Yalçın Bayer: Yağmala başkan babanın malıymış gibi sat, kazan!

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

'Temiz toplum, temiz siyaset' çabaları yoğunlaşırken, İzmir'deki, Menemen'in Seyrek Beldesi'nde bu çabaların tam aksine ‘Devlet malı deniz yemeyen domuz. Yasalar bizi ilgilendirmiyor’ anlayışı ilkel bir biçimde hüküm sürüyor. Devlet İhale Yasası kuralları hiçe sayılarak belediye arsaları peşkeş çekiliyor.

Bunları Menemen'den bir okurumuz anlatıyor.

Devlet malının satışında ihalelerde esas alınan muhammen bedeller kaymakamlıklar tarafından oluşturulan Takdir Komisyonları aracılığıyla belirlenir ama... Ancak DYP'li Seyrek Belediyesi'nde ise bu bedeller başkan ve yandaşlarınca belirlenmektedir.

Bir örnek: 13.12.1999'da yapılan bir ihalede rayiç değeri 8.9 milyon olan imar uygulamalı arsalar, metrekaresi 2 milyondan ve satış ilanında vade hükmü olmamasına karşın 18 ay vadeyle satılmıştır.

14.4.2000'de de halen belediyeye ait futbol sahasının bulunduğu alan metrekaresi 350 bin liradan 'gitmiştir'. Bunun öncesinde bir sürü usulsüzlükler yapılmış, ihaleye katılmak isteyenler engellenmiştir. Sonuçta, 41 dönümlük alan önceden anlaşılan YESA adlı yemek şirketine verilmiştir. Halbuki buranın emlak rayiç bedeli 11 milyon lira, tarım arazileri ise 670 bin lira olarak işlem görmektedir.

İş bununla bitmiyor... Başkanın daha birçok marifetleri var.

SAYIŞTAY VİZESİ NEREDE?

Seyrek sınırlarında bulunan ve Türkiye'de çağdaş bir şehir iddiasını taşıyan ‘Villakent’ projesi yanında bu şehrin bütünlüğünü koruma hedefi ile daha önce konut adası olarak anılan alanlarda da ‘bacasız sanayii iddiasıyla’ projeler geliştirilmiştir. Söz konusu alanda plan değişikliği yapılmadan Devlet İhale Yasası'nın 51/g maddesi gereğince protokol yapılarak belediyeye ait 600 dönüm arsa, Bornova'da Bor-Koop adı altında konut üretme iddiasını taşıyan, hakkında birçok suç duyurusu bulunan kooperatifin yöneticilerine verilmiştir. 51/g maddesi çok özellik isteyen işlerde kurumların başvuracakları bir yöntemdir.

Ve de Sayıştay vizesi gerekmektedir.

Ama bu işlemler yerine getirilmeden arsa kooperatife teslim edilmiş, paralar bile alınmaya başlanmıştır.

Yine başkanın, belediyeye ait 94 dönümlük bir alan içinde kendisine yakın üç aileye 500'er metrekarelik hisseli satış da yaptığı öğrenilmiştir.

İmar Kanunu'na göre, imar uygulamaları yapılmamış alanların arsa sayılmadığı ve hisseli satış yapılamayacağı bilinmiyor mu?

Tapu idaresi bunları kayda alabilir mi?

Ama seçimlerde söz verirseniz, devlet malını göz göre göre peşkeş çekersiniz. Hele yasalardan, genelgelerden bihaberseniz ve korkunuz da yoksa kimseyi dinlemezsiniz. Kafanıza göre takılır, belde arsalarını istediğiniz gibi yağmalatırsınız. İzmir Valiliği'nden vize alınmadan seçimlerde verdiğiniz söz uyarınca kadronuzu 80'e yükseltebilirsiniz.

Başkan gitsin baksın, 2 bin nüfuslu beldelerde kaç kişi çalışıyor?

Türkiye'nin canına bu anlayışta belediye başkanları okuyor.

Nerede valiler, nerede mülkiye müfettişleri?

TBMM'de torpil bitmiyor

TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut'un, cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesine ne kadar güçlük çektiği bugün daha iyi anlaşılıyor.

Parti içinde yaşadıklarını, seçimin normal koşullarda yapılıp yapılmadığını bir yana bırakalım Akbulut'a soralım:

‘‘Cumhurbaşkanlığı seçimini fırsat bilen TBBM Başkanlık Divanı'nın kaç üyesi size park ve bahçelerde çalıştırılmak üzere dilekçe verip 25 işçi aldırdı? Bu milletvekilleri Ahmet Çakar (MHP), Sebahattin Karakelle (DYP), Levent Mıstıkoğlu (ANAP) ve Hüseyin Çelik (DYP) midir? Size oy verme garantisinde bulunmuşlar mıdır? Bu işçiler halen çalışıyor mu?’’

Bir başka konu da, TBMM'ye bağlı İstanbul Milli Saraylar çalışanlarından emeklilik süreleri gelenlerin, dilekçe vermek için yerlerine yakınlarının alınmasını şart koşmaları olayı...

İstanbul'dan okurumuz Tural Apaydın, 5.4.2000'deki köşemizde bu konuyu dile getirmiş, bazı sorular yöneltmişti.

Evet, hangi eski ve yeni milletvekillerinin yakınlarıdır emeklilik pazarlığı yapmak isteyenler?

İstanbul'da geçmişte 150 olan Meclis personel sayısı son yıllarda 1500'e kadar yükseldi. Ankara dışında Meclis'in hangi yükü arttı da kocaman bir KİT'e dönüştü? Mustafa Kalemli döneminde neler yaşandığını unutmadık.

Akbulut artık sakin kafayla bütün bunları yanıtlayabilir.

Odalar sendikaları bastırıyor

SANAYİ ve Ticaret Bakanı A.Kenan Tanrıkulu, ‘‘Şoför Esnafı Uyansın Artık’’ (29.4.2000) başlıklı yazıya ayrıntılı bir açıklama gönderdi. Bakan, ‘‘Ülkemizde sayısı 4.5 milyona ulaşan esnaf ve sanatkár, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkárlar Kanunu çerçevesinde hepsi birer kamu kurumu niteliğini haiz mesleki kuruluş olan 3700 esnaf ve sanatkárlar odası, her il merkezinde bir adet olmak üzere 81 adet esnaf ve sanatkárlar odaları birliği, 11 mesleki federasyon ve en üst kuruluş olan TESK bünyesinde mesleki faaliyetlerini sürdürmektedir’’ diyor.

Anayasa'ya göre, esnaf ve sanatkárın koruyucusu ve destekleyici devlet. Bu görev de bir kanunla bakanlığa verilmiş.

Bu durumda örgütlü esnaf odaları, sendikaları bastırmış durumda. İşçi, artık esnafın arkasında...

Tanrıkulu, Mersin Otomobilciler Odası'ndaki denetleme sonucunda birçok usulsüzlüklerin saptandığını, bu arada başkan Veysel Sarı'nın geçirdiği kaza sonucu oluşan hasarın oda tarafından karşılandığının belirlendiğini, müfettiş raporunun gerekli işlemin yapılması için İçel Valiliği'ne gönderildiğini bildirerek şu bilgiyi verdi:

‘‘Oda Başkanı Veysel Sarı'nın sahtecilik suçundan mahkûm olması nedeniyle, odanın yönetim kurulu üyeliğinin 507 sayılı kanunun 20. maddesi uyarınca kendiliğinden sona ermesi gerektiği hususu 107 sayılı yazıyla İçel Esnaf ve Sanatkárlar Odaları Birliği'ne gereği için tebliğ edilmiştir.’’

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Tabanlara güvenilmediği sürece

tavan da güç olamaz. Tavan şu anda sanal bir güçtür.’’

(Recep Tayyip Erdoğan)

Haddini bildirelim

İRAN'a, Uğur Mumcu suikastına kadar ne rezillikler yaptıysa dur demedik. Böyle komşu olacağına akıllı düşmanımız olsun yeter.

Herzeleri ortada iken, biz niye alttan alıyoruz, anlamak mümkün değil.

Mollalar'a dur demenin zamanı çoktan geçti. Petrol, doğalgaz ve ekonomi için alttan alıyorsak, bırakın inceldiği yerden kopsun.

Ne Şam'ın şekeri, ne Arap'ın yüzü. Hiçbiri lazım değil bize.

Türkiye haddini bildirmelidir İran'a...

Yoksa bu yalancıların yaptıkları kötülüklerin arkası kesilmez.

Emin EĞRİ-KASTAMONU

Yazarın Tüm Yazıları