Paylaş
Milliyet'te ‘‘Çikita, Bakanları Böldü’’ (4.12.1999) başlıklı haberde ‘‘Küçük bir üretici grubu rant elde edebilsin diye dünya ticaretinin bu denli liberalleştirildiği bir aşamada, muz ithalatını yasaklayamazsınız’’ diyen Tunca Toskay'ı kınayıp kendisine şu soruları soruyoruz:
Muz üreticisi sizin bahsettiğiniz gibi küçük bir üretici grubu değil, en az 150-200 bin kişilik büyük bir gruptur. Oysa esas küçük olan, sayıları 10'u bile bulmayan ithalatçı firmalardır. 150-200 bin kişinin direkt, 500-600 bin kişinin ise dolaylı yollardan gelir temin edip geçimini temin ettiği bir kitle mi, yoksa sayıları 10'u bile geçmeyen ithalatçılar mı küçüktür?
Muz ithalatına şiddetle karşı çıkan şahsiyetiniz, acaba küçük rant grubuna şirin gözükmek için mi yoksa 35 yıldır iktidar özlemiyle yanıp tutuşan ve fırsatı yakalamak üzere olduğu bir anda bunu elinden kaçırması için MHP'ye karşı hangi partinin koltuğunun altına gizlenerek böyle bir açıklama yapma ihtiyacı duydu, merak ediyorum?
Sizin küçük bir üretici grubu diye bahsettiğiniz o büyük grup, 18 Nisan seçimlerinde bölgelerinde % 40'lık bir oy oranıyla Anamur, Bozyazı, Tekmen, Tekeli, Silifke, Erdemli, Tarsus, Ermenek, Kazancı, Gülnar gibi merkezlerde partisini birinci yapmıştır. Ancak birkaç kendini bilmez yüzünden partimizin bu başarısı engellenmek istenmiş ve hatta geleceği tehdit altına alınmıştır.
Sayın Tarım Bakanı Gökalp'in 1 Aralık tarihli Milliyet Gazetesi ekonomi sayfasındaki ‘‘Çikita'ya Dur’’ başlıklı haberin fotokopisini evine, işyerine asan ve ‘‘İşte yıllardır özlemini çektiğimiz Tarım Bakanı’’ diyen üreticiler, aynı partiden bir başka bakanın soğuk duş etkisi yapan açıklaması karşısında ne yapacağını bilemez duruma gelmiştir.
Sayın Toskay'ın bu açıklaması bir çuval inciri berbat etmiştir.
Abdullah UYSAL-Belediye Meclis üyesi (MHP)-ANAMUR
Beton uyarısı
TÜRKİYE Hazır Beton Birliği'nin (THBB) beton konusundaki dünkü duyurumuza, belediye başkanlarından apartman yöneticilerine kadar çok sayıda okurumuz ilgi göstermiş... Bilgi almak üzere birlik, telefon yağmuruna tutulmuş...
THBB, 1988'de kurulmuş, 1995'te sektör ve ülke yararını gözeten etkinlikleri nedeniyle Bakanlar Kurulu kararıyla 'Türkiye' sıfatını taşımaya layık görülmüş. Birliğe, hazır beton üretiminin yaklaşık % 75'ini temin eden 60'a yakın kuruluşla bunlara bağlı 230 hazır beton fabrikası üyeymiş...
Bugün de birliğin, kentlerimizin ve insanlarımızın geleceğini doğrudan ilgilendiren beton konusundaki uyarısını özetle veriyoruz:
‘‘Ülkemizde elle beton kazırlanması kesin olarak yasaklanmalıdır. BS 20 (santimetrekareye 200-250 kg. yüke dayanıklı) sınıfının altında beton kullanımı yasaklanmalı ve betonun kalıplara vibratörlerle yerleştirilmesi zorunlu hale getirilmelidir. Standart dışı TSE ve THBB Kalite Güvence Belgesi olmayan hazır beton kullanımı yasaklanmalıdır. Eğitimsiz ve sertifikasız şantiye sorumluları çalıştırılmamalıdır.’’
THBB'den bir not daha... Deprem bölgesinde üniversite öğretim üyelerine yaptırılan araştırmalarda, bu değerler en yüksek BS 10 çıkmış... Bu da betonların elle yapıldığını gösteriyormuş. Afet Yönetmeliği'ne göre, taşıyıcı sistemde bu değerin en az BS 14 olması gerekiyormuş. BS 20 ve üzerindeki sınıflarda, betonun elle karıştırılıp üretilmesinin olanağı yokmuş. Bunun mutlaka bilgisayar kontrollü, teknik ekipmanı yeterli, modern hazır beton tesislerinde üretilmesi gerekiyormuş...
(THBB Tel: 0216-322 96 70.)
Maraş'ı verelim
HELSİNKİ zirvesinde ele alınacak AB oylaması Türkiye'nin çıkarları için çok önemlidir. AB'ye Türkiye hiç bu kadar yaklaşmamıştı. Oluşan olumlu hava bugüne kadar Türkiye'nin üyeliğine soğuk bakan ülkeleri bile etkilemiştir. Ancak şu sırada Türkiye, Kıbrıs'ta bir jest yaparak -mesela Maraş'ın kullanımının Rumlar'a açılması gibi- oluşan bu olumlu havanın Yunanistan tarafından da desteklenmesini sağlamalıdır.
Türkiye, Kıbrıs yüzünden senelerdir haklı olmasına rağmen çeşitli sıkıntılar çekmiş, ambargolarla karşılaşmıştır. Ancak artık Kıbrıs'ta 24 senedir hiç kullanmadığımız ve kullanamayacağımız bir bölge uğruna kaybedeceklerimiz bir kefeye konmalı, çıkarlarımız doğrultusunda mantıklı ve cesur kararlar alınmalıdır.
Kamuoyu artık böyle düşünmektedir.
Doğan SENCER İSTANBUL
İşte iddianame
GEÇEN ay Adana'daki Emlakbank'a ait Milli Mensucat Fabrikası arkasının 'ballı satış' öyküsünü günlerce yazdık. Bizi kutlayanlar olduğu gibi küçük bir grup da kızdı.
Şimdi söz sırası yargıda...
Adana DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 Aralık'ta 'cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları' iddiasıyla Süleyman Bilici (ANAP Adana Milletvekili Mehmet Ali Bilici'nin kardeşi) ve arkadaşları ile Emlakbank eski Bölge Müdürü Hıdır Gürsoy ve iki bürokrat hakkında kamu davası açtı.
Bu olayın, kamu malını ucuza satıp ucuza kapatmak isteyenlere ders mahiyetinde bir dava olacağı anlaşılıyor.
Hep birlikte izleyeceğiz.
Öğretmen istiyoruz
DALAMAN Anadolu Lisesi'nde 562 öğrenci bulunmaktadır. 30 öğretmen kadrosu olmasına rağmen sadece 12 öğretmenimiz var. Bu yüzden bazı dersler boş geçmektedir. Bazı öğretmenler kaldırabileceklerinden çok derse girdikleri için verimli olamamaktadır. Bazı derslere ise çevre ilköğretim okullarından ricayla gelen öğretmenler girmektedir.
Öğretmen eksikliği yüzünden bu öğretim yılı başında bazı veliler, çocuklarını okulumuzdan alarak normal liselere kaydettirdiler. Bizler ise Muğla ve Dalaman MEM'nin ‘‘Eksik öğretmen kalmayacak’’ sözlerine güvenerek, çocuklarımızı aynı okulda bıraktık. Ders yılının başlamasının üzerinden 3 ay geçmesine rağmen hálá dersler boş geçiyor. Anadolu Lisesi'ne girme başarısı gösteren çocuklarımız adeta cezalandırılıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'na başvurmamıza rağmen, bir yanıt alamadık. Bakanlıktan, bizim çocuklarımıza da normal liseye geçme hakkı tanınmasını rica ediyoruz. Böylece biz huzura kavuşuruz, bakanlık da bu okulu kapatarak sorundan kurtulmuş olur.
144 veli adına Cevat EREN-MUĞLA
İSTANBUL'dan bir okurumuz, Prof. İzzettin Doğan'ın Aleviler'e bütçeden pay ayrılması talebini yanıtlıyor: ‘‘Göz boyamak ve menfaat sağlamak istiyorlar. Biz Sünni ve Mevleviyiz. Mevleviler'i müdafaa etmek Aleviler'e düşmez. Yüksek insan olan Mevleviler, Alevi değil Sünni'dir. Yani 2000 yılı bütçesinden size, bizim adımıza para verilemez.’’
ŞARKÖY'den Cumhuriyet ve Evrenosbey İlköğretim Okulu öğretmenlerinden bir grup, Milli Eğitim Müdürü Nurettin Oylum'un hakaretlerine uğradıklarını, ek ders ücretini alamayan bir öğretmenin sorunu gündeme getirilince ‘‘Bu lafı kim çıkardıysa ona küfrederim’’ dediğini yazıyorlar. Bu arada bir öğretmene saldıran hizmetliden, parasız olmasına karşın tüm taşımalı öğrencilerden 1.5 milyon lira yemek parası alınmasından, Şarköy Lisesi'ndeki yetersiz öğretmenden, arkadaşını camdan atmaya kalkın zihinsel özürlü öğrenciden, hatta ‘‘Eriklice Köyü'nde okul yemekhanesinden müdürün evine tepsilerle böreklerin gittiğinden’’ söz ediyorlar. Tekirdağ Milli Eğitim Müdürü'nün bilgisine.
Paylaş