Yeter Söz! Milletin

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

(I)

Bu kuzu millet kudurmak üzere

Son günlerde verilen bazı demeçler ve ülkemizin içinde bulunduğu durum biz çiftçileri yine şaşkınlığa uğrattı.

Ey yetkililer, özellikle Sayın Cumhurbaşkanım... ‘‘Ülkemizde tarım ve hayvancılığın bittiğini’’ söyleyerek ağlaşıyorsunuz. '30-40 yıldır bu ülkeyi ben mi idare ediyorum?' Allah'ın yardımı ve özel sektörün gayretleri olmasaydı, şimdiki günlerimizi de arardık. Adana'nın pamuğunu 12 Eylül öncesi kısır çekişmelerinizle makineli hasada sokmadınız. Şimdi Çukurova'nın gözbebeği endüstriyel tarım yapan Adana sebzecilikten, meyvecilikten medet umuyor. Fakat iklim müsaade etmiyor. Plansız tarımla dünyanın en çok zirai ilaç tüketen ülkesi olduk. Zehir yiyor, zehir soluyoruz. Trilyonlarca liralık ilaçla kendi elimizle doğamızı ve sağlığımızı yok ediyoruz.

Cumhurbaşkanım, 'Hayvancılığa sıfır faizle para verdik, çiftçi parayı dövize, faize yatırdı' diyor. Kusura bakmasın, çiftçi, o paralardan bir kıymık almıştır. Büyük kısmı belli yerlere akmıştır. Hatta PKK'ya kadar dağıtılmıştır. Cumhurbaşkanımız'ın bunlardan habersiz olmasından veya öyle görünmesinden üzüntü duyuyorum. Benim Muşlu bir arkadaşım vardı. Satış mevsiminde aşiretlerinin binlerce hayvanı satışa sürebildiklerini, oysa bugün değil hayvanları, aşiretlerinin bile kalmadığını anlatıyor.

VATANDAŞ NELER İSTİYOR?

Sayın yetkililer, ağlaşacağınıza şunları yapın.

SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'u bir çatı altına toplayın. Her vatandaşa ödeyebileceği makul bir prim uygulayın. Köylünün cehaletinden dolayı kısıtlı sosyal güvenlikten bile haberi yok. Doktor hastasını özel muayene ediyor, ‘Bir karne bul getir ilaçlarını yazayım’’ diyor. Bu sosyal yara mutlaka düzeltilmeli, biz köylüler 'yeşil kart' aşağılanmasından kurtarılmalıyız.

Tarımda, turizmde ve sanayi'de tüm teşvikler derhal kaldırılmalıdır. Sebebi mi? Ben hiç para ödemeden tüm zirai gübrelerimi alabiliyorum. Çünkü, gariban köylü birkaç torba gübrenin belgesiyle uğraşmayınca fırsatçılara gün doğuyor. Turizm ve sanayide de eksper raporlarının nasıl hazırlandığı hepimizin malumu.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da askeri harcamaların yanı sıra her il ve ilçede hayvan üretim çiftlikleri ve fidan üretim tesisleri kurun. korucuları buralarda istihdam edin.

Tarlayı eken biçen, ilacı atan, su parası ödeyen, hasat kahrını çeken benim. Ürün yine de vatandaşın sofrasına en az 2 kat fiyatla varıyor. Bunun çaresini bulun.

Sayın yetkililer, halk devletine küskün ve güvensiz. Eğer uzlaşıcı ve olumlu tedbirleri bir an evvel almazsanız seçim gezileri başladığında ülkemizde neler olacağını düşünmek dahi istemiyorum. Çünkü bu kuzu millet kudurmak üzere.

Mustafa LEVENT-Ziraat Yük. Müh.-Tarsus/İÇEL

Çürümenin anatomisi

‘‘Eroinden çok daha zararlı bir uyuşturucu girmişti ulusal kültüre; Kolay kazanılan para... Yasaların mutluluk karşısındaki en büyük engel olduğu, okuma yazma öğrenmenin hiçbir işe yaramadığı, namuslu insan olarak yaşamaktansa bir suçlu olarak çok daha iyi ve güvenli yaşandığı düşüncesi toplumda yerleşmişti. Özetle, her gizli savaşta kendini gösteren toplumsal bir yozlaşmaydı söz konusu olan...’’

Ünlü Kolombiyalı yazar Garbiel Garcia Marquez, uyuşturucu ve silah kaçakçısı çetelerle devletin mücadelesini anlattığı kitabı, ‘‘Bir Kaçırılma Öyküsü’’nde, yolsuzluk ve rüşvetin pençesine düşmüş, ekonomik bunalım içinde kıvranan ülkesin analizini kısaca öyle yapıyordu.

İtalyan Savcı Di Pietro, ‘‘Çürüme önemli olan piramidin tepesi değil, alt kısmı. Yozlaşma her yere yayıldıysa bunun için ne yapacaksınız?’’ diye soruyor.

Çürümenin her yanı sardığı bir ortamda Nilgün Cerrahoğlu ve Yavuz Baydar, bugün saat 22.15'ten itibaren TRT 1'deki ‘‘Açık Kapı’’ programında çürümenin derinliklerinde yatan nedenleri araştırıyor. Konukları: Turgut Kazan, Necati Doğru, Murat Belge, Murat Bekdik, Prof. Osman Altuğ, Eyüp Aşık..

Basa ve Koçtürk

ULUDAĞ Üniversitesi'nden bir öğretim üyesi soruyor:

‘‘Necdet Basa'nın, doktorasını Köln'den aldığını söylemesi doğru değildir. Yurtdışındaki işçi sorunları ile ilgili doktorasını 1988 Haziranı'nda Bursa Uludağ Üniversitesi'nden almıştır. Doktora jürisi, Prof. Nuran Akçaylı (Uludağ), Prof. Murat Demircioğlu (Yıldız) ve Doç. Kuvvet Lordoğlu (Uludağ, şimdi Marmara'da). Basa, sakın Köln'de lisansını yapmış olmasın? Yoksa, çift doktora mı yaptı? Bilmiyoruz.’’

İstanbul Üniversitesi'nden bir öğretim üyesinin anlattıkları da şunlar: ‘‘Basa'nın Çalışma Bakanlığı'ndaki görevleri, Meclis'teki 'ağır yükü' altında ezilmeden dokuz yılda profesörlük unvanını alması hayli ilginçtir. Yazdıklarınızı okuyunca bir anda rahmetli Doç. Osman Nuri Koçtürk'ü anımsadım. Türkiye'nin en büyük gıda ve tarım uzmanı olan Koçtürk, maalesef, kadro yokluğundan 30 yılda profesörlük unvanını alamamıştır. Doçent unvanıyla dünyayı terk etmiş, ama geride yüzlerce kitap ve makale bırakmıştır.‘‘

JAGUAR'IN BELGESİ YOK

Necdet Basa, ‘‘Son açıklamamı yapıyorum’’ diyor:

‘‘Kardeşim Rıza Basa, dünya tatlısıdır, en başarılı devlet memurlarından birisidir. Tahsilini Almanya'da yapmıştır. Yurtdışında görev yapan memurlar içinde mevzuatı en iyi bilen beş kişi varsa, beni bensem, diğeri kardeşimdir. 12 Eylül döneminde Prof. Turhan Esener'in döneminde Bakanlığa girmiştir. Düz memur değildir, yurtdışı personeli olarak açılan sınavı kazanmıştır.

Jaguar belgesini yazıyorsunuz.... Ben eski kağıt koleksiyoncusu değilim. Almanya'da otomobil almak oyuncak almak gibidir. Noter mecburiyeti yoktur. Aradan iki yıl geçmiş bir şeyin kağıdını muhafaza etmenin alakası, mantığı yoktur. Mesele bu kadar basittir.’’

BÇG’YE

‘‘Her iki karar da mübarek günde çıktı. Henüz daha işin başındasınız. Yapılacak çok işler var... Bu ülke ayakta kalacaktır. Yobazlara, alçaklara, hainlere, hırsızlara ve vatan düşmanlarına geçit verilmeyecektir.’’

(G.Y.-İSTANBUL)

(II)

Bu kuzu millet kudurmak üzere...

SON günlerde verilen bazı demeçler ve ülkemizin içinde bulunduğu durum biz çiftçileri yine şaşkınlığa uğrattı.

Ey yetkililer, özellikle Sayın Cumhurbaşkanım... ‘‘Ülkemizde tarım ve hayvancılığın bittiğini’’ söyleyerek ağlaşıyorsunuz. '30-40 yıldır bu ülkeyi ben mi idare ediyorum?' Allah'ın yardımı ve özel sektörün gayretleri olmasaydı, şimdiki günlerimizi de arardık. Adana'nın pamuğunu 12 Eylül öncesi kısır çekişmelerinizle makineli hasada sokmadınız. Şimdi Çukurova'nın gözbebeği endüstriyel tarım yapan Adana sebzecilikten, meyvecilikten medet umuyor. Fakat iklim müsaade etmiyor. Plansız tarımla dünyanın en çok zirai ilaç tüketen ülkesi olduk. Zehir yiyor, zehir soluyoruz. Trilyonlarca liralık ilaçla kendi elimizle doğamızı ve sağlığımızı yok ediyoruz.

Cumhurbaşkanım, 'Hayvancılığa 0 faizle para verdik, çiftçi parayı dövize, faize yatırdı' diyor. Kusura bakmasın çiftçi, o paralardan bir kıymık almıştır. Büyük kısmı belli yerlere akmıştır. Hatta PKK'ya kadar dağıtılmıştır. Cumhurbaşkanımızın bunlardan habersiz olmasından veya öyle görünmesinden üzüntü duyuyorum. Benim Muş'lu bir arkadaşım vardı. Satış mevsiminde aşiretlerinin binlerce hayvanı satışa sürebildiklerini, oysa bugün değil hayvanlarının aşiretlerinin bile kalmadığını anlatıyor.

VATANDAŞ NELER İSTİYOR?

Sayın yetkililer, ağlaşacağınıza şunları yapın.

SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'u bir çatı altına toplayın. Her vatandaşa ödeyebileceği makul bir prim uygulayın. Biz köylüleri 'yeşil kart' aşağılanmasından kurtarın.

Tarımda, turizmde ve sanayi'de tüm teşvikler derhal kaldırılmalıdır. Sebebi mi? Ben hiç para ödemeden tüm zirai gübrelerimi alabiliyorum. Çünkü, gariban köylü birkaç torba gübrenin belgesiyle uğraşmayınca fırsatçılara gün doğuyor.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da askeri harcamaların yanı sıra her il ve ilçede hayvan üretim çiftlikleri ve fidan üretim tesisleri kurun. Korucuları buralarda istihdam edin.

Tarlayı eken-biçen, kahrını çeken benim. Ürün yine de vatandaşın sofrasına en az 2 kat fiyatla varıyor. Bunun çaresini bulun.

Sayın yetkililer, halk devletine küskün ve güvensiz. Eğer uzlaşıcı ve olumlu tedbirleri bir an evvel almazsanız seçim gezileri başladığında ülkemizde neler olacağını düşünmek dahi istemiyorum.

Çünkü bu kuzu millet kudurmak üzere.

Mustafa LEVENT-Ziraat Yük. Müh.-Tarsus/İÇEL

Çürümenin anatomisi

‘‘Eroinden çok daha zararlı bir uyuşturucu girmişti ulusal kültüre; Kolay kazanılan para... Yasaların mutluluk karşısındaki en büyük engel olduğu, okuma yazma öğrenmenin hiçbir işe yaramadığı, namuslu insan olarak yaşamaktansa bir suçlu olarak çok daha iyi ve güvenli yaşandığı düşüncesi toplumda yerleşmişti. Özetle, her gizli savaşta kendini gösteren toplumsal bir yozlaşmaydı söz konusu olan...’’

Ünlü Kolombiyalı yazar Garbiel Garcia Marquez, uyuşturucu ve silah kaçakçısı çetelerle devletin mücadelesini anlattığı kitabı, ‘‘Bir Kaçırılma Öyküsü’’nde, yolsuzluk ve rüşvetin pençesine düşmüş, ekonomik bunalım içinde kıvranan ülkesinin analizini kısaca öyle yapıyordu.

İtalyan Savcı Di Pietro, ‘‘Çürüme önemli olan piramidin tepesi değil, alt kısmı. Yozlaşma her yere yayıldıysa bunun için ne yapacaksınız?’’ diye soruyor.

Çürümenin her yanı sardığı bir ortamda Nilgün Cerrahoğlu ve Yavuz Baydar, bugün saat 22.15'ten itibaren TRT 1'deki ‘‘Açık Kapı’’ programında çürümenin derinliklerinde yatan nedenleri araştırıyor. Konukları: Turgut Kazan, Necati Doğru, Murat Belge, Murat Bekdik, Prof. Osman Altuğ, Eyüp Aşık..

Basa ve Koçtürk...

ULUDAĞ Üniversitesi'nden bir öğretim üyesi soruyor:

‘‘Necdet Basa'nın, doktorasını Köln'den aldığını söylemesi doğru değildir. Yurtdışındaki işçi sorunları ile ilgili doktorasını 1988 Haziranı'nda Bursa Uludağ Üniversitesi'nden almıştır. Doktora jürisi, Prof. Nuran Akçaylı (Uludağ), Prof. Murat Demircioğlu (Yıldız) ve Doç. Kuvvet Lordoğlu (Uludağ, şimdi Marmara'da). Basa, sakın Köln'de lisansını yapmış olmasın? Yoksa, çift doktora mı yaptı? Bilmiyoruz.’’

İstanbul Üniversitesi'nden bir öğretim üyesinin anlattıkları da şunlar: ‘‘Basa'nın Çalışma Bakanlığı'ndaki görevleri, Meclis'teki 'ağır yükü' altında ezilmeden dokuz yılda profesörlük unvanını alması hayli ilginçtir. Yazdıklarınızı okuyunca bir anda rahmetli Doç. Osman Nuri Koçtürk'ü anımsadım. Türkiye'nin en büyük gıda ve tarım uzmanı olan Koçtürk, maalesef, kadro yokluğundan 30 yılda profesörlük unvanını alamamıştır. Doçent unvanıyla dünyayı terk etmiş, ama geride yüzlerce kitap ve makale bırakmıştır.‘‘

JAGUAR'IN BELGESİ YOK

Necdet Basa, ‘‘Son açıklamamı yapıyorum’’ diyor:

‘‘Kardeşim Rıza Basa, dünya tatlısıdır, en başarılı devlet memurlarından birisidir. Tahsilini Almanya'da yapmıştır. Yurtdışında görev yapan memurlar içinde mevzuatı en iyi bilen beş kişi varsa, biri bensem, diğeri kardeşimdir. 12 Eylül döneminde Prof. Turhan Esener'in döneminde Bakanlığa girmiştir. Düz memur değildir, yurtdışı personeli olarak açılan sınavı kazanmıştır. Jaguar belgesini yazıyorsunuz.... Ben eski kağıt koleksiyoncusu değilim. Almanya'da otomobil almak oyuncak almak gibidir. Noter mecburiyeti yoktur. Aradan iki yıl geçmiş bir şeyin kağıdını muhafaza etmenin alakası, mantığı yoktur. Mesele bu kadar basittir.’’

RÜŞVETÇİ POLİS BELİRLENDİ...

İstanbul Trafik Denetleme Müdürü Yaşar Aldere, ‘‘İşte rüşvetçi polis!’’ başlıklı yazıda, Kasımpaşa bölgesinde görev yapan trafik polisinin adının Hasan Çoban olduğunu bildirdi. Akdere, ‘‘İki ay önce bize Pasaport Şubesi'nden gelmiş. Hakkında soruşturma başlattık. İlgili plakalardan araçların sürücüleri tespit edilip ifadeleri alınacaktır. Okurunuza ve size teşekkür ediyoruz.’’

BÇG’YE

‘‘Her iki karar da mübarek günde çıktı. Henüz daha işin başındasınız. Yapılacak çok işler var... Bu ülke ayakta kalacaktır. Yobazlara, alçaklara, hainlere, hırsızlara ve vatan düşmanlarına geçit verilmeyecektir.’’

(G.Y.-İSTANBUL)














Yazarın Tüm Yazıları