Eli kanlı bir diktatörün insani yönlerini anlatmak ne kadar doğru?
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Nefret de etsek, "Onun ne haltlar karıştırdığını iyi biliyoruz" diye de düşünsek, tarihte ve günümüzde bizleri yöneten insanların özel dünyalarında dolaşmak, bana hep cazip gelmiş, bende hep merak uyandırmıştır.
Diktatörü diktatör, yöneticiyi yönetici yapan kimliği ve dar çevresini hep merak etmişimdir.
Çocuklarını büyüttüğü eve gidiyor. Duş aldığı banyosuna giriyor. Resmi arabasını kullanıyor. Bir zamanlar emrinde çalıştığı askerlerle konuşuyor, hatta o askerler filmde rol alıyor. Günlük yaşamını ezberliyor. Hakkında çıkan tüm kitapları ve tarihi okuyor.
ABD’li aktör Forest Whitaker, rol aldığı İdi Amin filmiyle Oscar kazanıyor.
Filmde oynamadan önce, İdi Amin’in kişiliğini öğrenmek amacıyla verdiği emek müthiş. İdi Amin nereye ayak basmışsa, Whitaker gidip orayı inceliyor. Oradaki insanlarla İdi Amin üzerine saatlerce sohbet ediyor. İmrenilecek bir profesyonellik.
YAMYAM DİKTATÖR
İdi Amin 1970’lerde Uganda’da diktatör. İnsan eti yiyen, yüz binlerce insanı ölüme götüren, o yıllarda dünyayı çalkalayan bir diktatör. 1972’de ülkesinde Asya kökenli ne kadar insan varsa, Afrikalı olmadıkları gerekçesiyle, hepsini Uganda’dan sürüyor. Uganda halkı, bugün bile, bu tavrı ülkelerinin bağımsızlığı yolunda atılan adım olarak alkışlıyor.
Sadece Asya kökenlileri değil, kendi vatandaşlarını da işkenceden geçiriyor. Garip olan, onun hışmına uğramış, onun emriyle yakınları öldürülmüş Ugandalıların bazıları, bugün bile, ona belli bir hoşgörüyle bakıyor. Hatta, o dönemdeki politik rakiplerini timsahlara atmış olmasını da, siyaset icabı olarak görenler az değil.
Neden? Çünkü, Uganda halkı ipten kazıktan kopmuş bir diktatörün dahi, insani yönleri olabileceğini söylüyor. Örneğin, sevdiği birine gösterdiği yakın ilgi, çocuklarla şakalaşması, ulusal günlerde halkıyla dayanışması, inanmak güç ama, hálá sempatiyle anlatılıyor.
Tıpkı, bir basın toplantısına çıktığında, yaptığı hareketler ve söylediği sözlerle, dünyayı kendine güldürdüğü gibi. Bu gülüş, çoğunlukla acıyla yoğrulsa da, diktatörün karizmasını düşmanları da kabul ediyor.
İSKOÇYA’DA DOKTORLUK YAPTI!
Forest Whitaker böyle bir diktatörü canlandırıyor "İskoçya’nın Son Kralı" filmindeki rolüyle, Oscar kazanıyor. Neden İskoçya? Senaryo bir hayalden yola çıkıyor. İdi Amin, İskoçya’da doktor, sonra Uganda’ya gidiyor ve başkan seçiliyor.
Whitaker’in oynadığı bir rol için, her türlü ayrıntılı bilgiyi, kimseye bırakmadan kendisinin edinmesi, Oscar’a giden yolda ilk basamak. Oynadığı kişiyi ve çevresini öyle iyi öğreniyor ki, onu hem azgın bir diktatör, hem de "bir insan" olarak, oyuncu yeteneğiyle sahneye mükemmel biçimde taşıyor.
Bu başarısına rağmen, haftalardır süren tartışmaya ve çok temel bir soruya engel olamıyor: "İdi Amin sonuçta, insanlara hayatı cehennem eden, eli kanlı bir diktatör, bir diktatörün insani yönlerini anlatmak ne kadar doğru?"
DİKTATÖRÜN İNSANİ YÖNLERİ
Aynı soru, filmi izleyen büyük çoğunluğun da aklına takılıyor. Oscar’lı oyuncu bu soruya, "Ama o da, her insan gibi, yiyor, içiyor, TV izliyor, yerine göre gülüyor, canı sıkılıyor, günlük tavırlar ve konuşmalar sergiliyor. Bir bütün olarak yansıtmak gerek. Diktatörlüğü, herkesin bildiği görünen yanı" karşılığını veriyor.
Nefret de etsek, "Biz onun ne haltlar karıştırdığını iyi biliyoruz" diye de düşünsek, tarihte ve günümüzde bizleri yöneten insanların özel dünyalarında dolaşmak, bana hep cazip gelmiş, bende hep merak uyandırmıştır.
Diktatörü diktatör, yöneticiyi yönetici yapan kimliği ve dar çevresini hep merak etmişimdir. O nedenle, Oscarlı yıldıza hak veriyorum.