Paylaş
Türkiye’de bir mimarlık politikası yok. Bu nedenle de kimliksiz kentler yaratıyoruz.
Antalya il sınırında bulunan 94 ilçe ve belde belediye başkanları da böyle önemli bir toplantıyı izleme zahmetine katılsaydılar da (Gazipaşa Belediye Başkanı Cemburak Özgenç hariç) bir şeyler öğrenselerdi.
Mimarlar Odası Genel Sekreter Necip Mutlu, Türkiye’de imar ve çevre tahribatını doruğa çıkartan politikalarla cumhuriyet değerlerini gözetmeyen politikaların eşzamanlı ve aynı siyasi odaklarca gündeme getirmiş olmasının, bir rastlantı sayılamayacağını belirtti.
Ev sahibi Antalya Şubesi Başkanı Osman Aydın da, “Ülkeyi yağmalamak için cumhuriyet değerlerine saldırıyorlar. Cumhuriyetin temel ilkelerini zedeledikçe yağmanın da önünü açmış oluyorlar” dedi.
Öbür ev sahibi Mimarlar Odası Mersin Şubesi Başkanı Sabri Konak da, cumhuriyetin başlangıç dönemlerinde planlı kentleşme ve kimlikli mimari devlet politikasıydı. 1950’lerden sonra başta laiklik olmak üzere cumhuriyet ilkelerinden ödün verilmeye başlanınca planlı kentleşme de terk edildi, mimaride de kimliksizlik başlatıldı. Bunun günümüzde doruğa çıkan örneği TOKİ’dir. Çevreyi tahrip eden plansız ve kişiliksiz bir yapılaşmayı Türkiye’ye yaymasıdır” dedi.
Konuşmacıların çoğu TOKİ’nin dizginlenmesini isteyen görüşler ortaya attılar.
Özetle “Bundan yedi yıl önce Cumhuriyet’in mirasını nasıl koruruz diye konuşurken şimdi de cumhuriyet rejimini nasıl koruruza geldik. Cumhuriyetin temel ilkeleri ile planlı kentleşmeyi ve kimlikli mimariyi birbirinden ayırmadan bir bütün olarak savunmak, Mimarlar Odası’nın temel politikası olmalıdır” dediler.
Çarpıcı değerlendirmeler
PANELDEKİ beş konuşmacının en çarpıcı sözleri şöyle:
Zülfi Livaneli: AKP muhafazakâr bir parti değil, tam tersine cumhuriyetin de temel değerleri olan bütün kültürel birikimleri yok eden bir partidir.
Ataol Behramoğlu: Bunlar cumhuriyeti devirmeden biz bunları devirmeliyiz.
Prof. Süheyl Batum: AİHM’nin, konut hakkı, çevre temiz, su, ormanların korunması, insanlığın ortak mirasına saygı ve fizik planlama konusunda verdiği ilginç yargı kararları vardır. Bunlardan biri de Ümraniye Çöplüğü’ndeki metan gazı patlamasıyla ilgili Öner Yıldız kararıdır. Türkiye’de de, fiziki planlama için özerk plan denetçileri kurulu oluşturulmalı. Bu doğrultuda bir anayasa hazırlanmalıdır.
Prof. Zekai Görgülü (YTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı): Türkiye’nin 10 ilinde konut gereksinmesi var. Türkiye’nin yeni konut yapmaya çok da fazla ihtiyacı yok. Türkiye’de esas sorun, konut stoklarının daha yaşanabilir, daha sağlam, depreme karşı güçlendirilmiş ve sürdürülebilir hale getirilmesidir. TOKİ’ye sormak lazım; sen bu kadar para ile mevcut alanları daha yaşanabilir hale getirmiyorsun da, devletin alanlarını alıp çok kötü yapılar yapıyorsun.
Oktay Ekinci: İmar yağması cumhuriyeti tehdit ediyor.
Yalçın Bayer: İstanbul iki köprü üzerinde doğudan batıya açılan bir imar rant pazarının kurbanı oluyor; üçüncü köprü ile bu pazar daha da büyüyecek.
Yerel yağmadan küresel yağmaya
ASIM Güzel (Gaziantep): Demokratikleşme adına yerelleştirilen planlama hizmetleriyle yerel yağma oluşmuştur. Şimdi de yerel yağmadan küresel yağmanın koşuları oluşturulmaktadır. Yerel yetkilerin önce merkezi yönetime, merkezi yönetimin yetkilerinin de yerel yönetimlere aktarılması ‘aktar-döndür’den başka bir şey değil. Ne AKP, ne CHP ister yerelleşsin ister merkezileşsin, imar planlama hizmetlerinde bilimsellik yolunda en ufak bir çaba göstermemeleri çok acıdır. Bu yüzden Anadolu kentlerinde çoğunluğu hormonlu planlara sahiptir.
ÜNAL Ömercioğlu (Çanakkale): İmar hukuku ile ilgili çok fazla hukukçumuz yok. Kentlerimizin yağmalanırken, belli gruplara peşkeş çekilirken, bizlerin barolarla birlikte çalışma yapmamız gerekmektedir. Eğitim süreçlerinde kültürel dokunun ve korumanın ne olduğunu anlatmamız gerekiyor. Bir başka konu da, bazı peşkeş projelerinin altında bizim meslektaşlarımızın bulunması yüzünden kendimizin de sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.
HASAN Topal (İzmir): Bir tarafta giden akıl ve bilim aksı, bir tarafta siyaset aksı... Hiçbir ülkede bunlar ayrı kulvarlarda değildir. Bir sorumluluğun olmazsa olmazları vardır. Bir siyasette şöyle, bir başka iktidarda böyle olursa kırılma noktaları ortaya çıkar ve çarpıklıktan kentlerimizi toparlayamayız.
YABANCILARA PROJE İKRAM EDİLİYOR
HAKAN Mahiroğlu (Kayseri): Livaneli’nin “Bunlar muhafazakâr değil” tespitine iki örnek vermek istiyorum. İstanbul’daki Galataport ve Kartal-Büyükçekmece projelerine yabancılar çağrıldı. Türkiye’de mimar yok mu? Kadir Topbaş’ın mimari konuda nasıl muhafazakâr olduğunu gördük. Kayseri’deki projeler de Amerikan ve Hollanda sermayelerine verildi. Bu projelerimizin satılmasıdır. Bunların muhafazakârlıkları sanal bir muhafazakârlıktır.
MUSTAFA Sütiçen (Konya II. Başkanı): TOKİ ve belediyelerin kooperatifler eliyle yaptığı alanlar için buraların güzelleştirildiği anlamında bir şey söylemek mümkün değildir. Ayrıkotu gibi, o kentin yapısı maalesef bozuluyor. Bu konudaki uyarılar karşısında bir sonuç elde edemiyoruz. Ayrıca alan memnun satan memnun, biz kötü oluyoruz sonuçta. Belediyeler özel imar durumu veriyorlar.
Mimarlar ve mimar bakan
BAYINDIRLIK Bakanı mimar Mustafa Demir’in, Mimarlar Odası’nın yıllardır üzerinde çalıştığı Mimarlık Meslek Yasası’nı çıkarmak üzere harekete geçtiği ancak tasarıyı Mimarlar Odası’ndan ‘gizlediği’ de gündeme getirildi. Çünkü asıl amacın mimarlığın gözetilmesi değil, Mimarlar Odası üyelerinin etkinliğinin kesilmek istenmesi şeklinde yaygın bir kanaat oluşturmuş mimarlar arasında... Oda da buna karşın, hem toplum yararına mimarlığın kavgasını sürdürmek, hem de mimarlığı tahrip eden rant politikalarına ve imardaki egemenliğe son vermek üzere ‘kavgaya’ hazırlıklı. Toplantıda tartışılan konulardan biri de buydu:
Cumhuriyet hukuku, kamu yararını savunan hukuk olduğundan, yağmanın engelidir. Bu nedenle cumhuriyet hukukunu sadece dinci hedefler için değil, yağma için de ortadan kaldırmak istiyorlar.
Böylece dincilikle yağmacılık, cumhuriyetin ortak düşmanı olarak Türkiye’nin gündemindedir.
Paylaş