Kimsenin dikkatini çekmiyor mu? Yoksa herkes farkında ama kimse konuşmuyor mu bilmem. Ama ben dayanamıyorum. Geçenlerde yaptığım küçük bir araştırmayı size aktarmak istiyorum.
Meşrutiyet Caddesi’ndeki 541 durağından 17.30’da bir otobüs kalktı. Sonra duraktaki yolcuları saydım, tam 74 kişi...
17.45’te 1994 model ’körüklü’ diye tabir ettiğimiz kırmızı otobüslerden biri geldi. 36 kişi ona bindi... Kaldı 38 kişi.
Sonra durağa 71 yolcu daha geldi; oldu 109...
17.56’da 1994 model bir körüklü daha geldi. 52 kişi ona bindi, kaldı 57 kişi...
Durağa 43 kişi daha geldi, etti mi 100 ?..
18.11’de bir körüklü daha... Ona da 37 kişi bindi, kaldı 63...
40 kişi daha geldi, oldu mu 103 kişi...
Nihayet 18.20’de 2007 model bir mavi otobüs geldi.
Ben dahil 36 kişi ona bindik.
Yine 67 kişi durakta kaldı.
Yani işin özü şu:
Durakta yolcu eksik olmuyor ama yaklaşık 1 saat içinde gelen otobüs sayısı sadece 5!..
13-14 yaşında otobüslerle gittiğimize mi yanayım, ’balık istifi’ gibi sıkışık vaziyette gittiğimize mi, yoksa 1 buçuk saate anca eve vardığımıza mı?
Otobüs yoksa 532 gibi bazı hatlara aynı saat içinde 12 otobüs nasıl geliyor?
Bunun 2 tanesi Eryaman hattına eklenemez mi? Hadi o da olmadı, bari metroyu 4 yıldır 1 metre ilerletin artık.
Olmaz mı?
Kimsenin tepkisini çekmiyor mu 1 saatte topu topu 5 otobüs gelmesi? Hele bir de yolda eklenen yolcuları sayarsak... Herkes 1.5 saat balık istifi gibi gitmekten memnun mu? Ben neden 09.00 da başlayan derse yetişmek için 06.00’da kalkıp yola çıkmak zorundayım?
Ömer İnan YILMAZ
Birey olarak neler yapabiliriz
ÜLKEMİZİN bütünlüğünün tehlikeye girdiğine inanan her yurttaş aktivitesini arttırmalıdır.
Ulusal bayramlarımıza katılmalıyız.
Dini bayramlarda olduğu gibi başta Cumhuriyet bayramımız olmak üzere ulusal günlerimizde mesajlaşmak yoluyla bağımsızlık bilincimizi yükseltmeliyiz.
Açıkoturumları bizzat katılarak izlemeliyiz.
Durmaksızın okumalıyız.
Sağlığımıza dikkat etmeliyiz. Zor günler dozunu arttırarak sürecektir. Bu nedenle minimumda olsa tasarruf yapmalıyız.
Çalışanlar işkollarında örgütlenmelidirler.
Emekli Valilerimiz, kaymakamlarımız, doktorlarımız, mühendislerimiz, öğretmenlerimiz, işçilerimiz vb. belediyelerin meclis çalışmalarını izlemeliler, keyfilikleri basına yansıtmalıdırlar.
Sanatsal etkinliklere uygulayıcı ve izleyici olarak katılmalıyız.Ülkemizin aydınlık geleceği için önerilerde bulunmalıyız.
Aktif görevler almalıyız.
Ülkemizde yaşamayı haketmeliyiz.
Durmak yok, geri vites yok. Ülkemiz için yapılacak şeyler çok.
Kamil KARADAĞ
Göç Yasası Ankara’da masaya yatırılıyor
TÜRK-Alman Dostluk ve Entegrasyon Derneği’nden (TANDEM) yazıyorum. Türkiye’nin yoğun gündemi arasında Alman’ların çok iyi hesaplayarak çıkardıkları Uyum Yasası veya Göç Yasası maalesef yasallaştı.
Biz halen uyuyoruz. Bu yasa yüzünden her yıl 15.000 Türk mağdur olacak. Ailelerini sayarsak 50.000 kişiye yakın bir çoğunluk aile birleşiminden yararlanamayacak. Çünkü yeterli Almanca’ya sahip değiller.
Bu konuyu Alman yetkilileri ile konuştuğumuzda kendilerine göre haklı yönleri de var. Bundan dolayı 3-4 Kasım tarihlerinde Ankara’da Goethe salonunda bu yasanın olumlu ve olumsuz yönlerini tartışacağız. Konuşma dili Almanca olacak.
Dışişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı da dinleyici olarak katılacaktır.
Ankara dışından katılacak olanların tüm giderleri tarafımızdan karşılanacaktır.
- Almanya’daki entegrasyon kurslarıyla ilgili deneyimler; Ankara’daki Goethe-Enstitüsü’nün özellikle göçmenlere verdiği Almanca kurslara yönelik bilgilendirme ve Start Almanca-1 sınava ilişkin bilgilendirme konuları tartışılacaktır.