Paylaş
Öleceğini kendisi de biliyor. Aylardır tedavi görüyor, her kemoterapi seansı onu biraz daha yorgun ve bitkin düşürüyor. Kanser akciğerlerine sıçramış durumda. Henüz 48 yaşında.
Christoph Schlingensief son derece yetenekli bir yönetmen. Sahneye tiyatro ve opera koyuyor. Almanya onu asıl yönetmen olarak tanıyor. Hastanede geçirdiği birkaç aydan sonra, çıktığında arka arkaya üç tiyatro oyunu ile bir roman yazıyor. Roman en çok satanlar listesine giriyor. Yönetmenliğin üstüne yazarlık ekleniyor.
Ölümün yaklaştığını iyice hissettiği günlerden birinde, babasının mezarını ziyarete gidiyor. Orada gördüğü bir mezar taşında şu yazılı:
“Ölümden yeni bir hayat doğar.”
BURKİNA FASO
Bu cümleyi okuyunca, “bunu bilmiyoruz” diye kendi kendine söylenirken, aniden irkiliyor:
“Ya ölümden önceki hayat? Onu biliyoruz. Hayatta bir şey yapmak gerek, insanlara yararlı bir şey, hastalığa rağmen, hayatın son günlerine rağmen, bir şey yapmak”.
Evde haritaların başına geçiyor. Uzak Doğuda ve Afrika’da ülke taraması. Burma, Tayland, Mozambik, Tanzanya derken, Burkina Faso’da karar kılıyor.
Burası eskiden Yukarı Volta olarak bilinen, geçen yüzyılın Fransız sömürgesi. Afrika’nın doğusunda. Fildişi Sahili ile Gana’nın hemen kuzeyinde, doğusunda Nijerya var.
Resmi dil Fransızca, halk yerel bir dil konuşuyor, tarım ve hayvancılıkla geçinmeye çalışıyor. Kişi başına düşen gelir yılda 350 dolar. Günde bir doların altında, dünyanın en yoksul ülkelerinden biri.
SINIRSIZ YOKSULLUK
Burkina Faso’nun başkenti Ouagadougou.
Orada elektrik yok, su var-yok, binalar derme çatma. Günde bir doların altındaparayla yaşamaya çalışan ülke, nasıl olabiliyorsa, işte öyle. Yoksulluğun sınır tanımadığı bir ülke.
Bunun doğal sonucu, çeşitli bulaşıcı hastalıklar, çok erken ölümler ve sakatlıklar.
Yönetmen Schlingensief Ouagadougou’ya opera binası yapmak kararını veriyor.
Böyle bir yere opera.
Çarpıcı bir karar. Oraya opera yapmak için çok, ama pek çok çalışmak gerek. Üstelik para bulmak gerek.
Yönetmen Schlingensief olunca, para bulmak kolay. Alman Hükümeti dahil, bazı Alman vakıfları ve işadamları yönetmene yardım ediyor.
KENDİNE ARMAĞAN
Akciğer kanseri Alman yönetmen kolları zorla sıvıyor, gölgede 42 derecedeki kentte bugünlerde, daha doğrusu, onun son günlerinde, hayal ettiği opera binası yükseliyor.
Sinema ve tiyatronun adının bilinmediği bir ülkede böyle bir bina hangi işe yarıyor? Günün birinde yaraması ihtimali var.
Ama, asıl Alman yönetmenin tavrı. En olmayacak ve en ses getirecek eserini ölümünden kısa süre önce tamamlamak üzere.
Hayata karşı büyük bir inat. Kansere karşı rövanş. Kendisini sevenlere armağan. Bir zamanlar dostluğunu paylaşan, sonradan arkasından konuşanların ağzına fermuar.
En büyük armağan yine de, kendisine. “Ölürken bunu yaptım” diyebilmek. Hem de, göğsünü gere gere.
Paylaş