Paylaş
HUKUKÇU Sühan Özkan, “iktidara yakın köşelerde yeni anayasa için tasarlanan ve dayatılan ‘başkanlık’ modelinin, siyasi gelenekleri ve dini anlayışlarındaki ‘fikri dayanak noktaları’ açıklanıyor” diyor ve örnek olarak da Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç isimlerine atıfta bulunulmasını gündeme taşıyor.
Milli Görüş hareketinin siyasi çıkış noktası olan Milli Nizam Partisi’nin programında başkanlık maddesini, Kısakürek’in yazdığı ‘başkanlık’ talebinin gerekçesi olarak, ‘icrai organın daha kudretli olması ve süratli çalışabilmesinin’ gösterildiği’ ileri sürülüyor.
Sezai karakoç’un ‘Yüce Diriliş Partisi’nin de programında, benzer bir maddenin yer aldığına dikkat çekiliyor. Karakoç şair hüviyeti, siyasetçi vasıflarının önünde olan bir edebiyatçı.
Türk şiirini metafizik esaslara oturtan bir şair olarak tanımlanıyor. Modern şiirin dilini kullanarak, kendi misyonunu yürütüyor.
Bağımsız bir kişilik sergiliyor, yakın zaman önce, ‘Cumhurbaşkanlığı Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü fakat ödülü (para ve plaket) reddetti, almaya gitmedi. Yüce Diriliş Partisi’nin periyodik toplantılarında, düşüncelerini ‘sohbetler’ yoluyla aktarıyor.
Kısakürek’in, partili bir siyasi kimliği yok, şair ağırlıklı edebi birikimini ve kendi geliştirdiği İslamcı dünya görüşünü, ‘Büyük Doğu Hareketi’ adı altında yayınladı ve kitleleri etkiledi. Bir dönem Menderes’e yakın olduğu ve Demokrat Parti’yi kendi anladığı anlamda bir İslamcı çizgiye çekmek için çabaladığı biliniyor.
İktidar anayasa çalışmalarında, ‘başkanlık’ modeli için, iki edebiyatçıyı ‘fikri’ referans noktaları olarak, öne çıkarıyor. Sezai Karakoç, kendi kurduğu parti ile edebi/siyasi yolculuğunu sürdürüyor. Necip Fazıl ise, Cumhurbaşkanı’nın etkilendiği, İslami/edebi kimliklerin önde gelen isimlerinden.
Sezai Karakoç, kendi partisi ile mahmul olduğuna göre geriye başkanlık için, Necip Fazıl ve onun Milli Nizam Partisi programı için kaleme başkanlık tanımı kalıyor.
Siyasi dayanakları da yeni anayasa tartışmalarında ortaya çıkacak...
KILIÇDAROĞLU ‘SKANDAL’ YOLSUZLUKLARIN PEŞİNDE
GANA altınları konusunu hatırlarsanız... Üzeri tozlanan bu konuya dün Kemal Kılıçdaroğlu’nun tekrar değinmesi kamuoyunun dikkatini çekti.
Bazı siyasetçiler “Kılıçdaroğlu’nun çarpıcı bu konuşmasının dikkatle okunmasını” istediler.
Bugüne kadar ülkede bahsedilen yolsuzluk miktarları küçük veya orta ölçekli (Örneğin; köprü, liman, baraj, bilbort, personel taşıma, TCDD, TMSF, Mavi
Akım, vs.) olup yargıdan kaçırılmaya çalışıldı veya gölgelendi.
Kılıçdaroğlu’nun üzerinde bir kez daha vurgu yaparak durduğu bir husus var ki dikkate değer. Özetle demek istiyor ki: ‘Bu adamlar, asıl büyük ölçekli yolsuzlukları, diğer ülkelerin uluslararası para sistemine dahil edemedikleri ‘kara paraları’ aklayarak da gerçekleştiriyorlar.’
Bunlar hayra alamet olmamakla birlikte, güncel tabirle ‘hayırlara vesile olsun’...İran’ın 140 milyar TL değerindeki ticaret bedelinin ne şekilde aklandığını, Kılıçdaroğlu’nun telaffuz ettiği 292 kilo altının gittiği ‘adresin’ kime ait olduğuna kadar bilinmesine rağmen bu hususta yasaların ve kurumların işletilemediği gibi bir de ‘alet’ edilmesine veryansın ediyor.
Dolayısıyla böylesine büyük ölçekli uluslararası yolsuzluklarda alınan komisyonun % 25 ila % 30 (bazı durumlarda daha fazla) olacağı düşünülürse, ABD’nin de bunun peşine düşmesine şaşmamak lazım, değil mi?
HÜSAMETTİN CİNDORUK’TAN ÇAĞRI
24 Aralık 2011 tarihinde, Milli Anayasa Forumu (MAF) olarak kurulup, 23 Nisan 2013 tarihinde 15 bin delegenin katıldığı kurultayda ’Milli Merkez’ adını alan kuruluşumuz, partiler üstü demokratik bir Kuvayimilliye (Ulusal/Milli güçler) hareketidir. Bugüne kadar gerçekleştirdiği 68 İl ve 135 ilçe merkezinde, 10’u yurtdışında düzenlenen, 232 ‘Bölücü ve Gerici Anayasa’ya Hayır!’ temalı panelde, 194 farklı konuşmacı ile yaklaşık 150 binin üzerinde yurtseverimiz ile buluşmuştur. Çalışmalarına kesintisiz devam eden Milli Merkez, 7 Ocak 2016 tarihinde ilan edilen yeni yönetim kurulunun yönlendirmesinde teşkilatlarını yeniden yapılandırmakta, düzenlediği toplantı ve panellerle vatandaşlarımızla buluşmaya devam etmektedir. Ayrıntılarını ekli duyurumuzda bulabileceğiniz, 2 Nisan Cumartesi günü 13.00-17.00 arasında Şişli Kent Kültür Merkezi’nde yapılacak olan ‘Bölücü-Yıkıcı Anayasa Tuzağına Hayır!’ konulu panelimizi vatandaşlarımızın onurlandırmasını bekliyoruz.
Hüsamettin CİNDORUK Milli Merkez Başkanı TBMM 1991-95 Dönemi Başkanı
DİNCİ VE KİNCİ KUŞAKLAR TÜRKİYE’Sİ!
MEMUR-Sen Konfederasyonu üyesi Eğitim Bir Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, geçenlerde Burdur Öğretmenevi’nde yaptığı konuşmada, “Kemalist ruhu, Kemalist ideolojiyi müfredatımızdan ciddi bir şekilde arındırıp medeniyet değerlerini (yani dinci-şeriatçı değerleri demek istiyor. D.A.) içselleştirmiş bir müfredatı bu ülkenin en büyük sivil toplum teşkilatı olarak ortaya koymamız gerekiyor” demişti.
İktidarın yıllardır yürüttüğü, çağdaş yaşam tarzını Türk toplum yaşamından uzaklaştırma ve Atatürk devrim ve ilkelerini cebren ve hile ile unutturma siyaseti güdenler artık gemi azıya aldıkları artık iyice ortaya çıktı.
Bu son derece sinir bozucu ve öfkelendirici haberi TV kanallarından öğrenince, aklımıza Kuran kurslarında okutulan yemin metni geldi: O körpe yavruların beyinlerini nasıl bir dinci-kinci yeminle yıkatıyorlar ve şartlandırıyorlar:
“Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye´yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan şeriat devletinin kurulması için devlet idaresinde söz sahibi olacak mevkilere gelmek için çalışacağıma dinim, Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.“ (*)Türkiye bugünlere 1965’lerden beri adım adım geldi. Çağdaş ve uygar toplumlarda, dinci-şeriatçı, bölücü vakıflar, örgütler, dernekler, sendikalar sivil toplum kuruluşu sayılamazlar. 28 Şubat da dile getirdiğimiz korkunç gelişmeleri önlemek ve çağdaş Türkiye’ye sahip çıkmak için yapılmıştı!
(*) 1990’ların başında rahmetli ADD Genel Başkanı Süreyya Hami Şehidoğlu ve emekli elçi ve ADD’nin kurucu üyelerinden Sacit Somel ile birlikte, Kuran kurslarında ettirilen yemin konusunda, o tarihlerde Diyanet İşleri Başkanlığı’na vekâlet eden Sayın Mehmet Nuri Yılmaz’ı ziyaret ederek, kaygılarımızı dile getirmiştik.
Dursun ATILGAN
Paylaş