Bodrum’da bir bakan, Bodrum’un en lüks otellerinden birinde, balık çiftliği sahipleriyle uzun sohbetlerden sonra, onların yanında Ankara’yı arıyor. Tavrını belli ediyor.
Gerçi o anda çiflik sahiplerinden alkış alıyor ama, Ankara’ya dönünce tasarıyı imzalamakta hala direniyor mu, orası henüz belli değil.
GECELER, GECELER
Tatil için gittiğim Bodrum’da en çok iki konunun konuşulduğuna tanık oluyorum.
Biri, Bodrum geceleri. Daha ayrıntıda, Türkbükü eğlenceleri. Özellikle gençler açısından belki eğlenceli, ama onların aileleri açısından üzerinde durmalarını gerektiren olaylar birbirini izliyor.
Gençler ne yiyorlar, asıl önemlisi ne içiyorlar, sorusunu her ailenin çocuğuna sorması gerekiyor. Ortaya konulan geniş bir kaba doldurulan her türlü içkinin içine neler atılıyor?.. Sonra, bardak bardak o kaptan içilen içkiler.
Ve eğlence sonrasında, sabahın ilk saatlerinde kullanılan arabaların hızı.
Her ikisi de, dramla sonuçlanabilecek tatsızlıklar.
BAŞIBOŞLUK, KOPUKLUK
En çok konuşulan ikinci konu ise, balık çiftlikleri. Denizleri kirleten, turizmi öldüren çiftlikler. Çiftlik sahipleri hariç, bundan memnun olan tek bir kişiye rastlamıyorum.
Denizlerde balık yetiştirmek, 1960’lara kadar iniyor. Arada birkaç yasa ve yönetmelik çıkıyor, ama balık çiftlikleri yine de başıboş bırakılıyor.
1991’de yayınlanan Tarım Bakanlığı genelgesi ise, hem kağıt üstünde, hem pratikte bu çiftliklerden kaynaklanan sorunlara çözüm getirmiyor. Üstelik, aynı konuda söz sahibi birkaç bakanlık arasındaki yetki tartışması işi iyice arap saçına çeviriyor. Arada tutarsız kararlar, Ankara ile iller arasındaki kopukluklar da, işin cabası.
Sonuçta, şu anda faaliyet gösteren 141 balık çiftliği var. Yarısından fazlasının yasal izni yok. Ama, çiflikler şakır şakır!..
Bir bölümünün kira kontratı yok. Yani, adam geliyor, bir yeri işgal ediyor, çiftliği kuruyor, devlete beş para ödemiyor. Balık çiftliği, babasının çiftliği.
OYSA, TEMİZLİK MÜMKÜN
Bir hesaba göre, balık çiftliklerinden yılda 250 milyon dolar gelir elde ediliyor. İyi, güzel. Ne var ki, aynı çiftlikler yılda 12 milyar dolar getiren turizmin içine ediyor.
Oysa, dünyanın pek çok ülkesinde, örneğin Akdeniz ve Kuzey ülkelerinde balık çiftlikleri var. Ama, oralarda aynı sorun yok. Yani, deniz kirlenmiyor.
Çünkü, her balık çiftliğinde, deniz kirliliğini önleyen teknoloji de beraberinde uygulanıyor. Kaldı ki, bu teknoloji ne öyle büyük yatırım gerektiriyor, ne de öyle büyük bilgi ve beceriye ihtiyaç gösteriyor.
Sadece çiftlik sahiplerinin kirliliği ciddiye almamaları, devletin de yetki karmaşası ve özel ilişkiler rantıyla karışık, vurdumduymazlığı.
Şimdi balık çiftliklerine yeni bir düzen getiren tasarı gündemde. O tasarıyı ve uygulamayı çok merak ediyorum. Acaba, denizlerden işlenen bu cinayete son verecek mi?..
Harita uyarısı
HANGİ güzel koyda, hangi cennet kıyıda kurulacağı belli değil. Bir gece ansızın bir işgal ve sabah kalktığınızda o koy balık çiftliğine teslim.
O kadar ki, Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı gemiler zaman zaman bağlamala şamandıralarına ulaşamıyor. Balık çiftlikleri şamandıraları yutuyor.
Bu nedenle güney kıyılarımızda seyreden gemilere ara sıra uyarılar geliyor:
‘Elinizdeki haritalara pek güvenmeyin, şu şu alanlarda yeni balık çiftlikleri kurulmuş olabilir, onlara dikkat edin!..’
Herkesin dikkati bu çiftliklerin bu kadar üzerinde iken, örneğin jet sosyete ve jet siyasetin gözdesi Türkbükü Adaboğazı’ndaki üç çiftlikten ikisi kaldırılıyor. Birine ise, dokunulamıyor. Neden?.. Meraktan çatlamaya gerek yok.