Paylaş
Geçen haziran ayından beri ertelenen bu geziyi, bir de ‘ham krom’ açısından irdelemek gerekiyor. Çünkü nitelikli çelik üretimiyle ön plana çıkan İsveç, gerçekte bir ‘ham krom’ bağımlısıdır. Bu bağımlılığın hedef noktası ise tabii ki Türkiye’nin Elazığ bölgesindeki krom madenleridir. İsveç, ham yani işlenmemiş krom olmadan sanayi gücünü gösteremez. Yoksa, İsveç’in umurunda mı, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Mehdi Zana, Zülfü Livaneli, İshak Alaton vs...
İsterseniz birkaç gazete haberiyle birlikte bakalım:
ELAZIĞ ETİ KROM’DAN VARGÖN ALLOYS’E
Önce 2 Nisan 2008 tarihli Zaman gazetesine bakalım. Ne deniyor: ‘İsveç’in krom devi Türk şirketinin...’ AA kaynaklı haberden çok şey öğrenilebilir:
“Avrupa’nın en büyük ferro krom üreticisi İsveçli Vargön Alloys AB, Yıldırım Şirketler Grubu tarafından satın alındı. Grubun iştiraklerinden Eti Krom AŞ’nin Avrupa’daki rakibi olan İsveç’in güneyinde faaliyet gösteren Alloys AB’nin satış işlemleri yaklaşık bir ay önce tamamlandı. Satın almanın bedeli 100 milyon doları buldu.
Vargön Alloys AB’de yaşanan hammadde sıkıntısı, Eti Krom AŞ tarafından tedarik edilecek olan krom cevheriyle karşılanacak. Vargön’de, krom üretiminin 200 bin tona çıkarılması planlanıyor. Yurtdışında üretim olarak ilk yatırımını gerçekleştiren Yıldırım Şirketler Grubu’nun (‘Mr. Krom’ olarak bilinen ‘Robert’ Yüksel Yıldırım’a ait şirket. Y.B.), Vargön Alloys AB’nin satın alınmasıyla dünyada kapasite olarak yüksek karbonlu ferro krom üretiminde ikinci sıraya yükseldiği belirtildi. Türk-İsveç İş Konseyi’nin yarın (5 yıl önce) Stockholm’de düzenleyeceği ve açılış oturumuna Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılacağı Türk-İsveç İş Forumu’nda, Yıldırım Şirketler Grubu yetkilileri, yatırım için İsveç’i neden seçtiklerine dair bir sunum yapacak.”
Sırada Star gazetesinin 11 Şubat 2013’teki ‘Yeşil’in maden şirketine çifte inceleme’ başlıklı haberine de bakalım:
“Türkiye’nin en büyük krom sahaları üzerinde kurulu olan Elazığ Ferrokrom’un, ürettiği tüm kromu yurtdışında kurduğu off-shore bir şirkete düşük fiyattan sattığı, böylece devlet payı ve vergiyi az ödediği belirlendi. Devletin kaybının 200 milyon lirayı geçtiği belirlendi.
Derin yapılanmaların karakutusu ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’ın 20 yıl çalıştığı Elazığ Ferrokrom işletmesi, özelleştirmeden sonra şimdi de ‘off-shore satış’ raporuyla gündeme geldi. Enerji ve Maliye bakanlıklarının yaptığı incelemelerde, üretilen kromun yurtdışındaki off-shore şirkete düşük fiyattan satıldığı, böylece devlet payı ve verginin düşük ödendiği belirlendi.
Türkiye’nin en büyük krom sahaları üzerinde kurulan Elazığ Ferrokrom’daki inceleme, Enerji ve Maliye bakanlıklarına gelen ihbar mektubuyla başladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın talimatıyla, şirket mercek altına alındı. Enerji Bakanlığı Denetim Başkanlığı, inceleme sonucu hazırladığı raporda, işletmenin çıkardığı madeni off-shore şirketi olan Ram Commodities Inc. adlı firmaya düşük fiyattan sattığı, bu yöntemle hem vergi kaybı oluştuğu hem de madenler üzerinden alınması gereken devlet payının düşük ödendiği vurgulandı. Raporda, ‘Sadece ve devamlı şekilde Ram Commodities Inc. firmasına satış yaptığı ve mükellef kurumla adı geçen firma arasında normal bir ticari ve ekonomik ilişkinin mevcut olmadığı, mükellef kurum tarafından yurtiçi ilişkili kişilerle ilişkisiz kişilere farklı fiyatlardan (ilişkili firmalara düşük fiyattan) ürün satıldığı ve bunun devamlı suretle yapıldığı tespit edilmiştir” denildi.
Maliye Bakanlığı, 200 milyon liralık bir vergi kaybı hesaplandı. İnceleme halen devam ediyor. İşletmeci şirketin ise uzlaşma başvurusunda bulunduğu öğrenildi.
GÜL BUGÜN İSVEÇ’TE
Evet... Cumhurbaşkanı Gül’ün bugünkü ziyareti böyle hassas bir dönemde başlıyor.
Gül, İsveç Kralı Carl XVI. Gustaf’ın davetlisi ve Türkiye’den İsveç’i ziyaret eden ilk Cumhurbaşkanı... Gül ile Gustaf yarın bir araya gelecek. Cumhurbaşkanı Gül, Kral’a Türkiye Cumhuriyeti Devlet Nişanı’nı verecek. İsveç Kralı da yabancı devlet ve hükümet başkanlarına verilen İsveç’in en üst düzeyli nişanı olan ‘Serafim Nişanı’nı Gül’e takdim edecek.
Ziyaret kapsamında, AB’ye 1995 yılında üye olan ve Türkiye’nin üyeliğini kuvvetle destekleyen İsveç ile stratejik ortaklık belgesi imzalanması da bekleniyor. Bu önemli bir durum.
Gül’e bakanlar Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Egemen Bağış ile birlikte Kulu Belediye Başkanı Ahmet Yıldız, Süryani Ortodoks cemaati ruhani lideri ve Patrik Vekili Metropolit Filüksinos Yusuf Çetin, müzisyen Okay Temiz ile aralarında Mehmet Emin Karamehmet, Ali Sabancı, Leyla Alaton ve İbrahim Hattat’ın da bulunduğu 100’e yakın işadamı eşlik edecek.
Haberde en önem unsur “İsveç ile Türkiye arasındaki ikili ticaret hacmi, 2012 yılında 3 milyar 322 milyon dolar olarak kayıtlara geçti” cümlesi. Burada bir soru akla geliyor:
“Türkiye-İsveç arasındaki ham, yani işlenmemiş kroma dayalı gerçek ticaret hacmi ne kadardır?”
‘BAKIRYOLU’
Almanların himayesinde İsveç-Danimarka grubu (Nydqvist & Holm AŞ) tarafından inşa edilen Feyzipaşa–Diyarbakır hattının en önemli mevzisi olan Elazığ tren istasyonunun 10 Ağustos 1934 tarihinde açılışıyla birlikte İsveç’in, ham krom kapsamında Türkiye sevdası giderek artmıştır.
2008 yılındaki Vargön Alloys alışverişiyle bu sevda daha perçinlenmiştir.
Tıpkı ‘Harput’tam aldım bakır, yosmam gözlerin çakır’ türküsü misali..
Suriye krizine çözümde CHP’nin rolü
CHP heyetinin, olası ağır eleştirileri göze alarak, neredeyse tamamen izole edilmiş Suriye Devlet Başkanı Başar Esad ile geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği ziyaret, CHP’nin son dönemdeki dış politika hamlesi ve Suriye krizindeki olası örnek rolü açısından dikkat çekici.
Ziyaret öncelikle, CHP’nin Türkiye dış politikasını da uzun yıllar domine eden pasif dış politika çizgisinden sıyrıldığı ve hatta bölgesel meselelerde sadece kendi seçmeni için değil; bölge hakları bakımından da daha derinlikli rol alma niyetinde olduğunun bir göstergesi.
Öte yandan, son zamanlarda Suriye muhalefetinin, Şam rejimi ile masaya oturma sinyalleri verdiği bir dönemde, CHP heyetinin, Şam ziyareti ayrı bir önem taşımakta. Bugün artık birçok kesim Esad rejiminin tahmin edildiği gibi kısa sürede düşmeyeceğini anlamış bulunuyor. Bölünmüş yapısı nedeniyle desteğini kendisinden esirgeyen Batı’dan umudu kesmeye başlayan Suriye muhalefeti de, artık müzakere masasına eskisi kadar uzak değil. Suriye’de “Esadsız” bir dönem hayal edenler, bu hayallerinin yakın zamanda gerçekleşmeyeceğini hali hazırda kabul etmişken, eğer ülkede istikrarın yeniden tesis edilmesi yönündeki temennilerinde de samimiyseler, rejim ile muhalefet arasındaki müzakere kanallarının açık olması gerekiyor.
Fakat asıl niyet, Suriye’de şiddet sarmalı üzerinden statükoyu korumak ise, CHP heyeti bu ziyaret ile büyük bir “hata” yapmış görünüyor. Zira, CHP bu “hatası” ile Türkiye’de ve uluslararası arenada “istenmeyen adam” ilan edilen Esad’ın, olası müzakerelerde doğrudan olmasa bile, taraf olduğunun altını çizmiş oldu. Suriye’deki dehşet savaşa yine savaş retoriği ile çözüm bulunamayacağı bugüne değin görülmüşken, CHP’nin Suriye ziyareti tamamıyla hata olmayabilir.
(Not: CHP heyetinin, Esad ile görüşmesine ilişkin yorumun tamamı Hürriyet Daily News’in internet sitesinde orijinal dilinden okunabilir: http://www.hurriyetdailynews.com/turkish-opposition-chps-role-on-path-to-syrian-solution.aspx?pageID=449&nID=42618&NewsCatID=470)
Cihan ÇELİK-Hurriyet Daily News Gazetesi Yazı İşleri Müdürü
Suriye’ye de yazık, halka da....
DENETMEN milletvekili olduğum Şanlıurfa’da Suriye sınırı ile ilgili sorunları gündeme getirmek istiyorum.
Türkiye-Suriye sınırı diye bir şey kalmadı; gümrük hak keza… Sınır güvenliği diye bir şey yok. Maalesef sınır kontrolü artık Özgür Suriye Ordusu diye adlandırılan isyancıların ve eşkiyaların elindedir. Teröristler ve uyuşturucu ülkemize kolayca giriyor ve çıkıyor.
Artık hayvandan mazota kadar her türlü kaçakçılığın rahatça yapıldığı bir ortam haline gelmiştir.
Şanlıurfa’nın Akçakale, Ceylanpınar ve Suruç ilçelerinin Suriye sınırı bölgesinde kaçakçılık günlük ve sıradan olaylardandır.
Aldığımız bilgilere göre, gözlemlediğimiz kadarıyla, Türkiye’den Suriye’ye giden yardım malzemeleri de yine kaçak yollardan Türkiye’ye tekrar geri getirilmektedir. Kaçak malzemelerin, muhalif gruplar tarafından serbestçe geçişi sağlanmaktadır.
Muhalif grup, Suriye’deki devlet silolarını ve ambarlarını talan edip, ele geçirdikleri ürünleri Türkiye-Suriye sınır bölgesinden ülkemize kaçak olarak göndermektedir.
Bu muhalif gruplar, her kamyon başına 100 TL ve traktör başına ise 50 TL alarak kaçakçıların mallarını ülkemize bırakmasını sağlamaktadır.
Bölgede işsizlik büyük bir sorundur. Kamyonetlerle taşıyıcılık yapan işçiler sınır boyundan bu malları Şanlıurfa’ya getirirken, Urfa girişinde Emniyet ve Gümrük memurları tarafından yakalanıyor. Ekmek parası derdindeki fakir kamyonet sahibi ya da şoför mağdur duruma getiriliyor.
Hükümet bir taraftan sınırı kontrolsüz ve serbest bırakmaktadır, bir taraftan da fakir esnafı yakalayarak eziyet etmektedir. Sizin anlayacağınız “tavşana kaç tazıya tut” politikaları uygulanıyor.
Türkiye’ye giriş yapılan kaçak mallar konusuna dönecek olursak, bu mallardan bazıları şunlardır:
Türkiye’den giden şeker yardımları Suriye’de savaşan muhalif gruplar tarafından ülkemize yeniden kaçak yollarla getirilmektedir.
Mazot ve diğer akaryakıt ürünleri de kaçak yollardan Türkiye’ye giriş yapılmaktadır.
Kamyonlarca pamuk Suriye sınır bölgesinden Şanlıurfa’ya gönderilmektedir.
Suriye ofisinde stoklanan buğday, mercimek, nohut, arpa, Antep fıstığı gibi tarım ürünleri de yine sınır bölgelerinden Türkiye’ye gönderilmektedir.
Suriye’den canlı hayvan da sınırdan ülkemize getirilmektedir. Bu durum zaten tıkanmış olan Şanlıurfa’daki hayvancılık sektörünü tamamen bitirmiştir. Hayvan üreticileri mağdurdur.
Bu kaçak hayvanların etleri sadece bölge halkının değil, etlerin dağıtıldığı diğer illerdeki halkımızın sağlığını da ciddi ölçüde tehdit etmektedir.
Diğer bir sorun da bölgedeki Suriyeli sığınmacılardır. Kamplardaki Suriyeli sığınmacılar, sınır ötesine her gün rahatça geçip geri dönebilmektedir. Artık Akçakale ilçesinin nüfusu 3 misli olmuştur. Dolayısıyla bölge halkı rahatsızdır. Artan nüfusa belediye hizmetleri yetersiz kaldığından sokaklar ve şehir pislik içerisindedir.
Suriye’den gelen sözde göçmen Suriyeliler ellerini kollarını sallayarak, serbestçe ilçeye ve ile girmektedirler. Akçakale halkı bu durumdan rahatsızdır. Çok sayıda Suriyeli sığınmacı bölgede dilencilik yapmaktadır.
Yaklaşık 200 bin Suriyeli sığınmacı, sınır bölgesindeki kamplarda yaşamlarını sürdürmektedir. Yöre halkı son dönemde üst üste gelen zamlarla ve artan işsizlikle inim inim inlerken, sığınmacılara adeta bir servet ödenmektedir. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Suriyeli mülteciler için bütçeden 600 milyon TL harcandığını açıklamıştır. Bu rakama özel idarelerin harcamaları da dahil değildir. Özel idareler bütün imkanlarını bu kamplardaki sığınmacılar için kullandığından, yöredeki köylere hizmet yapılamaz hale gelmiştir.
200 bin dolayındaki Suriyeli sığınmacıya ikinci vatandaşlık verilerek, özellikle AKP’nin daha zayıf olduğu illere yerleştirme planları vardır.
AKP bu sığınmacıları Muğla, Aydın, İzmir, Manisa illerine yerleştirmek için çalışmalar yapmaktadır. Konteynırlar, mahalleler ve yerleşim yerleri kurmaktadır. Bu zor durumdaki Suriyeli vatandaşlardan AKP, “marjinal çıkar sağlama” çabası içerisindedir.
Prof. Dr. Nurettin DEMİR- CHP Muğla Milletvekili
Garanti bankası doğru işlem yapmıyor
ÇALIŞTIĞIM şirketteki herkesin hesabı Garanti Bankası’nda ve maaşımız oraya yatıyor. Ancak ekonomik problemden dolayı son 6 ayda 2 defa maaş alabildik. Garanti Bankası normalde istisnalar dışında (maaş hesabı da bu istisnalar içinde) yılda 2 defa 45 TL hesap işletim ücreti alıyor. Yani yılda 90 TL kesinti yapıyor. 2 gün öncede maaşımız hesaplarımıza yattıktan sonra Garanti Bankası 45 TL.yi hemen kesmiş. Müşteri Hizmetlerini ve 444 0 338 Haklı Müşteri Hizmetlerini aradığımızda ise maaşımız düzenli yatmadığı için kesinti yapıldığını ve iade yapılamayacağını belirtiyorlar. Bir de şikayet maili attığımızda sözleşme maddelerini yazıyorlar. Sözleşmede maaş hesapları istisna kapsamında yer almasına rağmen düzensiz maaş yatması sebebi ile hesap işletim ücretini kesiyorlar. Kısacası yasal soygun yapıyorlar. Bizim gibi Garanti Bankası mağdurlarının sesini duyurmanızı rica ediyoruz.
R.D.
Paylaş