasyonunun içine alınmıştır.
GAZİ VEYA MÜSLÜMANLARINMİLİTAN LİDERİ
Batılı emperyalistler Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk’e şu adı koymuşlardır:
‘Müslüman dünyanın militan lideri’ (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 8/115)
Batı onu böyle görüyordu. Ve esaret tanımayan ümmetin dindar evlatları da onu böyle görüyor, ardından gitmeyi gurur biliyorlardı.
Ama aynı günlerde onu tam tersi bir gözle gören, mandacı-teslimiyetçi mürteci dinciler onun idamına ferman çıkarmışlardı. Ferman ve fetva.
‘Müslümanların militan lideri’ özgürlük savaşçısı için, esaret tanımamanın kutsal bir modeli vardı:
Hz. Muhammed.
Milleti tarafından ‘İslam’ın Halaskârı Gazi’ unvanıyla yüceltilen Mustafa Kemal, ‘esaret tanımamanın sembolü’ bildiği Peygamberi’nin en büyük mucizelerinden biri olarak da onun, ‘İslam’ın kader savaşı’ diye tanıttığı özgürlük savaşını, Bedir Harbi’ni gösteriyordu.
O Bedir Harbi ki, İslam’ın büyük vicdanı Mehmet Akif Ersoy (ölm. 1936) tarafından Çanakkale Savaşı ile aynı mâna ve önemde görülmüştür.
Ve o Çanakkale Savaşı ki, İslam’ın bir başka büyük vicdanı ve Akif’in sanat ve kader arkadaşı olan Muhammed İkbal (ölm. 1938), o savaşı veren Anadolu çocuklarının kanlarından bir damlayı “Hz. Peygamber’e sunulabilecek hediyelerin en mukaddesi” olarak tanıtıyor.
Çanakkale’yi geçilmez kılan erlerin, Kur’an dini açısından yerlerine ve önemlerine dikkat çekerken şöyle diyor Mehmet Akif:
“Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor tevhidi,
Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi.”
Son dönemde aruzu en iyi yazan şairlerimizden biri olan rahmetli Ali Ulvi Kurucu (ölm. 2002), İkbal-Akif beraberliğinin bu muhteşem yanına dikkat çekmek için olacak, İkbal’in hatırasına saygısını ifade eden şiirinde ona şu anlamlı dizeyle hitap etmiştir:
“İçin tesnîm ve kevserden bizim Akif’le cennette!”
O halde, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nın hatırası ve hakikatinden yürüyerek, cennetteki İkbal-Akif beraberliğine, onlara o mısraları yazdıran savaşların kumandanı Mustafa Kemal’i de ekleyerek biz de şöyle diyebiliriz:
“İçin tesnîm ve kevserden, üçünüz kol kola cennette!”
Allah ile aldatan Ilımlı İslam dincileri , bunu anlamak ve bundan yararlanmak yerine, sırtını Haçlı kodamanlara dayamış, yıllar ve yıllardır Batı gizli servislerinin Atatürk’le Müslümanların arasını açmak için ürettiği sloganları tekrarlayıp duruyorlar.
Yazıklar olsun!
Dindar insanlarımızın bu gerçeği göz ardı etmemelerini, geleceğimiz bakımından hayatî önemde görmekte ve gereğini yapmayı bir onur borcu bilmekteyiz.
Paylaş