Paylaş
Hâlâ da sormuyorlar. Soramıyorlar.
Her halde, cevabını veremeyeceklerinden korkuyorlar. Böyle olunca da işi el yordamıyla, idarei maslahatla götürmeye çalışıyorlar.
Ve bu idarei maslahatçılığı bir büyük hüner sanıyorlar.
Bu soruyu önce aydınların, sonra da siyasetin cesaret ve ciddiyetle sorması gerektiğini ilk kez bendeniz TBMM'de gündeme getirdim. Hem normal konuşmalarımda hem de senede bir gün yapılan 23 Nisan Olağanüstü Genel Kurulu'nda.
Soru, daha doğrusu ‘soruların sorusu’ şudur:
Özgün ve esas yapıları itibariyle, İslam'la Mustafa Kemal mirası veya Cumhuriyet mirası arasında bir çelişme, didişme, zıtlaşma var mıdır?
Cumhuriyet dönemi aydınları bu sorunun cevabını henüz vermemişlerdir. Çünkü soruyu henüz sormamışlardır. Bu sorunun cevabının verilmemesi yüzünden bu ülkeye kötülük etmek isteyen birilerinin, Muhammedî mirasla Mustafa Kemal mirası arasında yapay olarak yarattığı bir kavga maalesef devam ediyor.
Gittikçe sertleşen bir kavga.
Bu kavga bugün, Türkiye üzerinde hesabı olanlar açısından da işe yaradığı için, artık dışarıdan kotarılıyor.
Türkiye’de yaratılan ve dincilik ile inkârcılıktan da destek gören yapay kavga, üç cepheli bir kavga. Cepheler zaman zaman birbirleriyle yakınlaşabiliyorlar ama üç cephelilik sürekli korunuyor.
Birinci cephede, bu ülkenin hem Hz. Muhammed’i hem Gazi Mustafa Kemal’i, hem İslam’ı hem laikliği seven, huzur ve refah isteyen samimi yurttaşları var.
Dini, günlük hayatlarında yaşayan ama dinciliğe henüz sapmamış bulunan dindarlar bu cephede.
Büyük çoğunluk bu cephe.
Ne var ki, büyük çoğunluk sayıca büyük ama güç ve imkân olarak durumu hiç iyi değil. İç ve dış güç odakları ona karşı.
İkinci cephede, ‘Sadece din, Mustafa Kemal de nereden çıktı?’ diyen, ama öbür yandan, o dinin bin yıllık düşmanları emperyalistlerle işbirliğine girmekten asla çekinmeyen “Ya Müslümansın ya laik, ikisi bir arada olmaz; ters kutuplanma yapar” diyen Washingtoncu-Brükselci-Papacı-kiliseci subaşı ekipleri var.
Sayı bakımından ikinci sıra bunların.
Üçüncü cephede, “Sadece Atatürk ve Kemalizm, İslam ve din de ne demek?” diye el kol sallayan, dine karşı tavrını dinciye bakarak belirleyen, dinin esası nedir diye merak dahi etmeyen sözde entelektüel, kısmen bohem, kısmen Batıcı, kısmen solcu, ‘karma’(daha doğrusu karmakarışık) bir zümre var.
Bu cephelerin birincisine söyleyeceğimiz kısa ve nettir:
Sabırlı ol, tahammül et; yolun doğrudur: Sıkıntılar bitecek ve senin vicdan barometrenin doğruyu gösterdiği ortaya çıkacaktır. Ama biraz acı çekeceksin.
‘SADECE DİN’ DİYENLERE NAÇİZ TAVSİYEM
Öteki iki cephenin mensuplarından, “Sadece din” diyenlere hitabımız şu:
Sizin din dediğiniz, İslam değil. Dün de değildi, bugün de değil.
Sizin din dediğiniz, gelenek kabullerinden oluşan karma bir ‘örf dini.’ Biraz şirk, biraz şintoizm, biraz Hıristiyanlık, biraz Yahudilik, biraz Şamanizm.
Kısacası; biraz kül, biraz duman. O, sizin din dediğiniz işte…
E tabiî içinde biraz da İslam var.
Dün; Emevî Arabının saltanat ideolojisine dönüştürüp kutsallaştırdıklarını din sanıyordunuz; yanıldığınızı zaman ortaya koydu. Bugünse, Kelimei Şehadet’in bin yıllık düşmanlarının ‘Ilımlı İslam’ dediklerini din sanıyorsunuz; yine yanılıyorsunuz.
Kendiniz olun, yerli olun. Kur’an vicdanının çocukları olun.
Allah’a kul olamadığı için sizi kul haline getirerek tatmin bulmaya çalışan, size ‘Allah adamı’ diye yutturulan ‘kutsal sömürücüler’e kul olmaktan kurtulun.
Onlara kulluğu bırakmadıkça Allah’a kul olmanız mümkün değildir. Ve siz bugün, Allah’tan önce onların kulusunuz. Bunun aksini, hiç değilse Kur’an’ı iyi bilenlere yutturmaya kalkmayın.
Kelimei Şehadet düşmanlarının, Atatürk karşıtlığınız yüzünden size verdiği desteğe inanıp güvenmek gibi bir yanlışın kurbanı olmaktasınız. Uyuşturulup uyutulmuşsunuz. Uyandığınız gün vakit çok geç olacak.
Haçlı kodamanların güdümünden âcilen çıkmazsanız dünyanız da âhiretiniz de mahvolacaktır.
İslam’ı çıkar ve dayatma aracı yapmayı bırakın da onu anlatın. Anlatabilmek için İslam’ıönce kendiniz öğrenin.
ABD ve AB’den değil, bu ülkenin Kur’an’daki İslamı bilenlerinden öğrenin.
Eğer isterseniz, size, ülke çapında ve dizi halinde vereceğim ‘Dersimiz Gerçek İslam’ eğitimiyle ‘Kur’an’ın Getirdiği ve Hz. Muhammed’in öğrettiği İslam’ı tanımanıza yardımcı olabilirim.
Benden yardım isterseniz işe hemen başlayarak şu dört kitabımı sırasıyla okuyun:
1. Batı Sömürgeciliği ve İslam dünyası,
2. İslam Nasıl Yozlaştırıldı,
3. Kur’an’daki İslam,
4. Dinciliğin Dindarlara İhaneti (yakında çıkacak).
‘SADECE KEMALİZM’ DİYENLERE MÜTEVAZI ÖNERİM
“Sadece Kemalizm, başka gerçek yok” diyenlere de sözümüz var:
Tıpkı dinciler gibi, siz de savunduğunuz değeri tanımıyorsunuz. Sizin Kemalizm dediğinizin gerçek Atatürk’ü yansıttığını bu millet kabul etmiyor.
Ben de kabul etmiyorum.
Atatürk’ü dayatma aracı yapmayı bırakın da onu anlatın. Tabiî ki, Atatürk’ü anlatabilmek için onu önce siz anlamalısınız.
Atatürk, birkaç savaşla birkaç kadeh rakıdan ibaret değildir. Resmî törenlerde ezberlenmiş sözleri sıralamaktan, yakaya rozet takmaktan, sıkıştığınız yerde Atatürk’ü joker gibi kullanmaktan ibaret hiç değildir.
Dincilerin jokeri İslam, rozet Atatürkçülerinin ki de Atatürk.
Bu dönemi kapatıp Atatürk’ü öğrenin. Atatürk’ün çilesine, ideallerine, akılcılığına, dünyayı okuma gücüne mirasçı olun.
Eğer isterseniz, size, ülke çapında ve dizi halinde vereceğim ‘Dersimiz Atatürk’ eğitimiyle Büyük Atatürk’ü tanımanıza yardımcı olabilirim.
Benden yardım isterseniz, işe, şu üç kitabımı sırasıyla okuyarak başlayın:
1. Allah ile Aldatmak,
2. İslam Nasıl Yozlaştırıldı,
3. Kur’an’daki İslam.
Paylaş