Radyasyonlu çayda sorumlu TAEK’tir

26.4.1986’da Çernobil’deki patlamadan beri her 3-4 yılda bir çay-radyasyon-kanser sözcükleri ekseninde ÇAYKUR ve Türk çaycılığı idam sehpasına gönderilmektedir.

Halbuki Çaykur’un zerre kadar bir ihmali ve görevini savsaklaması söz konusu olmamıştır.

Doğu Karadeniz’de radyasyon sebebiyle oluşan çevre kirliliği ve bundan çayın etkilendiği doğrudur. Tıp uzmanlarına göre bölgede kanser vakalarının çokluğuda doğrudur. Türk Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), 15.5.1986 itibariyle tüm Karadeniz kıyısındaki kirlikleri tespit etmiş, ancak bu bilgiler TAEK tarafından gizlenmiştir.

Halbuki radyasondan bir tek çay değil bölgede yetişen ve tüketilen tüm meyva, sebze ve hayvansal gıdalarda etkilenmiştir. Yaş çay yaprağında ve imha edilen çaylarda suç aramak, olayı saklamakta ve sorumluları gizlemektedir. TAEK’ce, Trakya’da alınan tedbirler Karadeniz’de alınmamış, halk bilgilendirilmemiştir.

TAEK, ÇAYKUR’un stoklarındaki çayları incelemiş ve kendi değerlerine göre sakınca gördüğü 58 bin ton çayı yakma ve gömme yöntemi ile imhası için talimat vermiştir. Ancak yakılmasının zorluğu, halkın ve ÇAYKUR’un tepkisi ile gömme işlemi tercih edilmiştir. Olayın ÇAYKUR tarafı budur. Fakat olayın diğer tarafı ıskalanmaktadır. TAEK, ÇAYKUR dışında özel sektörün depolarında neden inceleme yapmamıştır? TAEK ve Koordinasyon Kurulu bilerek yada bilmeyerek bilgileri neden halktan saklamışlardır? Türk halkına ÇAYKUR tarafından 1 gram radyasyonlu çay sunulmamıştır. Suçlu aranıyorsa adres TAEK ve o günkü hükümettir.

Tuncer ERGÜVEN

Emekli Çaykur Genel Müdürü


Şirin’den tepki

İSTANBUL
Milletvekili Emin Şirin, AKP İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın dün köşemizde yeralan sözleri ile ilgili olarak, ‘Her ikisi de, kadrolaşmadan, demokrasiden, muhalefete söz hakkından bahsedecek son kişidirler’ diyerek şu açıklamayı yapıyor:

‘Büyükşehir Meclisindeki komisyonları neden CHP üyeler olmadan oluşturulmuştur?

Bizim de İstanbul Belediyesi ile ilgili bir çok duyumumuz var ama bilgi-belge olmadan konuşmadık. Bir belediye başkanı, komisyon kurmadan, neticeyi almadan, ‘10 milyon dolarlık iş 25 milyon dolara çıktı’ derse bu sağlıklı bir tespit midir? Ayrıca, insanları karlamak değil midir? ‘Devr-i sabık yaratmak’ veya yaratmamak Topbaş’ın keyfi seçimi değildir. Suistimal varsa ‘devr-i sabık yaratmak’ mecburiyetindedir.’

Batı Trakya gezisi

BAŞBAKAN Erdoğan’
ın Atina gezisi, diğer geziler gibi abartılıyor. Ancak önümüze konmak istenen kabarık listenin ne anlama geldiği nedense es geçiriliyor. Batı Trakya’ya gitmesine izin verilmesi(!) ön plana çıkartılıyor. Ne demek izin vermek; bundan önce kaç bakanımızın Batı Trakya’ya gittiğine bir bakın lütfen. Kaldı ki bu ne biçim AB ülkesi, ne biçim serbest dolaşım ve ifade anlayışı... Biz de bunları çok normalmiş, hatta lütufmuş gibi kabul ediyoruz. Yunanistan, değil mi ki milli güvenlik konseptinde birinci tehdit olarak hálá Türkiye’yi gösteren. Önce bunun kaldırılmasını istememiz gerekmiyor mu? Papandreu, Müslüman-Türk azınlığın seçtiği müftüler için ‘sahte müftüler’ diyor. Bu da mı bizimkileri uyandırmıyor?

Sadi SOMUNCUOĞLU-ANKARA

Vali kimdir?

VALİNİN
görevi vatandaşa hizmet etmek midir yoksa devletin saygınlığını sağlamak mıdır? Vali ile ben nasıl bir kanuni ilişki içindeyiz. Ben valinin karşısında ona saygımı belirten özel bir davranış sergilemeli miyim? Ben vali ile konuşurken elim cebimde olamaz mı? Valinin mi bana karşı görevleri var, benim mi ona karşı? Uzun yıllar Almanya’da okudum ve yaşadım, eski Cumhurbaşkanı Weizsaecker’i çok beğendiğim için kendisiyle yapılan röportajları her zaman takip ederdim. Gazeteciler, karşısında bacak bacak üstüne atıp rahatlıkla soruları sorarlar, şakalaşırlardı. Helmut Schmidt başbakanken, eşi bir yarışmaya hakemlik yapmak üzere öğretmeni olduğum okulumuza gelmişti ve kendisine herhangi bir misafire davranıldığı gibi nezaketle, çok mütevazı ve sempatik bir insan olduğu için de sevgiyle davranılmıştı.

Deniz Kordemir YAŞINEL-MUĞLA

Endişeliyiz

AKP çocuklarımızın geleceğiyle oynuyor. İlle de seçim vaadlerinin arkasında duracaklarsa yoksulluk ve işsizlikle ilgili sözlerinin arkasında dursunlar. Eğitim Birliğini parçalamaya uğraşmasınlar.

M.Ali ÖZPOLAT

Biliyor musunuz?

ZÜBEYİR Aydar
grubundan ayrılmış olan Osman Öcalan grubunun, (yeni örgütü PKK/Koma Gel) Amerika’nın verdiği izinle Musul’da resmi irtibat bürosu açtığını, böylece Öcalan’ın Kandil dağından inerek 200 bin Türkmen’in yaşadığı Musul’a yerleştiğini... Biliyormusunuz?

GÜNÜN SÖZÜ

‘Makam dağa benzer, tırmanması zor inişi kolaydır.’ (Bernardino Rivadavia)
Yazarın Tüm Yazıları