Yalçın Doğan

Hayat karartan kuruma neşter

22 Temmuz 2009
ON altı hasta mahkumdan altısı ölüyor. Kanser, böbrek yetmezliği, sara ve hipertansiyondan.

İHD ilgilileri uyarıyor, mahkumların serbest kalması için, önce Adli Tıp raporu gerek. Cumhurbaşkanının bu rapora göre, hasta mahkumu af yetkisi var.

Ama, Adli Tıp’ta kriz var. Adli Tıp raporu ya yanlış, ya eksik, ya gecikiyor. Bu hatalar içerdeki insanların hayatlarına mal oluyor. Altı kişi ölüyor.

Ölüm dışında, adaleti etkileyecek raporlar tam skandal. Hüseyin Üzmez’le ilgili cinsel taciz iddiası ve Münevver Karabulut cinayeti gibi.

Skandalların sonu gelmeyince, Abdullah Gül Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçiriyor. Adli Tıp Kurumunun denetlenmesini istiyor.

BAKANDAN SES YOK

Buna karşılık, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’den ses yok.

Adli Tıp Kurumu üç haftadır Ergin’den randevu istiyor, üç haftadır bakan ses vermiyor.

Oysa, Adli Tıp Kurumu’nda aklı başında insanlar kurumun yeniden yapılanması için bir model hazırlıyor. Adli Tıp’tan sorumlu Adalet Bakanı ile bunu görüşmek istiyor. Ne var ki, Bakan Bey fazlasıyla meşgul. Adaletle siyasetin artık iyice içli dışlı olduğu savcı ve yargıç kararnamesinden, başını herhalde kaldıramıyor.

Yazının Devamını Oku

Meydan okuyor çünkü eli güçlü

21 Temmuz 2009
Tayyip Erdoğan partisinin Ankara Kongresinde:<br><br>“2011 seçiminde son kez milletvekili adayı olacağım, yerimi daha sonra inşallah yeni arkadaşlara bırakacağım, Sayın Baykal, Sayın Bahçeli, haydi, sen de çık, sen de açıkla”.

Meydan okuma. Onun ötesinde, Türkiye’de bir ilk. İlk kez bir parti başkanı ve Başbakan, kendi görev süresine kendi iradesiyle sınır getiriyor. Daha önce de, getirenler var ama, onlar sonradan vazgeçiyor.

Şimdi yine ihtiyatlı olmak gerek. Ayrıca: 

Beş yıl mı, yedi yıl mı, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı süresi henüz belli değil. 2012 ya da 2014’te Gül’ün süresi sona erdiğinde, Erdoğan halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanlığına aday olabilir.

Cumhurbaşkanı seçilirse, siyasi aktörlüğü 2017 ya da 2019’a kadar sürebilir. Ancak, meydan okuması, genel başkanlık ile ilgili.

DENİZ BAYKAL

Erdoğan’ın çağrıda bulunduğu diğer iki parti başkanına bakalım.

Deniz Baykal 1973’te Antalya milletvekili. 12 Eylül ile birlikte, yedi yıl yasaklı. 1987’de yeniden Mecliste. 1992’de CHP Genel Başkanı. 1999’da CHP barajın altında, bir süre genel başkanlıktan ayrılıyor. Birbuçuk yıl sonra yeniden genel başkan seçiliyor.

1973-2009, kesintilerle birlikte,

Yazının Devamını Oku

Bir tane oğlum vardı 20 yaşında öldürüldü

18 Temmuz 2009
KARŞIYAKA 1. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında:<br><br>“Sanık polis Oral Emre Atar, aracın arkasından aracı durdurmak amacıyla düz ve doğrusal bir atışla bir el daha ateş ettiği...<br><br>Sanığın tabancasının istemi dışında ateş almasının söz konusu olmadığı kabul edilmiştir.”

25 Kasım 2007’de arkadaşlarıyla eğlence programından eve dönerken, polisin “dur” ihtarını duymayan 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Baran Tursun, polis tarafından öldürülüyor. Olay doğal olarak mahkemeye yansıyor.

Ya sonra neler oluyor?

Mahkemede sanık polis Atar ifadesinde:

“Öldürme ve yaralama kastım yoktu, elimdeki silah kurulu iken, yere düşme esnasında gayri iradi biçimde ateş almıştır, Baran Tursun’a isabet etmiş olabilir.”

Bir anlamda itiraf, ama silah gayri iradi ateş almış.

Polisin avukatı da, savunmayı benzer sözcüklerle yapıyor.

ADLİ TIP ÇÜRÜTTÜ

Adli Tıp durumu inceliyor. İstanbul ve İzmir Adli Tıp Kurumu raporları sanık polis ile avukatının savunmasını çürütüyor:

Yazının Devamını Oku

Malımız var, biz mal istemeyiz

17 Temmuz 2009
BİZİ 12 Eylül parçaladı.”

Biz, merkez sağın geniş yelpazesi, anlamında. Bu cümleyi söyleyen, kendisi ile karşısındakileri “biz” olarak tanımlayan kişinin, böyle bir söz hakkı var.

Ankara Tenis Kulübü geçen akşam üç ünlü siyasetçiyi ağırlıyor. DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, eski başbakanlardan Mesut Yılmaz ve ANAP Genel Başkanı Salih Uzun.

Masayı uzaktan gözleyenler, üç kişinin derin konulara daldığını, aralarında tam bir anlaşma olduğunu fark ediyor. O cümle, o gece 12 Eylül ve devamını uzun uzun yorumlayan Cindoruk’a ait.

Sadece merkez sağ değil, 12 Eylül ile birlikte parçalanan merkez sol da, bir daha kendine gelemiyor.

Sağ ile sol arasında yine de, fark var. Sol, bir daha, yani otuz yıldır bir araya gelemiyor, ama sağ öyle değil. Son örnek, DP-ANAP bütünleşmesi.

DEMİREL KURALI

Yazının Devamını Oku

İşsizlik sadece kriz sonucu değil

16 Temmuz 2009
BİR yıldır iş arıyor, ama bulamıyor. Ne zaman? Ekonomik krizden önce, 2008’de, 2007, 2006’da.

Bir yıldır iş arayan, ama bulamayanların oranı ne? Şimdi yüzde 22, daha önceki yıllarda da, bu oran yüzde 20’nin altında bile olsa, o dolaylarda.

İşsizlik rakamları dün açıklandığında, beni en çok ilgilendiren birkaç noktadan biri, iş arayan ama bulamayanların yıllık oranı. Bunun krizle ilgisi yok.

Birkaç yıldır bu oran düşmüyorsa, krizden önce de, bu oran yine yüzde 20’lerde dolaşıyorsa, bunun tercümesi var. Bu yapısal işsizlik. Parlak nutuklara rağmen, ekonomide işlerin parlak gitmediğinin aynası. 

Kriz, yapısal işsizlik oranını biraz artıyor. Yoksa, son birkaç yıldır hep var.

Bir yıldır iş aradığı halde bulamayanlar bir yanda, belli sektörlerde işçi talebi öte yanda. Bu bir çelişki. Neden?

Türkiye’de üretici sektörler, istedikleri elemanı bulamıyor.

İstenen eleman yetişmiyor, eğitimi yetersiz. Bunun aynası da, üniversiteye giriş sınavındaki genel sonuçlar.

ACELEYE GEREK YOK

Yazının Devamını Oku

İki Uygur’a vize yok

15 Temmuz 2009
RABİA Kadir, Dışişleri Bakanlığı’nın bilgilerine göre, halen Amerikan yurttaşı.

Kim Rabia Kadir? Çin’in Uygur Türklerine yaptığı zulüm sonrasında, adı ön plana çıkan Uygur asıllı Türk kadını. Dünya Uygur Kongresi Başkanı. Muhtemelen çifte vatandaşlık taşıyor. Amerika’da yaşıyor.

Çin askerlerinin Uygur Türkleri’ne saldırısı ile birlikte, Dünya Uygur Kongresi Başkanı olarak, Rabia Kadir’in adı ister istemez ön plana çıkıyor. Kendisi çeşitli yayın organlarına görüşlerini aktarıyor.

Türkiye’nin ona vize verip vermediği, Yalova’ya gelip gelmediği tartışılınca, Urumçi’deki saldırı bir anda bizde iç politikaya yansıyor.

Sorunun çok başka bir yönü var, izlediğim kadarıyla, pek değinilmeyen yönü.

BAHÇELİ’NİN AÇIKLAMASI

Üç gün önce bir gazete Rabia Kadir’in Yalova’da bir konuşma yapmak için Türkiye’ye geldiği yazıyor.

Hayır, gelmiyor. Çünkü, kendisine vize verilmiyor. Bunu kim söylüyor? MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli. Bahçeli yazılı açıklamasında:

“Geçtiğimiz yıl, Raiba Kadir’e vize verilmesi için, girişimde bulunduk, ancak, o zaman bize, Çin’in hassasiyeti sebebiyle, BM Güvenlik Konseyi seçimleri sırasında gündeme getirilmesinin doğru olmadığı bildirildi ve ona vize verilmedi”.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin en iyi kartı

14 Temmuz 2009
TÜRKİYE’nin varsayımı şu:<br><br>“Nabucco’dan geçecek doğalgazın yüzde 15’i Türkiye’de kalsın ve makul bir fiyattan kalsın.”

Türkiye’nin öne sürdüğü bu varsayım AB tarafından kabul görmüyor. Rekabete aykırı gerekçesiyle.

Dolayısıyla, dün imzalanan anlaşmada bu madde yok.

Varlar ile yokların sık buluştuğu Nabucco Projesinde ülkeler ayrı, AB ayrı, şirketler ayrı. Projeyi herkes kendine göre, bir yöne çekmeye çalışıyor. Çıkarlar farklı olunca, projenin gerçekleşmesi de, güçleşiyor.

Uzun bir yolun sonunda dün imzalar atılıyor. Önemli olan bu.

UCUZ FİYAT

Her ülke için farklı anlam taşıyan anlaşma, kaynaklara en yakın ülke olması açısından, Türkiye için avantaj.

Türkiye bu avantajı daha ucuz fiyat olarak dile getiriyor.

AB buna karşı. Çünkü, ucuz fiyat bizim sanayi maliyetlerimizi düşürüyor.

Yazının Devamını Oku

Ouagadougou’da Opera

11 Temmuz 2009
ALKIŞLAR, adım adım yaklaştığı ölümünü kolaylaştırmak, son günlerinde ona sevildiği hissettirmek için.

Öleceğini kendisi de biliyor. Aylardır tedavi görüyor, her kemoterapi seansı onu biraz daha yorgun ve bitkin düşürüyor. Kanser akciğerlerine sıçramış durumda. Henüz 48 yaşında.

Christoph Schlingensief son derece yetenekli bir yönetmen. Sahneye tiyatro ve opera koyuyor. Almanya onu asıl yönetmen olarak tanıyor. Hastanede geçirdiği birkaç aydan sonra, çıktığında arka arkaya üç tiyatro oyunu ile bir roman yazıyor. Roman en çok satanlar listesine giriyor. Yönetmenliğin üstüne yazarlık ekleniyor.

Ölümün yaklaştığını iyice hissettiği günlerden birinde, babasının mezarını ziyarete gidiyor. Orada gördüğü bir mezar taşında şu yazılı:

“Ölümden yeni bir hayat doğar.”

BURKİNA FASO

Bu cümleyi okuyunca, “bunu bilmiyoruz” diye kendi kendine söylenirken, aniden irkiliyor:

“Ya ölümden önceki hayat? Onu biliyoruz. Hayatta bir şey yapmak gerek, insanlara yararlı bir şey, hastalığa rağmen, hayatın son günlerine rağmen, bir şey yapmak”.

Evde haritaların başına geçiyor. Uzak Doğuda ve Afrika’da ülke taraması. Burma, Tayland, Mozambik, Tanzanya derken, Burkina Faso’da karar kılıyor.

Yazının Devamını Oku