Paylaş
KIZIM, gecesini gündüzüne katarak çocukluktan beri tek hedefi olan tıp fakültesini kazandı. Zorlu ve uzun bir eğitim sürecinden sonra bu yıl tıp fakültesini bitirdi. Mesleğe başlayacağı yer için yapmış olduğu 10 tercihin dışında, terör olaylarının zirve yaptığı ve emniyet güçlerinin bile can güvenliğinin olmadığı Hakkâri Çukurca’ya, isteği dışında resen ataması yapıldı. Diğer kız arkadaşlarının da Yüksekova, Cizre gibi yerlere ataması çıktı. Bu ne biçim anlayıştır? Sağlık Bakanlığı, yeni mezun, çiçeği burnunda hiçbir tecrübesi olmayan bu çocukları, hem de kız çocuklarını terör bölgesine göndermekle ne yapmak istiyor? Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, şu ortamda kendi çocuğunu buralara gönderir miydi acaba?
Göreve başlamayı büyük bir heyecanla bekleyen kızım, moralman çöktü. Can güvenliği olmadığından görev bölgesine maalesef gidemeyecek, göndermeyeceğiz. Önümüzdeki uzmanlık sınavına (TUS) hazırlanacak. Fakat göreve başlamadığı için, TUS sonrasında tercihte bulunurken Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastaneleri yazamıyor. Sadece üniversite hastanelerini yazabiliyor. Böyle olunca da kazanma şansları çok düşüyor. Bu haksız uygulamanın kaldırılması gerek. Herkes eşit şartlarda sınava girmeli. Kaldı ki göreve başlayamama nedeni keyfi değil. Bakanlık bu mağduriyeti gidermeli. Biz ve bizim durumumuzda olanların sesini yetkililere duyurursanız seviniriz.
(İsmi saklı bir baba)
GÜNÜN SÖZÜ
-“HALKIMIZ yanlış yönlendiriliyor. Liderlere, devlet adamlarına değil politikacılara yönlendiriliyor. Halk, tek kaygısı bir sonraki seçimi kazanmak olan politikacıları desteklemek zorunda bırakılıyor. Gelecek nesiller politikacıların bir sonraki seçimi kazanma hırsına kurban ediliyor. Bundan hepimiz sorumluyuz. Bu millet mutlaka bir yolunu bulacak; ‘ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız’ kararlılığında olacağız.”
Mustafa TEMİZER
Yürek yangını kontrol edilemez
GECELERİ yatarken tedirgin bir bekleyiş hâkim hepimizde. Olacak mı? Yine kaç hanede acı çığlıklar, haykırışlar olacak. Kaç çocuk babasız, kaç kadın eşsiz, kaç ana evlatsız kalacak? Ya da gömülmesine izin verilmediği için çocuğunun cesedi kokmasın diye üzerine buz örten ananın gözlerine nasıl bakacağız bizler? Kısacası neresinden tutsanız elinizde kalacak bir ortamın gerginleşmemesi ve itidal çağrısı acıları en çok yaşayan ve yüreğinde hisseden biz kadınlara düşüyor? Dün BM’nin bir çalışmasında Ankara ve il dışından gelen kadın örgütleri ile tam da TBMM‘nin karşısında bir otelde hep birlikte ‘Siyasi irade neden sessiz’ dedik ve TBMM Başkanı ile görüşmeye gittik. Planlı ve tasarlanan ya da reklam amaçlı değildi, içimizden geldiğince, yürek yangınımızı kontrol edemediğimiz için. Kısa bir metin vererek döndük birlikte daha ne yapabilirizi düşünerek. Sizlerle paylaşmamın nedeni hepinizin yüreklerinde aynı yangın olduğunu bilmemdendir. Varsa aklınızdan tüm Türkiye’yi kucaklayacak bir düşünce paylaşın, hayata geçirmeye çalışalım. Bugün ve yarını konuşabilmek için birbirimize ihtiyacımız var.
Canan GÜLLÜ
Türkiye Kadın Dernekleri
Federasyonu Başkanı
Şehit haklarına hukuki katkı
ÖMER Faruk Eminağaoğlu bir noktaya dikkat çekiyor:
Şehit yakınlarının hakları olan iş, tazminat, maaş konusunda AKP, 5233 Sayılı Yasa ile 60 gün başvuru süresi tanıyıp, haklarını henüz bilmeyen, olayın etkisini o sürede atlatamayan ve olayın acısını yaşayarak o süreyi geçiren herkese adeta başvurmayın veya olan oldu bana ne gidin dava açın diyor. Oysa burada tüm olanaklar kendiliğinden hak düşürücü bir süreye bağlı olmaksızın ama devlet tarafından doğrudan sağlanmalı ve sunulmalı, açıkça haklarından vazgeçenler dışında, herkes bu haklarından yararlandırılmalıdır. Devlet, halkının yaralarını saracakken, tüm bu konularda şehit yakınları, yine aynı durumdaki gaziler, köyleri boşaltılanlar veya zarar görenler ile bile davalı... AKP veya diğer partiler her nedense bu konudaki yaraların sarılması için bir yasa teklifini bile esirgiyorlar.
(www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5233.pdf)
Savcılar ‘dilekçe’den korkuyor
BİR dostumuz yargının halini anlatıyor. Bir şikâyet dilekçesini Bakırköy Savcılığı’na vermek istedim. Bazı savcılar, ‘işim var’, ‘meşgulüm’ gibi gerekçeler öne sürerek dilekçeyi almak istemedi. Çaresizlik içinde düşünürken bir savcı ‘insaflı’ çıktı ve, “Benim (...) tayinim çıktı, sürgüne gidiyorum, getir ben imzalayayım” dedi de rahatladım. Adliye koridorlarında biraz konuşunca, savcıların AKP’ye yönelik bir şey varsa, dilekçeleri almaktan korktuklarını söylediler. Allah, Türk milletini akıldan yoksun bırakmasın.
‘Tunceli formülü’
SANATÇI Rahmi Saltuk, ülke sorunları ile iç içe yaşar. Telefon eder, uyarır veya önerir. Bu kez dedi ki: “İzmir’de Atilla Sertel, yanlış bir işleminden ötürü geçen dönem YSK tarafından liste dışı bırakıldı. Sayın Kılıçdaroğlu’na bir önerim var. Sertel, aday gösterilecekse eski Bornova Belediye Başkanı olan Prof. Dr. Kamil Sındır liste dışı kalabilir. Bu ismi kaybetmemek için, Sayın Kılıçdaroğlu risk alarak adaylığını İzmir’den Tunceli’ye aldırabilir. Geçen dönem adaylıktan çekilen Gürsel Erol’la birlikte güç oluşturup iki vekilliği getirebilirler.”
BİLİYOR MUSUNUZ?
-CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’ın, toplam 1644 adaydan 1242’sinin erkek, 402’sinin kadın, 140’ının engelli olduğunu; bunların % 2’sinin ilkokul ve ortakoul, %12.5’in lise, %82’nin üniversite, %18’inin belirsiz,; 30 yaş altı %2,5, 30-40 yaş %47,7, 50 üstü %49.8 olduğunu açıkladığını...
-YUNANİSTAN Eğitim, Yaşam Boyu Öğrenim ve Din İşleri Bakanlığı’nca, öğrenci sayısının yetersizliğini gerekçe göstererek Batı Trakya Türk Azınlığı’na ait Rodop ilinde 4, İskeçe’de 3 ve Meriç’te 1 olmak üzere 8 okulun kapatılmasını kararlaştırıldığını, bu sayının 2011’den beri 44’e yükseldiğini. (Gümülcine Gündem’den)
Paylaş