Çok şey, o cümlede saklı

BELKİ korkudan, kaygıdan, geçtiğimiz şeker bayramında Güneydoğuda çok az kişi birbirine bayramlaşma ziyareti yapıyor. Keyifsizlik, kırgınlık, tedirginlik.

Haberin Devamı

Ama, birbirini gören herkes aynı yerde buluşuyor:
“Silahlar sussun, ateşkes süresi, yok on gün daha, yok on beş gün daha değil, kalıcı olsun”.
AKP ile BDP’nin görüşmesinde hareket noktası öncelikle silahların susması. Silahların gölgesinde konuşmak kötü ve yanlış. Önce şiddet sona ersin, gerisini birlikte tartışalım.
BDP ne istiyor?
-Anayasa değişmeli.
-Demokratik özerklik verilmeli.
-Ana dilde eğitim.
HEMEN DEĞİL
Görüşmede bu talepler var. AKP bunlara yatkın, ama hemen değil, ayrıca  Türkiye’nin tamamının kabul edebileceği bir çerçeve içinde.
Örneğin, demokratik özerklik. Bu isteği kabul etmek zor. Bir adım ötesi, federatif devlete uzanıyor.
Buna karşılık, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi mümkün olabilir.Aslında bu yönde çıkan yasalar var, ama işlemiyor. Bunlara işlerlik kazandırmak olabilir.
Ana dilde eğitim, o da hemen değil. Sınırlarının çizilmesi koşuluyla, bu istek de yerine getirilebilir.
ÖZVERİ ŞART
Temel nokta anayasa değişikliği. Anayasada yer alan Türk milliyetçiliği, Türk kimliği yerine, üst kimlik olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı gibi.
Savaşın otuz yıla yakın sürdüğü bir ülkede anlaşmak o kadar kolay değil. Küçük adımlarla başlıyor diyalog.
Dünyada örnekleri ortada. İki taraf da özveride bulunuyor. İçlerine sinsin, sinmesin, iki taraf da geri adım atmak zorunda kalıyor. Birinin bir geri adımını, diğerinin geri adımı izliyor.
Başlayan diyalog seçimlere kadar sürebilir, nihai anlaşma seçim sonrasına kalabilir. Özellikle anayasa değişikliğine, AKP’nin seçimden önce gitmesi zor görünüyor.
Asıl zorluk, Apo’nun ve dağdakilerin ne olacağı. Haydi, dağdakilere af, dağdaki lider kadrosunun İsveç ya da Norveç’e gitmesine izin, ya Apo?
Bir süredir devletle görüşen Apo herhalde kendisiyle ilgili taleplerini de iletiyor olmalı. Son ateşkes sonrasında, “on bir yıldır hapisteyim, benim de sabrımın sınırı var” cümlesi hayati bir cümle. Pek çok şeyin saklı olduğu, pek çok şeye anahtar olabilecek cümle.
Eğer devlet Apo ile anlaşıyorsa, bu cümlenin arkası nasıl ve ne zaman gelecek, can alıcı nokta bu. Apo’ya bir söz veriliyor mu, veriliyorsa, ne?
Görüşme sonrasında AKP ve BDP’nin ağzından bal damlıyor. Umarız Habur komedisine dönmez.

Haberin Devamı

Aaaa, kimse dayak yemedi

Haberin Devamı

KÜRSÜDE ABD Başkanı Obama. New York’ta AIDS’le mücadele konusunda konuşma yapıyor.
Salonda kendini AIDS’le mücadeleye adamış bir gurup var, Obama’nın yaptıklarını yetersiz buluyor. Onu protesto etmeye geliyor. Ellerinde pankartlar, bir yandan isteklerini dile getiriyor, bir yandan Obama’nın ağzından çıkan her söze karşılık veriyor. Aaaa, Obama’nın korumaları ya da polis, başkanı protesto edenleri karga tulumba salondan dışarıya atmıyor. Aaaa, korumalar ya da polis onlara cop sallamıyor. Aaaa, protesto edenler göz altına alınmıyor.
Şimdi yeniden aaaa, hem de ağız dolusu aaaa, Obama protesto edenlerle diyaloga giriyor, onlar söylüyor, Obama yanıtlıyor, Obama söylüyor, onlar yanıtlıyor.
Aaaa, demokrasilerde birilerinin lideri protestosu meğer olağan bir şeymiş. Demokrasilerde liderin meğer hoşgörüsü varmış.

Haberin Devamı

Sayın Çiçek doğru mu gerçekten

BAŞBAKAN Yardımcısı Cemil Çiçek’i yirmi yılı aşkın süredir tanıyorum, ANAP’ın iktidar günlerinden bu yana.
Makul, mantıklı, soğukkanlı bir politikacı. Partizan kimlikten uzak, elbette üyesi bulunduğu AKP felsefesini benimseyen biri.
BDP ile görüşmelerinden sonra yaptığı açıklamada şöyle diyor:
“Biz herkesle görüşürüz, zaten herkes herkesle görüşmeli”.
Emin misiniz Sayın Çiçek, siz, yani partiniz, gerçekten herkesle görüşüyor mu? Örneğin, kendisine şiddetle muhalefet eden MHP ile? Haydi, o siyaset diyelim, bugün görüşmez, yarın görüşür.
Ya kendisine muhalefet eden sivil toplum örgütleriyle, iş adamlarıyla, gazetecilerle?
“Bizden ve bizden değil” ayrımı yok mu Sayın Çiçek? Toplantılara, gezilere çağrılan, çeşitli alanlarda öncelik tanınanlar hep “bizden” olanlar değil mi?
Siz benden bin kat daha iyi biliyorsunuz, kimlerle görüşüp, kimlerle görüşülmediğini.
Ama, ne yapacaksınız, siyaset bu, Başbakan Yardımcısı olarak, “biz herkesle görüşürüz” demek zorundasınız, görev gereği.

Yazarın Tüm Yazıları