Yalçın Doğan

Düelloda üçüncü Kılıç

6 Nisan 2012
İKİ hesap var. Biri Tayyip Erdoğan’a ait, diğeri Abdullah Gül’e. İki hesap, ama tek hedef var: Cumhurbaşkanlığı. İşte, hesaplar şimdi sanki biraz karışıyor.

Erdoğan’ın hesabı, 2014’te Cumhurbaşkanı olmak. Bunu sağlamak üzere AKP Meclis’te bir yasa kabul ediyor. Cumhurbaşkanlığı süresini Gül için yedi yıl olarak belirliyor. Ayrıca üzerine basa basa eklediği bir madde ile “Gül’ün bir daha seçilmesini” önlüyor.
Bu yasa karşısında Gül’ün yapacak bir şeyi yok. O anketlerde “kimi Cumhurbaşkanı görmek istersiniz” sorusu karşılığında birinci çıkıyor. Ama, eli kolu bağlı.
Gül’ün imdadına CHP yetişiyor. Yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’nde dava açıyor. Mahkeme yasanın iptalini geri çevirirse, Erdoğan için sorun yok. Gül 2014’e kadar Çankaya’da, 2014’de Erdoğan halkın seçeceği Cumhurbaşkanlığı için aday.
Ama eğer, mahkeme yasayı iptal ederse, yeni siyasal denklemlere hazır olun. Öncelikle, Ağustos’ta Cumhurbaşkanı seçmek için sandığa gitmeye.
HAK VE DENGEYasa iptal edilirse, Gül’ün yeniden aday olma hakkı doğuyor. Soru şu. Gül, Erdoğan’a rağmen aday olur mu? İkisinin birden adaylığı, memleketin orta yerinde siyasal düello anlamı taşır ki, buna iki tarafın da yanaşacağını sanmıyorum.
Ancak, yasanın iptalinden sonra, daha masaya oturmadan, Abdullah Gül 2007’de yaptığı gibi, acilen adaylığını açıklayabilir. Erdoğan’a rağmen. Çünkü, Gül Cumhurbaşkanı olarak kendisinin ülkede denge unsuru olduğuna inanıyor. Toplumu geren Erdoğan, toplumun gazını alan Gül. Buna inanıyor.
Böyle bir durumda Erdoğan açısından bir başka sorun var. AKP Tüzüğüne göre, Erdoğan ancak üç dönem milletvekili seçilebiliyor, dolayısıyla Başbakanlığı 2015’te sona eriyor. Yine de, tüzük engel değil. Tüzüğün ilgili maddesi beş dakikada değişir, olur biter. Buna karşılık, Erdoğan’ın çizilen karizmasını onarmak epey zaman ister. Üstelik, siyasetin dengeleri bütünüyle değişir.

Yazının Devamını Oku

12 Eylül’den bazı sahneler

5 Nisan 2012
ELİYLE işaret ediyor Kenan Evren, beni yanına çağırıyor. Çevresi generallerle dolu, ayrıca Milli Güvenlik Konseyi’nin diğer dört üyesi.

1982, Erzurum, askeri kış tatbikatı sonrasında Erzurum Orduevi’nde yemek veriliyor. Evren şöyle etrafa bakıyor, biraz ilerde duran gazeteci gurubu içinde beni işaret ediyor. Yanına gidiyorum, Cumhuriyet Ankara Temsilcisiyim, o günkü Cumhuriyet “Avrupa Konseyi Soruyor, Demokrasiye Ne Zaman Dönülecek” manşetiyle çıkıyor.
Evren çok sert, “bu ne demek”, öfkeyle soruyor. Ben daha ağzımı açmadan, bir diğer darbeci Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin araya giriyor, “bunlar komünist, başka ne beklenir”.
Erzurum eksi 20 derece, o anda Erzurum benim için eksi 120 derece. Demokrasi istemenin suç olduğu bir dönem. Bu ülkede demokrasi istemek çoğu zaman suç.
İLHAN ERDOSTYayıncı İlhan Erdost ağabeyi, saygın bir aydın Muzaffer İlhan Erdost ile birlikte 12 Eylül’de gözaltına alınıyor. Onların bulunduğu askeri araba kışla içinde dolaşıyor, dolaşırken iki astsubay İlhan Erdost’u öldürüyor. Dava yıllarca sürüyor. O iki astsubayı korumak için olmadık takla atılıyor.
İlhan Erdost’un camideki cenaze törenine katılıyorum. Herkes derin acı içinde. Erdost işkencede öldürülen ilk insanlardan biri. Bugüne gelinceye kadar, ne zaman işkence sonucu cinayet işlense, aklıma ilk gelen camideki o sahne.
YASAKLILARSüleyman Demirel ve Bülent Ecevit siyasal olarak yasaklı, zaten partileri kapatılmış. Sıkıyönetim Komutanlığı arıyor, “Demirel ve Ecevit’le ilgili her türlü haber yasaktır”.
Bir süre sonra, Demirel para çekmek için bankaya gidiyor, Ecevit bir yakınını ziyaret ediyor. İkisi de, fotoğraflı. Cumhuriyet o iki fotoğrafı yayınlıyor. Sabah saat 7.30, evde telefon çalıyor, ses çok haşin, “komutan derhal sizi görmek istiyor”. Paaat, telefon suratıma kapanıyor.

Yazının Devamını Oku

Evren: “Darbeler orduyu yıpratıyor”

4 Nisan 2012
“BU kadar uzun yaşamak güzel değil, hayli sıkıntılı”.

Hastanede iktidar yıllarını düşünüyor. Bir zamanlar kral. Bir zamanlar astığı astık, kestiği kestik. Ağzından çıkan her cümle yasa, hatta anayasa niteliğinde.
Bir zamanlar onunla bir dakika konuşmak için pek çok şeyi vermeye hazır binlerce insan var. Onu yüceltmek, ona yaranmak için insanlar birbiriyle yarışıyor. Yarış akıl almaz, kendisine trene binip, kolunu kompartımanın penceresine dayayıp, poz vermesini önerenler bile var. Okul kitaplarında yer alan Atatürk’ün ünlü fotoğrafı benzeri bir poz. Ne de olsa,  Atatürk’ten sonraki en büyük lider o. Çevresi değil, büyük çoğunluk öyle söylüyor kendisine. İşin garibi, o da inanıyor buna.

“GAZA GELDİM”

32 yıl sonra yaptığı darbe nedeniyle yargılanmasına bugün başlanacak olan Kenan Evren hasta yatağında geçmişe yaptığı yolculuğunu değerlendiriyor. Aynen kendi ifadesiyle:
“Gaza geldim”.
Devam ediyor:
“Etrafımda herkes benim her yaptığımı alkışlıyor, her yaptığımın doğru olduğunu söylüyor, herkes beni vazgeçilmez olarak görüyordu”.

Yazının Devamını Oku

Zamlar kendi imalatımızdır

3 Nisan 2012
YILLARDIR çok kolay. Ne zaman ki, benzin, doğalgaz ve elektriğe zam yapılıyor, dönemin Enerji Bakanı çıkıyor:

Ya “dünyada petrol fiyatları arttı” diyor ya da “dolar Türk Lirası karşısında değer kazandı” diyor, ardından zamlar geliyor. Bizler de, vatan millet sağolsun diyoruz, önce hafif öfkeleniyoruz, ardından güle oynaya bir sonraki zamma gidiyoruz.
Oysa, öyle değil. Oysa, Türkiye’nin enerji politikası yanlış temele oturuyor, politika yanlış olduğu için zamlar kaçınılmaz hale geliyor.
Bizim enerji politikamızını özü nerede?

NECDET PAMİR

Dün Türkiye’nin en önemli enerji uzmanlarından, uluslararası çapta ün kazanmış Necdet Pamir ile konuşuyorum. Pamir işin özünü vurguluyor:
“Türkiye’nin enerji üretiminde doğalgazın payı yüzde 33. Doğalgaza bağımlılık yüksek. Birinci hata, ithal ettiğimiz bir ürüne bu kadar yüksek ölçüde bağımlı olmak. İkinci hata, doğalgazın yüzde 98’ini ithal ediyoruz. Enerji üretiminde doğalgaza hem bu kadar bağımlı olup, hem de hemen hepsini ithal etmek ayrı bir politik hata”.
Türkiye doğalgazı beş ülkeden ithal ediyor. Rusya, İran, Azerbaycan, Cezayir ve Nijerya.

Yazının Devamını Oku

Önce ailede cinayet, reform sonra

31 Mart 2012
AİLE birbirine girmiş durumda.

Beşşar Esad’ın annesi, Suriye’yi otuz yıl dikta altında inletmiş Hafız Esad’ın eşi Enise Mahluf oğluna ateş püskürüyor:
“Sen nasıl olur da, demokrasi diye diye, bizi ortadan kaldırmaya çalışanlara reform sözü verirsin? Sen nasıl olur da, göz göre göre, bizi yok etmek isteyenlere kapı açarsın? Sen nasıl olur da, bizi hiç düşünmezsin?”
Esad annesinden müthiş şikayetçi ama, sonuçta annesi. Onun karşısında başını öne eğiyor, bazı gerekçeler göstermeye çabalıyor, annesinden yeniden azar işitiyor.
Kardeşi Mahir Suriye’deki en güçlü askeri birliğin komutanı. Tam “derin devlet”. O askeri birliğin başı. Her türlü cinayet, adam kaçırma, işkence ile karışık, rejim muhaliflerinin amansız takipçisi. “Reform, demokrasi” laflarını duyunca, tüyleri diken diken oluyor. “Reform bize iktidarı kaybettirir, reform filan yok” diye kestirip atıyor.
Esad kardeşi Mahir’in askeri gücünden fena halde ürküyor. Malum, burası Orta Doğu, kardeş katli, iktidarı devirmek bu alemde her daim geçerli.
ANNENİN UYARISITek kızkardeşi Büşra’nın kocası Asıf Şevket ayrı bir felaket. O eskiden askeri istihbaratın başı.
Gerçi Esad eniştesi Şevket’i görevden alıyor ama Şevket halen Savunma Bakan Yardımcısı. Kızakta gibi görünse de, Suriye’de hayat el altından işliyor. Ve çok tehlikeli. “Demokrasi ve reform” sözleri Şevket’in de ateşini yükseltiyor.

Yazının Devamını Oku

Cop, biber gazı, basınçlı su

30 Mart 2012
ÖNCE otobüsler durduruluyor, polis “evrak eksik” gerekçesiyle otobüsleri otoparka çekiyor. İçindekiler iniyor, yürümeye başlıyor, polis bu kez yürüyenleri cop ve kalkanla durduruyor.

KESK, DİSK, TMMOB üyeleri 4+4+4’e karşı protesto eylemi düzenliyor. Eylem bazı kentlerde ve başkentte. Polisin müdahalesinde basınçlı su, biber gazı, cop eksik değil.
Oysa, demokratik ülkelerde geleceğini düşünen yurttaşların, sivil toplum örgütlerinin demokratik protesto hakkı var.
Geleceğini düşünmek orada dursun, protesto hakkı ve seyahat özgürlüğü ihlal ediliyor. İzmir’li avukat Noyan Özkan İzmir Valisi Cahit Kıraç’a başvuruyor, hukuki dayanaklarla polisin tavrını ve eyleme katılan insanlara konulan yasakları eleştiriyor:
“Demokratik gösterilerde sistematik hale gelen polis şiddeti nedeniyle, ülkemiz hukuk devletinden uzaklaşmıştır. Demokratik hukuk devletinde siyasi iktidar, düşüncelerini barışçı eylemle dile getiren ve anayasal direniş hakkını kullanan yurttaşlarına böylesine acımasız olamaz”.
Avukat Özkan ilgili evrensel hukuk ilkelerini hatırlatıyor.
DÜNYA KURALLARI1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 19. madde:
“Herkesin fikir ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır, bu hak ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve görüşleri her yoldan aramak ve yaymak özgürlüğünü kapsar”.

Yazının Devamını Oku

Türkçesi titretiyor, kendisi yürü ya kulum

29 Mart 2012
SİZ şu cümleden ne anlıyorsunuz?

“2015 yılı sonuna kadar yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinde üst yöneticinin onayıyla 15 yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişilebilir”.
Yok, bu ülkeye gerçekten yeni bir eğitim sistemi şart. Bu muhteşem Türkçe’ye şapka çıkartılır. Ne, nereye yükleniyor? Ne, nasıl yaygın olacak? 15 yıl olayın neresinde? Yaygın yüklenmelere girişilmek ne demek?
Bu cümle 4+4+4 ile eğitim sistemini kökten değiştirmeyi öngören tasarının 25. maddesi.
Eğitimi değiştirmeyi amaçlıyor ama, daha ilk adımda Türkçe’den çakıyor. Tasarının özü büyük dert, nasıl hazırlandığı ise, Türkçesi’nden belli.
ÖLÜNCEYE KADARBöyle bir Türkçe’yi kullananlara ciddi eğitim verilmesi gerektiği ortada. Hele de, o kişiler koca bir sistemi bütünüyle değiştiren önerinin sahibi olan koca koca milletvekilleri ise. O maddeyi adam gibi Türkçe’ye çevirirsek, Türkçesi gibi, amacı da insanı titretiyor.
4+4+4 okullarda kullanılacak tablet bilgisayarların sağlanmasını Kamu İhale Yasası dışında tutuyor. Tabletlerin toplam maliyeti 9.2 milyar lira. 9.2 milyar liralık alım ihale dışında bırakılıyor. İş bununla bitmiyor. İşi bitiren yukarıda aktardığım cümle. O anlaşılmaz cümle şu anlama geliyor:
Okullarda teknik altyapının kurulmasına yönelik mal ve hizmet alımları 2030’a kadar Kamu İhale Yasası dışında tutulacak. Sadece 2015 yılı sonuna kadar değil, sonraki 15 yıl süreyle de.

Yazının Devamını Oku

Generallerin gazetelere ilanı

28 Mart 2012
“SİZİ İran’la savaş baskısına karşı direnmeniz için uyarıyoruz”.

Bu uyarıyı yapan kimler? Hem de gazete ilanıyla. Ve uyarı kime karşı?

Uyarı bir başka gezegende, Amerika’da, Başkan Obama’ya karşı. Gazeteye ilan vererek Obama’yı uyaranlar ise,  yine o gezegendeki generaller. Hayır hayır, emekli filan değil, halen görevde bulunan generaller.

Bir süre önce İsrail Başbakanı Netanyahu Amerika’ya gidiyor. İran’a askeri müdahaleyi savunan Netanyahu Obama’yı etkilemek istiyor. İran’la savaş niyeti.

Böyle bir maceranın nelere mal olacağını hesaplayan Amerikalı generaller aynı gün bazı Amerikan gazetelerine ilan veriyor.

Yazının Devamını Oku