Beyaz eldivenli bir gümrük görevlisi şüphelendiklerini açıyor ve bazı yiyecek paketlerine alıkoyuyordu.
Tepkinin bir yararı yok; "Bu bir tedbir" diyor Alman gümrükçü sert bir şekilde.
THY uçağının 70 ton yükünün 40 tonu yiyecek-içecek türündenmiş. Hacıların zemzem suyu yükü de buna dahilmiş. Göçmen Türklerin arasında köyünde kestirdiği tavuğu getiren de varmış.
’Kuş gribi’ tehlikesinin özellikle turizm açısından endişe verici olduğu anlaşılıyor.
Nitekim, hafta başında yapılan ’Türkiye’nin Avrupa’daki Yeri’ adlı toplantıda konuşan AP Avrupa Parlamentosu üyesi Vural Öger "Bir iptal gözükmüyor ama revervasyonlar durakladı" diyerek endişesini dile getiriyordu.
Aynı şekilde Türkiye’den gönderilen gıda ürünleri ihracatında da bunun olumsuz etkisinin ilerdeki günlerde ortaya çıkmasından endişe ediliyor.
Wuppertal’da Özdemir kardeşlerin çalıştırdığı Eskeshof Oteli’nde yapılan panelin ilginç konukları vardı. Cem Vakfı Avrupa Koordinatörü Alişan Hızlı’nın düzenlediği paneli Düsseldorf Başkonsolosu Hakan Olcay da izledi.
DİTİP Genel Sekreteri Mehmet Yıldırım, Milli Görüş Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, Avrupa Türk Demokratlar Birliği Başkanı Dr. Fevzi Cebe, Avrupa Türk İslam Birliği Genel Başkan Yardımcıları Doğan Aktaş ve Mehmet Çubukçu, Alevi-Bektaşi Enstitüsü’nden Hasan Cengiz, Almanya Türk İşadamları Birliği’nden Efendi Aygün, MÜSİAD adına Orhan Bilen ile Türk Demokratlar Vakfı Başkanı Aydın Yardımcı, Hür Türk Genel Başkanı Hasan Tekin, Alman Türk Dostluk Federasyonu Başkanı Ali Kılıç, çeşitli Türk STK temsilcilerinin bu şekilde ilk kez bir araya gelmeleri "Avrupa’daki birlik ve beraberliği sembolize etmesi" açısından önemli bir gelişme olarak dikkat çekti.
Hele Avrupa’da İslamcı önyargıların kabardığı bir süreçte din amaçlı kuruluşların temsilcileri ile sol ve liberal işadamlarının yan yana gelip
AB’ye uyum sürecinde ortak sıkıntılarını dile getirmeleri, AKP hükümetinin dikkate alması gereken bir olgu olmalıdır bizce.
Türkiye’nin önündeki süreci açık bir dille ortaya koyan Vural Öger "Konuşmak, kavga etmekten iyidir. Farklılığımız Türk varlığını birleştiren unsur olmalı" diyerek toplantının önemini vurguladı.
"Avrupa ülkelerinin halkları, Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkıyor. Bana ’Bizi AB’ye alacaklar mı?’ diye soruyorlar. Ben de ’Hangi Avrupa?’ diyorum. Çünkü İngiltere ayrı bir Avrupa; Avusturya, Almanya, Fransa ayrı bir Avrupa... Ne yazık ki, karşımızda homojen bir Avrupa yok, en büyük sıkıntı bu."
ULUSAL PROJE GEREK
Geçen 3 Ekim’de, AB’nin görüşmelere başlaması kararından önce Chirac ve Schröder’in kendisini davet ettiklerini ve Fransız Cumhurbaşkanı’nın "Ben Türkiye’nin AB’ye katılmasını istiyorum, ancak halkım henüz hazır değil. Halkım adına hemen karar veremem. Bu da yavaş yavaş olacak" dediğini anlatan Öger şöyle devam etti:
"Kopenhang kriterleri, çağdaşlaşmadır. Türkiye, AB’ye laik devlet yapısıyla girecektir. Ama bu 25 devletin siyasi bir kararıyla olacaktır. Onun için Türk toplumunun Avrupa ile kaynaşacak ulusal bir projesi olmalıdır. Bu içten gelen bir inançla olmalıdır. Bunun için de zamana ihtiyaç vardır. Türkiye o zaman Avrupa’nın bir parçası olacaktır."
Burada en önemli sorunun ’egemenlik’ olduğunu dile getiren Öger, "Kanunlar Brüksel’de yapılacak, ülke parlamentolarında kabul edilecek.Buna hazır mıyız?Adam yetiştiriyor muyuz?İşte bizim asıl meselemiz budur."
Almanya yazılarını sürdüreceğiz.
Özerkliğin canına okundu
BİR spor adamı, TFF seçimi öncesindeki spordaki görüntüyü özetliyor:
"Futbol Federasyonu başkanlık seçimi kulisleri, siyasi parti kongrelerini geride bıraktı. AKP ’kukla başkan’ arıyor. Zaten her kurumda bu işler böyle yürüyor. Abdullah Gül’ün Kayserili hemşerisi ve Kadir Has’ın avukatı Levent Bıçakcı getirildi, sonra değirmende öğütüldü. Haluk Ulusoy, kulüplerin işine geliyor ancak kendisini iktidar istemiyor. Peki hakkındaki dosyalar bugüne kadar neden gündeme getirilmedi? Aklanmak seçimden önce gerekliyse Başbakan Erdoğan ve birçok belediyeci AKP’li bakanın, seçimden önce aklanması gerekmez miydi? Yeni TFF Başkanı’nın altına ’gölge başkan’ olarak Hasan Doğan getirilecek. Çünkü AKP’nin tarzı bu. Hasan Doğan, Ramsey’in sahibi Remzi Gür’ün kayınbiraderi... İşadamı Ayhan Bermek ismini Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay ortaya attığı biliniyor. Davut Dişli, AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin yeğeni; o da Bermek’in yanında olacak tabii... Bu işlerin ’organizatörü’, Başbakan Yardımcısı M.Ali Şahin... Sporda en çok doping vakası onun döneminde ortaya çıkmadı mı? Şahin, futboldan ne kadar anlıyor? Tayyip Erdoğan’ın bir dönem oynadığı Kasımpaşa Erekspor’un başkanlığını yapmış ve başarısızlığından ötürü başkanlıktan ayrılmak zorunda kalmıştı... Özerklik böylece ayaklar altına alındı."
UEFA böyle ’spor rantı’na dayalı seçimi içine sindirebilir mi?
Kamuoyu etkilenir
SHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Göğüş, bir not göndererek şöyle diyor:
"Vatan Gazetesi’nde yayınlanan seçim anketlerinin esas aldığı seçim çevrelerinin Türkiye geneli için yanlış sonuç verdiği görülecektir. Örneğin, AKP, 2002 genel seçimlerinde, ankette esas alınan seçim çevrelerinde %41.3 oy almıştır. Oysa anımsanacağı gibi AKP’nin oy oranı %34 idi. Yine mart 2004 seçimleri içinde aynı durum söz konusudur. AKP aynı seçim bölgelerinde, İl Genel Meclisi seçimlerinde %48.2 oy almıştı. Oysa Türkiye genelinde oy oranı %42 idi. Seçime ilişkin kamuoyu anketleri çok dikkatli yapılmadığında, kamuoyunu yanlış etkilemekte ve manüple edebilmektedir. Bunu köşenize iletmek isterim."
GÜNÜN SÖZÜ
"Kamu görevlilerinin yürüttükleri görevle ilgili bir iş, hizmet veya menfaat ilişkisi olan gerçek veya tüzel kişilerden kendileri, yakınları veya üçüncü kişi veya kuruluşlar için doğrudan doğruya veya aracı eliyle herhangi bir hediye alamaz."