Paylaş
BİR pilot dostumuz, Hürriyet'in dünkü manşeti üzerine ilginç şeyler anlattı; THY, DHMİ ve Sivil Havacılık konularında... ‘‘Bakın’’ dedi, ‘‘Uçuş emniyetinin üç ayağı vardır. Bunlar uçucular, kuleciler ve bakımcılardır. Biri aksarsa, hizmetler aksar, en önemlisi de kaza olur.’’
DHMİ'ye bağlı hava trafik kontrolörlerinden başlayarak yaşadığınız sorunları sıralar mısınız?
- Zincirleme bir aksaklık söz konusu... Başta yer hizmetleri aksıyor. Yer hizmeti verenlerin çoğu asgari ücretle çalıştırılıyor. Havacılık tecrübe işidir. Yakıtı, temizliği, bagajı ve kargosu zamanında yerine getirilmezse uçak zamanında kalkamaz. Buna bir de kulecilerin engellemeleri eklenince slot, yani belirlenen sürede kalkış gerçekleşmeyince uçuş izni bir sonraki saate kalır. Kaybedilen zamandan dolayı doğan zarar, THY'ye çıkar. Bağlanan uçaklardan ötekiler de etkilenerek zarar zincirleme oluşur.
Kule eylemi...
- Tamam, az para alıyorlar ama herkes az para alıyor diye eylem yaparsa, hatanın affedilmediği havacılıkta sonuçlar acı oluyor. Bir inatlaşma sürüyor, bakan durumlarının iyileştirileceğini söyledi. Asıl önemli olan, sivil havacılık kurallarının güncelleştirilmesidir. Bu işler tecrübesiz adamlarla olmuyor. Sektöre yetkin ve etkin kişiler getirilmelidir. Örneğin, Türkiye'de radarsız hava trafik kontrolör sistemine göre hazırlanan yönetmelikler Avrupa'daki gibi olmalıdır. Altyapı da buna göre yenilenmelidir.
EN ÇOK ZARAR EDEN ŞİRKET
THY'de işler nasıl gidiyor?
- Siz bakmayın, havayolu sektörünün ciddi dergilerinden 'Airlines Business' Dergisi'nin geçen eylül sayısında '1999'da THY'nin operasyonlarında dünyanın en çok zarar eden havayolu şirketi' olduğunu yazdığına... (Operasyon zararı 257 milyon dolar, net zararı ise 160.5 milyon dolarmış). THY aslında zarar etmiyor, ettiriliyor. İç ve dış hat biletleri arasında, diğer havayollarına göre bir uyumsuzluk olduğu maalesef bir gerçek... Verilen bedava -pass- biletlerin boyutunu THY yönetimi bile bilemiyor. Binlerce yolcunun 'economy' sınıfındaki bileti, 4-5 kat daha pahalı olan 'business class' sınıfına ücretsiz olarak yükseltiliyor. Bazı hatlarda ikram maliyetleri neredeyse bilet ücretinin yarısına yaklaşıyor.
THY'nin büyük bir yolcu potansiyeli olduğu biliniyor.
- Doğru... Bir kere yılda 50 bin hacı taşıyor, Avrupa'daki 3 milyona yakın Türk işçisi gidip geliyor. Milyonlarca yabancı turist, potansiyel müşteri... Böyle durumda THY özelleştirilmeye çalışılıyor. Nitekim bu laflar çıkmaya başladıktan, özel havayolları anlamsız rekabet ve kötü yönetimden battıktan sonra Türk havacılık sektörü kan kaybetmeye başladı. Gelen turistlerin % 60'ını Türk uçakları taşırken, bugün bu oran % 40'lara düştü. Antalya'ya bakın; Türk'ten çok Alman uçağı göreceksiniz.
THY'nin özelleştirilmesi Türkiye'ye ne kazandıracak?
- Hiçbir şey... Stratejik önemi olan böyle milli bir havayolu şirketi kesinlikle özelleştirilmemeli, sadece 'özerkleştirilmelidir'. Bu yanlışlığı sadece Prof. Mümtaz Soysal yazıyor, ama malum güçlerce görmezden geliniyor. USAŞ vardı, İsviçreliler'in eline verildi. Şimdi THY'ye yemek satıyor. HAVAŞ vardı, aynı şekilde İsviçreliler'le ortak oldu, yönetim de onlarda... Şimdi sıra THY'de... O da İsviçreliler'e gidecek gibi görülüyor. Aslında Genelkurmay, yabancılara satılmasını istemiyor. Gerçekten böyle bir satış olursa Türkiye'ye ihanet edilmiş olacak... Neden, işadamlarımıza gelin alın denmiyor? Ya da talip olmuyorlar. Bayrak taşıyıcımız öyle bir iki politikacının kararıyla satılamaz.
SATMAK İHANETTİR
Satılırsa ne olur?
- HAVAŞ satıldı ne oldu? Bütün işçiler çıkartıldı, yerlerine asgari ücretten adamlar alındı. THY satılırsa, biliniz ki birçok pilotun da işine son verilecektir. 5000 dolar alan tecrübeli pilotun yerine, uçuş saati düşük, tecrübesiz 2000 dolara adam alınacaktır. THY'nin kokpitleri tecrübesiz yabancı pilotlara açılacaktır.
- Bu biraz abartı değil mi? Hemen iş güvencenizi öne çıkarıyorsunuz.
- Kesinlikle hayır. Bizler askeriyede yetiştik, bu ülkeyi seviyoruz. Sivil havacılık bitirilmek isteniyorsa, en çok son yıllarda Eskişehir Sivil Havacılık YO'dan yetişen genç pilotlara üzülürüm. Bu okuldan çok başarılı pilotlar çıktı. Prof. Yılmaz Büyükerşen'in kurduğu bu okuldan yetişenlere değil de, camiadan hatır gönül seçilip ABD'ye uçuş eğitimine yollananlara itibar gösteriliyor. Kimse de bu maliyeti hesaplamıyor.
THY yönetimini nasıl buluyorsunuz?
- Genel Müdürümüz sorunlarımızı çok iyi bilen, bir uçağı vidasına kadar söküp takabilen önemli uçak mühendisidir. Yeter ki, kendisini rahat bıraksınlar. Ama politikacıların eli THY'den çıkmıyor. Yönetim Kurulu Başkanımız Cem Kozlu, ilk döneminde çok başarılıydı. THY'ye yeni bir vizyon getirdi. Politikaya atıldıktan sonra ve Coca Cola'daki görevi nedeniyle yeterince ilgilenemediği dikkat çekiyor.
Edirne açıklamaları
EDİRNE ile ilgili yazılarımıza gelen açıklamalar şöyle:
Trakyabirlik Genel Müdürü Cemalettin Uslu, ‘‘Benim, yönetim kurulu başkanı ve üyelerin, eşlerimizle Paris'e gittiğimiz iddiası gerçek dışıdır. Bizler, iştirakimiz olan Advanta AŞ'nin davetlisi olarak, Almanya'da faaliyet gösteren Advanta Tohumculuk Şirketi'nin çalışmalarını tanıtım amacıyla 19-21 Ekim tarihlerinde EXPO 2000 Hannover Fuarı'nda düzenlenen toplantılara katıldık. Masrafları Advanta AŞ tarafından karşılanan gezide eşler bulunmadı. Ayrıca birliğimize geçici işçi istihdamı uygulaması her ayçiçeği alım kampanyasında yapılmaktadır. Bu yılki alım kampanyasında yönetim kurulumuzun kararıyla 610 işçi istihdam edilmiş, kampanyanın bugünlerde sona ermesiyle peyderpey çıkarılmaya başlanmıştır.’’
EDİRNE'de bazı kadroların siyasetçilerin yakınlarıyla doldurulduğu, DSİ'nin araçlarının bazı partililerin arazilerinde görev yaptığı iddiaları için DSİ Genel Müdürü Prof. Doğan Altınbilek şöyle dedi: ‘‘Bölge müdürlüğüne bağlı Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ'da kanunen çalıştırılması gereken 8 eski hükümlü ve 10 özürlü personel, yasal ve yönetmeliklere uygun olarak doldurulmuştur. Edirne, çeltik üretiminin % 50'sini sağlamaktadır. Bu geniş sahalarda bulunan DSİ'ye ait drenaj kanalarının açılması ve ıslahı, kurumumuzun asli görevleri arasında bulunmaktadır. Müdürlüğümüzde çalışan geçici işçiler son yıllarda toplu olarak alınıp çıkarılmaktadır. Mesaili çalışma, zorunlu olmadıkça yapılmamaktadır. İncelendiğinde yapılan ihalelerimizin gayet şeffaf olduğu görülecektir.’’
ANAP Edirne İl Başkanı Doğan Yakar da, işçi yerleştirme iddialarını kabul etmiyor, DSİ'nin köylü ve üreticiye büyük hizmet verdiğini, hem kendilerinin hem de DSİ'nin kimseye ayrıcalıklı davranmadığını savundu.
Özel kanalların sorumluluğu
BRT'de önceki akşam sözde Ermeni soykırımı tasarının gündeme getirildiği Kurtul Altuğ'un ‘‘Siyasetin İçinden’’ programını keyifle izlemeye başladığını söyleyen Ankara'daki okurumuz Erdal Özkan şöyle diyor: ‘‘Böyle önemli programın başlama saati 23.45'ti... Eski diplomatlarımız Coşkun Kırca ve Kamuran Gürün meseleyi o kadar güzel ortaya koydular ki, Türkiye'ye karşı ne oyunların sergilendiği, nasıl bir strateji izlenmesi gerektiği konularında çok şey öğrendik. Gürün, tasarının kotarılmasının ardında Rum lobisinin bulunduğunu vurguladı. Clinton'ın tasarıyı geri çektirmesinden sonra da Ege ve Kıbrıs'ın gündeme getirilmesine dikkat çekti. Program 50 dakikada bitirildi. Gürün de haklı olarak kızdı ve ‘‘Bu meseleleri hükümet açık olarak anlatmıyor, basın doğru dürüst bilmiyor. Ben bunu bu saatten sonra anlatsam kim izler, kim dinler’’ dedi ve Altuğ da üzülerek programı kapattı. Özel TV'ler, Türk devletine karşı girişilen oyunların içyüzünü sergileyen bu değerli diplomatlara karşı saygısızlık etti, bizleri de kahretti. Bunlar toplumu aydınlatan şeyler, televole programı değil, yayınlayacaksanız erken saatte ve kesmeden yapın bu işi.’’
Ne yapılmak isteniyor
BEYOĞLU'ndaki 'Mavi Cafe'nin işletmecisi Adnan Orak anlatıyor: ‘‘Ortağım Mustafa Güneş ile birlikte, Taksim'deki Kuyu Sokak, No: 13/1'deki yeri 1996 yılında ihale usulüyle kiraladık. 100 yıllık bu bina, tapuda Suriyeli Yahudi Said Naum ve eşi adına kayıtlıdır. Sahipleri bulunamadığı için kayyıma geçmiştir. Buraya girdiğimizde 10 milyar harcayarak restore ettik. Bina güzelleşince göz koyanlar oldu. Kayyım idaresi, 7.9.2000'de Beyoğlu Kaymakamlığı'na başvurarak tahliyemizi istedi. Tebligatta, cafemizde çalışan Aylin Bayraktar, burada oturan bir işgalci olarak gösteriliyor.
Aslında Kayyım İdaresi'nin, burayı boşaltılabilmesi için 6570 sayılı KHK'ya göre Hukuk Mahkemesi'ne başvurması gerekiyor. Burada ise Kaymakam İsmail Üstüner karar veriyor. Yasal sınırlamaları hiçe sayarak tebligat çıkartıyor. Beş katlı binaya Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Turan Yazgan'ın talip olduğunu öğrendik. Biz kiracıyken yasadışı olarak kontrat yapıldığını da gördük. Bunun üzerine Beyoğlu Adliyesi'nden ihtiyati tedbir kararı istedik. Ayrıca Kayyım İdaresi'ne ve Kaymakamlığa da karşı dava açtık.
Yasalar Kaymakama böyle bir yetki vermiyor. Ancak bize, 3091 sayılı 'fuzuli şagilik' yasasını uygulamak istiyor, ama buna bile uyulmuyor. Çünkü buna göre bize iki ay içinde işlem yapılması gerekiyordu. Bu süre bir yılı aştı mı, kaymakam karar veremiyor, yargıya gitmesi gerekiyor. Elimizde kira sözleşmesi ve kiraların yatırıldığına dair makbuzlar var. Açıkçası Yazgan'ın buraya sokulması için yasalar çiğneniyor. Yazgan, Beyazıt'ta bir külliyesi olmasına rağmen İHD, Emek Kültür Merkezi gibi kiracıların bulunduğu bu bölgeye göz koyarak, bu çevreyi 'ülkücüleştirmek' istiyorlar. Türki Cumhuriyetleri'nden getirecekleri öğrencilere, barların ortasında yurt yapacakları söyleniyor. Biz sadece hukuk dışı davranılmamasını ve bir hoşnutsuzluğun çıkmamasını istiyoruz.’’
Paylaş