Yalçın Doğan

HSYK’dan açıklama

18 Mayıs 2011
Sayın Yalçın DOĞAN, Hürriyet Gazetesi köşenizde 28.04.2011 tarihinde “Ajanstan Al Haberi” başlıklı yazınızda 14 Nisan tarihli HSYK Genel Kurul toplantısından bazı saatler vererek bahsetmeniz ve toplantı bitmeden ajansın nasıl haber yaptığını sorgulamanız sebebiyle bu açıklamanın yapılmasına gerek duyulmuştur.

Öncelikle yazınızdaki bazı bölümler doğru olmakla birlikte size verilen saatlerin doğru olmadığını ifade etmek isterim. 14 Nisan günü Genel Kurulumuz saat 10’da çalışmalarına başlamış, saat 11’e kadar gündemdeki diğer işleri görmüş, 11’den itibaren de 12 ihraç dosyasının görüşmelerine geçilmiştir.
Söz konusu 12 dosyanın her biri tek tek ele alınıp sonuca bağlanmıştır. Bu kapsamda ilk olarak Ferhat Sarıkaya dosyası görüşülmüş ve öğleden önceki oturumda adı geçenin talebinin kabulü kararı verilmiştir. Sarıkaya dosyasından sonra bir ihraç dosyası daha ele alınıp karara bağlanmış ve 12.30 sularında yemek arası verilmiştir.
Öğleden sonraki oturumda gündemdeki sıralarına göre geriye kalan 10 ihraç dosyasının görüşmeleri yapılmıştır. Bu dosyalardan 1,3,4,5 ve 8’ici sıradaki dosyalarda ilgililer sözlü savunma yapmışlar, 2,6,7,9 ve 10’uncu sıradaki dosyalarda sözlü savunma talebi olmadığı için evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilmiştir. Yazınızda adı geçen Hüseyin Altın’ın dosyası öğleden sonraki oturumda  ele alınmış ve saat 14.30 gibi karara bağlanmıştır. 14 Nisan tarihli gündemin tümü saat 16’dan önce sona ermiştir.
Yazınızda ima edildiği gibi sözlü savunmalar belli saatler arasında peş peşe alınıp sonra dosyalar üzerinde genel bir değerlendirme yapılmış değildir. Her dosya gündemdeki sırasında görüşülüp karara bağlanmış ve bir sonraki dosyaya geçilmiştir. Özelikle sözlü savunma yapacak ilgililere hazır bulunmaları için görüşme tarihi tebliğ edildiği için ihraç kararlarının görüşüleceğini ilgililerden öğrenen basın mensupları öğle saatlerinden itibaren sonucu öğrenebilmek için yoğun çaba sarf etmişler, toplantı bittikten sonra Sayın Başkanvekili’nin sonuçları söyleyebilirsiniz demesi üzerine de Genel Sekreterliğimiz kendilerini arayan basın mensuplarına ve ajanslara sonuçlar hakkında bilgi vermiştir. İlki öğleden önce ikincisi 14.30 sularında karara bağlanan dosyalarla ilgili bu bilgiye, izah olunan çerçevede ilk olarak Anadolu Ajansının ulaşıp haber yapmış olmasında özel bir kasıt aranması iyi niyetten yoksun bir değerlendirmedir. Böyle bir yaklaşımın doğru olduğunu kabul edersek 26 Nisan tarihli HSYK Genel Kurulunda aralarında kamuoyunun yakından takip ettiği Sacit Kayasu’nun da bulunduğu talebi kabul edilen üç hakim ve savcının mesleğe kabul haberinin ilk olarak NTV’de son dakika olarak verilmesini izah etmek mümkün olmayacaktır. Yine ajansın nasıl haber aldığını sorgulayan yazınızda Kurul toplantı ve karar saatlerini yanlış da olsa dakika dakika verebilmeniz de izahı gereken bir konudur.
Sayın Kart’a atfen diğer 10 kişiye ilişkin neden açıklama yapılmadığı sorunuza gelince; ilgililer kendileri açıklama yapmadığı sürece daha önce ihraç edilen ve talepleri ret edilen kişilerin isim ve eylemlerinin açıklanması bu meslektaşlarımızı incitecek ve kişisel verilerin ifşası anlamına gelecektir. İhraç kararlarını belki de kimseye söylemeyen, emekli oldum, istifa ettim, diyen insanların talepleri kabul edilmediği halde isim ve eylemelerinin yeniden kamuoyunun gündemine getirilmesi Kurulumuzun karar vereceği bir husus olmayıp ilgililer kendileri arzu ederlerse durumlarını kamuoyu ile paylaşabileceklerdir.
Cevabımızın köşenizde yayınlanması ricasıyla iyi çalışmalar dilerim.

On yıllık slogan gerçek oluyor

“PKK Halktır, Halk Burada”

Yazının Devamını Oku

“Uçkur düşkünü hıyar” IMF’de devrim yaptı

17 Mayıs 2011
“KAHROLSUN emperyalizm” narasıyla birlikte, kendisine ayakkabı fırlatan gence, “gençliğimizde biz de yapardık” diyerek, gülüp geçiyor.

Otel çalışanına cinsel tacizden başı derde giren IMF Başkanı Strauss-Kahn geçen yıl İstanbul’da bir üniversitede konferans verirken saldırıya uğruyor. Yumurtalara hedef olan bizdeki politikacılar gibi, o genci mahkemeye vermek yerine, saldırıyı hoşgörüyle karşılıyor.
Dünya onu şu anda yerin dibine batırıyor. Bu onun ilk macerası da değil. Elleri kelepçeli halinden sonra artık ne IMF Başkanlığı kalıyor, ne Fransa Cumhurbaşkanlığı adaylığı. Onun o koltuklara dönmesi için vakit artık çok geç.
Ferhat Boratav’ın dün CNN TÜRK’teki vurgusuyla, daha on beş gün önce Fransa’da ödül kazanıyor. Gaf Ödülü, Başkan Ayağı Yalayan Ödülü gibi, gerçek olaylarla dalga geçen ödül kampanyasından Kahn’ın nasibine de, “Uçkur Düşkünü Hıyar Ödülü” düşüyor.
Ödülün ne kadar isabetli olduğu ortada.

IMF’DE DEVRİM

Bununla birlikte, “vur, fakat dinle” zamanı.
IMF’nin ne olduğu belli. Elli, altmış yıl emperyalizmin en güçlü kollarından biri. Hele de, borç tuzağına düşürerek, özellikle gelişmekte olan ülkelerin sömürülmesinde acı reçeteleriyle ün salan bir kurum. O ülkelere sunduğu ekonomik önlemlerle hükümetlerin düşmesine, rejimlerin değişmesine katkısı büyük.

Yazının Devamını Oku

Bir öğretmen hayat değiştiriyor

14 Mayıs 2011
UZAK, çok uzak köylerden birinde bir okul. Okulu, hayatını eğitime adamış kendi halinde bir iş adamı yaptırıyor. Okula aklı başında, ne yaptığını bilen bir öğretmen atanıyor, müdür olarak.

O çok uzak köyün müdüründen
okulu yaptıran iş adamına iki gün önce
bir mektup geliyor. Özel bölümleri hariç, şöyle bir mektup:
“Okulumuzdan iki kızı, Güzel Sanatlar Lisesi müzik bölümüne gönderiyorum. Bugün liseli kızlarla sohbet ettik, bizim okuldan mezun olanlar bayağı farklı, geniş düşünen, kendilerine güveni olan kızlar. Bizim köyde kızların kollarında, omuzlarında gitar var artık. Velilerle sık sık görüşüyoruz. Sosyal etkinliklerin okullara katkısını yaşayarak gördük.
Erkeklerin bile saz çalmaktan kaçındığı bir yerde, kızların
kollarında gitarlar var ise, bunun en büyük mimarı sizsiniz. Siz olmasaydınız, idareci olmaktan çoktan çekilmiş olurdum.
Bugün köyden birileri ile görüştüm, gitar kursu, Arapça kursu, saz kursu, bayanlara yönelik bilgisayar kursu açacağımızı söyledim. Ağabey, amacım bütün çocukların, gençlerin bu ülkeye yararlı ve geniş düşünebilen insanlar haline gelmeleridir.

Yazının Devamını Oku

Hakkari-Yüksekova hattı kendi modelini çiziyor

13 Mayıs 2011
İKİ binden fazla kişi gözaltına alınıyor ya da tutuklu. Son bir buçuk ayda. Ama, Başbakan Erdoğan’a göre, “Kürt Sorunu yok”. Başbakan öyle diyor.

Aynı süre içinde çatışma ve saldırıda ölenlerin sayısı yirmiyi aşıyor. Ama, Kürt Sorunu yok. Başbakan öyle diyor.
Bölgeyi dolaştığınızda doğru, bir açıdan Kürt Sorunu yok. Bölge insanı artık otomatiğe bağlamış, “karşılaştığım her sorunu ben kendim çözerim, Ankara’ya ihtiyacım yok” havasında. Konu ne olursa olsun, onlara göre, çözüm artık Ankara’dan geçmiyor. Sokakta karşılaştığınız insanlar hep bu duyguyu taşıyor.
Giderek hayat tarzına dönüşen böyle bir ruh halinin siyasal tercümesini BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş dile getiriyor:
“Türkiye tek Başbakanla yönetilemeyecek kadar büyük.”
BDP planını açıklıyor, Türkiye’yi yirmi beş özerk bölgeye ayırıyor.
SEN BANA KARIŞMASeçim meydanlarında pek konuşulmuyor. Sanki böyle bir sorun yok. Kasetler, hakaretler, dedikodular daha önemli.
İnsanlar ölüyor, insanlar tutuklanıyor. Adamlar aylardır “demokratik özerklik” diye bas bas bağırıyor, Türkiye’yi yönetenler aylardır bu feryada sesiz kalıyor. Bu vurdum duymazlık çok garip.

Yazının Devamını Oku

Cumhurbaşkanlığı’nda erken peşrev yok

12 Mayıs 2011
<b>KAYSERİ </b><br>BU bir senaryo. Cumhurbaşkanlığı ile ilgili pek çok senaryodan biri Kayseri kaynaklı bir senaryo.

Önümüzdeki seçimlerden sonra, gündeme iki siyasi konu gelecek. Biri Anayasa değişikliği, diğeri Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Anayasa değişikliğinden çok, hepimiz yeni bir Anayasayı tartışacağız.
Başbakan Erdoğan’ın kafasındaki yeni Anayasada başkanlık sistemi var. Ancak, muhalefet partileri bir yana, sivil toplum örgütlerinden öte, başkanlık sistemine AKP’nin kendi içinden tepki var. AKP’de önemli bir çoğunluk başkanlık sistemini istemiyor. Toplumda da böyle bir uzlaşma olmadığı için başkanlık ufuk ötesinde görülüyor.
Başkanlık sisteminden daha önemli olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi beş yıl mı olacak, yedi yıl mı?
Bu konuda nihai sözü Başbakan Erdoğan söyleyecek. Yüksek Seçim Kurulu karar verir, sözlerine
aldanmak yanlış.
BEŞ Mİ, YEDİ Mİ?Beş ya da yedi yıl, süreyi belirleyecek olan önümüzde ki seçimlerde AKP’nin alacağı oy oranı.

Yazının Devamını Oku

‘Hayaldi gerçek oldu’ hayır ‘gerçekti hayal oldu’

11 Mayıs 2011
AKP’nin TV seçim filmlerinde mantık “hayaldi, gerçek oldu” sloganına oturuyor. Tek tek konular ele alınıyor, geçmişteki hayallerin AKP ile birlikte nasıl gerçeğe dönüştüğü anlatılıyor.

CHP buna karşı iki film hazırlıyor. İlk film şöyle. Üniversiteye girecek öğrenci YGS sınavında. Önündeki sınav kağıdında iki şık yazıyor, biri gerçek, diğeri hayal. YGS skandalından sonra, üniversiteli genç hayal şıkkını işaretliyor. AKP döneminde üniversiteye girmek hayal oldu, anlamında.
İkinci film akaryakıt zammıyla ilgili.
Benzin zamları insanları öyle bezdiriyor ki, bir kamyon şoförü kamyonuna yeteri kadar akaryakıt alamıyor, çünkü yeteri kadar kazanamıyor, “ekmek paramız gerçekti, hayal oldu” diyor.
Film o kadar inandırıcı ki, twitter’da dünyada ilk on arasına giriyor.
Akademik düşünce ile iletişim birleşiyor. Profesyonellik ile siyasal irade paralel gidiyor, sonunda ortaya bu ürünler çıkıyor.

PIRIL PIRIL 14 GENÇ

Kimi Harvard’dan, kimi Oxford’dan, kimi London School of Economics’ten, kimi ODTÜ’den pırıl pırıl on dört genç, hepsi yabancı üniversitelerden doktoralı, değişik mesleklerden.

Yazının Devamını Oku

Beş yıldır Eşme’de siyanür davası

10 Mayıs 2011
BİN beş yüz kişi siyanürden zehirleniyor. Altını ayrıştırırken kullanılan siyanür önce suyu, sonra köylülüleri zehirliyor. Beş yıl önce, 2006’da, Eşme’de

Üretime son verilmesi için yürütmeyi durdurma davası açılıyor. Metalürji Mühendisleri Odası davayı kazanıyor, Oda Yönetim Kurulu Başkanı Cemalettin Küçük’le dün telefonda konuşurken, Küçük:
“Davayı kazandık, ama mahkeme kararını uygulamıyorlar, üretime devam ediyorlar”.
Zehirlenen köylüler tazminat davası açıyor. Tesadüfe bakın ki, o dava Kütahya’da bir başka siyanür felaketinin yaşandığı güne denk geliyor. Bugün bin beş yüz kişinin zehirlenmesi nedeniyle açılan tazminat davasına bakılacak. Cemalettin Küçük:
“Bergama’da yaşanan facia Erzincan’da, Eşme’de, başka yerlerde yaşanıyor. Mahkeme kararlarını uygulamıyorlar, bundan sonra biz de mücadelemizi köylülerle birlikte sürdüreceğiz”.
Yeni bir sivil toplum direnişi. Hayata tutunma direnişi.
Uzayan davalar, gazeteci tutuklamaları ve benzeri terslikler karşısında, iktidar her sefer “olay yargıda, biz yargıya karışamayız” diyor, yargıyı kendine siper ediyor. Ama, aynı iktidar her fırsatta vurguladığı yargı kararını uygulamakta ayak sürçüyor.

ÜRETİM DURDU DURMADI

0.1 gram siyanür insanı öldürmeye yetiyor. Teneffüs edilmesi ölüm nedeni.

Yazının Devamını Oku

O şimdi ‘Üç fidan’ ile beraber

7 Mayıs 2011
“DENİZ odaya alınmıştı. Biraz sonra can vereceği darağacı tam karşısında duruyordu. Deniz’i darağacına çıkardılar, odaya Yusuf’u getirdiler. Yusuf pencereden Deniz’in son nefesini verişi izledi. Yusuf infaz edilirken de, Hüseyin’i odaya getirdiler. O da, saniye saniye Yusuf’un infazını gördü.

Deniz’in infazını unutamıyorum. 25 dakika sürdü. 86 yıllık yaşamımdaki o çaresizliği anlatamam. (?)
Gözümün önünden gitmeyen bir başka sahne ise, idam cezasını veren mahkemenin başkanı Ali Elverdi’nin, bir ağaca yaslanarak infazları izlemesidir”.
İnsanlık dışı bu sahneyi anlatan pırıl pırıl bir insan, idam edilen o üç gencin avukatı Halit Çelenk.
Halit Bey’i çok yakından tanıma bahtiyarlığına kavuştuğum için mutluyum. Ama, bugün çok üzgünüm. Halit Bey artık aramızda değil. Yakalandığı hastalıktan kurtulamıyor, bizlere veda ediyor.
HEP SOSYALİSTHalit Bey’in siyasal görüşü belli, TİP üyesi. Ömrü boyunca değişmiyor, hep sosyalist kalıyor.
Kimsenin karşısında eğilip bükülmüyor. Konuşması ve tavrı, hangi görüşte olursa olsun, herkeste saygı uyandırıyor. Mesleğini icra ederken aldığı davalar, taşıdığı siyasal düşünceye denk.
Ezilen, sömürülen, haksızlığa uğrayan, işkence gören insanların, bir bütün olarak işçilerin, yazarların, öğrencilerin, gençlerin, sendikaların savunuculuğunu üstleniyor. TİP, DİSK, Dev-Yol, TÖS, TÖB-DER, Barış Derneği gibi 12 Eylül dönemindeki davalarda Halit Bey hep ön sırada.

Yazının Devamını Oku