Paylaş
Ulufe dağıtmam!
Vakıflar Bankası Genel Müdürü Hasan Kılavuz, banka çalışanlarından bir grubun yönettiği 'Zor Soruları' (22.1.1998) yanıtlıyor: ‘‘Köşenizde hakkımda ortaya atılan iddiaların sahipleri birkaç kişidir ve çeşitli nedenleri vardır. Bankamızın sorumlularının personeline sahip çıkmamasına sinirleniyorum. Vakıflar Bankası, sanki yağma Hasan'ın böreği... Bazı uygulamalar başlatınca çomak sokmaya başladılar.’’
Kılavuz'u, Galeria'da batan Printemps Mağazası'nın yönetim kurulu başkanı Ünal Yaltırak'la olan mücadelesinden tanıyoruz. Özellikle Genel Müdürlük çalışanlarının aktardıkları iddialar karşısında bize ayrıntılı belgeler gönderdi, telefonda sorularımıza da açık yanıtlar verdi:
LOJMANLARI SATIYORUM Bankanın 311 lojmanını satışa çıkardım, 7 trilyon bekliyoruz. Benim de lojmanım satılacak. Bankanın çalışanlarının altındaki 94 adet makam arabasını, marka ve modelleri sık sık değiştirilen 144 adet cep telefonunu ellerinden alıp sattım.
REFAHLI DİYEN ŞEREFSİZDİR Personelimizin durumuna gelince... Eski Genel Müdür Yardımcısı Hasan Cebeci, Erbakan'la değil, 3.4.1996-5.5.1996 tarihleri arasında annesiyle birlikte hacca gitmiştir. Ahmet Kaçar, İsmail Hakkı İmamoğlu, Siyami Bilal, bankamızın eski personelidirler. Benden önce 'politik düşünceleri ile değil liyakat ve başarı durumuyla' bu göreve getirilmiştir. Bu arkadaşlarıma Refahlı diyenler şerefsizdirler.
TOKATLI KAÇ KİŞİ? Sizin yazdığınız gibi bankamıza 1000 kişi değil, 350 kişi aldık. Alınanlar arasında Tokatlı olmaz olur mu? (Bankanın bağlı olduğu Devlet Bakanı Metin Gürdere, Tokatlıdır.) Bakan bey, üç beş Tokatlı'yı koymuştur. Şu anda Yönetim Kurulumuz'un kararıyla 202 personele ihtiyaçımız bulunmaktadır. Artık mart ayından sonra yüksek okul mezunu olmayan bankamızda çalışamayacaktır.
MEVDUAT PRİMİ Özel kanunla kurulmuş olan bankamız personeli 657 sayılı kanuna tabi değildir ve sendikaya bağlı toplu sözleşme kuralları içerisinde çalışmaktadır. Diğer rakip bankalarda olduğu gibi bankamızda da mevduatın artırılmasının teşviği amacıyla üçer aylık dönemler itibariyle mevduat prim dağıtımı uygulaması uzun yıllardır devam etmekte, bu sistem Genel Müdür'den başlayarak tüm elemanlara uygulanmaktadır. Mevduat priminin dağıtılmasına esas teşkil eden mevduatın seyrinin ise toplam olarak 31.12.1996 tarihinde 427.2 trilyon TL, 31.3.1997 tarihinde 470.9 trilyon, 30.6.1997 tarihinde 571.2 trilyon, 31.12.1997 tarihinde ise 937.7 trilyon TL olarak gerçekleştiği görülmüştür. Burada dikkati çeken nokta eski dönemdeki mevduat artışı ve prim ödemesi ile benim dönemimdeki mevduat artışı ve prim tutarı kıyaslandığında mevduat miktarının iki kat artmasına rağmen, TL bazında alınan prim hemen hemen aynı, dolar bazında ise yaklaşık yarısı kadardır. (Kılavuz, son aldığı prim tutarının 8 milyar (39.624 $) olduğunu bildirirken, 1996/4 dönemindeki Genel Müdür'ün aldığı 8.3 milyarın karşılığının ise (62.505 $) olduğunu anımsatıyor.)
YILBAŞI HEDİYESİ 1 katrilyon mevduatım var. Evet, yılbaşında bürokratlara, holding sahiplerine, özel kuruluşlara 17 milyarlık hediye gönderdim. Bunları dolara vurursanız geçen yıllara göre devede kulak kalır.
Hasan Kılavuz bizi bilgi bombardımanına uğrattı. İlginçlikten de öte anlamlı projeleri olduğu anlaşılıyor. Medyanın Ekonomi Servisleri'nin kendilerini yakın takibe almaları gerektiği anlaşılıyor. Bizim anladığımız kendisini önümüzdeki dönem TBMM'de göreceğimiz...
Dinamitleyin gitsin!
Muğla Valisi'nin öncülük ettiği kaçak yapılarla ilgili 'dinamitle' yıkım örneğine, okurlarımızdan çeşitli öneriler:
İSTANBUL VALİSİ'ne... Cumhurbaşkanlığı'na ait, Tarabya'da tarihi Huber Köşkü bahçesinde, 'askeri savunma tesisi' adıyla yapılan ek hizmet binası,
MUĞLA VALİSİ'ne... Bodrum Gümbet'te Sezar Oteli, İskandil Otel, Halikarnas Disko'nun iskelesi ve kaçak ek yapıları; Turgut Özal'ın, Gökova Körfezi Okluk Koyu'nda inşa ettirdiği Cumhurbaşkanlığı villası. (Vali Cemil Serhatlı'yı dinamitlediği otelden dolayı övdük ama Bodrum'daki bazı uygulamalar karşısında Ankara'dan gelen telefonlar üzerine boyun eğdiğini öğreniyoruz...)
ANKARA VALİSİ'ne... Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in, ulaşım ve imar planlarına aykırı olup, mahkemece de projeleri iptal edilen tüm katlı kavşakları...
İZMİR VALİSİNE... Kordon'daki dolgu yolu.
THY, Swissair'e ne ikram etti?
THY ile Swissair Group arasındaki stratejik işbirliği anlaşması, Başbakan Mesut Yılmaz'ın bizzat katıldığı bir törenle geçen hafta imzalandı. İşbirliğinin amacı; uçuş ağını genişletmek, yolcu potansiyelini, rekabet gücünü ve maliyeti yükseltmeden gelirleri artırmak olarak açıklandı.
THY, milli havayolumuz. Orta Asya ve Afrika'ya zaten uçuyor, pazarı elinde tutuyor. Güney Amerika'ya ise, Türkiye üzerinden yolcu talebi yok. Zaten ekonomik, sosyo-ekonomik ilişkimiz pek yok. THY'nın -ve de Onurair ile Airalfa'nın- İsviçre uçuşlarında ise rakipleri bulunmuyor (Türk tarafının yolcu taşıma oranı %80). Swissair yolcu azlığından Ankara ve İzmir hatlarından çekilmek zorunda kaldı. Eee böyle olduğuna göre, Swissair'le Türkiye, Orta Asya ve Afrika hatlarının yolcu potansiyelini bölüşmek niye?
Bu durumda anlaşmanın, sırf Güney Amerika hattına ortak olmak için mi yapıldığı sorusu akla geliyor.
Yüzde 60'ı Turgay Ciner'e ait olan HAVAŞ'ın yönetimi Swissair'in elinde bulunuyor. Catering hizmetlerinden sonra uçuş hizmetlerinin de Swissair'e ikram edilmek istenmesi anlaşılır gibi değil.
Bunları bize anlatan havayolcu bir dostumuz, ‘‘Bu işlerin arkasında ne olduğunu anlayamadık. T.C.'nin Başbakanı'nın, iki uçak şirketinin anlaşmasını Konut'ta imzalatması görülmüş şey midir? Yoksa ince pazarlıklar mı döndü? THY Kazakistan'a giden yolcusunu neden İsviçre havayoluna kaptırıyor?’’ diyor.
Bu anlaşmadan Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları'nın ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün haberleri var mıydı!
ORAL ÇELİK'e... Abdi İpekçi'yi, katledilmesinin 12. yılında anacağız. Susurluk Raporu da gündemdeyken, 12 Eylül öncesinde ve sonrasında gelişen olayların odak noktasındaydın. Sana televizyonlar para verirler, çık Reha Muhtar veya Hakan Aygün'le konuş... Artık yetti, bildiğin bir şey varsa açık yüreklilikle anlat. Göster ülkene sevgini... M.K.-ÜRGÜP
Paylaş