Yaşar Nuri Öztürk

Atatürk-din ilişkisi, gereğince incelenmemiştir

30 Ekim 2008
Atatürk’ün dinle münasebeti Türk aydınları tarafından yıllar ve yıllar sadece irtica hareketleri açısından irdelendi, gündem yapıldı. Oysaki işin bir başka yönü daha vardı ve belki de bu yönün irdelenmesi ülkemizin geleceği açısından çok daha önemli ve gerekliydi.

O yön, iki ana başlıkla ortaya konabilir:

 

1.Atatürk’ün verdiği mücadelenin dinden ve din adamlarından gördüğü desteğin arka planını aydınlatmak,

2.Atatürk’ün, yaptığı devrimleri İslam’a aykırı değil, İslam’ın istek ve beklentilerine uygun olduğu yolundaki iddia ve ısrarnın arka planını aydınlatmak.

 

Atatürk-din ilişkisi, işte bu açılardan hiç ele alınmadı. Bu ciddî bir yanlıştı.

 

Atatürk’e karşı olan içteki dinci çevrelerle Haçlı emperyalist çevreler bu yanlıştan son derece memnundular ve bu memnuniyetlerini stratejilerinde değerlendirerek Türkiye’ye ve Müslümanlara büyük oyunlar oynadılar.

Yazının Devamını Oku

70 yıldır sorulmayan soru

29 Ekim 2008
Cumhuriyet dönemi aydınları ve siyasetçileri, çok ciddî ve hayatî tartışmalara sebep olan bir konu olmasına rağmen, bir soruyu mert ve yürekli insanlara yakışır biçimde hiç sormadılar.

Hâlâ da sormuyorlar. Soramıyorlar. 

Her halde, cevabını veremeyeceklerinden korkuyorlar. Böyle olunca da işi el yordamıyla, idarei maslahatla götürmeye çalışıyorlar.

 

Ve bu idarei maslahatçılığı bir büyük hüner sanıyorlar.

 

Bu soruyu önce aydınların, sonra da siyasetin cesaret ve ciddiyetle sorması gerektiğini ilk kez bendeniz TBMM'de gündeme getirdim. Hem normal konuşmalarımda hem de senede bir gün yapılan 23 Nisan Olağanüstü Genel Kurulu'nda.

 

Yazının Devamını Oku

İsraf Türkiye'yi kemiriyor

28 Ekim 2008
Dengesizliklerin, adaletsiz paylaşımın, emeğe saygısızlığın kol gezdiği bir ülke olan Türkiye, bütün bunların göstergesi olarak bazı israf zümreleri barındırmaktadır.

İsraf zümrelerinin başında devlet geliyor.

 

Biz, öncelikle devletin bulaştığı israf illetinin önünün kesilmesini istemekteyiz. Çünkü bu konuda en inandırıcı ve etkili örnek devlettir.

 

Türkiye'de devlet bünyesinde ciddî bir israf vardır.

 

Bürokrasideki israfın utanmazlık boyutu insaf ve insanlık sınırlarını delip geçmiştir. Birbirine riyakârlık olsun diye Cuma namazlarında buluşan nice ‘dindar bürokrat’ (!) gazetelerinin satın alımını, çocuklarının okula gidiş gelişlerini devletin Mercedesleriyle yapmakta hiçbir sakınca görmemektedir.

 

Yazının Devamını Oku

Dünyayı kemiren bela: İsraf

27 Ekim 2008
İçinde bulunduğumuz küresel kriz, insanlığı bazı kavramlar üzerinde yeniden düşünmeye itecektir düşüncesindeyiz.

Bunlardan biri de israf veya savurganlık dediğimiz kavramdır.

 

Birkaç gün önce çıkmış bulunan ‘Küresel Âfetler’ kitabımda din ve ekonomi açısından küresel ölçekte değerlendirmelere aldığım bu kavramın, , insanın ruhsal yozlaşması ve terör âfetiyle irtibatlarını yine küresel ölçekte, derinliğine ve genişliğine kurdum.

 

Ve sanıyorum, 1986 Çernobil olayı üzerine açtığım bir dosyanın ürünü olan bu kitabı tam zamanında yayınladım. 22 yıl üstüne.

 

Mutluyum.

 

Yazının Devamını Oku

Küreselleşme ama hangisi?

24 Ekim 2008
Küreselleşmeden neyin amaçlandığı bilinmelidir.

 

İnsanlığın bütünleşmesi, uygarlıkların kaynaşması, halkların kucaklaşması mı yoksa süper güçlerin sömürü aracı markalarının, hayat tarzlarının, dillerinin dayatılması mı?

 

Küreselleşme, dünya halklarının ve kültürlerinin kucaklaşması mı, yoksa bir ‘postmodern sömürgecilik’ mi?

 

Bu ikinci anlamda bir küreselleşmeye şiddetle karşıyız.

 

ABD,

Yazının Devamını Oku

Ürküten bir gerçek

23 Ekim 2008
Bu yazının amaçladığı ‘ürkütücü gerçeği bildirebilmek’ için kendimden söz etmek zorunda kalacağım.

Önce şunu kaydetmeliyim:

Sömürgecilik kitabım 2003 yılında üç bin adet basıldı ve o baskı, o günden beri hâlâ bitmedi. Bana bildirildiğine göre, daha dört yüz civarında kitap var.

Bu kitabın dışındaki hiçbir eserimin bu sayıda bir baskısı bir veya iki aydan fazla beklememiştir.

Allah ile Aldatmak, Yeniden Yapılanmak gibi bazı kitaplarımın bu sayıda baskıları bir veya iki gün bile sürmeden tükenmiştir.

Hâlâ best seller listedeki yerini koruyan Allah ile Aldatmak dört ayda 56 baskı yaptı. Yeniden Yapılanmak ise bundan daha hızlı basılan bir kitap olmuştu.

 Korsan baskıların, bu resmî yayınların iki üç katı satıldığını da bu işin uzmanlarından dinledim. Hatta CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal, bir telefon görüşmemizde, benim de hoşuma giden bir espri yaparak şöyle demişti:

“Yaşar Bey, Allah ile Aldatmak kitabının çok sayıda korsanının basıldığını duyuyorum. Sizden ricam, ortak manifestomuz olan bu kitabın korsan baskılarını takibe almayın, lütfen bırakın bu korsan baskılar yapılsın. Çünkü bu korsan baskıcılar kitabı sizin yayıncılarınızın ulaştıramayacağınız yerlere ulaştırıyorlar. Köy kahvelerine kadar sokuyorlar. Bırakın ne kazanırlarsa kazansınlar ama kitabı okutsunlar.”

 

Yazının Devamını Oku

'Güçlü devlet' özleminin yeniden canlanması, Fukuyama gerçeği ve Türk aydınlar

22 Ekim 2008
Devleti küçültme (bunun saklı anlamı, merkezî otoriteyi veya devleti tahrip etmektir) istek ve tezi, 11 Eylül öncesi dünyanın hemen hemen bir numaralı talebi ve söylemi idi.

Bu tezin babası ise, ünlü Amerikalı yazar Francis Fukuyama idi.

 

Fukuyama adı ve onun ‘devleti küçültme’yi öne çıkaran tezi, 11 Eylül öncesi dünyada bir kıyamet fırtınası gibi esmiş, Fukuyama ismi, kısa sürede ilahlaştırılmıştı.

 

Çağdaş sömürüyü küreselleşme adı altında meşrulaştıran Batılı birçok ülke ve aydın, Fukuyama’nın bu tezini yirmi dört saat kitlelerin beynine pompalamaktaydılar.

 

Türkiye’deki ‘küreselci ve devletten rahatsız aydınlar’ ise Fukuyama’yı ilah, onun tezini de ‘vahyin son verileri’ gibi algılamış ve tezi âdeta dinleştirmişlerdi.

 

Yazının Devamını Oku

Türkiye nereden yönetilmeli?

21 Ekim 2008
Her ülke, başkentinden yönetilir. Türkiye de Ankara'dan yönetilir.

Türkiye'nin Ankara'dan yönetilmesinin iki temel anlamı var:

 

1. Dışarıdan yönetilmemek,

2. Merkezî otoritenin zaafa uğratılmaması.

 

Küreselleşme adı altında yürütülen yeni sömürgecilik, yerel yönetimleri güçlendirme ve daha çok demokrasi sloganlarıyla merkezî yönetimi zayıflatıp devleti işlevsel olmaktan çıkarmak istiyor.

 

Küreselleşmenin arkasındaki süper güç iradesi, karşısında güçlü devlet istememektedir.

Yazının Devamını Oku