Paylaş
Yemekteki konuşmasında:
“Cumhuriyet hepimizin Cumhuriyetidir. Cumhur halktır, Cumhuriyet milletin kurumsallaşmış halidir” diyor.
Cumhuriyet hepimizin ama, Cumhuriyet’in dağı, taşı, ovası, tarlası, kıyısı, ağacı, demiri, çinkosu, kömürü, altını kimin diye merak ederken, Erdoğan o merakı da gideriyor.
16 Haziran 2013 tarihli genelgesiyle Erdoğan devlete ait taşınmaz malların kiralanması, kullanımı, devri ve satışı ile ilgili tüm işlemleri kendisine bağlıyor. Dağın işletilmesi de, ovanın satışı da, kıyının devri de devlete ait ise, bunlara ilişkin işlemlerde kendisi tek ve doğrudan yetkili.
Kısaca, yerin üstü tamam. Geçen hafta yazdığım konulardan biri de bu. Sıra şimdi yerin altında.
BEDAVA KÜTÜKLER
Van’da sivil toplum örgütlerine yerin altı ile ilgili bilgiyi de veriyor:
“Türkiye’den İtalya ve Çin’e yıllarca adeta bedava kütük gönderilmiş, daha sonra bu kütükler aynı ülkelerden işlenmiş olarak katbekat fazlasıyla tekrar satın alınmış. Böyle anlayış olur mu? Biz bu anlayışı geri çevirdik diye, birileri bizi hazmedemiyor, rahatsız oluyor”.
Bu milliyetçilik çıkışından sonra, sıra asıl açıklamaya geliyor.
‘KENDİME BAĞLADIM’
Yerin üstünü 16 Haziran genelgesiyle kendine bağlamış, bedava kütük örneği üzerinden yerin altına uzanıyor:
“Ben bütün maden işlerini kendime bağladım. Ne olursa olsun ister mermer, ister altın, ister bakır, ister çinko, bizzat göreceğim dedim. Onayladıktan sonra gerekli adımları atacağız”.
Neye göre onay, kime onay, kime ret, hangi ölçüyle?
“Cumhuriyet hepimizin” ama, Cumhuriyet’e ait dağ, taş, ova, kıyı ve nihayet yerin altında ne varsa,
onların işletilmesi, kiralanması, satışı kendisine ait.
İtiraza gerek yok, ne de olsa, “altı da birdir, üstü de birdir yerin”. Her ikisi de, ona aittir.
Cemaate ilk kırmızı kart
VERGİ denetimi yoluyla değil, bu kez işletme faaliyetini durdurarak, “kırmızı kart” gösteriyor. Madem ki, “Bütün maden işlerini kendime bağladım” diyor, kırmızı kartı doğrudan Tayyip Erdoğan çıkarmış oluyor.
Bugün gazetesi ve televizyonu ile Kanaltürk televizyonu cemaate yakın yayın organları. Başında Akın İpek var. Akın İpek başka alanlarda faaliyet gösteriyor, medyaya sonradan giriyor. Ciddi gelir sağladığı işi İzmir Çukuralan’daki altın madeni. Akın İpek altın madenini yabancılardan satın alıyor, madeni üç yıldır işletiyor.
Önceki sabah İzmir İl Özel İdaresi aniden “çevre izni ve lisansı bulunmadığı” gerekçesiyle, altın madeninde üretimi durduruyor. Buna karşı firma, “20 Şubat 2014’e kadar izin aldığını, tüm belgelerin tamam olduğunu” açıklıyor. Madem çevre izni yok, üç yıldır nasıl faaliyet gösteriyor? Ve şimdi aniden “çevre izni” gerekçesi nereden çıkıyor? Çok basit.
Cemaat-AKP kapışmasında Bugün gazetesi ve TV’si ile Kanaltürk cemaatten yana yayın yapıyor. Vay, sen misin bana karşı duran, kim ki, “bana karşı”, cezasını hemen görür. Üstelik “madenler bana bağlı” ve dönemin mantığı belli, bu kez vergi denetmeni göndermeye gerek yok, kestirmeden çözelim, madeni durdurmak yeter.
Bu kararla hukuk yine ayaklar altında, iki türlü. Girişim hakkı engelleniyor, ayrıca basın özgürlüğü çiğneniyor.
Keyfi yönetime, “benden olmayana” duyulan öfkeye son örnek.
Paylaş